Demokrat Parti Ekonomisi: Kalkınma mı Dışa Bağımlılık mı? I Türkiye Ekonomi Tarihi #2

preview_player
Показать описание
Türkiye'nin politik ekonomi tarihini incelemeye devam ediyoruz. Bu videoda Mehmet Yaşar Altundağ, bizi 2 Dünya Savaşı'na ve hemen akabinde iktidara gelen Demokrat Parti dönemine götürüyor. 2. Dünya Savaşı'yla beraber gözden iyice düşen CHP'ye odaklanan Yaşar, devamında Demokrat Parti'nin başta getirdiği ekonomik ve siyasal gelişmenin sebeplerini inceliyor. Daha sonrasında bu gelişme yıllarının neden hazin bir şekilde son bulduğunu tartışıyor. Adnan Menderes, Marshall yardımları, tarımda makineleşme, siyasal liberalizm ve darbenin etrafında Türkiye'nin çetrefilli bir tarihi.

00:00 - Giriş
01:10 - 2.Dünya Savaşı'nın Türkiye'ye etkisi.
03:25 - Mutsuzlar ittifakı: Tek Parti'ye yönelik öfkeler.
07:06 - Demokrat Parti iktidara gelirken dünyada yaşanan gelişmeler.
09:15 - 1947-53 Mucizesi: Demokrat Parti'yle yükseliş.
12:01 - Paranın kaynağı nereden? ABD mi tarım ülkesi olmamızı istedi?
14:04 - 1954 sonrası ekonomik daralma.
16:00 - Ekonomik krizi takip eden siyasi krizi. 60 Darbe'sine giden süreç.
18:32 - DP'yi anlamak. Neden tarım?
19:49 - DP'nin Türkiye'ye uzun vadede etkileri.

Kavramlar
-american isolationism
-ethos
-Keynesyen iktisat
-Varlık Vergisi
-27 Mayıs darbesi

Kaynakça:
-Şevket Pamuk, Türkiye'nin 200 Yıllık Ekonomi Tarihi
-Korkut Boratav, Türkiye'nin Ekonomi Tarihi
-Hakan Yılmaz, Democracy from above (1997)
-Şahin Yeşilyurt, Varlık Vergisi hakkında bir değerlendirme (2016)
-İlkay Sunar, Populism and patronage (1990)
-32. Gün Demirkırat belgeseli

Ayrıcalıklardan yararlanmak için bu kanala katılın:

Ya da aşağıdaki bağlantı üzerinden patronumuz olun.

Sosyal Medya:
Рекомендации по теме
Комментарии
Автор

Harika bir bölümdü. Objektif değerlendirmeler ile dolu. Umarım bu serinin devamı gelir.

tanjucece
Автор

1983 - 1987 ve 2002 - 2013 dönemlerini dört gözle bekliyorum.

ferhatbzygt
Автор

O zaman demokrasinin riskli yani siyasetçiyi uzun vadeli isler yapmak yerine kisa vadeli popülist faydası gecici politikalara itiyor diyebilir miyiz ?

huseyinberatozen
Автор

Harika bir seri emeğinize sağlık. Özellikle Özal dönemini heyecanla bekliyorum

cemgurlevik
Автор

Bir sonraki bölümü heyecanla bekliyorum

I_saw_that.
Автор

Dönemi anakronizmden uzak ve objektif bir şekilde yorumlamışsınız teşekkürler

bambambigibigibum
Автор

Çok güzel hazırlanmış emeğinize sağlık devamını merakla bekliyoruz ....teşekkürler

nuraygemalmaz
Автор

Çok güzel bir video olmuş. Şimendifer ve otoban ayrımı yapmanız güzel bir sınıflandırma olmuş iki dönemdeki ekonomik anlayışın farklılıklarını gösterebilmek için. Demokrat Parti’nin tek partili ekonomik politikalarına tepki olarak seçilmesine rağmen aslında Demokrat Parti hükümetinin tarıma dayalı liberal ekonomi politikalarının büyük bir çoğunun ılımlı bir seviyede de olsan çoktan İkinci Dünya Savaşı sonrası CHP hükümetinde de olduğunu söyleyererek iki hükümet arasında bir süreklilik olduğunun göstermeniz harika bir tespit.

Fakat ben de demokrasinin Türkiye’de oldukça dışarıdan baskı ile ve tepeden geldiğini düşünenlerdenim. Brezilya’da da benzeri bir vaka yaşandı. Orada da İki Savaş Arası Dönem ve İkinci Dünya Savaşı döneminde Getulio Vargas’ın kurduğu bir popülist diktatörlük öncülüğünde bir içe kapanma ve devletçi sanayileşme hamleleri gerçekleşiyor. Partilerin yasak olduğu bir parlamenter diktatörlük bu. Vargas'ın iktidara gelişi Sütlü Kahve Dönemi (Cafe Com Leite) olarak adlandırılan dönemin bitimine denk gelir. Bu Sütlü Kahve Dönemi'nde São Paulo ve Minas Gerais eyaletlerinde süt ve kahve ticaretiyle zenginleşip Brezilya siyasetini kendi çıkarlarına göre oldukça manipülatif bir şekilde kontrol eden bu oligarşik tarım burjuvasinin hükümranlığı vardı. İki oligarşik kesim sırayla iktidarı birbirleri arasında değiştiriyorlardı, bir São Paulo'dan bir Minas Gerais'ten başkan seçiliyordu. Fakat son São Paulolu başkan Washington Luis kurala uymayıp yine kendi koltuğunu Minas Geraisli bir isime değil de São Paulolu bir aday olan Julio Prestes'e bırakmaya çalışınca bir anayasal kriz çıkmış ve Getulio Vargas Minas Gerais oligarşisinin desteğini alarak Prestes'e karşı yarışmış ama kaybetmiştir. En sonunda ise Prestes'in başkanlığını kabul etmeyip ardından anlaştığı askerlerle darbe yapmış, isyan eden São Pauloları Paulista Savaşı olarak adlandırılan bir iç savaşta yenerek devrimini korumuş ve 1937 yılında da bir askerin içerisindeki komünist ayaklanmayı bahane edip kendi kendine darbe yaparak totaliter sayılabilecek bir anayasayı geçirerek Yeni Devlet (O Estado Novo) olarak bilinen kendi diktatöryel rejimini kalıcılaştırmıştır. Bu dönemde de bahsettiğim içe kapalı sanayi hamleleri ile Brezilya’yı bir sanayi ülkesi yapmayı başarmış, Brezilya’nın görece teknolojik anlamda modernleşmesini ve ekonomik anlamda kalkınmasını sağlamıştır. Bütün bu süreç boyunca da içeride komünizm tehdidine karşı Brezilyalı faşist hareket olan İntegralistleri desteklemiş (bunlar dünyadaki en fazla üyeye sahip olan oldukça kuvvetli bir faşist hareketti), dış politikada da bir müddet Müttefikler’den ve SSCB’den uzak durup Faşist İtalya ve Nazi Almanyası ile dirsek temasında bulunmuştur. Aynı Türkiye gibi İkinci Dünya Savaşı’na uzun bir müddet katılmamış, fakat tarafsız da kalmamış iki tarafa da oynamıştır. Yine Türkiye gibi savaşa Müttefikler’in kazandığı belli olunca katılmıştır, sadece Türkiye sembolik olarak savaşa katılırken Brezilya ciddi bir şekilde biraz daha erken bir zamanda, 1942 yılında (ABD’nin savaşa girdiği dönem) ABD’nin baskısıyla İkinci Dünya Savaşı’na Müttefikler’in yanında katılmış, hatta Avrupa’ya dahi az sayıda olsa da asker yollamıştır. Bunun sonucunda da ABD ve Batı dünyasına savaş sonrasında yakınlaşmış, zamanında yerleştirdiği bütün o faşist İntegralistleri devlet kadrolarından atmış ve sanki hiçbir zaman faşistlerle işbirliği yapmamış, aslında hep Batı yanlısı liberallermiş gibi kendilerini göstererek Batı’nın özgür dünyasında yer almaya çalışmış. Bu dönemde ekonomide kısmen liberalleşmeye gidilmiş, ABD ile ticaret anlaşmaları yapılmış ve ABD’den yatırımlar gelmiş, Vargas da merkez-sol Brezilya İşçi Partisi (PTB) ve merkez-sağ Brezilya Sosyal Demokrat Parti (PSDB) olmak üzere iki partiyi bizzat açarak çok partili bir demokratik sisteme geçiş yapmıştır. Tabi ABD Vargas’ın pek İkinci Dünya Savaşı öncesi faşizm yanlısı bir diktatör olduğunu unutmayacak ve hep ona biraz mesafeli yaklaşacaktır. Daha sonra da Brezilya’nın kalkınmacı politikalarından pek taviz vermemesi, ABD'nin taleplerine karşı gelip Brezilya petrolünü özelleştirmemesi ve ticarette korumacılıkta ısrar etmesi ABD ile arasının bozulmasına sebep olacak, kendi askerinden ABD’nin de desteklediği bir darbenin mağduru olacak ve bu darbe sonrasında sert bir şekilde yarattığı kişilik kültü yok edilecektir. İlginçtir, ilk demokratik seçimlerde ABD yanlısı UDN partisine karşı kendi kurduğu partilere oy isteyecek (hem PTB'ye, hem de PSDB'ye) ve o partilerden PTB içerisinde önce senatör, sonrasında ise oldukça anti-ABD bir dış politika ve devletçi popülist ekonomi politikaları üzerinden kampanya yaparak eski düşmanı komünistlerle gayriresmi bir ittifak içinde seçilip başkanlığa geri dönecek, fakat sonrasında yeniden ABD destekli bir darbe ile karşılaşmaktan korkacak ve UDNli rakiplerine uygulanan bir suikastin ortaya çıkması sonucu başkanken bir mektup yazarak intihar edecektir (çok büyük ihtimal bu suikast meselesinden haberi vardı, hatta belki emri Vargas bile vermiş olabilir ve bundan dolayı yargılanacağından korkup yolun sonuna geldiğini anlayınca intihar etti.).

Burada Türkiye ve Brezilya arasında birebir aynı olmasa da ilginç bir paralellik görüyorum. İki ülke de ekonomik olarak sanayileşmede geç kalmış ülkeler olduğundan savaştan uzak durdular, çıkarlarına göre Mihver ülkelerine yanaşmaktan çekinmediler ve sonrasında İkinci Dünya Savaşı bitince bir anda aslında hep totaliteryanizm karşıtı, Batı yanlısı ülkelermiş gibi kendilerini tanıttılar kazananlar takımında yer alabilmek için. Bu benzerliği burada yazmamın sebebi bu iki ülkeyi kıyaslayınca liberal ekonomiye geçişin ve demokrasinin getirilişinin aslında bir paket olarak geldiğinin farkına varıyorum ve asıl amacın daha çok Batı dünyasına « Biz aslında Batı’nın değerlerini benimsiyoruz, hiçbir zaman o Nazilerden, faşistlerden yana olmadık » diyerek bir çeşit geçmişini saklama çabası olarak görüyorum. Yani özet olarak Türkiye ve Brezilya'nın siyasi sistemindeki ve ekonomi politikalarındaki radikal değişimleri, uluslararası koşullar İkinci Dünya Savaşı sonrasında değişince değişmek zorunda kalan dış politikadaki dönüşümün bir uzantısı olarak görüyorum. O sebeple Batı'nın baskısı ile ekonomide liberalleşme ve iç siyasette demokratikleşmenin geldiği kanısındayım. Türkiye’de de, Brezilya’da da bir halk hareketi olarak değil de tepeden bir diktatörlükten demokrasiye geçiş kitle partilerinin eksikliğine ve kadro partilerinin siyasete hakim olmasına sebep oldu (Örneğin Birleşik Krallık'taki, Yeni Zelanda'daki veya Avustralya'daki gibi işçi sendikalarının kurduğu bir İşçi Partisi yok bu ülkelerde). Bu olay da bu iki ülkede uzunca bir süre gerek demokrasi kültürüne, gerekse kültürel olarak dışlayıcı bir elitist siyasi yapıya sahip olmasına ister istemez sebep olmuştur diye düşünüyorum.

tanberkak
Автор

Yaşar gelmese nice olurdu bu 49W’nin hali.Elinize sağlık. Çok okuyorsunuz, gözlere de kolay gelsin diyorum.Belki bir gün bu videolar için kaynak derlemesi, not alma süreci, özütleme vs nasıl yapılıyor, hangi programlar kullanılıyor ya da kağıt kalem mi çalışılıyor bununla ilgili bir video gelir…

mertyigit
Автор

bu kanal da senin videoların daha aydınlatıcı ve dinlenebilir. emeğine saglık MEHMET YAŞAR ALTINDAĞ

gaziaslan
Автор

Çok başarılı video... Umarım sizi ileride yeni nesil 32. gün olarak görürüz.

mkrsd_
Автор

Bu nasil guzel bir kanalmış ya 👍 oldukça da objektif geldi

emremarasli
Автор

olum bu serinin kalite reel mi lan? siz politikacılar olmasanız ekonomistler olarak ekonomi tarihi öğrenemeyecez valla. araştırma işini çok iyi yapıyosunuz

ohno
Автор

Altın yıllar demişsiniz ama bütçe açık veriyor. Bence batmaya başlayan titanikte orkestranın çalmaya devam etmesi gibi bu dönem.

yunusemreyolcu
Автор

nasıl olurda bugüne kadar bu güzel kanalı görmem fark etmem😢içerikleriniz çok güzel izlerken zaman nasıl geçti anlamadım kısaca bayıldım

candylikebiebs
Автор

Allah rahmet eylesin.mekani cennet olsun..merhum babamin yatirasina saygiyla..agabeyimin adi adnan menderes..

MettinBozkurt
Автор

Ağzına sağlık. Çok başarılı bir içerik hazırlanmış.👏👏👏

ulu
Автор

Bilgilendirici bir bölüm olmuş. Emeğinize sağlık. Ufak bi isteğim olacak 1 videonuzda bu tarz videoları hazırlarken nasıl kaynak buluyosunuz vs. gibi teknik ve insanların kendinin de araştırıp bulabileceği bir video yapar mısınız?
Boğaziçi'den sevgiler.

farukulusoy
Автор

yaşar'ın ses tonu ve anlatımı bal olsaymış, bi sonraki bölümü sabırsızlıkla bekliyorum ellerinize sağlıkk çok güzel seri

dolunaycelik
Автор

Karayolları’nın kendi sitesinde şöyle yazıyor: 1929 yılında Nafia Vekaleti (Bayındırlık Bakanlığı) içinde Şose ve Köprüler Reisliği kurulmuştur. Bu tarihten sonra çıkarılan yol kanunu ile karayolu yapım çalışmalarına hız verilerek, 1923-1947 yılları arasında karayolu uzunluğu 43.743 km'ye ulaşmıştır.

Merak ettiğim büyük çoğunluğunun hangi dönem yapıldığı. Çünkü sitede yazana göre 47’ye kadar bu rakam yapılmış. Halbuki Türkiye’nin ekonomik gidişatının tamamen değişmesi ise bu yıllardan itibaren oluyor.

afsatun