Tanrının Yaratması Ne Anlama Gelir? Gazali'nin Filozoflarla Savaşı

preview_player
Показать описание
"Gazali İslam dünyasının başına gelmiş en büyük talihsizlik ve 10. yüzyıldan sonra İslam dünyasında geri kalmışlığın en büyük nedenidir..." denir genellikle. İslam dünyasının başına gelen en büyük talihsizlik mi bilemem fakat "Filozofların Tutarsızlığı" adlı çalışmasında Tanrı'ya inanan İbn-i Sina gibi kimi düşünerlerin tanrı sorunsallaştırmasını eleştirir. Bence bu eleştirinin haklı yanları var. O yüzden bu seride öncelikle Gazali ve İbn-i Sina'nın tanrı kavramsallaştırmasının farklarına bakacağız, gelecek bölümde ise Filozofların Mecazi Tanrısı olarak kategorize edip kendi görüşlerimi paylaşacağım.

VİDEONUN SPONSORU:

KAYNAKLAR:
Gazali, "Filozofların Tutarsızlığı"
İbn-i Sina, "Metafizik", Litera Yayıncılık
Anthony Kenny, “Seven Concepts of Creaion”, Aristotelian Society Supplementary
William Lane Craig, "The Cosmological Argument from Plato to Leibniz"
Peter Adamson, "The Arabic Plotinus: a Philosophical Study of the Theology of Aristotle"
K.El-Rouayheb- S. Schmidtke, "İslam Felsefesi: Filozoflar ve Eserleri"

00:00-09:57 Giriş
09:57-30:20 Ana Tartışma

#dinfelsefesi

DİN FELSEFESİ SERİSİ

❓BEN KİMİM?

📣 Felsefi Podcast Programım "Dünyaya Fırlatıldık!" ı Dinlediniz mi?

📣 Ücretsiz bültenime kayıt olarak videolarımın metinlerini mail olarak alın:

SOSYAL MEDYA

➡ Video Post Prodüksiyonu:
Baha Can Erenoğlu
Рекомендации по теме
Комментарии
Автор

Sosyoloji mezunuyum, İbn-i Rüşd'ü biraz da ilgimi çektiği için bilirim ama yine de sizden dinlemek çok isterdim. Sizin sentezlemenizle dinlemek inanın çok güzel ve aydınlatıcı oluyor.

hulyatheone
Автор

Merhaba Dilara Hanım. İlahiyat Fakültesi 3. Sınıf öğrencisiyim. Sizin videolarınız, 'Günümüz Felsefe Akımları' adlı dersimiz de işlediğimiz konuları daha iyi anlamamı sağlamıştı. Lakin şu an İslam Felsefesi konusuna da değiniyor olmanız beni ziyadesiyle memnun etti. Lütfen negatif yorumlara kulak asmadan bu serilere devam edin.

IzzTpr
Автор

Kaliteli tartışmalara hasret kaldık.Bu nedenle teşekkür ediyorum.Tüm insanların bakış açısı geliştikçe, insanlar bilgi sahibi oldukça, anlamsız şeylerle vakit kaybı da azalacak.Yaptığınız işe mutlaka belli bir değer veriyorsunuz ancak bana göre önce ülkemiz sonra da tüm Dünya için çok değerli bir yol izliyorsunuz.Emeğinize sağlık.

esercolak
Автор

Burada birtakım düzeltme yapma ihtiyacı hissettim. Bunlardan biri şu:: Gazali, filozofların bazı düşüncelerini çürütmek için felsefe yapmak zorunda kalmıyor, tam aksine o, filozofların o düşüncelerine itiraz etmek için iradesiyle felsefe ilmi ile uğraşıyor ki bilgi ile uğraşan insanlara yakışan budur; eğer karşı tarafın iddialarını çürütecekseniz en az karşı taraf kadar söz konusu bilgiye sahip olmalısınız. Bir diğer husus, videoda ''sonsuz kötülük''ten bahsediliyor fakat yaşadığımız alemde sonsuz kötülük gibi bir durum söz konusu olamaz, bu abartıdır, yaşamanın kendisi çok anlamlı, çok değerli, bir hiç olmaktansa varlığın lezzetini tecrübe etmek çok değerli, yaşadığımız alemde iyilikler, güzellikler de var, bunlara da dikkat çekilmesi lazımken bu yapılmıyor. Bir diğer husus, Tanrı'yı neden sadece felsefi argümanlar üzerinden anlama çabası var? Halbuki Tanrı sadece felsefenin konusu değil ''din''in de konusu, dolayısıyla dini argümanları da gerçeğe ulaşma bağlamında dikkate almak zorundasınız. Saygılar.

furkanedis
Автор

Elimizdekilerin Spinoza'nın tanrısı veya teistik tanrılardan ibaret olduğunu düşünmüyorum. Bahsi geçen tanrılar sadece yaratma eylemi üzerinden karşılaşsalar da aslında ceplerinde büyük yükler taşıyorlar. Spinoza'nın tanrısı sadece rasyonel çıktı üretebilen determinist bir tanrı, teistik tanrı ise yaratmanın dışında binbir tane daha alanda aktif ve bu alanlar temelde felsefi olarak çelişkili. Bu tanrılar dışında da yaratıcı tanrılar olduğunu düşündüğümden, ben de konuyla ilgili bir video çekebilmiştim.

Süper bir anlatımdı, teolojik kısmı atlattıysak devam edebiliriz ^_^

Nebuch
Автор

Sevgili ve Çok değerli, İzninle Kızım diye başlamak istiyorum. DİLARA.. Yaşım dan dolayı(62) bana bu şekilde size hitabımı samimi iletir düşüncesindeyim. Sevgili Dilara.. Seni çok uzun zamandır tanıyorum ve videolarını her izlediğim de, ne kadar çok bilgi cahili, ve bir o kadar da çaresiz, hissediyorum. Değerli Dilara, o kadar çok emek ortaya koyuyorsun ki, senin verdiğin değerlerin bir kelimesini eleştirmeyi bırakın, bir noktanı dahi kendimde eleştirme hakkı olarak görmem. Çünkü, bende olmayan bir değer var karşımda. Ben sadece sana içten minnettarım. Senin le Felsefenin ne anlama geldiğini anladım. Dindar bir dünyadan gelen biri olarak, bir dönemin sonuna gelmiştim ki, senin videolarına takılıp, her dinlediğim videoların dan sonra, beynim zonkluyor ve anlamak için çırpınıyorum. Sevgili Dilara, 30 yaşındasın. Müthiş bir beyinsin. Dilara büyük bir değersin. Yolun uzun
Yolun açık olsun. Yeni projende hindistan vs başarılı olacağından en küçük, zerre şüphem yok. Başarırsın. Keşke denilmesini pek sevmem, yerinede hangi kelime kullanılır bilmiyorum. Çok önce seni tanısaydım. Ve ben genç ken, senin dünyanın insanları gibi, insanlarla tanışsaydım. Geçen yıllarımın içinin boş ve anlamsızlığı beni çok üzüyor. Şu an geldiğim zihin dünyam, sadece iyi bir insan olup, iyi bir insan kalabilmeyi başarmaktır. Sağlığın, huzurun, mutluluğun, başarın DAİM OLSUN. Gönülden teşekkür ederim. Emeğin, hakkın çok geçiyor. Hoşcakal, sevgiyle kal..

sakirnazli
Автор

"Bu kadar çeşitli bir varlık alemi ortaya çıkartması onun bütünlüğünü bozmuyor mu?" manasında bir soru sorulmuştu. Bunun üzerine düşünmek istiyorum.

Öncelikle, bizim bilgisine sahip olduğumuz birçok niteliğin/sıfatın en mükemmel hali Tanrı'da bulunmaktadır. Bu özellikleri miktarını değiştirmek suretiyle varlıklara tek tek bahşeden zaten o'dur. Kemâl/mükemmeliyet noktasında birliğe ulaşan birçok sıfatın her birinden farklı "dozlarda" kullanılmasıyla ortaya çıkan çeşitli "karışımlar"dan dolayı ortaya çıkmıştır varlıktaki bu kesret(çokluk) dediğimiz olgu.

Ayrıca "Ne oldu da yaratıldık, daha önce olmayan ne değişti?" gibi bir soruyu cevaplamanın imkanı konusunda emin değilim. Çünkü zaten düşüncesi zaman kavramının dışına erişemeyen varlıklar biziz, o yüzden "öncesi" gibi bir şeyi düşünmeden edemiyoruz. İradesiyle yaratması Tanrı'ya acziyet vermez çünkü bir değişim olmasına gerek yoktur. Değişimden bahsedebilmemiz için zamanın geçerli olduğu bir sahada çalışmamız gerekir.

aglynayi
Автор

"Gazali kendisi hakkında filozof denildiğini duysa, mezarında ters döner. "
Dücane Cündioğlu

muhendisChe
Автор

Gördüğüm kendini en iyi ifade eden insan. Her izlediğimde birşeyler kazanıyorum pozitif enerjiniz artısı 😍🤗

moroRomantico
Автор

Teşekkür Ederim Pelin Hanım güzel bir sunum diye birbirini dinlemesi çok önemli....( İnsanlığın gelişimi İçin ) Yaratıcılık kavramına gelince Tanrının herkese bir yetenek verdiği düşünülebilir....Bazılarına müzik yeteneği bazısına resim gibi... Ama bunların içinde gerçekte sanatçı olan çok az çıkar...Nedeni kendini keşfetmesi ya da yeteneğini Tanrı insana bırakır ( Akıl ve düşüncenin işlenmesiyle yaratıcılık meydana çıkmakta ve bununla birlikte eski düşünceler kırılmakta ve yeni, farklı fikirler ortaya çıkar diye düşünmekteyim. Kendinize İyi bakın.. Hoşçakalın

ahmetuzuner
Автор

Yine çok başarılı çok güzel bir video teşekkürler Dilara Hanım.
Benim pozisyonum noktasına gelince: otuzlu yaşlarımda "filozofların Tanrısı"nı sevmiştim, aklıma ve kalbime çok makul gelmisti. Ortacag karanlığının Tanrı algısı ise her zaman bana uzak gelmisti.

Bugün kirklarimin sonunda gördüm ki İbn Sina, Aristo çizgisi ( ki en parlaklari İbn Arabi bana göre) ya yok demeye cesaret edemiyordu ya da mistik bir Tanrı modeli üretip kötülük problemi gibi iradi Tanrının yol açtığı pek çok arizadan Tanriyi kurtarmaya çalışan hayalcilerdi. Bu ikinci ihtimal onların eklektik olduklarını, orta yol bulayım derken ( felsefi metaryalizm ile irrasyonel olan arasında aslında mümkün olmayan bir uzlaşma yolu) iki şeyi de bozan ve ortaya da hiç bir anlamlı şey çıkaramayan düşünürler olduklarını gösterir. Ve benim görüşüm de budur.
Yani Gazali nin argümanları gerçekten de daha sağlamdır ve tartışmayı kazanan bence de Gazali'dir. Bu ortadogu dinlerinin Tanrısı ve peygamberleri konu olduğunda kesin bir sonuç zaten.
Bu dediklerime pek çok tasavvufcu veya tasavvuf benzeri görüşleri olan Müslüman katılmaya bilir ama Kuranı çok zorlayarak yapılan iğreti ayet tefsirleri olmadan bakıldığında Kuran basbayağı keyfi bir Tanrı yi anlatır. O sırf kendi canı öyle istiyor diye veya kendine itaat etmiyorlar diye ( ki ayni şeydir zaten) bütün bir sehri veya ülkeyi yok eder. Masum bebekleri bile hiç acımadan öldürür. Aynı şeyler Tevratta ve dolayısıyla incilde de vardir. Tüm bunlar ortada iken Kuran'ı okumuş bir insanın çıkıp da " Allah evreni kendinden taşan bir iyilik ve aşk yüzünden yarattı" demesi bana ya saftiriklik geliyor ( ki 20 sene önceki ben böyleydim) ya da açık seçik yalancılık, menfaat uğruna yalan dolan hikaye anlatma olarak geliyor.

burakbzn
Автор

İbni sina ve kindi gibi filozofları okuyup iki yıl felsefe yaptıktan sonra kendine "çağının alimi" dedirten Gazali neden bu aralar çok popüler oldu. Hani tehafütül felasife de dahil üç kitabını ve hakkında bir kaç yazılan makaleyi de okudum islam felsefesine ne kazandırmış bir türlü anlayamadığım bir adam. Ama baştaki açıklamanıza katılıyorum, farklı alanlarda konuşmanız çok manidar ve gerekli diye düşünüyorum.

mustafasahin
Автор

Gayet kaliteli ve dolu bir video olmuş teşekkür ederiz. Konunun analitik bir şekilde ilerlemesi taraflar arasındaki ayrım noktalarının daha net görülmesini kolaylaştırmış. Kendi analizlerinizi de gayet anlaşılır ve sistematik aktarmışsınız. Dilozof'a veda videonuzda söylediğiniz gibi kanalın havası hayli değişmiş, çok da güzel olmuş bence. Videolarda kendi analizlerinize ayırdığınız kısımların artarak devam etmesini dilerim.

Ben İbn Sinacı bir ilahiyatçı olarak videoda katıldığım ve katılmadığım yerleri belirtmek istiyorum izninizle.

1-) Aslında filozoflar ve diğerleri ilahi iradenin varlığı hususunda ittifak halindeler. İhtilaf edilen nokta bu iradenin kesin bir irade mi yoksa random bir irade mi olduğu. Filozoflara göre Tanrı zatı gereği şunu irade etmeyi zorunlulukla gerektirir. Bu dışarıdan zorlanması şeklinde mecbur bir irade değil, kendi zatının zorunlu kılması şeklinde zorunlu bir irade.

Peki buna neden irade deniyor ve bunun ateşin pamuğu yakmasından farkı ne? Fark Tanrı'nın bunun şuurunda olması ve bu fiilin Tanrı'nın rızasıyla çıkması. Bu yüzden irade diyor filozoflar buna. Bu hususta tarihteki sufiler de (İbn Arabi ve Sühreverdi ekolü) tamamen filozoflarla aynı düşünüyorlar. Bu konuda "Şerhul Akaid / İlahi İrade 1" dersimde filozofların 12 delilinden bahsettim. Tabi normal içerik değil ders videosu olduğunu da söylemeliyim.

Muhaliflere göreyse Tanrı random bir iradede bulunuyor. Yani yeter sebep ilkesinin inkarı söz konusu burada. Filozoflar bu yüzden bunu insan için de imkansız görüyorlar. Dolayısıyla bizim kendi irademizi random irade sanmamızın sebebi değişkenleri bilmiyor oluşumuz. Yoksa değişkenler tamam olduktan sonra enter'a basınca irademiz yine zorunlulukla sadır oluyor bizden. Bu yüzden iradenin random olması tamamen bir yanılsama ve değişkenlere hakim olamama halinin sonucu filozoflara göre. Şayet tüm değişkenleri bilseydik irademizin de aslında random olmadığını bizzat deneyimlerdik. Bunun dayanağı filozoflara göre yeter sebep ilkesinin zorunluluğu. Filozofların muhalifleri bunu zorunlu görmüyor ve delil olarak mesela "aslandan kaçan bir adam karşısına iki tane benzer yol çıksa da bir sebep olmaksızın diğerini değil de birini seçer, demek ki yeter sebep olmadan da bir şey olabilir" diyorlar. Tabi tahmin edileceği üzere filozoflar bunun yeter sebep olmadan değil sebebini bilmediğimiz bir seçim olduğunu söylüyorlar. Yoksa bizim sebebi gözlemlemiyor oluşumuz orada bir sebep olmadığı anlamına gelmiyor. Kelamcıların random irade anlayışının dayanakları ve bunların filozoflarca çürütülmesi hususunu da yine "Şerhul Akaid / İlahi İrade 3" dersimde ele almıştım.

2-) Hakiki Tanrı - Mecazi Tanrı ayrımınızı kavramsal olarak çok beğendim. Fakat mecazi tanrı kavramının İslam filozofları için geçerli olduğunu düşünmüyorum. Çünkü bir tanrı tasavvurunun hakiki tanrı sayılması için en azından her şeyi var etmesi ve bilinç sahibi olmasını yeterli görüyorum. Üstelik filozoflara göre Tanrı sadece kendi bilincinde değil her şeyi bilmek zorunda. Bir de yukarıda zikrettiğim irade manasını eklersek bir tanrı tasavvurunun hakiki tanrı tasavvuru sayılması için gereken asgari şartların oldukça üstünde bir tanrı tasavvuru çıkıyor ortaya.

3-) Dua, ibadet, şükür, din, vahiy, mucize gibi olaylar İslam filozofları nezdinde tamamen mekanik bir sistemin çarkları. Bunlara dair çok uzun ve karmaşık açıklamaları var. Elbette ayrıntılarda tartışılabilecek çok yanları da vardır ama bunların temel mantığı bilindikten sonra duanın ve diğerlerinin anlamını yitirmediği anlaşılacaktır. Bunu da İbn Sina'nın İşarat isimli kitabına dair yaptığım derslerin devamında işleyeceğim. Henüz kitabın o kısımlarına gelmedik.

4-) Filozofların felsefi sistemi İslam ile ne kadar uyumlu? Bunu filozofları her fırsatta tekfir eden Gazzali'nin satır aralarından bulduğum ve manen nakledeceğim bir sözle cevaplamak istiyorum. "Allah Halık'tır (yaratan) şeklinde gelen ayetlerin zahiri, alemin zamansal bakımdan kadim olmasını, bu da Allah'ın iradesinin zorunlu olmasını gerektirse de bize önceki alimlerimizden ulaşan inançlarımızla çelişmemesi için bu ayetlerin mecaz anlama aktarılmaları gerekir." Yani filozofları tekfir eden Gazzali dahi ayetlerin zahirinin filozofları desteklediğini söylüyor ama kendi mezhebinden ve geçmiş büyüklerinden böyle gördüğü için ayetleri mecaz anlama tevil edip filozofları tekfir ediyor. Ayetlerin gerçek anlamları filozofları desteklese de böyle yapıyor.

Benim aklıma gelenler bunlar. Uzun oldu heralde kusura bakmayın. Tekrardan teşekkürler, kolaylıklar dilerim.

mehmettayfunkucuk
Автор

“Ben gizli bir hazine idim; bilinmek istedim, mahlukatı yarattım.” (Acluni, Keşfü'l-Hafa, II/132)

doganispiroglu
Автор

Doğup büyüdüğüm kültür ve inanca dair hiç duymadığım şeyler dinledim. kendime gelmem, okumam, hazmetmem lazım..çok ezbere yaşıyoruz sanki..seviliyorsun dilara ❤

rukiyedurmus
Автор

Gazzali ile alakalı çok yoruma denk gelmişimdir ama sizinki çok kısa ve net. Konu özetlemekte çok iyisiniz. Ayrıca, kaynakça bırakan Youtuber da çok bulunmuyor. Emeğinize sağlık.

FvdK
Автор

Teşekkür ediyorum içerik çok güzeldi. Nezaket gerçekten çok önemli ama kullanmak herkesin yapabileceği bir şey değil tıpkı bir uçağı havalandırıp istenen hedefe varmayı herkesin yapamayacağı gibi. Eleştiri gerekli ve faydalıdır aslında ama niyetin ne olduğu daha önemli bence.

leylaklnc
Автор

30 yaşındayım . Bu denli şimdiye kadar hiç düşünmemiştim acaba yokmuydum demeye başladım . Kaba olmadığınız çok açık. Başarılar

selcukaydogan
Автор

videonun sonunda bize verdiğiniz söz ve soru sorma hakkına istinaden:
biz insanlar duyu organlarımızla kendi dışımızdan toplayabildiğimiz verileri (topladığımız değil "toplayabildiğimiz" dememin sebebi, duyu organlarımızın kapasitesinin ve yeteneğinin çok sınırlı olması) zihnimizde işleyerek (ki zihnimizin veri işleme kapasitesi de oldukça sınırlı) bir hüküm verme çabasındayız bu her konuda olduğu gibi tanrının varlığı/yokluğu konusunda da böyle.
örnek vermek gerekirse mesafe ve zaman hakkında duyu & zihin kapasitemize göre "çok az" ya da "çok fazla" diye çıkarımlar yapıyoruz. halbuki bizim deneyimlediğimiz çok kısa anlar (mesela bir göz kırpma süresi diyelim) "plank zamanı" refererans alındığında çok çok uzun bir süre. gene mesela kutup yıldızının dünyaya uzaklığı bizim algılarımıza göre dünyadan çok uzak (433 ışık yılı) ama GN-z11 gökadasını referans alırsak kutup yıldızı burnumuzun dibinde sayılır. (GN-z11 gökadası dünyadan 13, 4 milyar ışık yılı uzaklıkta).
bu nedenle felsefi çıkarımlar ( ya da yorumlar mı demeliyim, bilmiyorum) yaparken kendi kısıtlarımızın dışına çıkmadan yaptığımız yorumlar ve işlediğimiz verilerden çıkardığımız sonuçlar hep eksik ya da hatalı kalacaktır gibime geliyor.
ayrıca bizim evreni kavrayışımız ile dalga geçen kuantum mekaniği diye bir gerçek var. kuantum dünyasındaki madde mi enerji mi olduğuna karar veremediğimiz atom altı parçacıkların varlığı konusu bizim algılarımız ve zihnimizle dalga geçen bilimsel gerçekler. süperpozisyon ve kuantum belirsizliği gibi gerçekler ortada dururken bizim kısıtlı duyu organlarımızla algıladıklarımızla evren ve tanrı hakkında fikir yürütüp yaptığınız çıkarımlar ne kadar isabetli ve gerçek olabilir? bizim mevcut kabiliyet ve kapasitemizle tanrının varlığı/yokluğu konusunda ürettiğimiz fikirler ne kadar gerçeği yansıtabilir?
imanın bilimle alakası yok. iman eden "hissi kablel vuku" şeklinde edebilir (benim bildiğim islam dini de zaten insanların böyle iman etmesini istiyor. bazı islam mensuplarının tanrıyı ispat etme çabası bu anlamda gereksiz bir çaba) ama bilimsel olarak varılacak en son nokta (saydığım insani yetersizliklerden dolayı) agnostisizm olarak geliyor bana..
kısa yazmayı beceremiyorum. bunları yazmak için de epey emek ve zaman harcadım. umarım okur ve değerlendirmeye değer bulursunuz.

DRSMFTGL
Автор

Ben bir hiristian ülkesinde yaşıyorum. Ben burada hiç dinle ilgili tartışma görmedim. Herkes birbirinin inancina sayği duyar. Bizde bunun aksini görüyoruz. Ben sizin videolarınızı severek izleyirom. Çok akıllı kendine güvenenler severim. Uğurlar❤

nesrin