filmov
tv
Ezginin Günlüğü ♪♫ Göçmen...
Показать описание
"Tarlaların üzerinde gölgemizin kalacağını biliyoruz
yoksul evin kerpiç duvarı üzerinde
yarın örmeye başlayacakları büyük evlerin çatılarında
taze fasulye ayıklayan annenin eteğinde
serin avluda kalacak gölgemiz. Biliyoruz bunu.
Kutlu olsun acımız.
Kutlu olsun kardeşliğimiz.
Kutlu olsun doğan dünya.
Bir zamanlar kurumluyduk, kardeşim,
çünkü hiçbir güvencemiz yoktu.
Büyük laflar ederdik
süslerdik dizelerin kollarını altın sırmalarla
bir uzun sorguç dalgalanırdı şarkımızın alnında
gürültü ederdik-korkardık, işte bu yüzden gürültü ederdik
korkumuzu sesimizle kaplardık
topukları kaldırıma çalardık
uzun adımlar, çalımla,
insanların pencerelerden izlediği
ve kimsenin alkışlamadığı
içi boş topların geçiti gibi geçerdik.
O zamanlar tahta kürsülerde, balkonlarda söylevler duyulurdu
radyolar gümbür gümbür tekrarlardı söylevleri
korku bayrakların berisinde gizliydi
davulların içinde ölüler sabahlardı
aşkolsun anlayana
belki borular uyum sağlıyorlardı adımlara
ama yüreğe uyum sağlamaktan uzaktılar. Biz uyumu arıyorduk.
Silahların, camların parıltısı bir an bir şey verir gibi oluyordu göze -tek bu
sonra hiç kimse tek bir sözcük anımsamıyordu
anımsamıyordu tek bir söz ya da ses.
Akşam ışıkları sönüp rüzgar sokaklarda kağıt bayrakları sürüklerken
ve dururken kapının önünde silindirin ağır gölgesi
uyumuyorduk bizler
serpilmiş sesini topluyorduk sokakların
uyumu buluyorduk, yüreği, bayrağı.
İşte bak, kardeşim, sonunda öğrendik konuşmayı
tatlı tatlı ve yalın konuşmayı.
Anlaşabiliyoruz şimdi - fazlası da gereksiz.
Ve yarın diyorum, daha da yalın olacağız
tüm yüreklerde, tüm dudaklarda aynı ağırlığı edinen sözleri bulacağız
adıyla anılacak her şey,
ve ötekiler gülümseyip "böyle şiirleri
biz de yüzlerce yazabiliriz" diyecekler. Bizim de isteğimiz bu işte.
Çünkü şarkımız insanlardan ayrı sivrilmek için değil, kardeşim,
insanları birleştirmek içindir şarkımız.
(...)
Burada kardeş bir ışık var - eller, gözler yalın.
Burada ne sen benden üstün ne ben senden üstün olmalıyız.
Burada her birimiz kendinden üstün olmalıdır.
sevdalardan sevdalara
düşü kalka
yana güle
döndüm bir küçük
göçmen yıldıza
ışıklarımı türkülerimi
çaldım bir küçük
delişmen saza
gurbetlerden gurbetlere
yurdumdan
yuvamdan ayrı
halkımdan
sılamdan ayrı
döndüm bir küçük
yaralıkuşa
yeşillerimi gökçelerimi
bıraktım küçük
bir çalıkuşa
acılardan acılara
yalımyalım
için için
eridim yandım eridim
gecelerden gecelere
yıldız yıldız
yaşın yaşın
üşüdüm dondum üşüdüm
yanık bir türküyüm şimdi
çalar beni
çalar beni
boynu bükük kırık sazlar
ağlar beni
ağlar beni
sılamda nişanlı kızlar
yazar beni
yazar beni
eğri büğrü elyazılar
uçar beni
uçar beni
bağrı yaralı turnalar
sorar beni
sorar beni
yoksul evin kerpiç duvarı üzerinde
yarın örmeye başlayacakları büyük evlerin çatılarında
taze fasulye ayıklayan annenin eteğinde
serin avluda kalacak gölgemiz. Biliyoruz bunu.
Kutlu olsun acımız.
Kutlu olsun kardeşliğimiz.
Kutlu olsun doğan dünya.
Bir zamanlar kurumluyduk, kardeşim,
çünkü hiçbir güvencemiz yoktu.
Büyük laflar ederdik
süslerdik dizelerin kollarını altın sırmalarla
bir uzun sorguç dalgalanırdı şarkımızın alnında
gürültü ederdik-korkardık, işte bu yüzden gürültü ederdik
korkumuzu sesimizle kaplardık
topukları kaldırıma çalardık
uzun adımlar, çalımla,
insanların pencerelerden izlediği
ve kimsenin alkışlamadığı
içi boş topların geçiti gibi geçerdik.
O zamanlar tahta kürsülerde, balkonlarda söylevler duyulurdu
radyolar gümbür gümbür tekrarlardı söylevleri
korku bayrakların berisinde gizliydi
davulların içinde ölüler sabahlardı
aşkolsun anlayana
belki borular uyum sağlıyorlardı adımlara
ama yüreğe uyum sağlamaktan uzaktılar. Biz uyumu arıyorduk.
Silahların, camların parıltısı bir an bir şey verir gibi oluyordu göze -tek bu
sonra hiç kimse tek bir sözcük anımsamıyordu
anımsamıyordu tek bir söz ya da ses.
Akşam ışıkları sönüp rüzgar sokaklarda kağıt bayrakları sürüklerken
ve dururken kapının önünde silindirin ağır gölgesi
uyumuyorduk bizler
serpilmiş sesini topluyorduk sokakların
uyumu buluyorduk, yüreği, bayrağı.
İşte bak, kardeşim, sonunda öğrendik konuşmayı
tatlı tatlı ve yalın konuşmayı.
Anlaşabiliyoruz şimdi - fazlası da gereksiz.
Ve yarın diyorum, daha da yalın olacağız
tüm yüreklerde, tüm dudaklarda aynı ağırlığı edinen sözleri bulacağız
adıyla anılacak her şey,
ve ötekiler gülümseyip "böyle şiirleri
biz de yüzlerce yazabiliriz" diyecekler. Bizim de isteğimiz bu işte.
Çünkü şarkımız insanlardan ayrı sivrilmek için değil, kardeşim,
insanları birleştirmek içindir şarkımız.
(...)
Burada kardeş bir ışık var - eller, gözler yalın.
Burada ne sen benden üstün ne ben senden üstün olmalıyız.
Burada her birimiz kendinden üstün olmalıdır.
sevdalardan sevdalara
düşü kalka
yana güle
döndüm bir küçük
göçmen yıldıza
ışıklarımı türkülerimi
çaldım bir küçük
delişmen saza
gurbetlerden gurbetlere
yurdumdan
yuvamdan ayrı
halkımdan
sılamdan ayrı
döndüm bir küçük
yaralıkuşa
yeşillerimi gökçelerimi
bıraktım küçük
bir çalıkuşa
acılardan acılara
yalımyalım
için için
eridim yandım eridim
gecelerden gecelere
yıldız yıldız
yaşın yaşın
üşüdüm dondum üşüdüm
yanık bir türküyüm şimdi
çalar beni
çalar beni
boynu bükük kırık sazlar
ağlar beni
ağlar beni
sılamda nişanlı kızlar
yazar beni
yazar beni
eğri büğrü elyazılar
uçar beni
uçar beni
bağrı yaralı turnalar
sorar beni
sorar beni
Комментарии