ŞEYH EBÜL VEFA HZ. #subscribe #keşfet #shortvideo #shortsvideo #türbedelisi #shortsfeed #shorts

preview_player
Показать описание
@TÜRBEDELİSİ İstanbul'da bulunan büyük velilerdendir. Adı Mustafa b. Ahmed'dir. La¬kabı ise Muslihiddin'dir. Şeyh Vefa, Ebül Vefa ve İbnül Vefa da denilir. Vefa-i Konevi Hazretleri Konya'da doğmuştur. Doğum tarihi bilin¬memektedir. 1490 yılında İstanbul'da vefat etti. Adını alan Vefa sem¬tinde defnedildi. Sonradan kabri üzerine yeşil kubbeli bir türbe yapılmış¬tır. Vefa-i Konevi Hazretleri, ilk tahsilini yaptıktan sonra, Edirne'de Debbağlar Camii İmamı Şeyh Muslihiddin Efendi Hazretlerine talebe oldu. Daha sonra hocasının tavsiyesi üzerine Abdüllatif-i Kudsi Hazretleri'nin sohbetlerine katıldı. Hem din, hem de fen ilimlerinde devrinin mütehassısı olarak yetişti. Tasavvuf ilimlerinde de istenilen yere geldi. Şeyh Vefa Hazretleri bir ara hacca gitti. Hacdan deniz yolu ile dönerken, yolda Hıristiyan korsanlar tarafından gemisi yağma edilip, kendisi de esir edildi. Rodos adasına götürülüp hapsedildi. Zamanının gözü pek kahramanlarından Karamanoğlu İbrahim Bey tara-fından, esir alanlara para verilmek suretiyle esaretten kurtarıldı. Hürriyetine kavuştu. İstanbul'a dönüşünde, şimdi kendi adı ile anılan Vefa semtine yerleşti. Vefatına kadar da burada yaşadı. İrşad hayatını burada sürdürdü. Bir defasında Fatih Sultan Mehmed Han kapısına kadar geldiği halde onunla görüşmemiştir. O da üzülerek geri dönüp gitmiştir. Yanında bulunanlar: "Efendimiz! Neden padişahı kabul etmediniz? Hem siz buna üzüldünüz, hem de o üzüldü" dediler. Ebü'l-Vefa Hazretleri, gözünden akan iki damla yaşı silerek: "Doğru söylerseniz, ama inanıyorum ki benim ona olan sevgim ve onun bana olan ihtiyacı, bize asıl vazifemizi unutturacak kadar fazladır. Dostluğu¬muz, sohbetlerimiz, birçok vatandaşın işinin yarım kalmasına sebep olacak. Sonunda dayanamayıp padişahlığı bırakmak isteyecek. Şimdi anladınız mı sultanı niçin kabul etmediğimi?" buyurdu. Sultan II. Bayezıd-ı Veli, Ebü'l-Vefa Hazretleri'ni çok sever ve onu el üstünde tutardı. Kızını evlendirirken, nikahı teberrüken Vefa Hazretleri'nin kıymasını ve onun huzurunda yapılmasını istedi. Vefa Hazretleri'ne kırk bin akçe göndererek hediyesinin kabulünü diledi ve nikah olayını anlattı. Vefa-i Konevi Hazretleri: "Muhyiddin Konevi Efendi vardır. Fakirdir. Bu parayı ona verirsiniz. Bereketli bir zattır. Onu getiriniz, bu işi o yapsın" dedi. Bunun üzerine o zatı geti¬rip nikahı kıydırdılar. Bir bahar günü, Şeyh Vefa Hazretleri'ne: "Mevsim güzel, hava çok hoş, Allah'ın rahmet eserlerini görmeniz için dışarı çıkıp dolaşmanızı istirham ederiz" dediler. Şeyh Vefa Hazretleri: "Bugün müsaade edin. Akşam, her zamanki yediğimden bir lokma daha fazla yiyeyim de dışarı çıkacak gücüm olsun" buyurdu. Kendisine: "Şehrimize şu kadar ağırlıktaki taşı kaldıran ve şu kadar ağır yük taşıyan birisi geldi" dediklerinde, o: "Abdest ibriğini taşımak ondan zordur" buyurdu. Bu ne doğru ve ne güzel bir cevaptır. Çünkü ağır taşı kaldırma ve ağır taşımada nefsin hazzı, vardır. Bunun için nefse kolay gelir. Abdest ibriğini taşımakta ise, nefse muhalefet vardır. Bunun için nefse daha zor ve daha ağır gelir. Ebü'l-Vefa Hazretleri astronomi ve astroloji ilimlerine vakıftı. Bu vaidide ve tasavvuf vadisinde çok talebe yetiştirdi. Güzel halleriyle meşhur ol¬du. Ebü'l-Vefa Hazretleri’nin türbesinin dua edilen penceresinde şu beyit ya¬zılıdır:
Mukteday-ı ehl-i mana, Muslihiddin Ebü'l- Vefa,
Uyün-i uşşaka hak-i merkadidir tütiya.
Рекомендации по теме