Kız Kulesi Masalları | Sihirli Bulgur Pilavı | Seray Gözler

preview_player
Показать описание
MASAL ADI: SİHİRLİ BULGUR PİLAVI
ANLATICI: SERAY GÖZLER

Merhaba sevgili çocuklar. Ben Seray. Nasıl? Güzel güzel yemeğimizi yedik, değil mi? Afiyet olsun. Dişlerimizi de fırçaladık. E daha ne olsun? Ne olsun, ne olsun?... Güzel bir masal olsun mesela. Bize çoook eski zamanlarda, çoook uzaklarda yaşayanları getirsin. Meselaaaa… yemeden içmeden kesilen iki kardeşi anlatsın bu masal. Ne dersiniz? Ben bu masalı ilk dinlediğimde…

Çocuktum ufacıktım,
Top oynadım, acıktım.
Buldum yerde bir erik,
Kaptı bir alageyik.
Geyik kaçtı ormana,
Bindim bir akdoğana.
Doğan yolu şaşırdı,
Kaf Dağı'ndan aşırdı.
Attı beni buraya,
Başlayalım masal anlatmaya…

Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, uzak diyarlardan birinde, ülkesinin topraklarının başı var sonu yok bir hakan yaşarmış. Bu hakanın sevimli mi sevimli iki oğlu varmış.

Çekik kara gözleri, çilli yanakları ile bu iki oğul hakanın göz aydınlığı, yaşama sevinciymiş. Halkının huzuru ve mutluluğu için gecesini gündüzüne katıp çalışan hakan, işlerinden geri kalan zamanını oğullarıyla geçirirmiş. Birlikte ata biner, sohbet eder; atalarından öğrendiği hikâyeleri, masalları onlara anlatırmış. “Aman yüzlerine hüzün düşmesin, kederlenmesinler” diye çırpınıp dururmuş. Canları ne istese o dakika önlerine serdirirmiş. Kısacası dünya bir tarafa, oğulları bir tarafa imiş.
Yıllar geçmiş, çocuklar büyüyüp serpilmiş, genç birer delikanlı olmuşlar. Bir elleri yağda, bir elleri balda mutlu mesut yaşayıp giderlerken zamanla gençlere bir hal gelmiş. Günden güne iştahsızlaşmaya başlamışlar. Elleri kaşık tutmaz, kursaklarından yemek geçmez, canları hiçbir aşı çekmez olmuş. Yüzleri sararmaya, gözlerinin feri sönmeye başlamış. Hakana öylece durmak yakışır mı?

Ülkesinde ne kadar hekim varsa çağırtmış. Her biri sabah akşam çocukları muayene etmiş. Bin bir şifalı ottan ilaçlar kaynatılmış, dağların tepelerindeki el değmemiş kovanlardan ballar getirtilmiş, iştah açıcı şuruplar yapılmış ama hiçbiri çocukların dertlerine derman olmamış. Hakan oğullarının bu hallerini gördükçe üzüntüsünden ne uyuyabiliyor, ne de doğru düzgün bir şey yiyebiliyormuş.

Bir sabah gençler gözlerinde azıcık bir ferle uyanmış ve babalarının huzuruna çıkmışlar:
“Babacığım, belki hastalığımızın şifası uzak diyarlardadır. İzin verirsen bugün yola çıkıp o şifayı aramak isteriz” demişler.
Hakan biraz düşünmüş. Bugüne kadar elinden ne geldiyse yaptığı için çaresizmiş. “Belki oğullarım haklıdır” demiş. İstemeye istemeye de olsa onların teklifini kabul etmiş, “Evlatlarım, erenler yoldaşınız, Hızır dostunuz olsun” diye dua ederek uğurlamış oğullarını.

İki kardeş düşmüşler yola. Az gitmişler uz gitmişler, dere tepe düz gitmişler. Epey yol aldıktan sonra bir bahçe kenarında dinlenmeye koyulmuşlar. Bahçeden güler yüzlü, yaşlı bir adam seslenmiş:
“Hoş geldiniz, buyurun gelin, bahçemde dinlenin, yorgun görünüyorsunuz” demiş.

İki kardeş bu tatlı dilli, güler yüzlü adamın teklifini kabul etmişler. Bahçedeki söğüt ağacının gölgesine oturup yaşlı adamla sohbete koyulmuşlar. Sohbet koyulaşınca bizimkiler kendilerini yollara düşüren dertlerini anlatmışlar…

Yaşlı adam görmüş geçirmiş, bilge biriymiş. Gençleri dinledikten sonra “Sizin derdinizin çaresi nedir, bilirim. Allah’ın izniyle şifanızı bulacaksınız ama…” demiş, istiflediği biber fidelerini gösterip devam etmiş:

TRT Çocuk yeniliklerini kaçırma! Özel TRT Çocuk videolarını ilk sen izle!


En sevdiğin çizgi filmlerin oyunlarını
App Store ve Google Play'den yükleyip oynayabilirsin.


Рекомендации по теме