filmov
tv
Karia Yolu (Carian Trail) Söğüt - Bozburun Etabı

Показать описание
Karia Yolu'nun Bozburun Yarımadası Etabı'nı yürüdük. Turunç-Selimiye arasını yürümeyi tercih ettik çünkü bir haftalık iznimiz vardı.
Aracımızla Turunç'a gidip bir otoparkta bıraktık ve yürüyüşümüze başladık.
Likya Yolu'ndan çok farklı ve bakir. Karşılaştığımız tek yürüyüşçüyü etabın sonunda Selimiye'de gördük. Likya'daki gibi konaklama ve yeme-içme imkanları maalesef yok. Yöre halkı henüz yürüyüşçülerden para kazanmayı düşünmemiş; muhtemelen yolun henüz çok popüler olmaması da buna büyük bir etken. Genel itibari ile bahar dönemlerinde gruplar halinde yürüyüşçülerin geldiğini duyduk. Bizim gibiler çok nadir göründüğünden yöre halkının da tuhaf bakışlarını görmedik değil.
Etaplar arası yollarda kimseler yok. Konaklama yok, su kaynakları yok,
yeme içme yerleri yok. Tamamen doğada bir başınasınız. Gezen evcil hayvanlar ve yabani eşekler görebilirsiniz. Biz başka bir hayvana rastlamadık.
Bence Karia'nın tamamı antik yol değil. Bir kısmı bulunabilmiş, bulunamayan yerler de keçilerin yürüdüğü yollarla tamamlanabilmiş. Yürürken göreceksiniz ki bu yollar insanın yürüyebileceği, ticaret yapacağı türden yollar değil. Likya gibi değil anlayacağınız.
Özellikle Taşlıca Yarımadası'nın yolları çok zorlu. Adından da anlaşılacağı gibi her yer taş. Tabanı kalın ayakkabılar olmadan yürüyemezsiniz. Bir lanet gibi taşlar bölgeye çökmüş sanki. İrili ufaklı ve birbirinden kopuk taşlar arasından yürümeye çalışmak, özellikle keçi yollarına denk geldiğinizde çok zorlu oluyor ama yine de keyif alıyorsunuz. Düz bir yol neredeyse yok. İnişler ve tırmanışlar birden ve yüksek eğimde oluyor. Bu da sizi zorluyor.
Turunç zaten merkezi bir yer. Kumlubük'de turistik birkaç mekan var, yeme içme yerleri bulunuyor. Kasım ayında da açık yer bulduk. Sonrasında Bayır Köyü'ne kadar yalnızsınız. Bu rota 1 günde yürümeye ayarlanmamış ama biz planı bu şekilde yaptık. Gündüz tişörtle yürürken akşam uzun kollu kıyafetler giymek zorunda kaldık. Bayır Köyü'ne ancak akşam 9 gibi varabildik ve konaklama için yer ararken imdadımıza Abdullah Öğretmen yetişti ve bizi evinde ağırladı. Yemeği ve çayı çok lezzetli, muhabbeti de çok keyifliydi.
Bayır Köyü'nden çıkıp Taşlıca Köyü'ne doğru yol adık. Bu yolda bol bol keçi göreceksiniz. Yolu yine taşlı ve yürümesi zor. Yükseklere çıkıp uzun bir iniş rotasına sahip. Yine akşam saatlerinde köye varabildik. Köy kahvesinde kısa bir mola verince köyün yürüyüşçüler için tek çalışanı Erol Abimizin pansiyonunda kaldık, akşam yemeğimizi yedik.
Taşlıca 'dan sonraki hedef Loryma - Bozukkale idi. Bu yolun büyük bir kesimi keçilerin belirlediği bir yol; bundan eminim. Manzara harika. Rodos ve Sömbeki (Symi) eşliğinde bür yürüyüş yolu. Daha kısa bir rota da var ama biz bu manzara için uzun olanı seçtik. Muhtemelen antik olan kısasıdır. Bozukkale'de ise Sailor's House'da Mustafa Abi'nin mekanda çadır kurduk. Onun tavsiyesi ile Karamaka üzerinden Asardibi'ne yürümekten vazgeçtik. Bir gün daha burada kalıp, Bozukkale'yi ve Karamaka'yı dolaştık. Mustafa Abi'nin de bir iş nedeniyle Söğüt'e gidecek olması işimize yaradı ve bizi teknesiyle Serçe Limanı'na tekne ile götürdü, harika bir gündoğumu eşliğinde tekne yolculuğu oldu. Ardından da aracıyla Kırkkuyular'a kadar götürdü.
Kırkkuyular'dan önce Söğüt'e oradan da Bozburun'a kadar yürüdük. Kasım ayı olmasına rağmen çok sıcak bir gündü. Yol üzerinde mola verip denize bile girdik. Söğüt sonrasındaki yol tamamen kıyı şeridi üzerinde ve yerleşim alanları üzerinden devam ettiği için eğlenceli. Bozburun'a varış noktasını akşam saatlerine denk getirirseniz inanılmaz güzel bir gün batımına şahit olabilirsiniz. Biz Bozburun'da Neşe Pansiyon'da kaldık ve iyice dinlendik.
Son günümüzde ise Selimiye'ye yürüdük. Bu yol kolay bir yol, uzun bir bölümü toprak araba yolundan devam ediyor ve manzarasıyla oldukça keyifli. Zaten kısa bir rota. Bitiminde açık olan bir yerde, 95km yürüyüşün bitişini soğuk biramız ile kutladık. Son bir kez daha denize girip dönüş yoluna geçtik.
Karia, her ne kadar bakir, zor ve uzun olsa da yanınızda güveneceğiniz, azimli ve muhabbeti keyifli iyi bir dostunuz var ise her zaman yürünülesi bir yol.
İyi yürüyüşler.
Aracımızla Turunç'a gidip bir otoparkta bıraktık ve yürüyüşümüze başladık.
Likya Yolu'ndan çok farklı ve bakir. Karşılaştığımız tek yürüyüşçüyü etabın sonunda Selimiye'de gördük. Likya'daki gibi konaklama ve yeme-içme imkanları maalesef yok. Yöre halkı henüz yürüyüşçülerden para kazanmayı düşünmemiş; muhtemelen yolun henüz çok popüler olmaması da buna büyük bir etken. Genel itibari ile bahar dönemlerinde gruplar halinde yürüyüşçülerin geldiğini duyduk. Bizim gibiler çok nadir göründüğünden yöre halkının da tuhaf bakışlarını görmedik değil.
Etaplar arası yollarda kimseler yok. Konaklama yok, su kaynakları yok,
yeme içme yerleri yok. Tamamen doğada bir başınasınız. Gezen evcil hayvanlar ve yabani eşekler görebilirsiniz. Biz başka bir hayvana rastlamadık.
Bence Karia'nın tamamı antik yol değil. Bir kısmı bulunabilmiş, bulunamayan yerler de keçilerin yürüdüğü yollarla tamamlanabilmiş. Yürürken göreceksiniz ki bu yollar insanın yürüyebileceği, ticaret yapacağı türden yollar değil. Likya gibi değil anlayacağınız.
Özellikle Taşlıca Yarımadası'nın yolları çok zorlu. Adından da anlaşılacağı gibi her yer taş. Tabanı kalın ayakkabılar olmadan yürüyemezsiniz. Bir lanet gibi taşlar bölgeye çökmüş sanki. İrili ufaklı ve birbirinden kopuk taşlar arasından yürümeye çalışmak, özellikle keçi yollarına denk geldiğinizde çok zorlu oluyor ama yine de keyif alıyorsunuz. Düz bir yol neredeyse yok. İnişler ve tırmanışlar birden ve yüksek eğimde oluyor. Bu da sizi zorluyor.
Turunç zaten merkezi bir yer. Kumlubük'de turistik birkaç mekan var, yeme içme yerleri bulunuyor. Kasım ayında da açık yer bulduk. Sonrasında Bayır Köyü'ne kadar yalnızsınız. Bu rota 1 günde yürümeye ayarlanmamış ama biz planı bu şekilde yaptık. Gündüz tişörtle yürürken akşam uzun kollu kıyafetler giymek zorunda kaldık. Bayır Köyü'ne ancak akşam 9 gibi varabildik ve konaklama için yer ararken imdadımıza Abdullah Öğretmen yetişti ve bizi evinde ağırladı. Yemeği ve çayı çok lezzetli, muhabbeti de çok keyifliydi.
Bayır Köyü'nden çıkıp Taşlıca Köyü'ne doğru yol adık. Bu yolda bol bol keçi göreceksiniz. Yolu yine taşlı ve yürümesi zor. Yükseklere çıkıp uzun bir iniş rotasına sahip. Yine akşam saatlerinde köye varabildik. Köy kahvesinde kısa bir mola verince köyün yürüyüşçüler için tek çalışanı Erol Abimizin pansiyonunda kaldık, akşam yemeğimizi yedik.
Taşlıca 'dan sonraki hedef Loryma - Bozukkale idi. Bu yolun büyük bir kesimi keçilerin belirlediği bir yol; bundan eminim. Manzara harika. Rodos ve Sömbeki (Symi) eşliğinde bür yürüyüş yolu. Daha kısa bir rota da var ama biz bu manzara için uzun olanı seçtik. Muhtemelen antik olan kısasıdır. Bozukkale'de ise Sailor's House'da Mustafa Abi'nin mekanda çadır kurduk. Onun tavsiyesi ile Karamaka üzerinden Asardibi'ne yürümekten vazgeçtik. Bir gün daha burada kalıp, Bozukkale'yi ve Karamaka'yı dolaştık. Mustafa Abi'nin de bir iş nedeniyle Söğüt'e gidecek olması işimize yaradı ve bizi teknesiyle Serçe Limanı'na tekne ile götürdü, harika bir gündoğumu eşliğinde tekne yolculuğu oldu. Ardından da aracıyla Kırkkuyular'a kadar götürdü.
Kırkkuyular'dan önce Söğüt'e oradan da Bozburun'a kadar yürüdük. Kasım ayı olmasına rağmen çok sıcak bir gündü. Yol üzerinde mola verip denize bile girdik. Söğüt sonrasındaki yol tamamen kıyı şeridi üzerinde ve yerleşim alanları üzerinden devam ettiği için eğlenceli. Bozburun'a varış noktasını akşam saatlerine denk getirirseniz inanılmaz güzel bir gün batımına şahit olabilirsiniz. Biz Bozburun'da Neşe Pansiyon'da kaldık ve iyice dinlendik.
Son günümüzde ise Selimiye'ye yürüdük. Bu yol kolay bir yol, uzun bir bölümü toprak araba yolundan devam ediyor ve manzarasıyla oldukça keyifli. Zaten kısa bir rota. Bitiminde açık olan bir yerde, 95km yürüyüşün bitişini soğuk biramız ile kutladık. Son bir kez daha denize girip dönüş yoluna geçtik.
Karia, her ne kadar bakir, zor ve uzun olsa da yanınızda güveneceğiniz, azimli ve muhabbeti keyifli iyi bir dostunuz var ise her zaman yürünülesi bir yol.
İyi yürüyüşler.