İKİNCİ EL HAYALLER: Kendine Ait Bir Yaşam Nasıl Kurulur?

preview_player
Показать описание
Bu video, "Yorgunluk Toplumu: Sen de Tükenmiş Hissediyor musun?" adlı içeriğin devamı niteliğinde. Daha doğrusu bir çözüm arayışı. O yüzden bu videoda hem Doğulu hem Batılı antik filozofların metinlerinde sıkça karşılaştığımız ama bugün içinde bulunduğumuz aşırılık çağında gözden düşen bir kavramı hatırlayarak makul düzeyde bir yaşam taslağı oluşturmanın olasılıklarını yokluyoruz: Ölçülülük.

Videonun sponsoru Qurio Academy'den "Kendi Kendinize İngilizce öğrenmek için 7 Teknik" adlı eğitimi %100 indirimle ücretsiz edinmek için kod PELIN100👇🏻

Rüstem Temriyev'in Öğrenmeyi Öğrenmek temalı mail bülteni👇🏻

Bahsettiğim yaşamı organize etme denemesi odaklı seminerin biletleri👇🏻

❓BEN KİMİM

📣 KİTAP İNCELEMELERİMİ TAKİBE ALIN

📣 PODCAST PROGRAMIM

SOSYAL MEDYA

🔻Desteklemek için "KATIL" özelliğini kullanarak topluluğun bir parçası olun:

▪️Video Editörü: Baha Can Erenoğlu
Рекомендации по теме
Комментарии
Автор

Videonun sponsoru Qurio Academy'den Rüstem Temriyev'in Öğrenmeyi Öğrenmek temalı mail bülteni👇🏻

pelindilaracolak
Автор

Videoda yakaladığım felsefi/düşünsel tutarsızlıkları paylaşarak videonun felsefi içeriğine katkıda bulunmak istedim:
1- Videonun temel motifinde bir "ben olmaklık" (karşımıza sıklıkla "Dilara olmaklık" olarak çıkıyor), o "ben"e uygun yaşamak, o "ben"i keşfetmek, o "ben"in sesini duymak ve o "ben"i yaşamak üzerinden anlaşılan dibine kadar özcü (essentialist) bir yaklaşım ve beklenti söz konusu. Fakat aynı zamanda benliklerin akışkan olduğu, Platonik bir birliğe tekabül edecek 'öz'lerin söz konusu olmadığı da kabul ediliyor. Bu büyük bir çelişki olarak öne çıkıyor. Bana kalırsa bunun sebebi, Dilara'nın Klasik Felsefeyle Modern (ya da Postmodern) Felsefeyi bir arada bir süreklilik içerisinde düşünmesi. Halbuki (post)modernite, Klasik Felsefe'nin Benlik, İnsan Doğası, Kişinin Kendini Gerçekleştirmesi, Arete, Erdem, vb. özcü kavramları ortadan kaldırdı. Bu gerçekle yüzleşmeden tutarlı bir felsefe veya kişisel hayat ideali oluşturmak mümkün değil gibi görünüyor.
2- Videoda Byüng-Chul Han'ın modern toplum eleştirisi sunduğu Yorgunluk Toplumu kitabından da ilhamla performatif özne, kapitalist yaşam tarzı, verimlilik, vb. kavramların eleştirisi güzel sunuluyor. Fakat bu eleştiri; tam da Dilara'nın sürekli, sanki bir Felsefi ideal gibi sunduğu, hadi felsefi ideal demeyelim de Felsefi yönelim diyelim, kişinin kendi olması, içindeki potansiyeli takip etmesi (Dilara Olmaklığı'nı keşfetmesi) gibi özcü kavramların ortaya çıkardığı bir düzenin eleştirisi biraz da. Bir 'öz', doğal olarak beraberinde performatifliği de getiriyor. Örneğin 'Dilara Olmaklık' doğal bir potansiyel olarak içinde güzel içerikler üretmeyi barındırıyorsa, o zaman o içeriklerin en 'mükemmel', en potansiyelini açığa çıkaracak şekilde hazırlanması, zamanın buna göre planlanması, ilişkilerin buna göre düzenlenmesi, vs. tüm performatif düzeni de beraberinde getiriyor. Bu iki düşünce/yaklaşım arasında büyük bir çelişki var gibi görünüyor.
3-Zaman Yönetimiyle ilgili olarak herkes için geçerli ideal bir programın, çalışma tarzının olmadığını söyledikten sonra (20:56), 'kişiye özel' çalışma programları, 'kişiye özel' çalışma tarzlarının olduğu söyleniyor. Bunun alt-metninde herkes için değilse de 'kişi için' bir idealin söz konusu olduğuna dair bir kabul var. Burada da aynı özcülük bize kendini gösteriyor. Kişi; yaşından, sosyal şartlarından, ekonomik durumundan, eğitim seviyesinden, vs. vs. bir sürü bağlamlar içerisinden şekillenen bir varoluştur. Dolasıyla kişi için de bir 'en uygun program' düşüncesi, hakkında genel-geçer olarak rehberlikte bulunacak bir şey olmaktan çıkıyor. Bu sefer de videonun sonunda sunulan, en uygun çalışma programı vs. vaadeden bir takım reklam promosyon içeriklerinin de ne ölçüde sunulan performatiflik eleştirisiyle uyumlu olduğu tartışılır hale geliyor. Hem performatif toplumu eleştireceğiz, hem de reklam/promosyon içerikleriyle ona gene kendine özel performatiflikler sunacağız. Büyük çelişki gibi geldi bu da.
4- Kendi düşüncem: Bu kendiliğe, benliğe, 'Dilara olmaklığa', vs. fazla vurgu yapan söylem ve yaşam biçimleri tam da günümüzün Yorgunluk ve Başarı odaklı (performatif) toplumunun bireyini ortaya çıkaran kök sebep gibi görünüyor. Klasik Çağın Bilgelik merkezli yaşam tarzıyla günümüzün algılanma, seyredilme, birey olarak farklılaşma, bireysel/akademik başarı, takipçi sayısı, vb. merkezli bir yaşam arasında derin bir yarık söz konusu.
Paylaşım için teşekkürler, iyi pazarlar.

fatihcantez
Автор

KİM olduğunu anlamak ne kadar da zor... Tam tanıdım diyorum kendimi, bambaşka yanlarım ortaya çıkıyor. Sürekli değişip dönüşüyorum. Değerlerim, tutumlarım, davranışlarım... Tüm bu devinim içinde sabit kalan bir öz var mı, bunu da merak ediyorum. Kendimi tanımlarken kullandığım sıfatların ne kadarı bana ait ve ne kadarı belli toplumsal etkiler sonucu kendime yakıştırdığım sıfatlar, bunu ayırt etmekte zorlanıyorum.
Bir yandan yaptığım ve yapacağım her işte bir anlam bulmaya çalışıyorum çünkü aksi halde o işe devam etmekte çok zorlanıyorum, hem de aslında her şeyde anlam aramanın da insanı ketleyen bir yanı var. Sanki bazı şeyler sadece öyledir, yapıp etmemiz gerekir anlam yüklemeden... Bilemiyorum.
Henüz beni devam etmem konusunda kesintisiz bir güçle ittiren bir anlam bulabilmiş değilim. Sık sık kesintiler oluyor ve ben o yüklediğim anlamların o kadar da kıymetli olmadığını, uğruna devam etmeye değmeyeceğini hissederek boşluğa düşüyorum.
Tüm bu yapıp etmeler ve bir yandan da 'olmak'... Kim olduğumu anlasam yine de yapıp etmelerimin bir önemi olur muydu? Ya da ben zaten yapıp etmelerimden mi oluşuyorum? Ahh, bilmiyorum Dilara :) Umarım hepimiz kendimize ait yaşamlar kurmaya yaklaşabiliriz...

sultankarakas
Автор

Lisedeyken sınıfımızda bir çocuk vardı. Derslerle arası iyi değili geçtim hiç yoktu. Çünkü "ben motor ustası olacağım" diyordu. Herkes üstten bakıyordu çocuğa. Çünkü kimsenin belli bir hayali hedefi yoktu. Tek düşündükleri şey "sayısalda şunu yapacağım eşit ağırlıkta bu olacağım"dı. Ama çocuğun bir hayali hedefi vardı. Onu bir tek demeyeyim ama en iyi ben anlıyordum çünkü benim de ortaokuldan beri hayalini kurduğum bir hedefim vardı onun için uğraşıyordum. Ailem ısrarla doktor olmamı, arkadaşlarım avukat olmamı falan istiyordu ama ben tarih okumak, akademisyen olmak istiyordum. Ve yaptım da. Şu an inanılmaz mutluyum. Sabah 8 dersine bile uçarak gidiyorum. O yüzden dediklerinize imzamı atarım 🙏🏻

cagatai
Автор

İnsanların kendilerine ait olmayan isteklerin peşinde koşmaları bağlamında nurdan gürbilek'te gördüğüm -çok hoşuma giden- bir kavram vardı; "ödünç arzu". Yıllar önce okumuştum ve o zamandan beri istediğim bir şey hakkında bunu gerçekten ben istiyor muyum diye sormak bana belirli bir berraklık sağlıyormuş gibi hissediyorum.

naciyeseymakaya
Автор

30 yaşındayım… Yoruldum mu tükendim mi bilmiyorum. Sadece kocaman hissizliği hissediyorum. Mütevazı hayatımla üzerime düşeni yapıp gerçekçi iyimser yanımla yola devam ediyorum. Lafta değil özde anı yaşamaya özen gösteriyorum.Hayat yolunda bulma amacım olmadan arıyorum. Anlamın aramaktan geçtiğine inanıyorum.

aknozer
Автор

Çalışmak, bir şeyler üretmek, birşeyleri başara bilmek, Insanın en önemli mutluluk kaynağıdır, aslında zorlandığımız, bunu Tembellik olarak nitelendirdigimiz ve bunların arkasına sığınma sebebimiz, Insanlarla uğraşmak istemememiz, bunun Insana ağır gelmesi yüzündendir.

denizklc
Автор

Dilara senin videolarına gerçekten bayılıyorum. İzledikten sonra bikaç dk kendime gelemiorm kafamın içi sorularla doluyor. Önerdigin kitabı hemen alıp okumaya calısıyorum ama aynı etkiyi yaratmıyor. Muhtemelen bu senin birikiminden cıkan harmanlanmış videolarının sadece kitap içerigini degil, kitaptan yola cıkıp daha büyük cercevede konuları ele almanla ilgili. Ha şunu da şöylemem lazım, seni her izledigimde, bi tık da o kendine yüklenme durumunu yaşıyorum. Ve bu kesinlikle, o meşhur sorunun cevabını tam bulamamamla ilgili olduğunu hissediyorum.. ben kimim hayallerim ne.. 30 lar bunu sorgulamakla geçiyor hatta bitmek üzere😅Ne diyim ağzına sağlık😊

dilarasar
Автор

olmaklık hiç kulağımda olmadı ☺️ dinlerken dikkatimi dağıttı, acaba yerine başka bir kelime kullanılamaz mı veya olmaktan bir farkı var mı?

Mndt-joch
Автор

Sofie’nin Dünyası “Sen kimsin ?” sorusu ile başlıyor.

mehmetince
Автор

İsteklerin dıştan gelenlerine heves içten gelenlerine tutku deniyor.

Yakuhp
Автор

Yıllarca hayallerimin peşnden koştum ve geldiğim noktada ne evim ne arabam ne de bankada param var. Toplumun bi parçası olan arkdaşlarım ise bunların hepsine sahipler ve benden çok daha huzurlular.

hakanegne
Автор

Günümüzde Değer olarak nitelendirdiğimiz karakterlerin daha sonra o değerleri taşımadığını ya da kaybettiğini görünce tüm motivasyonumuz kayboluyor. Mutlu olmanızı isteriz ama mutlu olmak için düşünmemenin verdiği rahatsızlıktan rahatsız olup bu düşünmelerinizden vazgeçerseniz biz de kendimizi kaybedecekmişiz gibi geliyor. Umarım bencilce anlaşılmamıştır. Rahatsızlığınız rahatsızlığımızın aynısı, dile dökülüşü ustaca, o yüzden yalnız kalmak istemiyoruzdur.

burakmd
Автор

Ne kadar derin, sade bir çözümü olmayan bir konu. Ben ne istiyorum, var olan kalıplara sığmıyorum ben kendimi gerçekleştireyim demek için. Maslov piramitinin en tepedeki kıvama gelmiş olmak lazım.

Güvenliğini sağlamamış (fiziksel finansal) veya toplumdan saygınlık görmemiş veya aidiet hislerini tamamlayamamış bir birey, ben kendimi gercekleştireyim diye donanımsız bir şekilde yola çıkarsa malesef kaybolur.

Tabiki toplumdan kabul görebilmek için kendimize ait olmayan hayallerin peşinden koşuyoruz. Tabiki sevmediğimiz işleri ekonomik ihtiyaçlarımız için yapıyoruz. Ve piramitin ilk basamaklarını elde etmek için de yapmak zorunda kalırız.

emreonder
Автор

Selam pelin hanım çok hoşsunuz her zamanki gibi

kubraNT
Автор

Sevgili Pelin,
İçimde öyle bir huzursuzluk var ki sana yazmak istedim. Bu videondan da epey etkilendim. Yıllarca istediğimi düşündüğüm bölümü okuyorum ama öyle mutsuzum ki. Saatlerce süren yol, doğru düzgün kampüs olmaması, derslerin yoğunluğu, insanlara alışamamak.. Bıraksam bırakamam. Hayat öyle yorucu geliyo ki. Kendimi yapayalnız hissediyorum. Küçüklüğümden beri örnek bi öğrenci oldum derslerime çok çalıştım, spor yaptım, kitap okudum. Yıllarca okullar, ebeveynler, toplum, her neyse işte bi hayal sattılar bana ve bütün bunları yaparsam mutlu olacağıma inandım. Şimdiyse öyle mutsuz bir insanım ki elimde sadece mutsuzluğum ve ben kaldım. Kendimi hiç tanımamışım gibi hissediyorum. Bana hiç kendimi tanıma fırsatı verilmemiş gibi. Neyse. Öyle işte.

cimcime
Автор

Pelincim bu Videoya iyi çalışmamışsın sırf video çekmek için olmuş .senden beklenen performansın çok altında oldu. Bazen çok tekrara düşüyorsun gereksiz ayrıntılara giriyorsun
Çok video çekip vasatın altında kalmaktansa az çekip Öz çekmek seni daha kaliteli bir içerik üreticisi haline getirecektir.

furkanutkan
Автор

İstek ve arzularımız yaşadığımız çevreye ve zamana göre şekilleniyor; aslında, sen bulunduğun kültürün ve doğduğun çağın etkisinde bir birey oluyorsun. Ne kadar kendi varlığımızı ortaya koymaya çalışırsak çalışalım, toplumdan izole bir yaşam mümkün olmadığı için, maalesef toplumların evrilişinden etkilenmemenin imkansız olduğunu düşünüyorum.

JackKurt-coft
Автор

bu OLMAKLIK dilbilimsel olarak ne oluyor tam olarak? being’in karsiligi mi? olmaklik yerine olmak dediginizde hicbir sey degismiyor ancak bir farki olmali diye dusunuyorum bilhassa boyle kullanildigina gore?

simifil
Автор

Harikasın yeni hayatında başarılar, mutluluklar dilerim❤🎉

senayturan