filmov
tv
•kovaladım sevdiğimi yanıbaşımdan

Показать описание
seni kovaladığım her günü hatırlıyorum. aklımdan, yanımdan, kalbimden kovaladığım her günü hatırlıyorum. her dakikasini hatırlıyorum. sevmeyi unuttuğum sevilmediğimi sandığım her günü hatırlıyorum. inadımdan yaşamayadığım günlere, kinimi susturamadığım günlere, gereksiz uzattığım her kavgaya pişmanım. hepsine düşmanım. seni kaybettiğimi fark etmedim yanıbaşımdan öylece gittiğini fark etmedim içimden yok olduğunu fark etmedim. şimdi de ellerin uzanmasın bana, dokunmasın, kalbin sevmesin mesela, gözlerin gülmesin, uzak kalsın her şeyin. acımla kalayım ben, bir başıma kalayım, her günden nefret edeyim, bugünü de sevmeyi beceremeyim. çok üzüldüm evet çok kırıldım bazen ama kırdım da üzdüm de. sen ne isen oydun, ben de ne isem oydum. o yüzden bu kavga bitsin, bitmeli.
sen ve ben gibi bitmeli.
acıtmalı,
akıtmalı zehirini
her dokunduğu yerde iz bırakmalı.
keskin olmalı,
ağlatmalı.
bağırmalı,
ve bir o kadar susmalı.
sessizce süzülmeli,
varlığını belli etmeden gitmeli.
parmak uçlarında yürümeli,
görmezden gelmeli.
bir şekilde bitmeli.
//
kışın bana yaptıkları
Seni bir boşluğa attım
gövdemi başka gövdeler bilmeyecek
artık boşluk sesi ol.. hoşluk sesi ol..
sonra dönüp üz beni.
Yüzüm yüzünü terk edeli kıştı.
Yeni yeni kıştı.
Kollarım kendi bacaklarımı sarmıştı.
Fotoğrafta görünmeyen ışıklar vardı.
Sandalyenin ucuna oturmuştum.
Gözlerim bacaklarıma dolanan kollarıma,
sonra bacaklarıma,
sonra daha uzağa,
salondan da uzağa,
o yok yere bakıyordu.
Seni bir boşluğa attım
gitmek üzereydim, kalktım.
Boşluk sesi ol.. hoşluk sesi ol..
Gözlerimdeki ay ışığı gözlerinin körlüğü içindi.
Hadi benim umarsızım ben ölmek üzereyim
yorgunluğum da öyle
sabrımın son parçasını da yedim az önce.
Hadi benim suskunum geçtiğim yılları yaktım
ardımda çocukluğumdan gelirken
düştüğüm o keskin virajdan,
sürüklendiğim bu vakte dek,
sıkıca tuttuğum kırık dökük inançlarım bile ölmek üzere. Hadi benim kırgınım kışın bana yaptıklarından,
yazın beni öldüren yıldızlarından sonra
yitirdiğim mevsimler değil, vaktim yok,
baktığım yerleri yaktım,
içime ağladığım suları da içtim az önce.
Seni şimdi bir yabancı gibi karşıma alıp
sanki senden bahsetmiyormuş gibi yapıp
sanki benden bahsetmiyormuşum gibi
hatta bir aşktan bahsetmiyormuşum gibi
fırtınayı ve huzuru anlatacağım sana.
Yılları ve yolları, limanları ve fırtınayı
ve aşkın belki hiç adı geçmeyen kuzeyini
aşkın bu kuzeyden nasıl düşürüldüğünü,
artık sonsuza dek yitirdiğimizi,
büyünün bitişini,
hiç gerekmeyen yıllarda huzur,
çok gereken yıllarda da fırtına,
nasıl yaşanır onu anlatacağım.
Seni bir yabancı gibi karşıma alıp
bunun dayanıklı bir şey olmadığını,
sürekli kılınmadığını,
çünkü aşkın yapılan bir şey olmadığını,
başlangıçta bir melek konduğunu,
sonunda bir kelebek öldüğünü,
yani kısacık sürdüğünü,
oysa hayatın bir korkular ve alışkanlıklar bütünü olduğunu, bütün bunları sana nasıl anlatacağım?
Kalbim ölü mevsimler gibisin
bir şeyin görünmeyen iyi yanları gibi
ama bitti mevsim,
bir başka yolcu yok sana fark etmez gibisin.
Kalbim demir masanın küfü,
örtünün yırtığı camın kırığı,
patlayan freni hayatımın kalbim,
anla, bitti mevsim bir başka yolcu yok sana.
Birhan Keskin
sen ve ben gibi bitmeli.
acıtmalı,
akıtmalı zehirini
her dokunduğu yerde iz bırakmalı.
keskin olmalı,
ağlatmalı.
bağırmalı,
ve bir o kadar susmalı.
sessizce süzülmeli,
varlığını belli etmeden gitmeli.
parmak uçlarında yürümeli,
görmezden gelmeli.
bir şekilde bitmeli.
//
kışın bana yaptıkları
Seni bir boşluğa attım
gövdemi başka gövdeler bilmeyecek
artık boşluk sesi ol.. hoşluk sesi ol..
sonra dönüp üz beni.
Yüzüm yüzünü terk edeli kıştı.
Yeni yeni kıştı.
Kollarım kendi bacaklarımı sarmıştı.
Fotoğrafta görünmeyen ışıklar vardı.
Sandalyenin ucuna oturmuştum.
Gözlerim bacaklarıma dolanan kollarıma,
sonra bacaklarıma,
sonra daha uzağa,
salondan da uzağa,
o yok yere bakıyordu.
Seni bir boşluğa attım
gitmek üzereydim, kalktım.
Boşluk sesi ol.. hoşluk sesi ol..
Gözlerimdeki ay ışığı gözlerinin körlüğü içindi.
Hadi benim umarsızım ben ölmek üzereyim
yorgunluğum da öyle
sabrımın son parçasını da yedim az önce.
Hadi benim suskunum geçtiğim yılları yaktım
ardımda çocukluğumdan gelirken
düştüğüm o keskin virajdan,
sürüklendiğim bu vakte dek,
sıkıca tuttuğum kırık dökük inançlarım bile ölmek üzere. Hadi benim kırgınım kışın bana yaptıklarından,
yazın beni öldüren yıldızlarından sonra
yitirdiğim mevsimler değil, vaktim yok,
baktığım yerleri yaktım,
içime ağladığım suları da içtim az önce.
Seni şimdi bir yabancı gibi karşıma alıp
sanki senden bahsetmiyormuş gibi yapıp
sanki benden bahsetmiyormuşum gibi
hatta bir aşktan bahsetmiyormuşum gibi
fırtınayı ve huzuru anlatacağım sana.
Yılları ve yolları, limanları ve fırtınayı
ve aşkın belki hiç adı geçmeyen kuzeyini
aşkın bu kuzeyden nasıl düşürüldüğünü,
artık sonsuza dek yitirdiğimizi,
büyünün bitişini,
hiç gerekmeyen yıllarda huzur,
çok gereken yıllarda da fırtına,
nasıl yaşanır onu anlatacağım.
Seni bir yabancı gibi karşıma alıp
bunun dayanıklı bir şey olmadığını,
sürekli kılınmadığını,
çünkü aşkın yapılan bir şey olmadığını,
başlangıçta bir melek konduğunu,
sonunda bir kelebek öldüğünü,
yani kısacık sürdüğünü,
oysa hayatın bir korkular ve alışkanlıklar bütünü olduğunu, bütün bunları sana nasıl anlatacağım?
Kalbim ölü mevsimler gibisin
bir şeyin görünmeyen iyi yanları gibi
ama bitti mevsim,
bir başka yolcu yok sana fark etmez gibisin.
Kalbim demir masanın küfü,
örtünün yırtığı camın kırığı,
patlayan freni hayatımın kalbim,
anla, bitti mevsim bir başka yolcu yok sana.
Birhan Keskin