filmov
tv
'Türkiye'de medyanın gerçek sahibi Saray' - DW Türkçe
Показать описание
Bugün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü. Bu tarih, Türkiye’de Basın İş Yasası’nın yürürlüğe girmesiyle birlikte gazetecilerin elde ettiği haklar nedeniyle tam 59 yıldır kutlanıyor. Ancak Türkiye son yıllarda basının tek sesleştiği ve gazetecilerin hak kaybına uğradığı bir ülke olarak anılıyor. AKP’nin son 10 yılında ise baskı ortamı giderek şiddetlendi. Peki, bu noktaya nasıl gelindi? Türkiye'deki gazetecilerle konuştuk.
Celal Başlangıç: Yani evvelden gazetesi olan patronlar ihale alıyordu, şimdi ihale alan müteahhitler AKP iktidarından bir gazete, bir televizyon alıp onun da sürdürebilirliği için başka ihaleler alarak yaşamayı sağlıyor. Aslında işte geldiğimiz medya düzeninin tek bir sahibi var. Bu gördüğümüz müteahhitlerin hiçbiri o gazetelerin gerçek sahipleri, o televizyonların gerçek sahibi değiller. Bunların hepsinin sahibi saraydır.
Çiğdem Toker: Mevcut iktidar öncesindeki başbakanların Tansu Çiller’in, Mesut Yılmaz’ın, Bülent Ecevit’in başbakanlık yaptığı dönemlerde de sahada muhabirdim. Ve o dönemler önemli basın toplantıları ekranlardan TRT ve az sayıdaki özel televizyon kanallarından canlı olarak yayınlanırdı ve ekstra akreditasyonlar gerekmediği gibi herkese açık olan bu basın toplantılarında muhabirler başbakanlara diledikleri soruları sormakta özgürdüler.
Aydın Engin: Süleyman Demirel gibi kesinlikle karşı olduğum bir politikacıya ben onu çileden çıkaracak soruları korkmadan çekinmeden sorabilirdim. Örneğin yeğeninin sunta kaçakçılığı yaptığına ilişkin bir soruyu bu kanıtlandı artık bunu savunabilecek misiniz gibi bir soru yönelttim. Güldü bu soruyu sorduğum zaman. Sen bana siyaset değil ailevi sordun istersen gel bir gün sohbet edelim ama burada herkesin önünde yeğenimin yediği bir halt varsa eğer ben bu haltın cezasız kalmasından yana değilim dedi. (…) Demirel sadece bu tür konularda önümüzü kesmeyen bir siyasetçi idi ama aynı zamanda istediği cevabı verecek kadar da usta bir siyasetçi idi. Ben Demirel’in bir gazeteciyi azarladığını görmedim.
Kadri Gürsel: Uygulanan akreditasyon sistemi öyle aşırı boyutlara vardı ki artık sorular önceden alınıyor. WhatsApp gruplarında sorular önceden alınıyor, onaylanıyor. Her şey önceden biliniyor, hazırlanıyor ve bir mizansen olarak uygulanıyor. Dolayısıyla iktidar temsilcilerine, hükümet görevlilerine (…) canlı yayında soru sormanın mümkün olmadığı bir ülkede gazeteciliğin mümkün olduğundan söz etmek imkansızdır. Çok açık.
Celal Başlangıç: Yani evvelden gazetesi olan patronlar ihale alıyordu, şimdi ihale alan müteahhitler AKP iktidarından bir gazete, bir televizyon alıp onun da sürdürebilirliği için başka ihaleler alarak yaşamayı sağlıyor. Aslında işte geldiğimiz medya düzeninin tek bir sahibi var. Bu gördüğümüz müteahhitlerin hiçbiri o gazetelerin gerçek sahipleri, o televizyonların gerçek sahibi değiller. Bunların hepsinin sahibi saraydır.
Çiğdem Toker: Mevcut iktidar öncesindeki başbakanların Tansu Çiller’in, Mesut Yılmaz’ın, Bülent Ecevit’in başbakanlık yaptığı dönemlerde de sahada muhabirdim. Ve o dönemler önemli basın toplantıları ekranlardan TRT ve az sayıdaki özel televizyon kanallarından canlı olarak yayınlanırdı ve ekstra akreditasyonlar gerekmediği gibi herkese açık olan bu basın toplantılarında muhabirler başbakanlara diledikleri soruları sormakta özgürdüler.
Aydın Engin: Süleyman Demirel gibi kesinlikle karşı olduğum bir politikacıya ben onu çileden çıkaracak soruları korkmadan çekinmeden sorabilirdim. Örneğin yeğeninin sunta kaçakçılığı yaptığına ilişkin bir soruyu bu kanıtlandı artık bunu savunabilecek misiniz gibi bir soru yönelttim. Güldü bu soruyu sorduğum zaman. Sen bana siyaset değil ailevi sordun istersen gel bir gün sohbet edelim ama burada herkesin önünde yeğenimin yediği bir halt varsa eğer ben bu haltın cezasız kalmasından yana değilim dedi. (…) Demirel sadece bu tür konularda önümüzü kesmeyen bir siyasetçi idi ama aynı zamanda istediği cevabı verecek kadar da usta bir siyasetçi idi. Ben Demirel’in bir gazeteciyi azarladığını görmedim.
Kadri Gürsel: Uygulanan akreditasyon sistemi öyle aşırı boyutlara vardı ki artık sorular önceden alınıyor. WhatsApp gruplarında sorular önceden alınıyor, onaylanıyor. Her şey önceden biliniyor, hazırlanıyor ve bir mizansen olarak uygulanıyor. Dolayısıyla iktidar temsilcilerine, hükümet görevlilerine (…) canlı yayında soru sormanın mümkün olmadığı bir ülkede gazeteciliğin mümkün olduğundan söz etmek imkansızdır. Çok açık.
Комментарии