Arapların Cehalet Döneminde yaptıkları

preview_player
Показать описание
Cahiliye kelimesi Arapların İslamiyet’le müşerref olmadan önce içinde bulundukları durumu ifade eden ve “bilgisizlik, idrak edememek, düşüncesiz olmak ve akılsızca davranış” anlamını ifade eden bir kelimedir. Çünkü Cahiliye döneminde insanlar Allah’ı, Resulünü ve gönderdiği dinin kurallarını bilmiyorlardı. Aynı zamanda putlara tapmaları, içki içmeleri, zina yapmaları ve kabileler arasında sürekli olarak ihtilafların meydana gelmesi bu dönemin en başta gelen özellikleriydi. Bu açıdan da bakıldığında İslami literatürde bu dönem “Cahiliye Dönemi” olarak adlandırılmıştır.
Arap Yarımadasında İslamiyet yayılmadan önce ya da başka bir ifadeyle Hz. İsa’dan (a.s.) Hz. Muhammed’e (s.a.v.) kadar geçen süre için cahiliye tabiri kullanılmıştır. Daha geniş anlamda ifade etmek gerekirse bu devirde yaşayan Arapların tefekkür, ilim, irfan ve inanç bakımından tam bir cehalet içinde yaşadıkları görüşü yaygınlık kazanmıştır. Ama bununla birlikte bu dönem insanlarının medeniyetten tamamen uzak yaşadıklarını söylemek zordur. Cahillikten kasıt o dönem yaşayan arapların okuma yazma bilmeme değil yaşam biçimleridir. Çünkü cahiliye tabiri o dönemin dini ve sosyal hayatındaki yanlış adet ve gelenekleri ifade etmektedir
Hz. Peygamber’in ashabı cahiliye kelimesiyle İslâm öncesini, yani milâdî 610 yılında vahyin inmeye başlamasından önce yaşadıkları devri kastediyorlardı. Onlar Müslüman olduktan sonra bu devirle ilgili hâtıralarını, inançlarını, tutum ve davranışlarını anlatırken veya Hz. Peygamber’e o dönemde yaptıkları işlerin İslâm’daki hükmünün ne olduğunu sorarken çoğunlukla bu kelimeyi kullanmışlardır.
Peki, Araplar neler yaptı ki onlar İslam öncesi dönemine cahiliye dönemi dendi?
İslam öncesi Arapları tek ve yaratıcı bir Tanrı'nın yanında, onlara yarar ve düşmanlarına karşı üstün gelmelerini sağladıklarına inandıkları başka tanrılara da tapınmaktaydılar. Arap yarımadasında değişik şehirler önemli ticaret ve hac merkezleriydi. Arap kabileleri savaşın yasak olduğu hac mevsiminde, bayram havası içerisinde düzenlenen panayıra, festivale katılırlar, kendi putlarına dua, secde ve tazimde bulunurlar, kendi putları etrafında tavaf ederler, kurban keserler, sadaka verirlerdi. Daha sonra her kabile Kâbe’yi tavaf ederlerdi. Söz konusu ziyaretlerde tanrılara çeşitli hediyeler sunarlar, güzel kokular serperler, adak hayvanlarını kurban ederler, hatta bu ziyaretlerin öncesinde oruç tutarlardı. Bu dönem Arapların, ölüleri gusül ettirdikleri, yıkadıkları ve kefenledikleri de bilinmektedir. Putların önünde fal okları çekerler, kuşların uçuşuna göre kehanette bulunurlar, nazardan korunmak için muska ve tılsımlara başvururlardı. Hac ve tapınım, kendileri için bir korunma olarak kabul edilirdi. Ayrıca şeytan taşlama, telbiye gibi eylemleri gerçekleştirirler, Hacerü'l-esved'e de büyük saygı duyarlardı. Araplar Safa ve Merve tepelerine konumlandırılan İsaf ve Naile isimli putlara da saygı ziyaretleri yaparlardı. Necm süresi 19-20. âyetlerde anılan Lât, Uzzâ ve Menât Kureyşliler’in en fazla önem verdikleri putların isimleridir. Araplar melekleri Allah’ın kızları saydıklarından onları sembolize eden putlara da kadın isimleri verirler ve kendileri için Allah katında şefaatçi olacaklarına inanarak onlara taparlardı. Burada zikredilen putların Kâbe’nin içinde bulunduğunu söyleyenler bulunmakla beraber, tarih kaynaklarındaki bilgiler bunların başka yerlerde ve ayrı tapınaklarda bulunan putlar olduğunu göstermektedir. Bunlardan başka çeşitli kabilelerin kendilerine mahsus, kapıcıları ve bakıcıları bulunan tapınakları da vardı.
Cahiliye Dönemi'nde kadınlar alt tabaka insanı olarak görülmüştür. Bu dönem şiirlerindeki kadın algısı sosyal hayata yansımamıştır. Çok eşli evlilik yaygındı ve bunun bir sınırı yoktu. Fuhuş bir meslek gibi görülüyordu. Köle sahipleri, kölelerini bu işe zorlamaktaydı. Kadınlar babalarının veya eşlerinin miraslarından pay alma hakkına sahip değildi. Evlatlar isterlerse babalarının ölümünün ardından üvey anneleriyle evlenebiliyordu. Boşanma hakkı da tıpkı çok evlilik gibiydi. Bir erkek istediği kadar kadını boşama hakkına sahipti.. Kız çocuğun doğumu onlar için sevinç ve mutluluk yerine utanç, üzüntü ve
keder manasına geliyordu. Karısı doğum yapan erkek heyecanla haber beklerdi.
Erkek çocuk haberi geldiğinde aşırı sevinirken kızı olduğunu öğrendiğinde ise
üzülürdü. Bir kişiye “Kız çocuğun oldu.” dendiğinde, utancından ne yapacağını
ve insanlardan nasıl saklanacağını bilemezdi. İşte bu yüzden pek çok kişi kız çocuğunu diri diri toprağa gömerek öldürmekteydi. Yine bu dönemde Esir kadınların da diri diri toprağa gömüldüğü yönünde kaynaklar mevcuttur.
Böyle ahlaki hukuki dini yozlaşmaların olduğu bir dönemde peygamber efendimiz daha nübüvvet ona gelmeden Muhammedul emin lakabıyla anılırdı. O güvenilir ahlaklı ve adaletli bir insandı. 40 yaşına gelmeden toplumdan uzaklaşmaya başlamış kabeyi uzaktan gören nur dagınin Hira magrasinda tefekkürle meşgulken Hazreti Cebrail aracılığıyla Alak Suresi'nin şu ilk beş ayeti kendisine vahyedildi:
Рекомендации по теме
Комментарии
Автор

Yaşadığımız dönem de cahiliye dönemin den farksız değil maalesef

Mimoza-
Автор

Hz. Muhammed'in (s.a.v.) peygamber olması, yani vahyin nazil olmaya başlaması ile sona ermiştir.

naileyldrm
Автор

Hayatımız abartı, hayatımız yalan. İnanacak kitle de hazır zaten, ver Allahım ver, ver Allahım ver 😂

hasancelik