filmov
tv
Pet CT Kullanım Alanları
Показать описание
PET-CT ile pek çok hastalıkta erken tanı konulması sağlanıyor. PET-CT öncesi dönemlerde, vücuttaki nodüllerde kanser olup olmadığı ancak biyopsi ile saptanabilirken, PET-CT ile bu lezyonların kanser olup olmadığı yüksek bir duyarlılıkla saptanabiliyor.
PET-CT ile görüntülemede, hastanın vücut görüntülerine ait bilgiler, bilgisayar sistemleri aracılığıyla elde edildiğinden, 5 mm. çapındaki tümörlerin görüntülenmesi mümkün olabiliyor.
Metastaz Aşamasında PET-CT
Cihaz pek çok kanserde, çevre dokulara ya da lenf nodlarına yayılım olup olmadığı yani metastazların (başka bir dokuya sıçrama) bulunup bulunmadığının tespiti için de kullanılıyor.
PET-CT ile elde edilen görüntülerde vücudun tümü aynı anda görüldüğü için, hastalığın başka bir organa yayılıp yayılmadığını da değerlendirebilmek mümkün. Örneğin akciğerde olan bir tümörün kemikte, diğer iç organlarda, böbrek üstü bezlerinde veya lenf nodlarında da metastazının olup olmaması, yani evreleme denilen hastalığın yaygınlığı belirlenebiliyor.
Tedavi Sonrasında PET-CT
PET-CT, tümör hakkında verdiği detaylı bilgiler sayesinde görüntülemede çok önemli bir yere sahip. PET ile dokuların metabolizması görülebilmekte; dolayısıyla anatomik olarak bir lezyonun varlığı belirlendikten sonra, bunun malignite (kötü huylu olması) açısından aktif olup olmadığı da anlaşılabiliyor.
Örneğin lenfoma olgularında lenf bezleri büyüyor ve daha sonra tedaviyle küçülüyorlar ancak tamamen ortadan kalkmadıkları durumlar da var.
Tedavi sonrası görülen olguların büyük bir kısmında lenf bezleri bir miktar büyümüş olarak kalabiliyor. Bunların içerisinde halen aktif hastalık var mı, yoksa tamamen kaybolmuşlar mı sorusunun yanıtını alabilmek için PET-CT'nin, en önemli tanı yöntemi olduğu biliniyor. Dolayısıyla PET-CT ile hem o lenf bezlerinin yeri tespit edilirken, bir yandan da halen aktif bir hastalık var mı, yoksa tedaviye tam bir cevap alınmış mı, sorusunun cevabı aranıyor..
Bu nedenlerle PET-CT, kanserin erken tanısında hekimlere yarar sağlıyor ve tedavi için gerekli ve çok önemli olan zamanı da kazandırıyor.
PET-CT Uygulanan Klinik Olgular
Akciğer
Akciğer kanserinin araştırılmasında PET-CT önemli bir yer tutuyor. Bu tetkik ile, akciğerdeki nodüllerde artmış F-18 Floradeoksiglikoz tutulumu görülmesi yüzde 96 oranında kanserli doku olduğunun göstergesi olarak kabul ediliyor.
Akciğer kanserlerinin evrelemesinde tümör, bölgesel lenf bezleri ve metastaz varlığının değerlendirilmesi, tedaviye başlanmadan önce büyük önem taşıyor. Bu veriler, tedavi planlamasında yol gösterici kabul ediliyor.
Cerrahi olarak çıkarılmış olan akciğer kanserlerinin nüksünün (tekrarlamasının ) PET-CT taraması ile yüksek bir duyarlılıkla saptanması, mümkün hale geliyor.
Klinik olarak tüm vücut PET-CT çalışması yapılmasının bir nedeni de, nüksün saptanmasının dışında, uzak metastazların da bulunabilmesi.
Tedavi yaklaşımını değiştirecek uzak metastaz varlığının saptanması tedavinin her aşamasında görülebiliyor.
Lenfomalar
Hodgkin veya non-Hodgkin lenfomalarda PET-CT ile yapılan uygulamalar, giderek önem kazanıyor. Anatomik görüntüleme yöntemleri ile yapılan karşılaştırmalı çalışmalarda lenfomaların tanısında duyarlılık ve özgüllük oranı, yüzde 90-100.
Anatomik olarak görüntülenen lenf bezlerinin artmış glikoz metabolizması göstermesi, aktif olarak lenfomanın varlığını işaret ettiği gibi PET-CT ile tüm vücudun incelenebilmesi, ek bir yarar sağlıyor. Ayrıca, primer (birincil) ince bağırsak lenfoması gibi lenfomanın alışılmadık yerleşimleri olan durumlarda da PET-CT ile lezyonlar görüntülenebiliyor.
Lenfomalarda evreleme, tedavinin seçiminde büyük önem taşıyor. Toraks, batın ve pelviste lenf bezlerinde veya organlarda tutulumun görülmesi tedavinin belirlenmesinde hayati öneme sahip.
Tiroid Kanserleri
Meme Kanserleri
Pankreas Kanserleri
Kolon Kanserleri
Melanoma (Deri Kanseri)
Beyin Tümörleri
Diğer Uygulama Alanları
Sıklıkla uygulanan bu klinik durumların yanı sıra PET-CT’nin kullanıldığı diğer hastalıklar şunlar:
Baş- boyun tümörleri,
Mezotelyoma,
Mediasten kitleleri,
Özefagus kanseri,
Mide kanseri,
İnce bağırsak tümörleri,
Gastrointestinal stromal tümörler,
Karaciğer ve safra yolları tümörleri,
Jinekolojik maligniteler,
Genito-üriner sistem tümörleri,
Kemik tümörleri,
Yumuşak doku sarkomları,
Nöroblastom ve primeri bilinmeyen metastatik tümörlerde.