filmov
tv
Çeşme Zıpkınla Trofe Rekor Sinarit Avı 11,5 kg Dev / Spearfishing Huge Dentex Dentice Denton Record
![preview_player](https://i.ytimg.com/vi/qmGnvvl9Dec/maxresdefault.jpg)
Показать описание
Yaklaşık on üç yıldır peşinde gezdiğim sinarit balığının son yıllarda sadece trofe sayılabilecek büyüklerini bulmaya ve avlamaya çalışıyorum. Bu süreçte çok fazla ıska attığım balık da oldu. Ancak hatalarımdan ders alarak öğrenmeye, bu balığı tanımaya ve avcılığımı geliştirmeye devam ettim.
Peşinde olduğum sinaritler, Çeşme bölgesinde genelde sürü halinde ama bazen de tek iri birey olarak, yıl boyunca yaklaşık 15 km2 genişliğinde bir merada, çok farklı derinliklerde karşıma çıkıyorlardı. Bazen öyle sürüler görüyordum ki, kalbimin çarpıntısından dalış yapamaz hale geliyordum :)
O gün de balıklar, daha önce çift sinarit ıska yaptığım taşların iki farklı noktasında, önce 3-4 kilolukları sonra 1-2 kilolukları olmak üzere karşıma çıktılar. Birkaç saat sakin ve uzun pusularla (agaşon) en irilerini kandırmaya çalıştım ama büyükler mutlaka uzak duruyordu. Bu esnada pusulara cevap veren güzel 1 çipurayı ve 1 eşkinayı avlamıştım :)
En sonunda yorulup bota dönerken taşların kıyıya doğru bitip kuma-erişteye döndüğü yerde güzel bir sargoz gördüm. Balık çok ürkekti ve taşların üstünde ama taşlardan uzaklaşmadan geziyordu. Sakince aşağı inip güzel bir pusuyla balığı aldım ve yine sakince yukarı çıkıp deepro gold zıpkınımı toplamaya başladım, ki o anda ilerideki kumun üstünden irice bir sinaritin geçtiğini gördüm. Taşın diğer açık tarafında uğraştığım bireylerin bana doğru geldiğini sandım. Güzelce nefeslenip sakince yine aşağı indim ve biraz önce sargozu vurduğum taşın yanındaki eriştelerin arasına saklandım. İleriden balıklar geldi ama sürü yaklaşmayıp sağa doğru akmaya başladı, ben de tüfeğimi yavaşça oraya doğru çevirdim (video buradan başlıyor) "Sürüyü nasıl döndürebilirim? Acaba aralarından biri gelir mi?" diye düşünürken, sürünün arkasından ama bana daha yakın olarak kocaman bir kellenin de takip ettiğini gördüm. O anda elim ayağım buz kesti diyebilirim, çünkü balık çok büyüktü :)
Bari bunu çağırayım diye sakince bir iki hareket ve ses yaptım. Balık bunları gördü ve duydu, ki hemen yön değiştirip direkt üstüme gelmeye başladı. Bana da sakin kalmaya çabalayıp en sağlam yerinden vurabilmek düştü. Ve nihayetinde bunu da başardım :)
Fakat balık vurulduktan sonra makaranın tamamına yakınını boşaltırken birden durdu! Tahminen şişten çıktı ya da bir yere girdi diye düşünerek ipi çekmeden yavaş yavaş üstüne yüzerek makarayı topladım. Misinanın gittiği yerdeki erişte kenarında büyük bir karaltı vardı ama ilk başta balığa benzetemedim. Zıpkını bırakıp aşağı inince, akan kanların ortalığı bulandırdığını ve bu yüzden sinariti görmekte zorlandığımı anladım. Önce şişi iyice ittirip tamamen emin olduktan sonra şişin iki tarafından da tutup sıkıca kavradım ve yavaş yavaş yukarı çıkmaya başladım. O esnada yıllardır kullandığım fondeep carbon paletlerim ilk defa bu kadar yükü gördüğü için bir an korkmadım desem yeridir, zira balık 12-13 kilo vardı :)
Nihayetinde yüzeye vardım ve hem balığı zapt etmeye hem de bıçakla söndürmeye çalıştım. Ancak inanın işin en zor kısmı burasıydı, çünkü balığa bıçak işlemiyordu! Zar zor avuç içimle bıçağı galsamadan çakıp balığı öldürdükten sonra da keyif videolarını çektim :)
Ömrüm boyunca unutamayacağım bir av gününü, sevgili dalış eşim Bilgin Ergün'le kah bağırarak kah gülerek kah sarılarak, ama en önemlisi sondaki müziği 'düttürü-düdüt-düdüt' şeklinde söyleyip kutlayarak bitirdik :)
Kıyıya geldiğimizde gün batmış, karanlık çöker olmuştu. Balığı dijital el tartısı ile tarttık, 11.4 gibi bir rakam yazdı ama doğrusu çok tutamadım çünkü acayip yorulmuş ve üşümüştük. Balığı arabanın arkasına yatırıp bir de metreyle ölçtük, 94cm düz boyu vardı. Ama bu anların fotoğraflarını çekmek aklımıza bile gelmedi. Zaten botta çektiğimiz resimler de, dalgadan ve titremekten hep bulanık çıkmış :)
Allah tüm denizcileri korusun ve selamet versin, dalın sağlıcakla...
Peşinde olduğum sinaritler, Çeşme bölgesinde genelde sürü halinde ama bazen de tek iri birey olarak, yıl boyunca yaklaşık 15 km2 genişliğinde bir merada, çok farklı derinliklerde karşıma çıkıyorlardı. Bazen öyle sürüler görüyordum ki, kalbimin çarpıntısından dalış yapamaz hale geliyordum :)
O gün de balıklar, daha önce çift sinarit ıska yaptığım taşların iki farklı noktasında, önce 3-4 kilolukları sonra 1-2 kilolukları olmak üzere karşıma çıktılar. Birkaç saat sakin ve uzun pusularla (agaşon) en irilerini kandırmaya çalıştım ama büyükler mutlaka uzak duruyordu. Bu esnada pusulara cevap veren güzel 1 çipurayı ve 1 eşkinayı avlamıştım :)
En sonunda yorulup bota dönerken taşların kıyıya doğru bitip kuma-erişteye döndüğü yerde güzel bir sargoz gördüm. Balık çok ürkekti ve taşların üstünde ama taşlardan uzaklaşmadan geziyordu. Sakince aşağı inip güzel bir pusuyla balığı aldım ve yine sakince yukarı çıkıp deepro gold zıpkınımı toplamaya başladım, ki o anda ilerideki kumun üstünden irice bir sinaritin geçtiğini gördüm. Taşın diğer açık tarafında uğraştığım bireylerin bana doğru geldiğini sandım. Güzelce nefeslenip sakince yine aşağı indim ve biraz önce sargozu vurduğum taşın yanındaki eriştelerin arasına saklandım. İleriden balıklar geldi ama sürü yaklaşmayıp sağa doğru akmaya başladı, ben de tüfeğimi yavaşça oraya doğru çevirdim (video buradan başlıyor) "Sürüyü nasıl döndürebilirim? Acaba aralarından biri gelir mi?" diye düşünürken, sürünün arkasından ama bana daha yakın olarak kocaman bir kellenin de takip ettiğini gördüm. O anda elim ayağım buz kesti diyebilirim, çünkü balık çok büyüktü :)
Bari bunu çağırayım diye sakince bir iki hareket ve ses yaptım. Balık bunları gördü ve duydu, ki hemen yön değiştirip direkt üstüme gelmeye başladı. Bana da sakin kalmaya çabalayıp en sağlam yerinden vurabilmek düştü. Ve nihayetinde bunu da başardım :)
Fakat balık vurulduktan sonra makaranın tamamına yakınını boşaltırken birden durdu! Tahminen şişten çıktı ya da bir yere girdi diye düşünerek ipi çekmeden yavaş yavaş üstüne yüzerek makarayı topladım. Misinanın gittiği yerdeki erişte kenarında büyük bir karaltı vardı ama ilk başta balığa benzetemedim. Zıpkını bırakıp aşağı inince, akan kanların ortalığı bulandırdığını ve bu yüzden sinariti görmekte zorlandığımı anladım. Önce şişi iyice ittirip tamamen emin olduktan sonra şişin iki tarafından da tutup sıkıca kavradım ve yavaş yavaş yukarı çıkmaya başladım. O esnada yıllardır kullandığım fondeep carbon paletlerim ilk defa bu kadar yükü gördüğü için bir an korkmadım desem yeridir, zira balık 12-13 kilo vardı :)
Nihayetinde yüzeye vardım ve hem balığı zapt etmeye hem de bıçakla söndürmeye çalıştım. Ancak inanın işin en zor kısmı burasıydı, çünkü balığa bıçak işlemiyordu! Zar zor avuç içimle bıçağı galsamadan çakıp balığı öldürdükten sonra da keyif videolarını çektim :)
Ömrüm boyunca unutamayacağım bir av gününü, sevgili dalış eşim Bilgin Ergün'le kah bağırarak kah gülerek kah sarılarak, ama en önemlisi sondaki müziği 'düttürü-düdüt-düdüt' şeklinde söyleyip kutlayarak bitirdik :)
Kıyıya geldiğimizde gün batmış, karanlık çöker olmuştu. Balığı dijital el tartısı ile tarttık, 11.4 gibi bir rakam yazdı ama doğrusu çok tutamadım çünkü acayip yorulmuş ve üşümüştük. Balığı arabanın arkasına yatırıp bir de metreyle ölçtük, 94cm düz boyu vardı. Ama bu anların fotoğraflarını çekmek aklımıza bile gelmedi. Zaten botta çektiğimiz resimler de, dalgadan ve titremekten hep bulanık çıkmış :)
Allah tüm denizcileri korusun ve selamet versin, dalın sağlıcakla...
Комментарии