filmov
tv
mevlâna Hz Türbe ziyareti Mevlana müzesi konya Turkey Ney sesi ile rahatlatıcı müzik
![preview_player](https://i.ytimg.com/vi/a8C3jzjxJ8w/sddefault.jpg)
Показать описание
Mevlana Hazretleri, 30 Eylül 1207’de, Afganistan’ın kuzeyinde bulunan Belh şehrinde dünyaya geldi. Asıl ismi Celaleddin Muhammed olan büyük düşünürün annesi Mümine Hatun, babası “Sultanü’l-ulema” yani “Alimler sultanı” diye tanınan Bahaeddin Veled, ağabeyi Alaaddin Muhammed ve kız kardeşi Fatıma Hatun’dur.
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, âilece Konya’ya yerleştikten sonra Seyyid Burhaneddin’in isteği üzerine tahsîlini tamamlamak için Halep ve Şam’a gitti. O sırada takrîben otuz yaşlarındaydı.
Bir gün Şam’ın kalabalık çarşısından geçerken değişik kılıklı bir kişi:
“–Ver elini öpeyim, ey âlemlerin sarrafı!..” dedi.
Celâleddîn-i Rûmî’nin ellerine yapıştı ve harâretle öptü. Sonra birdenbire kalabalığın içinde kayboluverdi. Celâleddîn-i Rûmî, ansızın gerçekleşen bu hâdise karşısında son derece şaşırdı. “Bu ne iştir?” diye hayretler içinde kaldı. Esrârengiz ve garip hüviyetli kişi, kendisi için âdetâ bir muammâ oldu.
Seyyid Burhaneddin 9 yıllık eğitim sürecinin ardından Hazret-i Mevlana’ya halkı irşad ve öğretimle meşgul olması gerektiğini belirtti.
Mevlana Hazretleri, 1240 yılından itibaren Konya’da dini ilimleri öğretmeye ve halkı irşad etmeye başladı.
Mevlâna hz nin bazı hikmetli sözleri Ay, geceye sabrettiği için apaydın oldu.
Gül, dikenin arkadaşlığına katlanıp sabrettiği için, ona çok güzel bir râyiha ve latîf bir renk nasîb oldu.
Dostlarınızı sıkça ziyaret ediniz. Çünkü üzerinde yürünmeyen yollar, diken ve çalılarla kaplanır.
Sağlık, sıhhat, âfiyet ve huzur çağında herkes dosttur. Ama dert çağında, gam vaktinde Allah’tan başka eş dost nerede?
İnsanlarla dost ol. Çünkü kervan ne kadar kalabalık ve halkı çok olursa, yol kesenlerin beli o kadar kırılır.
Bu seher benden ilham kesildi. Anladım ki vücuduma şüpheli birkaç lokma girdi. Bilgi de hikmet de helâl lokmadan doğar. Aşk da merhamet de helâl lokmanın mahsûlüdür. Eğer bir lokmadan gaflet meydana gelirse, bil ki o lokma şüpheli veya haramdır.
Nûr ve kemâli artıran lokma, helâl kazançtan elde edilen lokmadır.
Ameli olmayan hikmetli söz, ödünç alınmış süslü elbise gibidir; bunu böyle bil!
Hâl ile öğüt veren, sözle öğüt verenden iyidir.
Öyle bir abdest al ki, hiç bozulmasın.
Öyle bir namaz kıl ki, hiç bitmesin.
Âşığa beş vakit namaz yetmez. Beş yüz bin vakit ister.
Ey kardeş! Sen, tefekkür ile hayat bulmalısın… Eğer tefekkürün gül ise, sen gül bahçesindesin. Tefekkürün diken ise, külhan kütüğüsün!
Dünya nîmetlerle dolu olsa, fareyle yılan yine toprak yerler. Tahtanın içindeki kurt; «‒Kimin böyle güzel helvası var!» der.
Merkep müşteri olup bir şey alacak olsa, elbette ham kavunu alırdı.
İnsana, aradığı şeye bakılarak değer verilir.
Tohum toprağa düşse onun için «öldü» denebilir mi?
Ölüm gününde tabutum götürülürken, bende, bu dünyanın dert ve gamı var sanma! Dünyadan ayrıldığıma üzülüyorum zannetme!
Sakın ola ki, öldüğüm için bana ağlama! «Yazık oldu, yazık oldu!» deme! Eğer ben yaşarken nefse uyup şeytanın tuzağına düşersem, işte hayıflanmanın sırası o zamandır!
Cenâzemi görüp de; «Ayrılık, ayrılık!» deme! Bilesin ki o vakit, benim ayrılık vaktim değil, (Rabbimle) buluşma, yani vuslat vaktimdir!
Beni toprağın kucağına verdikleri zaman sakın; «Elvedâ, elvedâ!» deme! Çünkü mezar, öteki âlemin, Cennetler mekânının perdesidir!
Batmayı, gözden kaybolmayı gördün ya, bir de doğmayı gör! Düşün ki, Güneş’le Ay, batıp gözden kayboldukları zaman onların nûruna bir ziyan gelir mi?
Bu hâl, sana; batmak, kaybolmak gibi görünse de, aslında doğmaktır, yeniden hayata kavuşmaktır!
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, âilece Konya’ya yerleştikten sonra Seyyid Burhaneddin’in isteği üzerine tahsîlini tamamlamak için Halep ve Şam’a gitti. O sırada takrîben otuz yaşlarındaydı.
Bir gün Şam’ın kalabalık çarşısından geçerken değişik kılıklı bir kişi:
“–Ver elini öpeyim, ey âlemlerin sarrafı!..” dedi.
Celâleddîn-i Rûmî’nin ellerine yapıştı ve harâretle öptü. Sonra birdenbire kalabalığın içinde kayboluverdi. Celâleddîn-i Rûmî, ansızın gerçekleşen bu hâdise karşısında son derece şaşırdı. “Bu ne iştir?” diye hayretler içinde kaldı. Esrârengiz ve garip hüviyetli kişi, kendisi için âdetâ bir muammâ oldu.
Seyyid Burhaneddin 9 yıllık eğitim sürecinin ardından Hazret-i Mevlana’ya halkı irşad ve öğretimle meşgul olması gerektiğini belirtti.
Mevlana Hazretleri, 1240 yılından itibaren Konya’da dini ilimleri öğretmeye ve halkı irşad etmeye başladı.
Mevlâna hz nin bazı hikmetli sözleri Ay, geceye sabrettiği için apaydın oldu.
Gül, dikenin arkadaşlığına katlanıp sabrettiği için, ona çok güzel bir râyiha ve latîf bir renk nasîb oldu.
Dostlarınızı sıkça ziyaret ediniz. Çünkü üzerinde yürünmeyen yollar, diken ve çalılarla kaplanır.
Sağlık, sıhhat, âfiyet ve huzur çağında herkes dosttur. Ama dert çağında, gam vaktinde Allah’tan başka eş dost nerede?
İnsanlarla dost ol. Çünkü kervan ne kadar kalabalık ve halkı çok olursa, yol kesenlerin beli o kadar kırılır.
Bu seher benden ilham kesildi. Anladım ki vücuduma şüpheli birkaç lokma girdi. Bilgi de hikmet de helâl lokmadan doğar. Aşk da merhamet de helâl lokmanın mahsûlüdür. Eğer bir lokmadan gaflet meydana gelirse, bil ki o lokma şüpheli veya haramdır.
Nûr ve kemâli artıran lokma, helâl kazançtan elde edilen lokmadır.
Ameli olmayan hikmetli söz, ödünç alınmış süslü elbise gibidir; bunu böyle bil!
Hâl ile öğüt veren, sözle öğüt verenden iyidir.
Öyle bir abdest al ki, hiç bozulmasın.
Öyle bir namaz kıl ki, hiç bitmesin.
Âşığa beş vakit namaz yetmez. Beş yüz bin vakit ister.
Ey kardeş! Sen, tefekkür ile hayat bulmalısın… Eğer tefekkürün gül ise, sen gül bahçesindesin. Tefekkürün diken ise, külhan kütüğüsün!
Dünya nîmetlerle dolu olsa, fareyle yılan yine toprak yerler. Tahtanın içindeki kurt; «‒Kimin böyle güzel helvası var!» der.
Merkep müşteri olup bir şey alacak olsa, elbette ham kavunu alırdı.
İnsana, aradığı şeye bakılarak değer verilir.
Tohum toprağa düşse onun için «öldü» denebilir mi?
Ölüm gününde tabutum götürülürken, bende, bu dünyanın dert ve gamı var sanma! Dünyadan ayrıldığıma üzülüyorum zannetme!
Sakın ola ki, öldüğüm için bana ağlama! «Yazık oldu, yazık oldu!» deme! Eğer ben yaşarken nefse uyup şeytanın tuzağına düşersem, işte hayıflanmanın sırası o zamandır!
Cenâzemi görüp de; «Ayrılık, ayrılık!» deme! Bilesin ki o vakit, benim ayrılık vaktim değil, (Rabbimle) buluşma, yani vuslat vaktimdir!
Beni toprağın kucağına verdikleri zaman sakın; «Elvedâ, elvedâ!» deme! Çünkü mezar, öteki âlemin, Cennetler mekânının perdesidir!
Batmayı, gözden kaybolmayı gördün ya, bir de doğmayı gör! Düşün ki, Güneş’le Ay, batıp gözden kayboldukları zaman onların nûruna bir ziyan gelir mi?
Bu hâl, sana; batmak, kaybolmak gibi görünse de, aslında doğmaktır, yeniden hayata kavuşmaktır!
Комментарии