filmov
tv
İstanbul Sözleşmesi'nden Çekilme Kararının İptali İstemiyle Açtığımız Davanın Duruşması Görüldü

Показать описание
İstanbul Sözleşmesi'nden bir gece yarısı kararı ile imza çekilmesinin hemen ardından, 2021 yılının Nisan ayında Ankara Dişhekimleri Odası olarak söz konusu Cumhurbaşkanlığı Kararının ve kararın dayanağı olan 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin ilgili maddelerinin iptali istemiyle Danıştay’da açtığımız dava ile ilgili hukuki süreçte geldiğimiz aşamada 23 Haziran 2022 tarihinde, kadın örgütlerinin, baroların, emek ve meslek örgütlerinin açtığı davalarla birlikte bizim duruşmamız da görüldü.
Duruşma öncesi Danıştay önünde yapılan basın açıklamasında konuşan ADO Genel Sekreteri Gamze Burcu Gül şunları söyledi:
"Uzun süredir kadına yönelik şiddete, ayrımcılığa karşı toplumsal cinsiyet eşitliğini savunan ulusal ve uluslararası hukuksal, kamusal kazanımlarımız, başta İstanbul Sözleşmesi olmak üzere ülkemizde eril iktidar tarafından saldırı altında. Baskılar arttıkça gücümüz de artıyor, dayanışmamız büyüyor.
Bizler, kadın çalışan oranının daha yüksek olduğu, özellikle feminize olan sağlık alanında, insanları daha uzun ve sağlıklı yaşatmak için mesleğimizi icra ederken kendi yaşamımızdan endişe ediyoruz.
Haklarımızdan, yaşamlarımızdan ve İstanbul Sözleşmesi'nden vazgeçmeyeceğiz."
Duruşmada ADO adına savunma yapan Genel Sekreter Gül sözlerine
"Biz toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı bir meslek örgütü olarak elbette kadına yönelik şiddetin temelinde de eşitsizliğin yattığını biliyoruz.
Bizler dil, din, ırk, siyasi görüş, cinsiyet ve cinsel yönelim ayrımcılığı yapmamaya dair yemin ederek mesleğe başlıyoruz. Ayrımcılık da aslında sağlıkta şiddet gibi sadece suç ortaya çıktıktan sonra ceza vererek çözebileceğimiz bir sorun değil. Bu noktada da İstanbul Sözleşmesi devreye giriyor. Çünkü, şiddetin sebep odaklı çözüm yollarıyla ilgili yol haritasını veriyor. Biz de bu rehberlikten yola çıkarak Odamız bünyesinde toplumsal cinsiyet eğitimleri veriyoruz." diyerek başladı.
İstanbul Sözleşmesinin, kadın sağlık çalışanlarının mesleki faaliyetleri nedeniyle uğramış oldukları ya da uğrama ihtimali olan şiddete karşı da koruma sağladığını örneklerle, neden sonuç ilişkisiyle anlatan Gül konuşmasının sonunda;
“Sağlık çalışanlarının şiddete uğrama olasılığı, kadın dişhekimlerinin muayenehane faaliyetlerini, çalışma saatlerini dahi şiddete uğramaktan korkarak belirlemesi karşısında Oda üyelermizin başta yaşam hakları, vücut bütünlüğü ve çalışma hakkı gibi birçok anayasal hakları ihlal edilmektedir.
İstanbul Sözleşmesi ise tüm bu hak ihlallerine karşı koruma sağlamaktadır" dedi.
Ardından hukuk büromuzun avukatları söz aldı.
Av. Seda Tol; kadınların, yaşamın her alanında olduğu gibi sağlık hizmeti sunumu sırasında da şiddete maruz kaldığını, araştırmalarda sağlık çalışanlarının %84ünün mesleğini sürekli endişe ve tetikte olma halinde sürdürdüğünü, beyaz kod verilen olaylar incelendiğinde çoğunlukla kadın sağlık çalışanlarının mağdur olduklarını söyledi. Tol, kadına yönelik şiddetin bir halk sağlığı sorunu haline geldiğini, ADO’nun hem üyelerinin hem de toplumsal faydanın, kamu yararının gerçekleştirilmesi için bu davayı açtığını ve menfaati bulunduğunu aktardı. İstanbul Sözleşmesinin kamusal alanda da şiddetin önlenmesine yönelik devlete yükümlülükler getirdiğini, bu nedenle de kadın dişhekimleri, sağlık çalışanları açısında en temel dayanaklardan biri olduğunu, çekilme işleminde kamu yararı bulunmadığını paylaştı.
Av. Semra Demir; 9 sayılı Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile milletlerarası sözleşmelerin sona erdirilmesi konusunda yetki veren düzenlemenin Anayasa hükümlerine aykırı olduğunu, baroların, Anayasa Hukuku öğretim üyelerinin, çok sayıda davacının ve Danıştay üyelerinin de bu görüşte olduğunu, bu kadar çok sayıda itirazın Anayasa’ya aykırılık itirazının ciddiliği için yeterli olduğunu belirterek Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmasını talep etti. Devamında, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin haklı bir nedeninin olmadığını, hem kadınlara hem de sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla yeni yasal düzenlemelerin yapılmasının da mevcut düzenlemelerin yeterli olduğu şeklindeki idarenin iddialarını çürüttüğünü belirtti.
Davacı konuşmalarının ardından davalı Cumhurbaşkanlığı vekilleri söz aldı. Uluslararası sözleşmelerin onaylanması ve iptaline ilişkin nihai yetkinin Cumhurbaşkanlığı’nda olduğunu iddia eden davalı vekilleri, iç mevzuatın kadına yönelik şiddetin önlenmesi için son derece yeterli olduğunu ileri sürdü, ancak Sözleşmeden çekilmenin sebebine dair sorular yine yanıtsız kaldı.
Danıştay savcısı, ilk üç grup duruşmasında olduğu gibi “İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının iptal edilmesi” yönünde görüş sundu. Mahkeme heyeti ise kararın daha sonra açıklanacağını belirterek duruşmayı sonlandırdı.
Duruşma sonrası Danıştay önünde bir açıklama daha yapan kadınlar; yaşamlarından, haklarından ve İstanbul Sözleşmesi'nden asla vazgeçmeyeceklerini söyledi.
#istanbulsözleşmesiyaşatır
#kadinayoneliksiddet
#danistay
Duruşma öncesi Danıştay önünde yapılan basın açıklamasında konuşan ADO Genel Sekreteri Gamze Burcu Gül şunları söyledi:
"Uzun süredir kadına yönelik şiddete, ayrımcılığa karşı toplumsal cinsiyet eşitliğini savunan ulusal ve uluslararası hukuksal, kamusal kazanımlarımız, başta İstanbul Sözleşmesi olmak üzere ülkemizde eril iktidar tarafından saldırı altında. Baskılar arttıkça gücümüz de artıyor, dayanışmamız büyüyor.
Bizler, kadın çalışan oranının daha yüksek olduğu, özellikle feminize olan sağlık alanında, insanları daha uzun ve sağlıklı yaşatmak için mesleğimizi icra ederken kendi yaşamımızdan endişe ediyoruz.
Haklarımızdan, yaşamlarımızdan ve İstanbul Sözleşmesi'nden vazgeçmeyeceğiz."
Duruşmada ADO adına savunma yapan Genel Sekreter Gül sözlerine
"Biz toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı bir meslek örgütü olarak elbette kadına yönelik şiddetin temelinde de eşitsizliğin yattığını biliyoruz.
Bizler dil, din, ırk, siyasi görüş, cinsiyet ve cinsel yönelim ayrımcılığı yapmamaya dair yemin ederek mesleğe başlıyoruz. Ayrımcılık da aslında sağlıkta şiddet gibi sadece suç ortaya çıktıktan sonra ceza vererek çözebileceğimiz bir sorun değil. Bu noktada da İstanbul Sözleşmesi devreye giriyor. Çünkü, şiddetin sebep odaklı çözüm yollarıyla ilgili yol haritasını veriyor. Biz de bu rehberlikten yola çıkarak Odamız bünyesinde toplumsal cinsiyet eğitimleri veriyoruz." diyerek başladı.
İstanbul Sözleşmesinin, kadın sağlık çalışanlarının mesleki faaliyetleri nedeniyle uğramış oldukları ya da uğrama ihtimali olan şiddete karşı da koruma sağladığını örneklerle, neden sonuç ilişkisiyle anlatan Gül konuşmasının sonunda;
“Sağlık çalışanlarının şiddete uğrama olasılığı, kadın dişhekimlerinin muayenehane faaliyetlerini, çalışma saatlerini dahi şiddete uğramaktan korkarak belirlemesi karşısında Oda üyelermizin başta yaşam hakları, vücut bütünlüğü ve çalışma hakkı gibi birçok anayasal hakları ihlal edilmektedir.
İstanbul Sözleşmesi ise tüm bu hak ihlallerine karşı koruma sağlamaktadır" dedi.
Ardından hukuk büromuzun avukatları söz aldı.
Av. Seda Tol; kadınların, yaşamın her alanında olduğu gibi sağlık hizmeti sunumu sırasında da şiddete maruz kaldığını, araştırmalarda sağlık çalışanlarının %84ünün mesleğini sürekli endişe ve tetikte olma halinde sürdürdüğünü, beyaz kod verilen olaylar incelendiğinde çoğunlukla kadın sağlık çalışanlarının mağdur olduklarını söyledi. Tol, kadına yönelik şiddetin bir halk sağlığı sorunu haline geldiğini, ADO’nun hem üyelerinin hem de toplumsal faydanın, kamu yararının gerçekleştirilmesi için bu davayı açtığını ve menfaati bulunduğunu aktardı. İstanbul Sözleşmesinin kamusal alanda da şiddetin önlenmesine yönelik devlete yükümlülükler getirdiğini, bu nedenle de kadın dişhekimleri, sağlık çalışanları açısında en temel dayanaklardan biri olduğunu, çekilme işleminde kamu yararı bulunmadığını paylaştı.
Av. Semra Demir; 9 sayılı Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile milletlerarası sözleşmelerin sona erdirilmesi konusunda yetki veren düzenlemenin Anayasa hükümlerine aykırı olduğunu, baroların, Anayasa Hukuku öğretim üyelerinin, çok sayıda davacının ve Danıştay üyelerinin de bu görüşte olduğunu, bu kadar çok sayıda itirazın Anayasa’ya aykırılık itirazının ciddiliği için yeterli olduğunu belirterek Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmasını talep etti. Devamında, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin haklı bir nedeninin olmadığını, hem kadınlara hem de sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla yeni yasal düzenlemelerin yapılmasının da mevcut düzenlemelerin yeterli olduğu şeklindeki idarenin iddialarını çürüttüğünü belirtti.
Davacı konuşmalarının ardından davalı Cumhurbaşkanlığı vekilleri söz aldı. Uluslararası sözleşmelerin onaylanması ve iptaline ilişkin nihai yetkinin Cumhurbaşkanlığı’nda olduğunu iddia eden davalı vekilleri, iç mevzuatın kadına yönelik şiddetin önlenmesi için son derece yeterli olduğunu ileri sürdü, ancak Sözleşmeden çekilmenin sebebine dair sorular yine yanıtsız kaldı.
Danıştay savcısı, ilk üç grup duruşmasında olduğu gibi “İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının iptal edilmesi” yönünde görüş sundu. Mahkeme heyeti ise kararın daha sonra açıklanacağını belirterek duruşmayı sonlandırdı.
Duruşma sonrası Danıştay önünde bir açıklama daha yapan kadınlar; yaşamlarından, haklarından ve İstanbul Sözleşmesi'nden asla vazgeçmeyeceklerini söyledi.
#istanbulsözleşmesiyaşatır
#kadinayoneliksiddet
#danistay