TUZDELEN Aldırma Gönül SİNOP

preview_player
Показать описание
ALDIRMA GÖNÜL ALDIRMA

Başın öne eğilmesin,
Aldırma gönül aldırma,
Başın öne eğilmesin,
Aldırma gönül aldırma,
Ağladığın duyulmasın,
Aldırma gönül aldırma aldırma gönül aldırma,
Gönül aldırma,
Ağladığın duyulmasın,
Aldırma gönül aldırma aldırma gönül aldırma,
Gönül aldırma.

Dışarıda deli dalgalar,
Gelip duvarları yalar,
Dışarıda deli dalgalar,
Gelip duvarları yalar,
Seni bu sesler oyalar,
Aldırma gönül aldırma aldırma gönül aldırma,
Gönül aldırma,
Seni bu sesler oyalar,
Aldırma gönül aldırma aldırma gönül aldırma,
Gönül aldırma.

Kurşun ata ata biter,
Yollar gide gide biter,
Kurşun ata ata biter,
Yollar gide gide biter,
Mapus yata yata biter,
Aldırma gönül aldırma aldırma gönül aldırma,
Gönül aldırma,
Mapus yata yata biter,
Aldırma gönül aldırma aldırma gönül aldırma,
Gönül aldırma.

Dertlerin kalkınca şaha,
Bir sitem yolla Allah'a,
Dertlerin kalkınca şaha,
Bir sitem yolla Allah'a,
Görecek günler var daha,
Aldırma gönül aldırma aldırma gönül aldırma,
Gönül aldırma,
Görecek günler var daha,
Aldırma gönül aldırma aldırma gönül aldırma,
Gönül aldırma,

Sabahattin Ali / SİNOP

"Çalmadan, çırpmadan, bize ekmeğimizi verenleri aç, bizi giydirenleri donsuz bırakmadan yaşamak istemek bu kadar güç, bu kadar mihnetli, hattâ bu kadar tehlikeli mi olmalı idi?.."
#Sabahattin Ali

#tuzdelen #tuzköy #sinop #sabahattinali #aldırmagönül
Рекомендации по теме
Комментарии
Автор

Sabahattin Ali'yi en çok etkileyen şey özgürlüğün o kadar yakınında olduğu halde ona kavuşamamaktı.
Onun için deniz özgürlük demekti, kale duvarlarının üstünden uçan martılar özgürlüğün simgesiydi. Özgürlük hemen bu duvarların berisindeydi, ama ulaşmak için daha bir yıl bu kalenin içinde çile çekmek gerekiyordu.
Sabahattin Ali Sinop kalesinde yüzyıllar önce bir sarayın olduğunu, orada genç cariyelerin ve kölelerin dolaştığını, onların da özgürlük özlemiyle gökyüzüne baktıklarını ve dalgaların sesini dinlediklerini düşünüyordu. Bütün bunlar onun için sonsuz esinti kaynağıydı. Sabahattin Ali belki de en güzel şiirlerini, en tatlı öykülerini burada yazdı.
Bütün gün kitap okuyor, bir sandığın üzerinde mektuplarını ve yazılarını yazıyor bunaldığı zamanlarda da mahkumlarla büyük bir hoşgörüyle sohbet ediyordu. Kimsenin kafasını değiştirmek niyetinde değildi. Politikadan da söz etmeye
çekiniyordu. Ama konu açılırsa bazen kendini tutamıyor ve yolsuzluklara değinmeden edemiyordu.
Cezaevi müdürünün tuttuğu Mustafa Ağabey bir gün ona, "Bak Sabahattin Ali dedi, ''
''Hükümet sana bu kadar para
sarfetmiş, seni Almanya'da okutmuş, sen hala hükümetle uğraşıyorsun.''
Sabahattin'de, "Mustafa Efendi, " dedi, ben hükümetle uğraşmıyorum. Ben sırtını hükümete dayayıp da devleti sömürenlerle uğraşıyorum. Ben halktan yanayım, köylüden yanayım, dar gelirli memurdan yanayım, soyguncudan, hırsızdan yana değilim. Bize solcu diyorlar, ne var solcuysak? Yaşamımı görüyorsun Mustafa Efendi, şurada sessiz sessiz kitabımı okuyorum, yazımı yazıyorum, kimsenin işine karışmıyorum. Aramızdaki yoksullara da elimden geldiği kadar yardım etmeye çalışıyorum. Ya sana ne demeli? Koğuşta içki içersin, kumar oynatırsın, on kuruş yevmiye ile fakir fukarayı çalıştırırsın, onların yaptığını dışarıya satar para kazanırsın. Hiç ben senin işlerine karışıyor muyum?''
Mahkumlar onun bu tür sözlerini çok iyi karşılıyorlar, kendisini seviyor ve sayıyorlar, akşamları hep birlikte türkü söylüyorlardı..
Alıntı. ¥

#sabahattinali
#basinoneegilmesin

ytuzdelen