filmov
tv
(103) Kırık Manalı NİSA SÛRESİ 102-105 | Savaşta Cemaatle Namaz!
Показать описание
İsmail Yaşar ile Kur'ân-ı Anlıyorum, Kelime Manalı Meal ve Tefsir,
Kırık Meal Dersi: 103, 5.cüz, Nisa Sûresi: 102-105, Sayfa: 94
Kur'ân-ı Mecîd Meali:
102 (Habîbim!) Sen onların arasında bulunup da kendilerine namaz kıldır(mayı arzula)dığın zaman (onları iki kısma ayır), içlerinden bir tâife seninle birlikte (namaza) kalksın ve (tedbir için, kendilerini namazdan meşgul etmeyecek şekilde) silahlarını (yanlarına) alsınlar. Bu (namaz kıla)nlar (rekâtın sonunda ikinci defa) secde ettikleri vakit (düşmanın karşısında durmak için dönüp) arkanızda olsunlar, kılmamış olan diğer topluluk ise gelip seninle birlikte kılsınlar ve (zırh gibi) korunma aletlerini de (kılıç gibi savaşacak) silahlarını da (yanlarına) alsınlar. Çünkü o kâfir olmuş kimseler arzuladı(lar) ki; siz silahlarınızdan ve eşyanızdan gâfil olasınız da, tek bir hamle ile üzerinize yüklen(erek işinizi bitir)sinler! Eğer sizde yağmurdan (dolayı) bir eziyet bulunuyorsa yahut da hastalar olduysanız, silahlarınızı (yanınıza almayıp) bırakmanızda üzerinize hiçbir günah yoktur. Yine de siz (gücünüz nispetinde) korunma (tertibâtı)nızı alın! Şüphesiz Allâh o kâfirler için çok alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.
İbni Abbâs ve Câbir (Radıyallâhu anhüm)`den rivayete göre bir muhârebede müşrikler Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ve ashâbının öğle namazını cemaatle kıldıklarını görünce, onlara namaz kılarlarken niçin saldırmadıklarına pişman oldular. O sırada bir kısmı: “Şimdi onlara dokunmayın, zira önlerinde babalarından ve oğullarından daha çok değer verdikleri bir ikindi namazı vardır ki, ona kalktıklarında üzerlerine saldırırsınız!” dediler. Bunun üzerine Cebrâîl (Aleyhisselâm) inerek: “Ya Muhammed! Şüphesiz bu, korku namazıdır ki; sen içlerinde bulunup da kendilerine namaz kıldırdığın vakit...” meâlindeki bu âyet-i kerîmeyi okudu. (Beğavî, Me’âlimü’t-Tenzîl: 1/472) O gün Müslümanların ikindi namazına kalkmasını bekleyen müşrikler, namaz vakti girdiğinde onların hep birden namaza durmayıp ikiye bölündüklerini, bir kısmı Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ile beraber kılarken, diğerlerinin cephede nöbet beklediklerini görünce çok şaşırdılar ve bu fikirlerinin Müslümanlara kim tarafından aktarıldığını araştırma neticesinde, öğle ile ikindi arası bu hususta Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`e vahiy geldiği bilgisine ulaştıklarında, müşriklerin komutanı Halid ibni Velîd Müslüman oldu. (Kurtubî) Fıkıhta geçen “Korku Namazı” bu âyet-i kerîmeden alınmıştır ki, bunun şartları ve şekilleriyle alâkalı meseleler için bakınız: Rûhu’l-Furkan: 5/614-618
103 Artık o namazı bitirdiğinizde, ayakta duran lar, oturanlar ve yanlarınız üzerinde (yatanlar) iken (her hâlükârda) Allâh’ı zikredin! (Kalplerinizden korku gidip) sakinleştiğinizde ise namazı (emrolunduğu şekil üzere) dosdoğru kılın! Şüphesiz ki namaz, inananlar üzerine vakitlenmiş bir farz olmuştur.
Bu âyet-i kerîmeden anlaşıldığı üzere; namaz müminlere, rastgele bir şekilde olarak değil de, vakitleri belirlenmiş olarak farz kılınmış bir ibadettir. Farz namazların beş vakit olduğu bu âyet-i kerîmede kısa ve kapalı bir ifadeyle yer bulmuşsa da, Bakara Sûresi’nin 238. âyet-i kerîmesi, İsrâ Sûresi’nin 78. âyet-i kerîmesi, Rûm Sûresi’nin 17 ve 18. âyet-i kerîmeleri, Hûd Sûre si’nin 114. âyet-i kerîmesi, Tâhâ Sûresi’nin 130. âyet-i kerîmesi, bir de Zâriyât Sûresi’nin 39 ve 40. âyet-i kerîmeleri beş vakit namazın ayrı ayrı beş vaktini açıklamışlardır. Ayrıca namazın beş vakit olarak farz kılındığına dâir bir çok mütevâtir hadîs-i şerîfler mevcuttur. Ümmetin tamamı da bir gün ve bir gece içerisinde beş vakit namazın farz olduğu hakkında söz birliği etmişlerdir.
104 (Düşmanlarınız olan) o kavmi (takip edip) aramakta gevşeklik etmeyin! Eğer siz (yaralanıp be relenerek) acı çekiyor olduysanız, siz acı çektiğiniz gibi hiç şüphesiz onlar da acı çekmektedirler. Siz ise Allâh’tan (dininizi bütün dinlere gâlip kılması ve sizi âhirette sevaplara kavuşturması gibi ) onların ümit edemeyecekleri şeyleri ummaktasınız. (Sonra onlar bu acılara dayanıyorlarken, size ne oldu da sabretmiyorsunuz? Hâlbuki bu sabır en çok size yakışır!) Allâh (müminlerin çektiği acı dâhil her şeyi) dâima (çok iyi bilen bir) Alîm ve (verdiği emir ve yasakların tümü hikmetli olan bir) Hakîm olmuştur.
105 Şüphesiz ki Biz o kitabı sana (indirilmesini gerektiren) hak(lı bir neden ve üstün hikmet) ile indir dik ki sen insanlar arasında Allâh’ın sana gösterdiği (karar) ile hükmedesin. Öyleyse sen hâinler(i temize çıkarmak) için bir mücâdeleci olma!
Kırık Meal Dersi: 103, 5.cüz, Nisa Sûresi: 102-105, Sayfa: 94
Kur'ân-ı Mecîd Meali:
102 (Habîbim!) Sen onların arasında bulunup da kendilerine namaz kıldır(mayı arzula)dığın zaman (onları iki kısma ayır), içlerinden bir tâife seninle birlikte (namaza) kalksın ve (tedbir için, kendilerini namazdan meşgul etmeyecek şekilde) silahlarını (yanlarına) alsınlar. Bu (namaz kıla)nlar (rekâtın sonunda ikinci defa) secde ettikleri vakit (düşmanın karşısında durmak için dönüp) arkanızda olsunlar, kılmamış olan diğer topluluk ise gelip seninle birlikte kılsınlar ve (zırh gibi) korunma aletlerini de (kılıç gibi savaşacak) silahlarını da (yanlarına) alsınlar. Çünkü o kâfir olmuş kimseler arzuladı(lar) ki; siz silahlarınızdan ve eşyanızdan gâfil olasınız da, tek bir hamle ile üzerinize yüklen(erek işinizi bitir)sinler! Eğer sizde yağmurdan (dolayı) bir eziyet bulunuyorsa yahut da hastalar olduysanız, silahlarınızı (yanınıza almayıp) bırakmanızda üzerinize hiçbir günah yoktur. Yine de siz (gücünüz nispetinde) korunma (tertibâtı)nızı alın! Şüphesiz Allâh o kâfirler için çok alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.
İbni Abbâs ve Câbir (Radıyallâhu anhüm)`den rivayete göre bir muhârebede müşrikler Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ve ashâbının öğle namazını cemaatle kıldıklarını görünce, onlara namaz kılarlarken niçin saldırmadıklarına pişman oldular. O sırada bir kısmı: “Şimdi onlara dokunmayın, zira önlerinde babalarından ve oğullarından daha çok değer verdikleri bir ikindi namazı vardır ki, ona kalktıklarında üzerlerine saldırırsınız!” dediler. Bunun üzerine Cebrâîl (Aleyhisselâm) inerek: “Ya Muhammed! Şüphesiz bu, korku namazıdır ki; sen içlerinde bulunup da kendilerine namaz kıldırdığın vakit...” meâlindeki bu âyet-i kerîmeyi okudu. (Beğavî, Me’âlimü’t-Tenzîl: 1/472) O gün Müslümanların ikindi namazına kalkmasını bekleyen müşrikler, namaz vakti girdiğinde onların hep birden namaza durmayıp ikiye bölündüklerini, bir kısmı Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ile beraber kılarken, diğerlerinin cephede nöbet beklediklerini görünce çok şaşırdılar ve bu fikirlerinin Müslümanlara kim tarafından aktarıldığını araştırma neticesinde, öğle ile ikindi arası bu hususta Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`e vahiy geldiği bilgisine ulaştıklarında, müşriklerin komutanı Halid ibni Velîd Müslüman oldu. (Kurtubî) Fıkıhta geçen “Korku Namazı” bu âyet-i kerîmeden alınmıştır ki, bunun şartları ve şekilleriyle alâkalı meseleler için bakınız: Rûhu’l-Furkan: 5/614-618
103 Artık o namazı bitirdiğinizde, ayakta duran lar, oturanlar ve yanlarınız üzerinde (yatanlar) iken (her hâlükârda) Allâh’ı zikredin! (Kalplerinizden korku gidip) sakinleştiğinizde ise namazı (emrolunduğu şekil üzere) dosdoğru kılın! Şüphesiz ki namaz, inananlar üzerine vakitlenmiş bir farz olmuştur.
Bu âyet-i kerîmeden anlaşıldığı üzere; namaz müminlere, rastgele bir şekilde olarak değil de, vakitleri belirlenmiş olarak farz kılınmış bir ibadettir. Farz namazların beş vakit olduğu bu âyet-i kerîmede kısa ve kapalı bir ifadeyle yer bulmuşsa da, Bakara Sûresi’nin 238. âyet-i kerîmesi, İsrâ Sûresi’nin 78. âyet-i kerîmesi, Rûm Sûresi’nin 17 ve 18. âyet-i kerîmeleri, Hûd Sûre si’nin 114. âyet-i kerîmesi, Tâhâ Sûresi’nin 130. âyet-i kerîmesi, bir de Zâriyât Sûresi’nin 39 ve 40. âyet-i kerîmeleri beş vakit namazın ayrı ayrı beş vaktini açıklamışlardır. Ayrıca namazın beş vakit olarak farz kılındığına dâir bir çok mütevâtir hadîs-i şerîfler mevcuttur. Ümmetin tamamı da bir gün ve bir gece içerisinde beş vakit namazın farz olduğu hakkında söz birliği etmişlerdir.
104 (Düşmanlarınız olan) o kavmi (takip edip) aramakta gevşeklik etmeyin! Eğer siz (yaralanıp be relenerek) acı çekiyor olduysanız, siz acı çektiğiniz gibi hiç şüphesiz onlar da acı çekmektedirler. Siz ise Allâh’tan (dininizi bütün dinlere gâlip kılması ve sizi âhirette sevaplara kavuşturması gibi ) onların ümit edemeyecekleri şeyleri ummaktasınız. (Sonra onlar bu acılara dayanıyorlarken, size ne oldu da sabretmiyorsunuz? Hâlbuki bu sabır en çok size yakışır!) Allâh (müminlerin çektiği acı dâhil her şeyi) dâima (çok iyi bilen bir) Alîm ve (verdiği emir ve yasakların tümü hikmetli olan bir) Hakîm olmuştur.
105 Şüphesiz ki Biz o kitabı sana (indirilmesini gerektiren) hak(lı bir neden ve üstün hikmet) ile indir dik ki sen insanlar arasında Allâh’ın sana gösterdiği (karar) ile hükmedesin. Öyleyse sen hâinler(i temize çıkarmak) için bir mücâdeleci olma!
Комментарии