filmov
tv
Segah Mevlevi Ayini - Muhayyer Son Peşrev

Показать описание
Anadolu'da inanç ve Müzik ilişkisi
Bir Sonsuz Devir, isimli Müzik Albümü.
Muhayyer Son Peşrev,
Beste: Neyzen Salim Bey
Metropol Müzik Yapım 2010
13. yüzyıl mutasavvıflarından Mevlânâ tarafından da dinî ve tasavvufi bir coşkunlukla icra edilen sema, bilhassa Mevlânâ'dan sonra gittikçe gelişmiş ve başlı başına bir ayin halini almıştır. Günümüzde mevlevi ayini kısaca "sema" olarak adlandırılır.
Mevlevîlerin mukabele günlerinde çalıp okudukları bestelere (mevlevî âyini) denir. Âyinler klâsik mûsikîmizin melodi ve ritm anlayışı içinde, fakat gaye olarak tamamiyle tasavvufî neşvenin türlü heyecan ve galeyanlarını ses halinde ifadeye vasıta olan en mükemmel eserlerdir.
Yeni klip ve videolardan anında haberdar olmak için kanalımıza abone olup
bildirimleri açmayı unutmayın.
Metropol Müzik Yapım:
Dervişane:
Huzur veren Sesler
Enstrumental Music - İlahiler - Türküler
Mûsikî tarihi, insanlık tarihi kadar eskidir. Bilim adamları insanların konuşmayı bilmedikleri devirde duygu ve düşüncelerini mûsikî ile anlattıklarını söylüyorlar. Mûsikînin dinden doğduğu düşüncesi de bugün mûsikî tarihçileri, felsefeciler ve sosyologlar tarafından benimsenmektedir.
İlkel toplumlarda mûsikî bir ibâdet, insanları Yüce Yaratıcı’ ya ulaştıran bir olgu, hatta Allah’nın insanlara bir lûtfu kabul edilirdi.
Totemizm, Şamanizm, Animizm gibi dinlerde mûsikînin önemli rolü vardı. Bu dinlerin etkisindeki toplumlarda müzisyenler aynı zamanda din adamlarıydılar. İslâmiyet’ i kabûlden önce atalarımızın dini olan Şamanizm’de “kam”, “baksı” ya da “şaman” denilen din adamları ellerindeki çalgı ile çalıp söyleyerek dînî mesajlarını iletirlerdi.
İslâmiyet de bu sanatın karşısında olmamıştır. Ancak her olgu gibi mûsikînin de iyi ve doğru yolda; iyi ve doğru duyguları hissettirip, ortaya çıkaracak şekilde kullanılması istenmiştir.
İslâm Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.s.), Kur’an’ın güzel sesle ve bir kaideye bağlı âhenkle okunmasını emretmiştir. Tecvid ve kıraat böylece doğmuştur ki, bu ilimlerin mûsikî ile yakın ilişkileri vardır.
Mûsikî, İslâmiyet’i kabûlden sonra da müslüman Türkler’in yaşamlarının her safhasında önce olduğu gibi yer almaya devam etmiştir. Düğünlerde, bayramlarda, asker uğurlama ve karşılama törenlerinde, her türlü dînî törenlerde, hatta savaşlarda bile mûsikî yer almıştır.
Dînî Türk Mûsikîsi icrâ edildiği mekânlara göre Câmi Mûsikîsi ve Tekke Mûsikîsi başlıkları altında ikiye ayrılabilir. Birbirine yakın bu iki türden Tekke Mûsikîsi’nde insan seslerinin yanı sıra enstrümanlara da yer verilmiştir. Câmi Mûsikîsi’ nde ise enstrüman kullanılmaz. Ezan, kaamet, salâ, salâtü’s-selâm, mi’râciye, mevlîd, tekbîr, temcîd, tesbîh, mahfel sürmesi, münâcaat gibi câmiye ait formlarla; mevlevî âyini, nefes, durak gibi tekkeye ait formlar ve her iki mekânda da ortak kullanılan ilâhi, tevşîh, şugl, na’ t gibi formlar Dînî Türk Mûsikîsi’ ni oluşturur.
Câmi Mûsikîsi eserlerinde görülen zâhidâne, ağır başlı üslûp, Tekke Mûsikîsi eserlerinde yerini tasavvufî bir coşkuya bırakır. Bu coşkulu oluşumda bir çok tarikatta yer alan ve mûsikî eşliğinde yapılan “zikir” in rol oynadığı söylenebilir.
Tekke Mûsikîsi formlarından en gelişmiş olanı Mevlevi Âyinleri’ dir. Bu eserler aynı zamanda tüm Türk Mûsikîsi’ nin en geniş, en sanatlı ve en önemli eserleridir.
Mevlevî Âyinleri; Hz.Mevlânâ’ nın ebedî âleme intikâlinden sonra ona ve onun düşüncelerine âşık insanların kurdukları “Mevlevîlik” tarîkatının ürünleridir.
Hiç şüphe yok ki, Mevlevî Âyinleri konusu bir değil yüzlerce kitap konusu olabilecek, üzerine ciltlerce eserler yazılabilecek kadar geniştir.
Bir Sonsuz Devir, isimli Müzik Albümü.
Muhayyer Son Peşrev,
Beste: Neyzen Salim Bey
Metropol Müzik Yapım 2010
13. yüzyıl mutasavvıflarından Mevlânâ tarafından da dinî ve tasavvufi bir coşkunlukla icra edilen sema, bilhassa Mevlânâ'dan sonra gittikçe gelişmiş ve başlı başına bir ayin halini almıştır. Günümüzde mevlevi ayini kısaca "sema" olarak adlandırılır.
Mevlevîlerin mukabele günlerinde çalıp okudukları bestelere (mevlevî âyini) denir. Âyinler klâsik mûsikîmizin melodi ve ritm anlayışı içinde, fakat gaye olarak tamamiyle tasavvufî neşvenin türlü heyecan ve galeyanlarını ses halinde ifadeye vasıta olan en mükemmel eserlerdir.
Yeni klip ve videolardan anında haberdar olmak için kanalımıza abone olup
bildirimleri açmayı unutmayın.
Metropol Müzik Yapım:
Dervişane:
Huzur veren Sesler
Enstrumental Music - İlahiler - Türküler
Mûsikî tarihi, insanlık tarihi kadar eskidir. Bilim adamları insanların konuşmayı bilmedikleri devirde duygu ve düşüncelerini mûsikî ile anlattıklarını söylüyorlar. Mûsikînin dinden doğduğu düşüncesi de bugün mûsikî tarihçileri, felsefeciler ve sosyologlar tarafından benimsenmektedir.
İlkel toplumlarda mûsikî bir ibâdet, insanları Yüce Yaratıcı’ ya ulaştıran bir olgu, hatta Allah’nın insanlara bir lûtfu kabul edilirdi.
Totemizm, Şamanizm, Animizm gibi dinlerde mûsikînin önemli rolü vardı. Bu dinlerin etkisindeki toplumlarda müzisyenler aynı zamanda din adamlarıydılar. İslâmiyet’ i kabûlden önce atalarımızın dini olan Şamanizm’de “kam”, “baksı” ya da “şaman” denilen din adamları ellerindeki çalgı ile çalıp söyleyerek dînî mesajlarını iletirlerdi.
İslâmiyet de bu sanatın karşısında olmamıştır. Ancak her olgu gibi mûsikînin de iyi ve doğru yolda; iyi ve doğru duyguları hissettirip, ortaya çıkaracak şekilde kullanılması istenmiştir.
İslâm Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.s.), Kur’an’ın güzel sesle ve bir kaideye bağlı âhenkle okunmasını emretmiştir. Tecvid ve kıraat böylece doğmuştur ki, bu ilimlerin mûsikî ile yakın ilişkileri vardır.
Mûsikî, İslâmiyet’i kabûlden sonra da müslüman Türkler’in yaşamlarının her safhasında önce olduğu gibi yer almaya devam etmiştir. Düğünlerde, bayramlarda, asker uğurlama ve karşılama törenlerinde, her türlü dînî törenlerde, hatta savaşlarda bile mûsikî yer almıştır.
Dînî Türk Mûsikîsi icrâ edildiği mekânlara göre Câmi Mûsikîsi ve Tekke Mûsikîsi başlıkları altında ikiye ayrılabilir. Birbirine yakın bu iki türden Tekke Mûsikîsi’nde insan seslerinin yanı sıra enstrümanlara da yer verilmiştir. Câmi Mûsikîsi’ nde ise enstrüman kullanılmaz. Ezan, kaamet, salâ, salâtü’s-selâm, mi’râciye, mevlîd, tekbîr, temcîd, tesbîh, mahfel sürmesi, münâcaat gibi câmiye ait formlarla; mevlevî âyini, nefes, durak gibi tekkeye ait formlar ve her iki mekânda da ortak kullanılan ilâhi, tevşîh, şugl, na’ t gibi formlar Dînî Türk Mûsikîsi’ ni oluşturur.
Câmi Mûsikîsi eserlerinde görülen zâhidâne, ağır başlı üslûp, Tekke Mûsikîsi eserlerinde yerini tasavvufî bir coşkuya bırakır. Bu coşkulu oluşumda bir çok tarikatta yer alan ve mûsikî eşliğinde yapılan “zikir” in rol oynadığı söylenebilir.
Tekke Mûsikîsi formlarından en gelişmiş olanı Mevlevi Âyinleri’ dir. Bu eserler aynı zamanda tüm Türk Mûsikîsi’ nin en geniş, en sanatlı ve en önemli eserleridir.
Mevlevî Âyinleri; Hz.Mevlânâ’ nın ebedî âleme intikâlinden sonra ona ve onun düşüncelerine âşık insanların kurdukları “Mevlevîlik” tarîkatının ürünleridir.
Hiç şüphe yok ki, Mevlevî Âyinleri konusu bir değil yüzlerce kitap konusu olabilecek, üzerine ciltlerce eserler yazılabilecek kadar geniştir.