filmov
tv
Seksen Günde Devrialem - Jules Verne // konuk İlhami Algör // Deniz Yüce Başarır ile Ben Okurum
Показать описание
Phileas Fogg’u takdimimdir efendim. Kendisi biraz takıntılı biri. Hadi itiraf edelim, bayağı takıntılı. Ben de onu yaratan şahsiyetin yalancısıyım. Hani psikolojide obsesif kompulsif bozukluk olarak anılan o dertten musdarip olduğunu düşünüyorum. Yani naçizane… Ama elbette iddia edemem, ne de olsa kulaktan dolma bilgilerle hareket ediyorum. Size takdim etmekte olduğum Fogg birader, İngiliz malum, ama onu yaratan kişi bir Fransız. Bu kuralcı İngiliz, bu hayatını eviyle kulübü arasında geçiren, alışkanlıklarının hiç dışına çıkmayan, saati hiç şaşmayan İngiliz gözlerimizin önünde olağanüstü bir maceraya atılacak. Hem de ne macera! Üstelik işin ucunda yüklü bir para kaybetme riski de var. Çünkü kulüpteki arkadaşlarıyla iddiaya girecek bizim centilmen. Konu ne mi? 80 günde dünyanın çevresini dönebileceğini savunuyor. Eh sene olmuş 1873, demir ağlarla örmüşler yaşlı dünyayı dört baştan, kanallar açmışlar, kolaylaşmış artık insanlar için yolculuk yapmak. 80 günde devrialem yapılamayacaksa da ne bileyim, o zaman 20.000 sterlin feda olsun bu çılgın serüvene, değil mi ama?
Doğrudur, sizi yine biraz çocukluğunuza, hadi bilemediniz ilk gençliğinize döndürmeye geldim. Bilimkurgu edebiyatının öncülerinden kabul edilen, hoş bu tartışmalı bir konu, bilimsel romanların ilk örneklerini veren diyelim biz, Olağanüstü Seyahatler serisiyle dünyanın en çok çevrilen yazarlar sıralamasında Agatha Christie’den sonra ama William Shakespeare’den önce gelen ikinci sıradaki yerini yıllardır koruyan, 19. Yüzyılın en büyük macera ustası Jules Verne’nin dünyasına girmeye hazır mısınız? Yalnız önceden uyarayım, bu öyle sadece romantik ve nostaljik bir yolculuk olmayacak. Büyük maceralarla örülü olacağını tahmin etmek zor değil tabii. Ama biz yazara biraz da eleştirel gözlüklerimizi takarak bakacağız, aslında onu çağının koşullarında anlamaya çalışacağız desek daha doğru olur. Öyle acımasızca eleştiri okları fırlatacak değiliz yani. Kiminle mi yapacağız bu hassas terazi gerektiren sohbeti? 2024 yılının sonuna doğru Jül Vern Seyahat Acentesi adlı bir kitapla karşımıza çıkan sevgili yazar arkadaşım İlhami Algör ile. Onu Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku, Albayım beni Nezahat ile Evlendir, İkircikli Biricik gibi kitaplarıyla tanıyan okurları şaşırtacak bir hamle olarak da tanımlayabileceğimiz bu yeni kitap, yazar Jules Verne’i, onun en bilinen eserlerinden Seksen Günde Devrialem’in karakterlerini ve akışını edebiyat tarihinden ödünç alıyor, onların yanına yeni kişilikler ekleyerek, olayların gidişatını değiştirerek farklı ve özgün bir metin ortaya çıkarıyor. İlhami buna eskiz diyor, ben deneysel bir roman desem olur mu acep? Post modern roman diyenler de varmış. Neyse, şimdi bırakalım etiketleri de gelelim sohbete. Konuğumuz İlhami Algör, konumuz Seksen Günde Devrialem ve Jules Verne. Ortam biraz ciddiyetsiz. Dikkat, en ciddi konuları konuşurken bile birdenbire kahkahalara maruz kalabilirsiniz. Çünkü İlhami… Çünkü eş durumundan tanımış olsam da, kaç yıllık arkadaşlık…
Jules Gabriel Verne 1828 yılında her ne kadar köle ticareti yasaklanmadan önce çok daha parlak günler yaşamış olsa da o yıllarda hala Fransa’nın önemli liman şehirlerinden biri olmayı sürdüren Nantes’da dünyaya geldi. Kentin sokaklarında denizciler dolaşıyor, hülyalı gençlerin zihinlerinde hep uzak diyarlara yolculuk fikri dalgalanıyordu. Eh Jules de bu hayallerden nasibini aldı. Babası avukattı ama annesinin ailesinde gemi sahibi tüccarlar vardı. Yolculuk edenler, yolculuğa çıkanlar ve dönenler… Jules’ün doğduğu ev de Loire nehri üstünde bir adadaydı. Bugün, cephesinde “Jules Gabriel Verne 8 Şubat 1828 tarihinde burada doğmuştur” diye bir levha asılı olan ev, artık bir adanın üstünde değil çünkü 20. Yüzyılda nehrin kolları toprak doldurulup, yol yapılmış. Ama olağanüstü seyahatler kaleme alan yazarın, bir nehrin üstündeki bir adada doğmuş olması da edebiyat tarihçilerinin pek hoşuna gitti her zaman.
Jules’ün bir erkek, üç kız kardeşi oldu. Neşeli, bol oyunlu ve kalabalık bir evdi onlarınki. Kendisinden sadece bir yıl sonra dünyaya gelen erkek kardeşi Paul ile nehirde kayıkla tek başlarına geziye çıktıkları özgür bir çocukluk geçirdiler. Macera duygularını besleyen sadece bu özgür geziler değildi, kitaplar da vardı. Özellikle de Robinson çeşitlemeleri. Evet doğru duydunuz, sadece 1719’da İngiliz yazar Daniel Defoe’nun yazdığı Robinson Crusoe değil, ondan esinlenerek, eğitici nitelikte yayımlanan uzantıları.
#denizyücebaşarır #benokurum #julesverne #jülvern #ilhamialgör #seksengündedevrialem
Doğrudur, sizi yine biraz çocukluğunuza, hadi bilemediniz ilk gençliğinize döndürmeye geldim. Bilimkurgu edebiyatının öncülerinden kabul edilen, hoş bu tartışmalı bir konu, bilimsel romanların ilk örneklerini veren diyelim biz, Olağanüstü Seyahatler serisiyle dünyanın en çok çevrilen yazarlar sıralamasında Agatha Christie’den sonra ama William Shakespeare’den önce gelen ikinci sıradaki yerini yıllardır koruyan, 19. Yüzyılın en büyük macera ustası Jules Verne’nin dünyasına girmeye hazır mısınız? Yalnız önceden uyarayım, bu öyle sadece romantik ve nostaljik bir yolculuk olmayacak. Büyük maceralarla örülü olacağını tahmin etmek zor değil tabii. Ama biz yazara biraz da eleştirel gözlüklerimizi takarak bakacağız, aslında onu çağının koşullarında anlamaya çalışacağız desek daha doğru olur. Öyle acımasızca eleştiri okları fırlatacak değiliz yani. Kiminle mi yapacağız bu hassas terazi gerektiren sohbeti? 2024 yılının sonuna doğru Jül Vern Seyahat Acentesi adlı bir kitapla karşımıza çıkan sevgili yazar arkadaşım İlhami Algör ile. Onu Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku, Albayım beni Nezahat ile Evlendir, İkircikli Biricik gibi kitaplarıyla tanıyan okurları şaşırtacak bir hamle olarak da tanımlayabileceğimiz bu yeni kitap, yazar Jules Verne’i, onun en bilinen eserlerinden Seksen Günde Devrialem’in karakterlerini ve akışını edebiyat tarihinden ödünç alıyor, onların yanına yeni kişilikler ekleyerek, olayların gidişatını değiştirerek farklı ve özgün bir metin ortaya çıkarıyor. İlhami buna eskiz diyor, ben deneysel bir roman desem olur mu acep? Post modern roman diyenler de varmış. Neyse, şimdi bırakalım etiketleri de gelelim sohbete. Konuğumuz İlhami Algör, konumuz Seksen Günde Devrialem ve Jules Verne. Ortam biraz ciddiyetsiz. Dikkat, en ciddi konuları konuşurken bile birdenbire kahkahalara maruz kalabilirsiniz. Çünkü İlhami… Çünkü eş durumundan tanımış olsam da, kaç yıllık arkadaşlık…
Jules Gabriel Verne 1828 yılında her ne kadar köle ticareti yasaklanmadan önce çok daha parlak günler yaşamış olsa da o yıllarda hala Fransa’nın önemli liman şehirlerinden biri olmayı sürdüren Nantes’da dünyaya geldi. Kentin sokaklarında denizciler dolaşıyor, hülyalı gençlerin zihinlerinde hep uzak diyarlara yolculuk fikri dalgalanıyordu. Eh Jules de bu hayallerden nasibini aldı. Babası avukattı ama annesinin ailesinde gemi sahibi tüccarlar vardı. Yolculuk edenler, yolculuğa çıkanlar ve dönenler… Jules’ün doğduğu ev de Loire nehri üstünde bir adadaydı. Bugün, cephesinde “Jules Gabriel Verne 8 Şubat 1828 tarihinde burada doğmuştur” diye bir levha asılı olan ev, artık bir adanın üstünde değil çünkü 20. Yüzyılda nehrin kolları toprak doldurulup, yol yapılmış. Ama olağanüstü seyahatler kaleme alan yazarın, bir nehrin üstündeki bir adada doğmuş olması da edebiyat tarihçilerinin pek hoşuna gitti her zaman.
Jules’ün bir erkek, üç kız kardeşi oldu. Neşeli, bol oyunlu ve kalabalık bir evdi onlarınki. Kendisinden sadece bir yıl sonra dünyaya gelen erkek kardeşi Paul ile nehirde kayıkla tek başlarına geziye çıktıkları özgür bir çocukluk geçirdiler. Macera duygularını besleyen sadece bu özgür geziler değildi, kitaplar da vardı. Özellikle de Robinson çeşitlemeleri. Evet doğru duydunuz, sadece 1719’da İngiliz yazar Daniel Defoe’nun yazdığı Robinson Crusoe değil, ondan esinlenerek, eğitici nitelikte yayımlanan uzantıları.
#denizyücebaşarır #benokurum #julesverne #jülvern #ilhamialgör #seksengündedevrialem
Комментарии