filmov
tv
Sinir Krizi Geçiriyor Olabileceğinizi Gösteren 10 İşaret

Показать описание
Sinir Krizi Geçiriyor Olduğunuzu Nasıl Anlarsınız. Duygusal ve psikolojik yüklenme, kaygı, yüksek beklentiler ve artan sorumluluklar bizi zaman zaman bu çizgiyi aşmanın eşiğine getiriyor. Sinir sisteminizin çökmek üzere olduğunu nasıl anlarsınız ve bu ciddi sağlık tehlikesini nasıl bertaraf edersiniz? Size yardımcı olmak için, Profesör Shahram Hesmat ve psikoterapist Diane Barth’ın da tanımladığı, vücudunuzun size gönderdiği uyarı işaretlerinin bir listesini hazırladık.
İnsanlar, yürüyen saatli bombaya dönüştüklerini nadiren kabul ederler. Diğerlerinin hatalarını abartıp, kendimizinkileriyse tamamen görmezden gelmeye eğilimliyizdir. İçe bakış ve takıntılı anılar arasında büyük farklar var. Yapmanız gereken, hangisinin hangisi olduğunu anlamak. Profesör Preston Ni, ses ve diksiyonunuzun, duygusal durumunuzun göstergesi olduğunu söylüyor. Tıpkı kedinin ip yumağına saldırdığı gibi, stres de sesinize saldırıyor. Amerika Ulusal Sağlık Enstitüsü verilerine göre, Amerikalıların %7’si sosyal kaygı bozukluğundan muzdarip. Eğer topluluk içindeyken kaslarınız ve uzuvlarınız kontrolünüzden çıkıyorsa, siz de aynı sorundan muzdarip olabilirsiniz.
Zaman Bilgisi:
Çok fazla aptal insan var 0:47
Geçmişe çok takılı kalıyorsunuz 2:26
Sizi duyamıyorlar 4:16
Herkes size bakıyormuş gibi hissetmek. 5:12
Topluluk içinde kendinize hâkim olmalısınız 5:56
Rahatlayıp sakinleşemiyorsunuz 6:40
Hayatınız sürekli olarak “Ya şöyle olursa?” cümleleriyle zehir oluyor 7:24
Her konuşmayı kötüye yoruyorsunuz 7:58
Sizi “koruduğuna” inandığınız ritüellerden vazgeçmiyorsunuz 8:33
Kimseyi memnun edemiyorsunuz 9:32
Müzik:
Özet:
-Diğerlerini size komplo kurmakla ve büyük bir ahmaklıkla suçlamadan önce kendinize şunu sorun: Hep böyle değiller miydi? Belki de bugünkü ruh haliniz onlarla tanıştığınız zamanki gibi iyi değil ve aslında normal davranışlarına aşırı tepki veriyorsunuzdur.
-Kötü konuşmaları ya da olayları kafanızda tekrarlamak, akıl sağlığı sorunlarına yol açar. Sorunlarınıza ne kadar odaklanırsanız, onlardan kurtulmanız da o kadar zorlaşır.
-Ses ve diksiyonunuzun, duygusal durumunuzun göstergesidir. Eğer günlük iletişiminizde sorunlar yaşıyorsanız ve konuştuğunuz insanlar sessiz sinema oynar gibi davranıyorsa, endişenizde haklısınızdır.
-Yürürken, otobüsteyken ya da sırada beklerlerken sıkılmamak için insanlara bakarız. Bakışlarımızı bir kişiden diğerine, sonra afişlere ve tabelalara, sonra tekrar başka bir insana gezdiririz. Bu tamamen normaldir.
-En basit şeyler ve hareketler bile (örneğin yemeğe çıkmak), işkence gibi gelir. Düşüncelerinize ya da konuşmaya odaklanamazsınız, yemeğinizi bile oto pilotta yiyemezsiniz. Eğer bunlar tanıdık geliyorsa, kaygı beyninizi ele geçirmiş olabilir.
-Doğru düzgün rahatlamaktan ve dinlenip enerjinizi toplamaktan sizi alıkoyan güdü G.A.B yani (genelleştirilmiş kaygı bozukluğu) tarafından dayatılır. Bu da, gereksiz telaş yapmanıza neden olan motor gerilimle ilgilidir.
-Eğer kendinizi sürekli olarak her şeyin en kötüsüne hazırlıyorsanız ve sadece karşınıza çıkan kötü şeyleri görüyorsanız, ne yazık ki bu da kaygının diğer bir belirtisi.
-Eğer basit bir “Nasılsın?” sorusu, hayatın ne kadar adaletsiz olduğu ve tüm insanların lanetlendiği konusunda 10 dakikalık bir monoloğa neden oluyorsa, bu normal değil. Ve kaygının bir başka belirtisi.
-Bazen hayatınızı ritüellerin yardımıyla kontrol etme isteği tehlikeli seviyelere ulaşır. Bardağı masaya öylece bırakamaz, kapıyı kapatamaz ve giyinemezsiniz. Bu gibi durumlar için obsesif kompulsif bozukluk uygun bir terim olacaktır.
-Eğer günden güne kendinizi çevrenizdeki insanları hüsrana uğratıyormuş gibi hissediyorsanız, bunun sebeplerini düşünün. Hatalarınız bariz olabilir. Kişisel sınırlarınızı koruyamıyor olabilirsiniz.
___
İnsanlar, yürüyen saatli bombaya dönüştüklerini nadiren kabul ederler. Diğerlerinin hatalarını abartıp, kendimizinkileriyse tamamen görmezden gelmeye eğilimliyizdir. İçe bakış ve takıntılı anılar arasında büyük farklar var. Yapmanız gereken, hangisinin hangisi olduğunu anlamak. Profesör Preston Ni, ses ve diksiyonunuzun, duygusal durumunuzun göstergesi olduğunu söylüyor. Tıpkı kedinin ip yumağına saldırdığı gibi, stres de sesinize saldırıyor. Amerika Ulusal Sağlık Enstitüsü verilerine göre, Amerikalıların %7’si sosyal kaygı bozukluğundan muzdarip. Eğer topluluk içindeyken kaslarınız ve uzuvlarınız kontrolünüzden çıkıyorsa, siz de aynı sorundan muzdarip olabilirsiniz.
Zaman Bilgisi:
Çok fazla aptal insan var 0:47
Geçmişe çok takılı kalıyorsunuz 2:26
Sizi duyamıyorlar 4:16
Herkes size bakıyormuş gibi hissetmek. 5:12
Topluluk içinde kendinize hâkim olmalısınız 5:56
Rahatlayıp sakinleşemiyorsunuz 6:40
Hayatınız sürekli olarak “Ya şöyle olursa?” cümleleriyle zehir oluyor 7:24
Her konuşmayı kötüye yoruyorsunuz 7:58
Sizi “koruduğuna” inandığınız ritüellerden vazgeçmiyorsunuz 8:33
Kimseyi memnun edemiyorsunuz 9:32
Müzik:
Özet:
-Diğerlerini size komplo kurmakla ve büyük bir ahmaklıkla suçlamadan önce kendinize şunu sorun: Hep böyle değiller miydi? Belki de bugünkü ruh haliniz onlarla tanıştığınız zamanki gibi iyi değil ve aslında normal davranışlarına aşırı tepki veriyorsunuzdur.
-Kötü konuşmaları ya da olayları kafanızda tekrarlamak, akıl sağlığı sorunlarına yol açar. Sorunlarınıza ne kadar odaklanırsanız, onlardan kurtulmanız da o kadar zorlaşır.
-Ses ve diksiyonunuzun, duygusal durumunuzun göstergesidir. Eğer günlük iletişiminizde sorunlar yaşıyorsanız ve konuştuğunuz insanlar sessiz sinema oynar gibi davranıyorsa, endişenizde haklısınızdır.
-Yürürken, otobüsteyken ya da sırada beklerlerken sıkılmamak için insanlara bakarız. Bakışlarımızı bir kişiden diğerine, sonra afişlere ve tabelalara, sonra tekrar başka bir insana gezdiririz. Bu tamamen normaldir.
-En basit şeyler ve hareketler bile (örneğin yemeğe çıkmak), işkence gibi gelir. Düşüncelerinize ya da konuşmaya odaklanamazsınız, yemeğinizi bile oto pilotta yiyemezsiniz. Eğer bunlar tanıdık geliyorsa, kaygı beyninizi ele geçirmiş olabilir.
-Doğru düzgün rahatlamaktan ve dinlenip enerjinizi toplamaktan sizi alıkoyan güdü G.A.B yani (genelleştirilmiş kaygı bozukluğu) tarafından dayatılır. Bu da, gereksiz telaş yapmanıza neden olan motor gerilimle ilgilidir.
-Eğer kendinizi sürekli olarak her şeyin en kötüsüne hazırlıyorsanız ve sadece karşınıza çıkan kötü şeyleri görüyorsanız, ne yazık ki bu da kaygının diğer bir belirtisi.
-Eğer basit bir “Nasılsın?” sorusu, hayatın ne kadar adaletsiz olduğu ve tüm insanların lanetlendiği konusunda 10 dakikalık bir monoloğa neden oluyorsa, bu normal değil. Ve kaygının bir başka belirtisi.
-Bazen hayatınızı ritüellerin yardımıyla kontrol etme isteği tehlikeli seviyelere ulaşır. Bardağı masaya öylece bırakamaz, kapıyı kapatamaz ve giyinemezsiniz. Bu gibi durumlar için obsesif kompulsif bozukluk uygun bir terim olacaktır.
-Eğer günden güne kendinizi çevrenizdeki insanları hüsrana uğratıyormuş gibi hissediyorsanız, bunun sebeplerini düşünün. Hatalarınız bariz olabilir. Kişisel sınırlarınızı koruyamıyor olabilirsiniz.
___
Комментарии