filmov
tv
Can Dündar: Seçimle gitmezler mi?
Показать описание
Macaristan’ın otoriter lideri Orban’ın seçimi 5. kez yeniden kazanması, Erdoğan’ın seçimle gideceğine inanan çevrelerde hayal kırıklığı yarattı. Haksız değiller: Türkiye ile Macaristan arasındaki benzerlikler o kadar çok ki…
Orban da Erdoğan gibi gençlik hareketinden geliyor. İktidarını, kendisinden önceki solcu başbakanın destek kaybetmesine borçlu…
Yüzde 50’in üzerinde oy alarak iktidara gelince demokrasinin altını oymaya başladı. Anayasayı değiştirdi. Kendisine ayak direyen yargıçları emekliye ayırdı. Muhalif medyayı susturdu. Kendi işadamları çevresini kayırıp zengin ederken Macar asıllı milyarder Soros’u, kendisini devirmeye çalışmakla suçladı. “Sorosçu” ilan ettiği muhaliflerini hapsetti. Akademik özerkliğe son verdi. Onun yüzünden çoğu genç, 600 binden fazla Macar, ülkesini terk etti.
Muhalefete gelince… Orban’la başa çıkabilmek için milliyetçi sağdan radikal sola, yeşil hareketinden liberallere kadar 6 parti, seçim ittifakı yaptı. Orban’ın kalesi sayılan bir kenti kazanan belediye başkanını ortak aday olarak çıkardılar. Parlamenter rejime dönüş için bir anayasa taslağı hazırladılar. Yine olmadı.
Olmama nedenleri dikkatle incelenmeli… Bunların başında seçime endeksli bir siyasi mücadele anlayışı geliyor. Oysa özgür medyanın, bağımsız yargının, demokratik hakların, seçim güvenliğinin olmadığı toplumlarda diktatörler maça 5-0 önde başlıyorlar. Nitekim seçim öncesi Orban bir çırpıda Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu, Radyo Televizyon Üst Kurulu, Sayıştay üyelerini değiştirdi. Bu koşullarda kazanamayacağını düşünen birçok Macar sandığa gitmedi.
Kıssadan hisse:
Demokratik mücadele, artık sadece seçim beklemekle kazanılmıyor. Tersine, otoriter toplumlarda sandık, diktatörlere meşruiyet yaratan bir kandırmacaya dönüşebiliyor. Kazanmak için,
sağlam bir toplumsal örgütlenmeden, alternatif medya yaratmaya, topluma umut verecek kitlesel buluşmalardan, seçim güvenliğine uzun vadeli bir strateji gerekiyor.
Yani özetle; Macaristan’a bakarak “Seçimle gitmezler” demek doğru değil. Seçimle giderler, ama sadece seçimle gitmezler.
Orban da Erdoğan gibi gençlik hareketinden geliyor. İktidarını, kendisinden önceki solcu başbakanın destek kaybetmesine borçlu…
Yüzde 50’in üzerinde oy alarak iktidara gelince demokrasinin altını oymaya başladı. Anayasayı değiştirdi. Kendisine ayak direyen yargıçları emekliye ayırdı. Muhalif medyayı susturdu. Kendi işadamları çevresini kayırıp zengin ederken Macar asıllı milyarder Soros’u, kendisini devirmeye çalışmakla suçladı. “Sorosçu” ilan ettiği muhaliflerini hapsetti. Akademik özerkliğe son verdi. Onun yüzünden çoğu genç, 600 binden fazla Macar, ülkesini terk etti.
Muhalefete gelince… Orban’la başa çıkabilmek için milliyetçi sağdan radikal sola, yeşil hareketinden liberallere kadar 6 parti, seçim ittifakı yaptı. Orban’ın kalesi sayılan bir kenti kazanan belediye başkanını ortak aday olarak çıkardılar. Parlamenter rejime dönüş için bir anayasa taslağı hazırladılar. Yine olmadı.
Olmama nedenleri dikkatle incelenmeli… Bunların başında seçime endeksli bir siyasi mücadele anlayışı geliyor. Oysa özgür medyanın, bağımsız yargının, demokratik hakların, seçim güvenliğinin olmadığı toplumlarda diktatörler maça 5-0 önde başlıyorlar. Nitekim seçim öncesi Orban bir çırpıda Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu, Radyo Televizyon Üst Kurulu, Sayıştay üyelerini değiştirdi. Bu koşullarda kazanamayacağını düşünen birçok Macar sandığa gitmedi.
Kıssadan hisse:
Demokratik mücadele, artık sadece seçim beklemekle kazanılmıyor. Tersine, otoriter toplumlarda sandık, diktatörlere meşruiyet yaratan bir kandırmacaya dönüşebiliyor. Kazanmak için,
sağlam bir toplumsal örgütlenmeden, alternatif medya yaratmaya, topluma umut verecek kitlesel buluşmalardan, seçim güvenliğine uzun vadeli bir strateji gerekiyor.
Yani özetle; Macaristan’a bakarak “Seçimle gitmezler” demek doğru değil. Seçimle giderler, ama sadece seçimle gitmezler.
Комментарии