OPPENHEIMER filmini o 30 IMAX sinemasından birinde izledim

preview_player
Показать описание
Duymayan kaldı mı bilmiyorum?
Yaz ortasında, yazdan da sıcak bir heyecan dalgası yarattı... Bir film.
Yıllardır uzak kaldığımız sinema salonlarını tıklım tıklım doldurdu.
İnternetteki “hype balonu” öyle bir şişti ki artık bu filmi izlemeyeni, izleyip de beğenmeyeni, beğenip de anlatmayanı... dışlıyorlar.
Geçen yüzyılın en ikonik figürlerinden biri hakkında bu film. Ben karakter hakkında öyle çok fazla bir ön bilgi sahibi olmadan, elimi kolumu sallayarak sinemaya gittim, filmi izledim, hatta izledikten sonra bir de hatıra fotoğrafı çektirdim 🙂
Yaa, tabiki Barbenheimer yaptım! Evet, fotoğrafı çeken pembe kıyafetli kızlara bir de buradan teşekkür ettikten sonra izlediğim diğer film hakkındaki düşüncelerime geçeyim.
Oppenheimer.
Öyle spoiler kaygısı taşınacak bir film değil zaten. Atom bombasının babası olarak tarihe geçen Amerikan teorik fizikçi Robert Oppenheimer hakkında biyografik bir film. Bu kitaptan uyarlanmış: American Prometheus, J. Robert Oppenheimer’ın Zaferi ve Trajedisi. Daha kitabın adından başlayabilirsiniz çıkarım yapmaya. Yunan mitolojisindekiler kadar efsanevi bir karakterin, Şekspiryen bir yorumu. Güneşe yakın uçmak, zafer, sonra kanatların erimesi, trajedi. Ama bu ne mitoloji, ne de tiyatro. Tüm dünyanın kaderini değiştiren kilit figürlerden birinin karmakarışık zihni. Zaten o yüzden hakkında ne yapılsa etkili oluyor. Bu kitap Pulitzer ödüllü. Bence konuya ilişkin bundan da güzel başka bir kitap: Richard Rhodes’un yazdığı “The Making of the Atomic Bomb.” O da Pulitzer ödüllü. Ve şimdi bu konuda yapılmış en iyi sinema filmi olma iddiasındaki: Oppenheimer. Muhtemelen o da pek çok ödülü alacak. İşin ironik tarafı tüm bu ödüllü eserlere konu olan karakterin kendi alanındaki en büyük ödül olan Nobel’i alamamış olması. Bir başka deyişle kendisi kaybederken, onu anlatanlara çok şey kazandırıyor.
Herhalde o yüzden olsa gerek sosyal medyada herkes onu anlatıyor. Ben de anlatacağım. Anlatacağım da önce anlamam lazım. Ama itiraf edeyim henüz tam olarak bu karakteri anladığımı söyleyemem. Çünkü bu filmin haberini aldığım geçen yıldan beri kendisi hakkında okumalar, izlemeler yapmaya çalışıyorum. Ne kadar çok şey öğrenirsem o kadar içinde kayboluyorum. Adamın hayatı kuantum dünyası kadar kompleks, girift ve bir o kadar da belirsizliklerle dolu. Öyle hemen iyi ya da kötü deyip geçemiyorsunuz. Ve aynı şeyi bu film için de söyleyebiliriz 🙂
Onu beğenmek için elimizde tüm sebepler var. Benim en iyilerim arasında olmasa da iyi bir yönetmen olarak kabul edilen Christopher Nolan tarafından çekilmiş. Interstellar ve Inception’dan dolayı bir miktar saygımız var. Oyuncular desen hepsi de çok başarılı. Zaten filmde neredeyse figüranlar bile Oscar ödüllü. Mandalorian’dan tanıdığımız ve yeni Hans Zimmer’imiz olarak benimsediğimiz Ludwig Göransson müzikleri yapmış ama bu sefer olmamış. Sinematografi desen o koca koca kameralara, kalın kalın film şeritlerini yükleyip olabilecek en yüksek kalitede çekmişler. Daha ne olsun!
İşte o yüzden daha aylar öncesinden eşime, dostuma dedim ki, bu yaz doğum günümde sizden hediye olarak sadece bu filme bir bilet istiyorum. Ve filmi nerede seyrettim biliyor musunuz? IMAX’te. Hem de öyle sıradan bir IMAX de değil. Avustralya ve Çekya’da 1, İngiltere’de 3, Kanada’da 6, ABD’de 19 yani dünyada sadece 30 sinemada gösterilen en yüksek çözünürlüklü kopya. Oyuncuların yüzündeki gözenekleri bile görüyorsunuz. Peki niye bu kadar az yerde gösteriliyor? Çünkü 272 kg’lık film 17 km uzunlukta. Ancak 30 tane üretip dağıtabilmişler.
Yönetmenler kendi vizyonlarını en iyi yansıtabilecek teknikleri kullanmak için böyle abartılı şeyleri hep yapıyorlardı. Hitchcock kendi filminin gösterildiği sinemaları bizzat kendisi gidip denetler ve geç kalanları içeriye aldırmazdı. Kubrick mum ışığında görüntü yakalayabilmek için NASA'nın Apollo Ay görevlerinde kullanılan özel bir lensle o dönemin en düşük diyaframıyla f 0.7 ile film çekmişti. Nolan da olası en yüksek izleme deneyimini yaratabilmek için IMAX 70 mm ortamını seçmiş. Peki öyle izleyemeyenler bir şey kaybediyor mu? Başka filmler için kesinlikle evet, ama bu film için bence hayır. Nerede izlediğinizin pek bir önemi yok.
Çünkü çoğunlukla kapalı odalarda sürekli konuşan kafalardan ibaret. Oppenheimer’ı canlandıran aktör Cillian Murphy’nin performansı müthiş. Bazı sahnelerde iç dünyasının yüzüne yansımasını o kadar güçlü bir şekilde ifade ediyor ki, gerçekten kendinizi kaptırıyorsunuz. Ama o ifadeleri yakalayabilmek için adamın yüzünü illa 18K çözünürlükte görmeye gerek yok. 8K yeterli. 4K bile olur. Yani bu filme sadece teknik başarısından ötürü gitmeyi düşünüyorsanız, beklentilerinizi karşılamaz.
---
---
Videonun tam metni ve kullandığım kaynaklar:
Рекомендации по теме
Комментарии
Автор

Filme gidenlere soru: sinemadan çıktıktan sonra ne hissettiniz?

Автор

Doğum günün kutlu olsun abi. Bizim için çok değerlisin.❤

ugur
Автор

Birkaç insan güldü, birkaç insan ağladı bazıları alkışladı... O kadar derin bir cümleki sadece film için değil hayatın her anını içinde barındırıyor gibi.

mathilda
Автор

Tüylerim diken diken oldu izlerken, oyuncu o kadar iyi anlattı ki vicdan azabını... Gerçekten etkiledi beni.

sunshinex_hope
Автор

Nolan'ı seviyoruz. Neyi anlattığından ziyade nasıl anlattığı için. Bir sürü Openhaimer videosu izledik youtube da. En güzeli bu bence. Ne anlattığı için değil, nasıl anlattığı için. ❤

batuhanbayram
Автор

Birkaç insan güldü
Birkaç insan ağladı
Çoğu insan sessizdi...

parlakislt
Автор

İyiki doğdun Barış abi, sen olmasan biz nasıl bu kadar kaliteli içeriklere sahip videolar izleyebilirdik bilmiyorum. Seni izleyen, takip eden kim varsa hayatlarına bir şekilde dokunuyorsun bence. Senin gibi insanları tanımak, böyle insanların var olduğunu bilmek çok güzel 🎉

meltunc
Автор

Takaşi Nagai'nin Nagasaki'nin Çanları kitabını da okumanızı tavsiye ediyorum. Bomba atılmadan hemen öncesi, bomba patlamasını ve sonrasında yaşananları hastane çalışanlarının gözünden yaşamak gerekiyor.

(Kitabın arka kapağından bilgiler) Radyolog olan Takaşi Nagai, Nagasaki'de bir hastanede çalışıyordu. Kendisi yaralandı ama hayatta kaldı. Nagasaki'deki durumu anlattığı rapordan ve yaşadıklarından yola çıkarak bu kitabı yazdı. Yazıldığı yıl Amerikan işgali altında bulunan Japonya'da yayımlanması yasaklanan ve ancak 1949'da yayımlanmasına izin verilen bu kitap sizin olaylara birde Japonya tarafından bakmanıza vesile olacaktır.

"Bilimin zaferi, vatanımın yenilgisiydi. Fizikçilerin sevinci, Japonların kederiydi. Karmaşık duygular yüreğimi yakarken atom bombasıyla kavrulan, sefil durumdaki topraklarda dolandım." Takaşi Nagai

Caelo
Автор

Son cümle bana Charles Dickens'in İki Şehrin Hikayesi kitabının giriş cümlesini hatırlattı. “Akıl çağıydı, budalalık çağıydı da. İnanç çağıydı aynı zamanda inkar çağıydı da. Bir taraftan aydınlık bir taraftan karanlık mevsim yaşanıyordu. Umudun baharıydı, yeisin kışı. Her şeyimiz vardı ama hiç bir şeyimiz yoktu. Hepimiz doğruca cennete gidiyorduk ama hepimiz cehenneme de gidiyorduk.”

CumaCiRiT
Автор

Grave of the Fireflies'ı önerdiğin yerde boğazım düğümlendi abi. Gerçekten o film çok başkaydı. Video için teşekkürler, iyi ki doğmuşsun, iyi ki varsın.❤

TheGirlWhoFellFromtheSky
Автор

Sevgili Barış,
Mükemmel bir yorum tek kelimeyle.
Bu denli kompleks bir kişilikle ilgili bu denli kompleks bir filmi bu kadar sarih ve rafine anlatabilmek çok özel bir yetenek istiyor. Seni çok takdir ediyorum ve bir bilim profesörü olarak seninle gurur duyuyor ve çok teşekkür ediyorum.
Seza Gulec

Turkanozdamar
Автор

O kadar emek verilmiş, etkileyici, düşündürücü bir video olmuş ki… Böyle bir video yaptığınız için içimden teşekkür etmek geliyor gerçekten✨

nursenamel
Автор

filmden ziyade barış abinin bu anlatımıyla ödül alması lazım bence. filme gitmeden bütün duyguları hissettim ve bazı şeyler karşısında ne kadar çaresiz varlıklar olduğumuzu hatırladım. ince bir iplik üzerinde yaşamaya çalışıyoruz.

limonlugezegen
Автор

Videolarınızla bazı ulaşamadığımız hatta varlığından bile haberdar olmadığımız şeyler kattınız, öğrenttiniz, düşünmek için bilerek soru işaretleri bıraktınız ..iyiki gerçek anlamda iyiki doğdunuz

seymaarap
Автор

Barış bey gerçekten usta bir anlatıcı videoları diğer belgesel gibi sıkıcı ve tekdüzeliğe sahip değil muhteşem eleştirileri ve iğneleyici konuşmalıryla insanı çeşitli duygular içerisine sokuyor ve düşünmeye sevkediyor. Kendisi bizim için büyük bir değer.

enesgultekin
Автор

Bahse konu animeyi izlerken ağlamamak mümkün değil. Gerçek bir olaydan ve kişinin anılarından esinlenerek çekildiğini bilmek olayı daha da üzücü bir hale getiriyor

tayfunbayrakci
Автор

Iyi ki varsınız Barış hocam! Çok şanslıyız sizi tanıdığımız için. Gururumuzsunuz 😌

ezgisolmaz
Автор

Sabah sabah ağır bir konu oldu derken derin bir bitiriş ile bizi tekrar hayatımızın amacını sorgulamaya ittiğiniz için teşekkürler Barış Özcan

gurhangezer
Автор

Video ve Podcast’ler ile günümüzü aydınlatıp yol gösterdiğiniz için çok mutluyum ve şanslı hissediyorum.Size çok değer ve inanılmaz saygı duyuyorum, iyi ki varsınız, hep olun 🤍

tgsze
Автор

Son dönemde bu film o kadar çok konuşuluyor ki merak etmiştim, tsk ederim sayenizde bakıp kendimi sövmekten ali koymuş oldum. Hiç bir sebep bir canlının ölümüne neden olamaz. Kendisini bu denli bir bomba yaptığı ve milyonlarca insanı katlettiği için kınıyorum

asil_kadin_ss_