filmov
tv
Mimar Sinan, Tac Mahal'ı Nasıl Etkiledi? 'Hindistan'da Türk Mimarisi'
Показать описание
Taç Mahal Unesco’nun Dünya mirası listesindedir. Büyük bir aşkı simgelemek üzere
yapılmış, müthiş bir anıt mezar şeklindedir. Hindistan’In Agra kentindedir. Her yıl
milyonlarca kişi Taç mahalı ziyaret eder. Eserin güzelliğinin arkasınaki büyük aşkın yanısıra
Osmanlı ve Türkiye için çok önemli bir özelliği daha vardır. Gidenler veya fotoğrafını
görenler aslında hemen tanıdık bir hisle dolarlar. O kubbeler, o mimari yapı sanki Dünya
tarihinin en önemli mimarlarından birisi olan bir Osmanlı’nın izlerini taşımaktadır.
Dünya’nın bu kadar uzak köşesinde, bu kadar tanıdık bir muazzam eser nasıl ortaya çıktı,
kimdi o mimar gelin bakalım
Soğuk ve sisli gece, sanki sabahında kopacak kıyametin haberini veriyordu… İç isyanlara
alışkın değildi hiç.
Ancak Şah Cihan’a karşı olan birileri ateşi körüklemişti...Sinirliydi, kızgındı. İçinde dolan kin
vücudunu sarıyor, tepeden tırnağa bir nefretle dolduruyordu. Askerlerine sonraki şafak
vaktine hazır olmaları emrini verdikten sonra odasına doğru yürümeye başladı.
Avludan geçerken başını kaldırdı ve göğü aydınlatan Ay’a baktı… Başını diğer tarafa
çevirdiğinde ise odasının balkonunda onu bekleyen Mümtaz Mahal’ini, Ay’dan bile parlak
aşkını gördü… O kadar güzeldi ki saray şairleri uğruna methiyeler dizer, Mümtaz Mahal
lakaplı Ercüment Banu Begüm’ün güzelliğini anlata anlata bitiremezlerdi.
Adımları hızlanmıştı. Bir an önce kollarında huzur bulmak için koşar adım gidiyordu aşkına…
Onu gördüğü, kalbinden vurulduğu o günü hatırladı yürürken.
Öğle saatlerinde tepeye ulaşan güneş, Babürlüler’in başkenti Agra sakinlerini mecbur
kalmadıkça dışarı çıkmamak için evlerine tıkmıştı… Ancak saray işleri, hükümet işleri, öyle
sıcak ya da soğuk havada beklemezdi.
Babası Cihangir Fetihten fetihe koşar, o ise sık sık halkın arasına iner, nabız tutardı. Kraliyet
çarşısı gidip gezmeyi en çok sevdiği yerlerden biriydi. Yine oraya gitmek için saraydan
dışarı adım attığında, güneş sıcak bir tokat gibi yüzüne vurdu. Tarlalarda, bağlarda,
bahçelerde, güneşin alnında çalışanlara kolaylık dileyip yürümeye başladı.
Halkı selamlayarak, hal hatır ve hayır duaları eşliğinde önde sağa sonra sola döndü. Tek tük
kurulan tezgahlar görününce çarşıya yaklaştığını anladı. Tezgahlarda gezip, Hint diyarına
özgü meyveleri tatmaya başladı. O sırada gözü karşı tezgahta duran bir ışık hüzmesine
takıldı.
yapılmış, müthiş bir anıt mezar şeklindedir. Hindistan’In Agra kentindedir. Her yıl
milyonlarca kişi Taç mahalı ziyaret eder. Eserin güzelliğinin arkasınaki büyük aşkın yanısıra
Osmanlı ve Türkiye için çok önemli bir özelliği daha vardır. Gidenler veya fotoğrafını
görenler aslında hemen tanıdık bir hisle dolarlar. O kubbeler, o mimari yapı sanki Dünya
tarihinin en önemli mimarlarından birisi olan bir Osmanlı’nın izlerini taşımaktadır.
Dünya’nın bu kadar uzak köşesinde, bu kadar tanıdık bir muazzam eser nasıl ortaya çıktı,
kimdi o mimar gelin bakalım
Soğuk ve sisli gece, sanki sabahında kopacak kıyametin haberini veriyordu… İç isyanlara
alışkın değildi hiç.
Ancak Şah Cihan’a karşı olan birileri ateşi körüklemişti...Sinirliydi, kızgındı. İçinde dolan kin
vücudunu sarıyor, tepeden tırnağa bir nefretle dolduruyordu. Askerlerine sonraki şafak
vaktine hazır olmaları emrini verdikten sonra odasına doğru yürümeye başladı.
Avludan geçerken başını kaldırdı ve göğü aydınlatan Ay’a baktı… Başını diğer tarafa
çevirdiğinde ise odasının balkonunda onu bekleyen Mümtaz Mahal’ini, Ay’dan bile parlak
aşkını gördü… O kadar güzeldi ki saray şairleri uğruna methiyeler dizer, Mümtaz Mahal
lakaplı Ercüment Banu Begüm’ün güzelliğini anlata anlata bitiremezlerdi.
Adımları hızlanmıştı. Bir an önce kollarında huzur bulmak için koşar adım gidiyordu aşkına…
Onu gördüğü, kalbinden vurulduğu o günü hatırladı yürürken.
Öğle saatlerinde tepeye ulaşan güneş, Babürlüler’in başkenti Agra sakinlerini mecbur
kalmadıkça dışarı çıkmamak için evlerine tıkmıştı… Ancak saray işleri, hükümet işleri, öyle
sıcak ya da soğuk havada beklemezdi.
Babası Cihangir Fetihten fetihe koşar, o ise sık sık halkın arasına iner, nabız tutardı. Kraliyet
çarşısı gidip gezmeyi en çok sevdiği yerlerden biriydi. Yine oraya gitmek için saraydan
dışarı adım attığında, güneş sıcak bir tokat gibi yüzüne vurdu. Tarlalarda, bağlarda,
bahçelerde, güneşin alnında çalışanlara kolaylık dileyip yürümeye başladı.
Halkı selamlayarak, hal hatır ve hayır duaları eşliğinde önde sağa sonra sola döndü. Tek tük
kurulan tezgahlar görününce çarşıya yaklaştığını anladı. Tezgahlarda gezip, Hint diyarına
özgü meyveleri tatmaya başladı. O sırada gözü karşı tezgahta duran bir ışık hüzmesine
takıldı.
Комментарии