Müslümana kılıç çekmek ve Hz. Ali'nin (ra) bağilerle savaşı, Cemel - Ebubekir Sifil Hoca

preview_player
Показать описание
AÇIKLAMA: Buğât (Bağîler) arkalarında silâhlı bir güç olan asîlerdir. Kendi yorumlarına göre bir delile dayanarak bazı hükümlerde müslümanlara ve İslâmî yönetime muhalefet ederler. Askerî bir güçle bir bölgeyi ele geçirirler ve orada kendi yönetimlerini hakim kılarlar. Hâricilerin Hz. Ali'ye karşı takındıkları tavır gibi. Hâricîler veya diğer adıyla Harûrîler Hz. Ali'ye isyan ettiler, onun ve müslümanların kanlarını ve mallarını gasbetmeyi kadınlarını esir etmeyi helâl saydılar. Haricîler, Resulullah (s.a.s.)'ın ashabını tekfir ederler. Her günahın insanı küfre götürdüğü kanaatini taşırlar. Böylece dinde çok sert ve şiddetli bir yol izlediler. (İbnü'l-Hümâm, Fethu'l-Kadîr, IV, 408 vd.; es-Semerkundî, Tuhfetü'l-Fukahâ, III, 251; İbn Âbidîn, Reddü'l-Muhtar, III, 338). Bunların dışındaki bâğîler ise; hâricîlerin mübah gördüğü gibi müslümanların mallarını ve çocuklarının esir edilmelerini mübah görmezler.

Hz. Ali; "Din kardeşlerimiz bize bağyetti (isyan etti)" derken, bağy'i isyan anlamında kullanmıştır. Bâğîler İslâm nazarında dinden çıkmış sayılmazlarsa da ümmetin ittifakı ile dalâlet* ehlidirler. Dinden çıkmadıklarının delili şu ayettir: "Eğer müminlerden iki tâife çarpışırlarsa siz hemen onların aralarını bulun" (el-Hucurât, 49/9). Ancak bunlar tevhid toplumunun dağılmasına, za'fa uğramasına İslâm devleti bünyesinde ayrılıkların çıkmasına, müslüman kanının dökülmesine yol açan bir kitledir.

Bâğîlerle ilgili bazı hadisler, bu konuda uygulanacak hükümleri kapsarlar:

İbn Ömer (r.a.), Hz. Peygamber' in şöyle dediğini nakletmiştir: "Her kim bize karşı silâh taşırsa bizden değildir." (Buhârî Fiten,7, Diyât, 2; Müslim, İman, 161, 163; Fiten, 16_ Nesaî, Tahrim, 26; Tirmizî, Hudûd, 26; İbn Mace, Fiten, 11). Burada silâh taşımak, harbetmek anlamındadır.

Ebû Hüreyre'den, Allah elçisinin şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

"Her kim, İslâm devlet başkanına itaatten çıkar ve İslâm cemaatinden ayrılır da ölürse, onun ölümü cahiliyye* ölümüdür." (Buhârî, Fiten, 2; Ebû Dâvûd, Sünnet, 27). Bu hadis, bir kimse cemaatten ayrılır, ancak o cemaate karşı harbetmezse; bizim de kendisi ile muharebe edemeyeceğimize delildir. Çünkü Hz. Peygamber, onunla muharebe etmemizi emir buyurmamış, yalnız onun ölüm hâlinin cahiliyyet ölümüne benzediğini haber vermiştir. Şu halde o, bu fiilî ile dinden çıkmaz, demektir. Hz. Ali'nin Hâricilere söylediği şu sözler de bunu gösterir: "İstediğiniz tarafta olun, sizinle aramızdaki hukuk, haram kan dökmemeniz, yol kesmemeniz ve hiç bir kimseye zulüm etmemenizdir. Eğer bunları yapacak olursanız size harp ilân ederim" (Ahmed b. Hanbel, Taberânî ve Hâkim). Bir başka hadis-i şerifte Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurur: "Cezası en çabuk verilen kötülük bağy'dir. "

İbn Ömer (r.a.)'den Allah Resulu'nun şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Bilir misin ey İbn Ümmi Abd (bu zat, Abdullah b. Mes'ud'dur. Çünkü o, bu lâkapla anılırdı) bu ümmetin bâğîlerine Allah'ın hükmü nasıl olacaktır?" dedi. O: Allah ve Resulu bilir! cevabını verdi. Resulullah (s.a.s.):

"Bu grubun yere düşen yaralısına dokunulmaz, esiri öldürülmez, kaçanı aranmaz, ganimeti de taksim edilmez" buyurdu. İbn Hacer el-Askalanî, Buluğu'l-Meram, Terc. ve Şerh. A. Davudoğlu, İstanbul 1967, III, 559).
Рекомендации по теме