filmov
tv
(11) Kırık Manalı BAKARA SÛRESİ 8-16 | Kuranı Anlıyorumm
Показать описание
Kelime Manalı BAKARA SÛRESİ Meal ve Tefsiri
-Ayet: 8-16
-Ders: 11 (Kırık Mana)
-Sayfa: 2
Kur'ân-ı Mecid Mealİ:
8- İnsanlardan öylesi vardır ki: “Allâh’a ve o son gün (olan kıyâmet günün)e inandık!” demektedir. Hâlbuki onlar asla inanıcı değildirler. (Bilakis içlerinde, söylediklerinin tam tersini gizlemektedirler.)
9- Onlar (inandıklarını söyleyip, kâfirliği gizleyerek) Allâh’ı ve iman etmiş olan kimseleri aldatmaya çalışırlar. Hâlbuki kendilerinden başkasını aldatmış olmazlar, Yine de (yaptıkları aldatma muamelesinin vebalinin neticede kendilerine döneceğinin) farkına varmazlar.
10- Onların kalplerinde (şüphecilik ve münafıklıkla ilgili) bir nevî hastalık vardır. Allâh da (peş peşe âyetler indirip yeni vazifeler emrederek) onların hastalığını artırmıştır. (İnanmadıkları halde ‘İnandık!’ diyerek) devamlı yalan söylemekte bulunmuş olmaları sebebiyle de, (ızdırabı kalplere tesir ederek) çok acı verecek pek büyük bir azap onlar içindir.
11- Onlara: “(Kendiniz kâfir olup, insanları da imandan döndürmeye çalışarak) yer(yüzün)de fesat çıkar(ıp bozgunculuk yap) mayın!” denildiği zaman: “Biz ancak (âleme nizam ve düzen vermeye çalışan) ıslah edici kimseleriz!” derler.
12- İyi bilin ki; asıl bozguncular gerçekten onların ta kendileridir, lâkin (kendi ifsatlarının) farkında (bile) olmazlar.
13- Yine onlara: “Siz de şu (samimi mümin olan) insanların inandığı gibi (münafıklık şâibelerinden arınmış bir şekilde doğru dürüst) iman edin!” denildiği vakit: “Biz hiç o sefih (; akılsız ve beyinsiz mümin)lerin iman ettiği gibi inanırmıyız?” derler. Haberiniz olsun ki, asıl sefihler (, deli ve ahmak kimseler, Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in ashâbı olmayıp, tam tersine) hiç şüphesiz ki onların ta kendileridir. Velâkin (kendilerinin bu durumda olduğunu bile) bilmezler.
14- İman etmiş olanlara rastladıkları zaman: “(Biz de sizin gibi) inandık!” derler. Şeytan (gibi kâfirliğini açıkça ortaya koyan dost)larıyla tenhada kaldıklarında ise: “(Emin olun!) Şüphesiz biz sizinle beraberiz. Biz ancak istihza edicileriz! (Müslümanlarla alay etmek için onlara inandığımızı söylemekteyiz!)” derler.
15- (Aslında) Allâh onlarla istihza etmektedir (ve böylece müminlerle dalga geçmelerinin cezasını onlara vermektedir) ve (ömürlerini uzatıp, rızıklarını artırarak) azgınlıkları içinde bocalar oldukları halde onlara mühlet vermektedir.
Allâh-u Te`âlâ’nın münâfıklarla istihzası, kulların anladığı manada bir alay etme anlamına gelmeyip, onların Müslümanlarla eğlenmelerine karşılık kendilerine azap etmesinden yahut dünyada bolluk verip âhirette azâba dûçar kılarak onlara, istihza edenin muamelesini reva görmesinden ibarettir.
16- İşte onlar(ca kötü vasfı taşıyan münâfıklar), öyle kimselerdir ki (; doğru yolu bırakıp, eğri yolu üstün tutmuş ve) hidâyete karşılık ancak dalâleti satın almışlardır. Bu yüzden ticaretleri kâr etmemiştir ve onlar (ticaret yollarına) erişen kimseler olamamışlardır.
Zira ticaretten maksat; anaparayı koruyup üstüne kâr elde etmektir. Bunlar ise, bu sapık inançlara meylederek isti’datlarını bozdukları için, sahip oldukları kâmil akıl ve selîm fıtrat (İslâm kabiliyeti üzere yaratılış) sermayelerini zâyi ettiklerinden, iman gibi bir kârı elde etmekten tamamen ümitsiz kalmışlardır. (Beyzâvî)
Lütfen videoları beğenmeyi
ve kanala ABONE OLMAYI unutmayın.
📺 Kanalımıza ABONE OLMAK için:
📺 VAAZ ve FETVA Kanalımıza Abone Olmak için:
Facebook sayfamız:
-Ayet: 8-16
-Ders: 11 (Kırık Mana)
-Sayfa: 2
Kur'ân-ı Mecid Mealİ:
8- İnsanlardan öylesi vardır ki: “Allâh’a ve o son gün (olan kıyâmet günün)e inandık!” demektedir. Hâlbuki onlar asla inanıcı değildirler. (Bilakis içlerinde, söylediklerinin tam tersini gizlemektedirler.)
9- Onlar (inandıklarını söyleyip, kâfirliği gizleyerek) Allâh’ı ve iman etmiş olan kimseleri aldatmaya çalışırlar. Hâlbuki kendilerinden başkasını aldatmış olmazlar, Yine de (yaptıkları aldatma muamelesinin vebalinin neticede kendilerine döneceğinin) farkına varmazlar.
10- Onların kalplerinde (şüphecilik ve münafıklıkla ilgili) bir nevî hastalık vardır. Allâh da (peş peşe âyetler indirip yeni vazifeler emrederek) onların hastalığını artırmıştır. (İnanmadıkları halde ‘İnandık!’ diyerek) devamlı yalan söylemekte bulunmuş olmaları sebebiyle de, (ızdırabı kalplere tesir ederek) çok acı verecek pek büyük bir azap onlar içindir.
11- Onlara: “(Kendiniz kâfir olup, insanları da imandan döndürmeye çalışarak) yer(yüzün)de fesat çıkar(ıp bozgunculuk yap) mayın!” denildiği zaman: “Biz ancak (âleme nizam ve düzen vermeye çalışan) ıslah edici kimseleriz!” derler.
12- İyi bilin ki; asıl bozguncular gerçekten onların ta kendileridir, lâkin (kendi ifsatlarının) farkında (bile) olmazlar.
13- Yine onlara: “Siz de şu (samimi mümin olan) insanların inandığı gibi (münafıklık şâibelerinden arınmış bir şekilde doğru dürüst) iman edin!” denildiği vakit: “Biz hiç o sefih (; akılsız ve beyinsiz mümin)lerin iman ettiği gibi inanırmıyız?” derler. Haberiniz olsun ki, asıl sefihler (, deli ve ahmak kimseler, Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in ashâbı olmayıp, tam tersine) hiç şüphesiz ki onların ta kendileridir. Velâkin (kendilerinin bu durumda olduğunu bile) bilmezler.
14- İman etmiş olanlara rastladıkları zaman: “(Biz de sizin gibi) inandık!” derler. Şeytan (gibi kâfirliğini açıkça ortaya koyan dost)larıyla tenhada kaldıklarında ise: “(Emin olun!) Şüphesiz biz sizinle beraberiz. Biz ancak istihza edicileriz! (Müslümanlarla alay etmek için onlara inandığımızı söylemekteyiz!)” derler.
15- (Aslında) Allâh onlarla istihza etmektedir (ve böylece müminlerle dalga geçmelerinin cezasını onlara vermektedir) ve (ömürlerini uzatıp, rızıklarını artırarak) azgınlıkları içinde bocalar oldukları halde onlara mühlet vermektedir.
Allâh-u Te`âlâ’nın münâfıklarla istihzası, kulların anladığı manada bir alay etme anlamına gelmeyip, onların Müslümanlarla eğlenmelerine karşılık kendilerine azap etmesinden yahut dünyada bolluk verip âhirette azâba dûçar kılarak onlara, istihza edenin muamelesini reva görmesinden ibarettir.
16- İşte onlar(ca kötü vasfı taşıyan münâfıklar), öyle kimselerdir ki (; doğru yolu bırakıp, eğri yolu üstün tutmuş ve) hidâyete karşılık ancak dalâleti satın almışlardır. Bu yüzden ticaretleri kâr etmemiştir ve onlar (ticaret yollarına) erişen kimseler olamamışlardır.
Zira ticaretten maksat; anaparayı koruyup üstüne kâr elde etmektir. Bunlar ise, bu sapık inançlara meylederek isti’datlarını bozdukları için, sahip oldukları kâmil akıl ve selîm fıtrat (İslâm kabiliyeti üzere yaratılış) sermayelerini zâyi ettiklerinden, iman gibi bir kârı elde etmekten tamamen ümitsiz kalmışlardır. (Beyzâvî)
Lütfen videoları beğenmeyi
ve kanala ABONE OLMAYI unutmayın.
📺 Kanalımıza ABONE OLMAK için:
📺 VAAZ ve FETVA Kanalımıza Abone Olmak için:
Facebook sayfamız:
Комментарии