Metin Şentürk - Artık Solan Bu Bahçede Bülbüllere Yer Yok

preview_player
Показать описание
Metin Şentürk - Masal CD 2
Artık Solan Bu Bahçede Bülbüllere Yer Yok(Official Audio)
Рекомендации по теме
Комментарии
Автор

Artık bu solan bahçede bülbüllere yer yok
Bülbüllere yer yok
Artık bu solan bahçede bülbüllere yer yok
Bülbüllere yer yok
Bir yer ki sevenler sevilenlerden eser yok
Sevilenlerden eser yok
Bir yer ki sevenler sevilenlerden eser yok
Sevilenlerden eser yok
Bezminde kadeh kırdığımız segili neden yok
Bezminde kadeh kırdığımız sevgili neden yok
Bir yer ki sevenler sevilenlerden eser yok
Sevilenlerden eser yok
Bir yer ki sevenler sevilenlerden eser yok
Sevilenlerden eser yok

CipleeX
Автор

Faruk Nafiz Çamlıbel, yaş olarak Alâeddin Yavaşça’dan büyük olsa da iyi dostlukları vardı. Çamlıbel bir gün Yavaşça’nın muayenehanesine gider ve eşinin rahatsız olduğunu onun için o zamanların çok meşhur ve yanına varmayı bırakın, randevu almak için bile ter dökülen bir genel cerrah hocadan randevu almak için yardım istedi.



Alâeddin Bey, hocadan randevu aldı. Hoca, Çamlıbel’in eşi Azize Hanım’ı muayene etti ve sonra Alâeddin Bey’i yanına çağırdı:“Alâeddin kardeşim, durum fena. Göğüsten başlamış tüm koltuk altını sarmış kanser. Mutlaka vücudun başka yerlerinde de metastaz yapmıştır. Bu hastayı hiçbir şekilde ameliyat etmek istemem. Hekim olarak yapacağımız ilaçlar verip ömrünün son demlerini mümkün olduğunca ağrısız geçirmesini sağlamaktan ibarettir.’

Bu haber Alâeddin Bey’i yıkmıştı, adeta şok olmuştu. Nasıl söyleyecekti bunu Faruk Nafiz Bey’e. Eşinin üzerine titreyen, ona delice sevdalı bir adamdı Çamlıbel. Nasıl derim, nasıl söylerim? Diye düşündü. Üzüntüsünü içine atarak o dev şairin koluna girip:“Gel biraz yürüyelim üstat” dedi.


Hocanın kendine anlattıklarını yavaş yavaş anlattı. Faruk Nafiz Bey, hiçbir şey söylemeden gitti. Aradan geçen biraz zamandan sonra Azize Hanım hayata gözlerini yumdu. O dev şair için esas yıkım olmuştu.


Eşinin vefatından sonra Faruk Nafiz Çamlıbel haftalar sonra Alâeddin Bey’in yanına geldi. Omuzları çökmüş, gözleri kan çanağı olmuştu. Cebinden katlanmış bir kâğıt çıkardı ve Alâeddin Bey’e uzattı:

“Bunu yazdım. Bestelersen sevinirim” dedi ve başka bir şey söylemeden çıktı gitti. O kağıttaki dörtlün ömrünün en hazin dörtlüğüydü. Dillerden düşmeyecek bir Hicaz şarkının güftesi Usta Bestekâr Alâeddin Yavaşça’nın notalarla süslediği kalbimize nakşeden bir eser olacaktı.

abdullaherkan