Adile Kurt Karatepe - Gelin yaylanızda çiyilli pınar

preview_player
Показать описание
Adile hocamın çok sevdiği Uşak/Eşme türkülerinden birisi. Türkümüz Eşme/Takmak Köyü'nden Nida Tüfekçi tarafından Mustafa Öztürk'ten derlenmiş. Bu güzelim türküyü okuyan olmamış yahut ben kaydına rastlamadım, ses olduğu için sevgili hocamıza teşekkür ederiz.

Tablo: Nuri İyem
Tonmaister: Süleyman Nazif İlter

Gelin yaylanızda çiyilli pınar
Ölüm hak ayrılık olmasa ne var
Seni benden ayırmak isteyenler
Dilerim Allah'tan gülmese ne var

Bir bir saydım yaylanızın daşını
Galdır yemenin görem hilâl gaşını
Anan ilen buban hayırsız imiş
Bir kötüye bağladılar başını

çiyil: küçük taş parçası, çakıl taşı.

#Uşak #Eşme #AdileKurtKaratepe

Рекомендации по теме
Комментарии
Автор

Adile hanım sizi sevgiyle izliyorum ve büyük bir keyifle dinliyorum sanatınızın bütün inceliklerine hakim bir hanimefendisiniz başarınız daim olsun ALLAHA emanet olun

melissameltem
Автор

“Burada hiç bir şeyin bedeli yeterince ödenmiyor. Değişmek için gözyaşları içeren bir şeye ihtiyacınız var sizin” diyor Aldous Huxley Cesur Yeni Dünya adlı kitabında.

Adile Kurt Karatepe'den Türkü dinleyelim gözyaşımız olsun ve değişelim.

meczuban
Автор

Gerçekten bu türküyü bende ilk defa duyuyorum. Daha önce kaynak kişi tarafından da seslendirilmiş ama hiç dinlememiştim. Teşekkürler👍

HasanBUDAK
Автор

H.K.: Bugüne kadar yaptığınız bütün çalışmalarda ve katıldığınız programlarda yüreğinizden gelen sesle insanımızın duygularına tercüman oldunuz. Çok sayıda uzun hava icra ettiğinizden hareketle türkülerimiz içinde sanki en çok uzun havaları sevdiğiniz hissi uyanıyor. Bu doğru mudur? En çok hangi tür, yöre, makam türküleri seviyorsunuz? Bu sevginin sebepleri konusunda bizi aydınlatabilir misiniz?
Adile Kurt Karatepe:
En çok uzun havaları seviyorum değil de uzun havaları çok seviyorum dersem daha doğru olur. Yöresi, tavrı, konusu, türleri itibariyle çok çeşitli ve çok zengindir türkülerimiz. Ege deyince akla ilk zeybekler, gurbet havaları gelir. Ege ve Akdeniz bölgelerinin özelliğini göstermekle beraber, Burdur yöresi türküleri de yörenin kendine has karakteristik konuşma üslubu ile havalandırılır. Orta Anadolu’da Bozlaklar, Avşar ve Türkmen ağzıyla seslendirilirler. Azerbaycan’da mahnılar Azeri ağzı ve Oğuz Türkçesi denilen bir tavırla, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da özellikle Erzurum, Harput, Eğin, Sivas, Diyarbakır, Erzincan’da yaygın olan bir uzun hava türü olan mayalar ve tatyanlar… Kerkük’te hoyratlar, Karadeniz’de Karadeniz ağzı ile horonlar, yayla havaları, Barak ağzı ile okunan Gaziantep ve Urfa yörelerinde Barak Türkmenlerine mahsus bir uzun hava olan Barak havaları… Malatya yöresine mahsus yöresel bir tavır olan Arguvan ağzı ile okunan Arguvan havaları… Erzurum yöremize ait bar ağzı, “yar aman, bre gibi mısralarının çok olduğu Rumeli yöresine ait açan (haçan-madem), çaylemek (ağlamak), daylemek (sağlamak), erkes (herkes), hurmak (vurmak), macır (muhacir), üremeli (Rumeli), Sülman aga (Süleyman ağa), oş (hoş) gibi konuşma üslubu ile okunan Rumeli ağzı. Hepsi ayrı bir tahassüs ve telezzüz taşıyan birbirinden güzel, hepsi birbirinden lezzetli yöre türkülerimiz. Yine altını çizerek ifade etmek isterim ki Türk müziğinin bütün dalları aynı varlık anlayışının tezahürüdür. Dili, muhtevası, melodisi, armonisi biri ötekinin sütünü emen ikiz kardeş gibidir. Ancak illa bir ayrım yapmam gerekirse tabii olarak en çok Elazığ/Harput yöresine ait müziğin taşıdığı ruh beni etkiler. En samimi, en mert duyguları Urfa, Elazığ, Erzincan, Malatya, Erzurum türküleri ile kuşanırsınız; Diyarbakır türkülerinin muhabbet, gurbet, umut, acı ve kederi ile Kerkük yollarına revân olursunuz; en gümrah sesinizle Kerkük’ün bize ait olduğunu hoyratlar ile dünyaya duyurursunuz. Sarı gelinin öyküsünü Kafkas halkları ile dostça paylaşır, serin sulu bulaklarla, katar katar turnalarla, yeşilbaşlı sunalarla, Köroğlu’nun Nigârıyla selamlaşır, Azerbaycan diyarında mahnılardan sevda ülkesi kurarsınız. Karadeniz’in sisli yaylalarını, cefakâr kadınlarını lirik yol havalarından, Ege’nin yiğitliğini “ancak yaradanın bir de sevdiğinin önünde eğilen” efelerin zeybeklerinden tanırsınız. Mahlukâtın sırlı dünyasına, göklerin mana deryasına, Ehl-i Beytin kadim hakîkat sevdasına; Sıdkî Baba’nın, Kul Himmet’in, Nesimî, Harabî, Turabî, Fuzulî, Âşık Velî’nin kalbinden geçerek yol alır, Hünkâr Hacı Bektaş’ın bereketli gönül sofrasından fikrinize sürûr, kalbimize nûr bahşeden dergâhında; semahlar, deyişler, nefesler ile Anadolu’nun bütün inanç ve ahlak dünyasını yaşarsınız. “İnsanlar yaradılışta eşim, inançta kardeşimdir” derin gerçeğini, Yunus’un, Sarı Satuk’un ta Balkanlara uzanan ilahilerinden öğrenir, “can ellerinden gelmişem/ fâni cihanı neylerem” düsturunda karar kılarsınız. İstanbul’un dört etrafı meteriz/ Meterizden türlü toplar atarız/B iz üç kardeş bir orduya yeteriz… diyerek vatan savunmasına şahadet aşkı ile kendini feda edişin asil direniş hikâyesini koşmalardan, ağıtlardan öğrenir, yetim kalan yavrulara tevekkülle sarılan annelerin acıyı bal eyleyişini ninnilerden bilirsiniz. Toroslardan esen rüzgârın kokusunu, Yörüklerin yayla kışla kültürünü en çok “çekemedim akça kızın göçünü” türküsünde hissedersiniz. Anadolu’muzu Sivas’tan Elâzığ’a, Erzurum’dan, Diyarbakır’a, Diyar-ı Rûm’dan Asya’ya kadar mayalayan ruhu, bizatihi bu toprakların kalbine yaslanarak idraklerimize seslenen, gönüllerimizi imar ve ihya eden ruha çağıran “maya” türü denilen ezgilerden öğrenirsiniz. Her yörenin tadı, havası beni çok etkiliyor. Elazığlıyım ama Karadeniz insanının hesapsızlığını, engebeli coğrafi yapısının Karadeniz insanına kazandırdığı çevikliği yansıtan türkülerini de çok seviyorum. Sivas’ın, Tokat’ın, Reşadiye’nin semah ve deyişlerini de, Orta Anadolu ve Kerkük insanının tarihi direnişini, bu direnişe eşlik eden derin ve incelikli sevdalarını yansıtan türkülerini de, Türk dünyasının rengârenk türkülerini de, Doğu Güneydoğu Anadolu insanının âhını, eyvâhını, yakıcı tatyanlarını, töresini yansıtan türkülerini de çok ama çok seviyor ve mümkün mertebe her yöreyi kendi tavrı ile okumaya gayret ediyorum.


Bu muhteşem icra ve itinayla seçilmiş türküden de anlıyoruz ki Adile Hanım ne diyorsa onu yapıyor. Ve ne yaparsa en güzelini yapıyor.

EFLÂKÎ-jr