filmov
tv
Cananımı Ver / Osman Akbaş

Показать описание
▼BUNLARI DİNLEDİNİZ Mİ?
Türk Tasavvuf Mûsikîsi Korosu / İlahiler 1
Şef: Ahmet Hakkı Turabi
HALVETÎ (ŞA‘BÂNÎ) İLÂHÎLERİ
YUNUS EMRE BESTELERİ
Cananımı Ver / Nigari İlahiler 1
Solist: Osman AKBAŞ
Beste: Osman AKBAŞ
Güfte: Seyyid Mir Hamza Nigârî
Makam: Karcığâr
Usûl: Raks Aksağı
Cananımı ver ya al bu canımı Ya Rab
Öldür beni ya lutfet dermanını Ya Rab
Koyma beni bu hizmet ü lezzette kerem kıl
Âzâd eyle ver destime fermanımı Ya Rab
Maksuduna yol vermegil ağyârı zebûn et
Affet beni mağmum et şeytânımı Ya Rab
Mağfur eyle bu Mir Nigârî kulunu hem
Gör lütfunu görme benim isyanımı Ya Rab
#nigariilahiler #osmanakbaş #raks #raksaksağı #karcığar #seyidmirhamzanigari
SEYYİD MİR HAMZA NİGÂRÎ
(1797/1885)
Hayatı:
Asıl adı Hamza olan Nigâri 1212(1797) yılında Azerbaycan’ın Karabağ Bölgesi’nde Zengezur Kazası’nın Cicimli Köyü’nde doğdu. Neseben Seyyid olduğunu ifade etmektedir. Babasını küçük yaşta kaybeden Mir Hamza, annesinin ısrarı üzerine ilk eğitimini doğduğu bölgede almaya başlamıştır. Karakaş’ta eğitimine yardımcı ve her türlü ihtiyacını karşılayan Nigâr Hanım’a şükran borcu olarak “Nigârî” mahlasını kullanmıştır.
Tahsil ve irfan hayatına genç yaşta Amasya’da Nakşibendî şeyhlerinden Halid-i Bağdâdî’nin halifesi İsmail Şirvânî’ye (ö.1270/1853) bağlanarak devam etmiştir. Şeyh’in yanında hem zâhirî hem de bâtınî ilimlerden bilgisini geliştirmiş, 1839 da Amasya’da Gümüşlü Saraçhane Medresesi’nde bir süre halvette kaldıktan sonra hacca gitmiş, dönüşte yine Amasya’ya yerleşmiştir.
1840-1841 yıllarında annesini ziyaret için Cicimli’ye gitmiş, burada Emine Hanım’la evlenmiş, ondan Sirâceddin isimli bir oğlu dünyaya gelmiş, ancak oğlu, amansız bir hastalığa yakalanması nedeni ile vefat etmiştir. Kendisi bu durumdan dolayı kederini şiirlerine de yansıtmıştır.
Hazret, gerek irşad faaliyetleri ve gerekse de zaman zaman sürgün nedeni ile Erzurum, Merzifon, Samsun ve İstanbul’da bulunmuştur. En son 30 Nisan 1885 tarihinde yine sürgün olarak ailesi ile birlikte Elazığ Harput’a gitmiştir.
29 Eylül 1885 tarihinde vefat ettiğinde kendi vasiyeti üzerine ailesi ve sevenleri tarafından, mübarek na’aşı 7 günde at arabası ile Amasya’ya getirilmiş ve dostları tarafından hazırlanan mezara defnedilmiştir. Kabrinin bulunduğu yerdeki, bugün Azeriler Camii olarak da bilinen Şirvanlı Camii, 1894 yılında inşa edilmiştir.
Kişiliği:
XIX. yy. ortalarında Kafkasya, Azerbaycan ve Doğu Anadolu’da Ruslar’a karşı mücadelenin önderlerinden olan Seyyid Mir Hamza Nigârî’nin daha çok Karapapak Türkleri üzerinde etkili olduğu görülmektedir. Kırım Muharebesi’ne bir çok müridi ile iştirak etmiş ve devlet ordusuna katılmıştır.
Gazelleri, koşmaları ve kasideleri sadece kendi müritleri arasında değil halk arasında da okunmaktadır. Doğu Anadolu ve Kuzey Azerbaycan’da kendisine büyük hürmet ve saygı duyulmakta ve kendisine dair çeşitli menkıbeler anlatılmaktadır. Halen bu şöhret ve nüfuzu devam etmektedir.
Şiirlerinde çoğunlukla “Nigârî” mahlasını kullanmakla beraber, az da olsa “Hamza”nın kullanıldığı şiirlerine de rastlamaktayız.
Şiirlerinde na’atlerinden başka, sık sık ehl-i beyt ve Hz. Ali sevgisinden, bazen de Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman’dan övgü ile bahseder.
Mürşidi Şirvânî onun “İlahi aşk ile mahv-ı vücut ettiğini” söylemiştir. Nigârî’ye göre aşk “Hüda’nın bahşettiği bir bâdedir ve câmsız içilir; çünkü O mana bâdesidir.” Kendisi “aşk-ı ezeli sahibidir.” Söylediklerinin “pîrin himmeti, Hüdâ’nın vergisi, bu tatlı defterin yani divanın da aşkın bir ürünü” olduğunu ifade eder. Onun şiirinin kaynağı gönlüdür. Şiirlerinde aşk ve aşıktan sıkça söz eden Nigârî, aşkta emsalsiz olduğunu, aşık olmayanın aşk zevkini bilemeyeceğini, aşk ateşinin teskin edilemeyeceğini ifade eder.
Aşk ile söylenen söz müstesna olmalı, sahibini de istisna etmelidir. Aynen Hazret’in dediği gibi;
Alıptır canımı gamze
Düşüptür gönlüme lerze
Her bir âşık Seyyid Hamza
Her bir dilber Nigâr olmaz.
Hazretin dört eseri vardır. Bunlar Türkçe Divan, (İstanbul 1301 ve Tiflis 1326 tarihli iki matbu nüshası vardır.) Nigarnâme, (İstanbul 1305) Menâkıb (vefatından sonra yeğeni tarafından bulunmuş, kendi manevi hayatının hikayesidir.) ve Farsça Divan.
BİZİ TAKİP EDİN