filmov
tv
Sesinin Güzelliğiyle Bilinen Peygamber Hangisidir?

Показать описание
İsrailoğullarına gönderilen peygamberlerden olan Hz. Davud’a, dört büyük kitaptan biri olan Zebur indirilmiştir.
Davud, İbranice’de en çok sevilen kişi, göz bebeği anlamına gelir. Diğer semavi dinlerin kaynaklarında kendisinden
uzun uzadıya söz edilir. Hakkında teferruatlı bilgiler verilmektedir. O da Hazreti İbrahim’in soyundan gelen bir
peygamber olup, bu koldan Nuh Aleyhisselam’a dayanmaktadır (En’âm; 84). Babasının adı İsa’dır (Yesse olarak da geçmektedir).
Davud Aleyhisselam, bir çok peygamberin yapmış olduğu gibi koyun güden, iyi sapan taşı atan, çok cesur ve kahraman
bir genç olarak tanındı. Mavi gözlü, saçı ve bedeni kızıl, kısa boylu, sarı benizli, gür ve güzel sesli, güzel
huylu, temiz kalpli, çok anlayışlı ve çok güçlü özellikleriyle tebarüz etti. Hayvanlarına musallat olan kurtlara
saldıracak kadar gözü pekti. Keskin nişancı olup, sapanıyla attığı her şeyi vuran, rastladığı aslanların sırtına
binip kulaklarından tutan, buna rağmen kendisine bir şey yapılmayan birisi olarak rivayet edilmektedir (Harman, s. 21).
Hz. Davud’un güzel ve etkili bir sese sahip olması, ayet-i kerimede ifade edilmiş; buna nisbetle kalın, tok, tesirli ve güzel
seslere "Davudi ses" denilmiştir.
Davudî Ses
Davud Aleyhisselam’ın çok güzel sesi vardı. Büyük bir lütuf olan güzel sesiyle ilahiler söyler ve Allah’ı tespih
ederek dinleyen kalpleri vecde getirirdi. Kendisine indirilmiş bulunan ve dört büyük kitaptan birisi olan Zebur’u çok güzel
ve seri okurdu. Gür ve güzel sesiyle Mukaddes Kitabı okumaya başladığında sadece insanlar değil, hayvanlar da
dinlemeye gelirlerdi. Kurtlar ve kuşlar onu dinler, sesinden dağlar yankılanırdı. Bu sebepten dolayıdır ki, halk arasında
gür ve güzel sesler için "Davudi ses" tabiri kullanılmıştır. Aynı zamanda Divan edebiyatında da gür ses için
bu tabir kullanılmıştır. Mübarek sesiyle mest olan hayvanlar emrine amade olur; kuşlar adeta havada hapsedilmiş halde,
toplu olarak her biri Peygambere yönelirlerdi. Kendisine itaat ettikleri gibi, ona tabi bir şekilde tesbih ederlerdi (İbn
Kesîr, s. 6858). Kur’an-ı Kerim’de bu konuya şöyle temas edilmektedir:
"Doğrusu biz akşam sabah onunla (Davud Aleyhisselam) beraber tesbih eden dağları, toplu halde kuşları onun emri
altına vermiştik. Hepsi O’na yönelmiştir." (Sâd; 18-19) Bir sonraki ayet-i kerimede de; "Onun hükümranlığını
kuvvetlendirmiş, ona hikmet ve güzel konuşma vermiştik" denilmektedir. Diğer bir ayet-i kerimede ise
"Andolsun, Davud’a tarafımızdan bir üstünlük verdik. Ey dağlar ve kuşlar! Onunla beraber tesbih edin, dedik. Ona
demiri yumuşattık." (Sebe’; 10) denilmektedir.
Birincisinde, sabah-akşam dağlar ve kuşların Peygamberin (as) ibadetine eşlik ettikleri, ikincisinde mülkünün
kuvvetlendirilmesinden söz edilmektedir. Ayet-i kerimede "hepsi ona yönelmiştir" ifadeleri, dağlarla kuşların
hep birlikte zikirlerini Davud Aleyhisselam’ın başkanlığında, ahenkle tesbih ettiklerine işaret edilmektedir. Davud
Aleyhisselam, Cenab-ı Hakk’a dönüp "evvab" deyip yönelirken, kendisine tabi olan ve bağlanan dağlarla kuşlar
da "evvab" deyip yöneliş ve bağlılığı bildirmişlerdir. (Yazır, s. 465)
Ayet-i kerimede geçen, "dağlar ve kuşların onunla beraber tesbih etmesi ve Cenab-ı Hakk’ın onları bu yönde
buyruk altına alması"ndan Davud Aleyhisselam’ın sesinin hoşluğundan olduğu belirtilmektedir. Zebur’u okumaya başladığı
zaman kuşlar havada durup ona cevap verirlerdi (İbn Kesir, 10. C., s. 5356). Mübarek kitabı tatlı tatlı okurken yükselen
nağmeler ve yanık sesinin etkisiyle o an içinde bulundukları bütün durumlarından ve vaziyetlerinden sıyrılan dağlar,
taşlar, uçan veya belli bir yerde duran kuşlar bu tatlı duaya koşarak iştirak ediyorlardı (İbn Kesir, 11. C. s.
6130). Bu durum her seferinde tekrarlanırdı. Zebur’un her okunuşunda Peygamberin (as) etrafına toplanan hayvanlar onun
emrinden çıkmaz ve tesbihlerine birlikte devam ederlerdi (Mehmet Vehbi, 11. C., s. 4490).
Bediüzzaman; "Doğrusu, biz akşam sabah onunla beraber tesbih eden dağları, toplu halde kuşları onun emri altına
vermiştik" (Sad; 18); "Andolsun, Davud’a tarafımızdan bir üstünlük verdik. Ey dağlar ve kuşlar! Onunla
beraber tesbih edin, dedik. Ona demiri yumuşattık" (Sebe; 10), "… bize kuşların dili öğretildi.."
(Neml; 27) mealindeki ayetleri tefsir ederek (Sözler, s. 235-236) Cenab-ı Hakk’ın, Davud Aleyhisselam’ın tesbihatına büyük
bir kuvvet, yüksek bir ses ve hoş bir eda vermesiyle dağları vecde getirdiğini belirtir.
Cenab-ı Hakk’ın kainatın küçük bir numunesi olarak et ve kemikten teşekkül ettirdiği insanın akıl sahibi olması,
düşünebilmesi, konuşması gibi özelliklere sahip olması gayet normal ve tabii karşılanmaktadır. Aynı şekilde
Cenab-ı Hakk’ın yarattığı dağları ve taşları konuşturması, kuşların kendine özgü bir tarzda tesbih etmeleri akıldan
uzak değildir. Et ve kemikten oluşan insanın konuşması mümkün olduğu gibi dağın ve taşın konuşturulması da mümkündür.
Nitekim, günümüzde sadece canlılar konuşmamakta aynı zamanda cansızlar da konuşturulmaktadır. Televizyon ve radyo
gibi.
Davud, İbranice’de en çok sevilen kişi, göz bebeği anlamına gelir. Diğer semavi dinlerin kaynaklarında kendisinden
uzun uzadıya söz edilir. Hakkında teferruatlı bilgiler verilmektedir. O da Hazreti İbrahim’in soyundan gelen bir
peygamber olup, bu koldan Nuh Aleyhisselam’a dayanmaktadır (En’âm; 84). Babasının adı İsa’dır (Yesse olarak da geçmektedir).
Davud Aleyhisselam, bir çok peygamberin yapmış olduğu gibi koyun güden, iyi sapan taşı atan, çok cesur ve kahraman
bir genç olarak tanındı. Mavi gözlü, saçı ve bedeni kızıl, kısa boylu, sarı benizli, gür ve güzel sesli, güzel
huylu, temiz kalpli, çok anlayışlı ve çok güçlü özellikleriyle tebarüz etti. Hayvanlarına musallat olan kurtlara
saldıracak kadar gözü pekti. Keskin nişancı olup, sapanıyla attığı her şeyi vuran, rastladığı aslanların sırtına
binip kulaklarından tutan, buna rağmen kendisine bir şey yapılmayan birisi olarak rivayet edilmektedir (Harman, s. 21).
Hz. Davud’un güzel ve etkili bir sese sahip olması, ayet-i kerimede ifade edilmiş; buna nisbetle kalın, tok, tesirli ve güzel
seslere "Davudi ses" denilmiştir.
Davudî Ses
Davud Aleyhisselam’ın çok güzel sesi vardı. Büyük bir lütuf olan güzel sesiyle ilahiler söyler ve Allah’ı tespih
ederek dinleyen kalpleri vecde getirirdi. Kendisine indirilmiş bulunan ve dört büyük kitaptan birisi olan Zebur’u çok güzel
ve seri okurdu. Gür ve güzel sesiyle Mukaddes Kitabı okumaya başladığında sadece insanlar değil, hayvanlar da
dinlemeye gelirlerdi. Kurtlar ve kuşlar onu dinler, sesinden dağlar yankılanırdı. Bu sebepten dolayıdır ki, halk arasında
gür ve güzel sesler için "Davudi ses" tabiri kullanılmıştır. Aynı zamanda Divan edebiyatında da gür ses için
bu tabir kullanılmıştır. Mübarek sesiyle mest olan hayvanlar emrine amade olur; kuşlar adeta havada hapsedilmiş halde,
toplu olarak her biri Peygambere yönelirlerdi. Kendisine itaat ettikleri gibi, ona tabi bir şekilde tesbih ederlerdi (İbn
Kesîr, s. 6858). Kur’an-ı Kerim’de bu konuya şöyle temas edilmektedir:
"Doğrusu biz akşam sabah onunla (Davud Aleyhisselam) beraber tesbih eden dağları, toplu halde kuşları onun emri
altına vermiştik. Hepsi O’na yönelmiştir." (Sâd; 18-19) Bir sonraki ayet-i kerimede de; "Onun hükümranlığını
kuvvetlendirmiş, ona hikmet ve güzel konuşma vermiştik" denilmektedir. Diğer bir ayet-i kerimede ise
"Andolsun, Davud’a tarafımızdan bir üstünlük verdik. Ey dağlar ve kuşlar! Onunla beraber tesbih edin, dedik. Ona
demiri yumuşattık." (Sebe’; 10) denilmektedir.
Birincisinde, sabah-akşam dağlar ve kuşların Peygamberin (as) ibadetine eşlik ettikleri, ikincisinde mülkünün
kuvvetlendirilmesinden söz edilmektedir. Ayet-i kerimede "hepsi ona yönelmiştir" ifadeleri, dağlarla kuşların
hep birlikte zikirlerini Davud Aleyhisselam’ın başkanlığında, ahenkle tesbih ettiklerine işaret edilmektedir. Davud
Aleyhisselam, Cenab-ı Hakk’a dönüp "evvab" deyip yönelirken, kendisine tabi olan ve bağlanan dağlarla kuşlar
da "evvab" deyip yöneliş ve bağlılığı bildirmişlerdir. (Yazır, s. 465)
Ayet-i kerimede geçen, "dağlar ve kuşların onunla beraber tesbih etmesi ve Cenab-ı Hakk’ın onları bu yönde
buyruk altına alması"ndan Davud Aleyhisselam’ın sesinin hoşluğundan olduğu belirtilmektedir. Zebur’u okumaya başladığı
zaman kuşlar havada durup ona cevap verirlerdi (İbn Kesir, 10. C., s. 5356). Mübarek kitabı tatlı tatlı okurken yükselen
nağmeler ve yanık sesinin etkisiyle o an içinde bulundukları bütün durumlarından ve vaziyetlerinden sıyrılan dağlar,
taşlar, uçan veya belli bir yerde duran kuşlar bu tatlı duaya koşarak iştirak ediyorlardı (İbn Kesir, 11. C. s.
6130). Bu durum her seferinde tekrarlanırdı. Zebur’un her okunuşunda Peygamberin (as) etrafına toplanan hayvanlar onun
emrinden çıkmaz ve tesbihlerine birlikte devam ederlerdi (Mehmet Vehbi, 11. C., s. 4490).
Bediüzzaman; "Doğrusu, biz akşam sabah onunla beraber tesbih eden dağları, toplu halde kuşları onun emri altına
vermiştik" (Sad; 18); "Andolsun, Davud’a tarafımızdan bir üstünlük verdik. Ey dağlar ve kuşlar! Onunla
beraber tesbih edin, dedik. Ona demiri yumuşattık" (Sebe; 10), "… bize kuşların dili öğretildi.."
(Neml; 27) mealindeki ayetleri tefsir ederek (Sözler, s. 235-236) Cenab-ı Hakk’ın, Davud Aleyhisselam’ın tesbihatına büyük
bir kuvvet, yüksek bir ses ve hoş bir eda vermesiyle dağları vecde getirdiğini belirtir.
Cenab-ı Hakk’ın kainatın küçük bir numunesi olarak et ve kemikten teşekkül ettirdiği insanın akıl sahibi olması,
düşünebilmesi, konuşması gibi özelliklere sahip olması gayet normal ve tabii karşılanmaktadır. Aynı şekilde
Cenab-ı Hakk’ın yarattığı dağları ve taşları konuşturması, kuşların kendine özgü bir tarzda tesbih etmeleri akıldan
uzak değildir. Et ve kemikten oluşan insanın konuşması mümkün olduğu gibi dağın ve taşın konuşturulması da mümkündür.
Nitekim, günümüzde sadece canlılar konuşmamakta aynı zamanda cansızlar da konuşturulmaktadır. Televizyon ve radyo
gibi.
Комментарии