filmov
tv
Kronik Derin Ven Trombozu (DVT) Tedavisi - Prof. Dr. Ahmet AKGÜL
Показать описание
Venöz tromboemboli yani derin ven trombozu DVT ölüm riski olan ama önlenebilir bir hastalıktır. Derin ven trombozunu önemli bir hastalık yapan en büyük sebep, sıklıkla yol açtığı iki komplikasyondur. Bunlardan birincisi erken dönemde görülen pulmoner emboli yani akciğer damarının pıhtı ile dolması iken diğeri uzun dönemde ortaya çıkan postromboflebitik sendromdur. Venöz tromboemboli etyolojisinde 19. yüzyıl başlarında tarif edilmiş Virchow teorisi halen geçerlidir. Bu teoriye göre nedeni damar içindeki kanın birikmesi, damar duvarının harabiyeti ve kanda genetik olarak oluşan pıhtılaşmaya meyilli olmasıdır. Bu kriterlerden en az biri DVT riskini arttırmaya yeterlidir. DVT'de tanı klinik şüpheyle başlar ve yardımcı muayene yöntemlerinden istifade etmeden bile, %90 oranında doğru tanı koyulabilir. Ama %100 tanı için yardımcı muayene yöntemlerine müracaat etmek gerekir. Bunlardan en çok kullanılanı Doppler ultrasonografidir.
Tedavi hedefleri; akciğer embolisinin önlenmesi, trombozun yani pıhtının ilerlemesinin durdurulması, pıhtı ile tıkanan damarların tekrar açılması, posttromboflebitik sendromun ve trombus nükslerinin önlenmesi, pulmoner hipertansiyonun engellenmesidir. DVT nin tedavi seçeneklerini ikiye ayırabiliriz. Birincisi kan sulandırıcı tedavi: heparin, düşük molekül ağırlıklı heparin yani cilt altına vurulan kan sulandırıcı iğneler veya ağızdan alınan kan sulandırıcı ilaçlar. Diğeri trombolitik tedaviler: Günümüzde streptokinaz, plasminojen aktivatörleri gibi ilaçlarla uygulanabilir. Günümüzde en çok kullanılan ve kabul edilen tedavi düşük molekül ağırlıklı heparinlerle yani cilt altından vurulan kan sulandırıcı iğneler ile hastaneye yatış yapılmadan yapılan tedavidir. Ancak özel durumlarda hastalar hastaneye yatırılıp tedavi edilirler, ancak hiçbir zaman için yatak istiharati ve ayağın yükseltilmesi tavsiye edilmez. Özellikle diz altı varis çorabı ile hastaların yürümeleri tavsiye edilir ve hastada ağrının ve ödemin daha azaldığı gösterilmiştir. Nüks oranlarında da artış olmamıştır. DVT oluşumunun engellenmesi ise derin ven trombozu ve pulmoner emboliyi önlemek amacı ile yüksek riskli hasta grubunda uygulanmaktadır. Bütün cerrahi işlemler, cerrahi teknik, yandaş hastalıklar, trombofili ve fiziksel durumlar venöz tromboemboli riskini artırır. Cerrahi hastalardaki risk seviyeleri sadece uygulanacak ameliyata bağlı değildir. Hem ameliyata bağlı risk faktörü hem de hastanın kendine ait risk faktörleri önemlidir.
Tedavi hedefleri; akciğer embolisinin önlenmesi, trombozun yani pıhtının ilerlemesinin durdurulması, pıhtı ile tıkanan damarların tekrar açılması, posttromboflebitik sendromun ve trombus nükslerinin önlenmesi, pulmoner hipertansiyonun engellenmesidir. DVT nin tedavi seçeneklerini ikiye ayırabiliriz. Birincisi kan sulandırıcı tedavi: heparin, düşük molekül ağırlıklı heparin yani cilt altına vurulan kan sulandırıcı iğneler veya ağızdan alınan kan sulandırıcı ilaçlar. Diğeri trombolitik tedaviler: Günümüzde streptokinaz, plasminojen aktivatörleri gibi ilaçlarla uygulanabilir. Günümüzde en çok kullanılan ve kabul edilen tedavi düşük molekül ağırlıklı heparinlerle yani cilt altından vurulan kan sulandırıcı iğneler ile hastaneye yatış yapılmadan yapılan tedavidir. Ancak özel durumlarda hastalar hastaneye yatırılıp tedavi edilirler, ancak hiçbir zaman için yatak istiharati ve ayağın yükseltilmesi tavsiye edilmez. Özellikle diz altı varis çorabı ile hastaların yürümeleri tavsiye edilir ve hastada ağrının ve ödemin daha azaldığı gösterilmiştir. Nüks oranlarında da artış olmamıştır. DVT oluşumunun engellenmesi ise derin ven trombozu ve pulmoner emboliyi önlemek amacı ile yüksek riskli hasta grubunda uygulanmaktadır. Bütün cerrahi işlemler, cerrahi teknik, yandaş hastalıklar, trombofili ve fiziksel durumlar venöz tromboemboli riskini artırır. Cerrahi hastalardaki risk seviyeleri sadece uygulanacak ameliyata bağlı değildir. Hem ameliyata bağlı risk faktörü hem de hastanın kendine ait risk faktörleri önemlidir.
Комментарии