Plaza Köylüleri (2022) | Belgesel Film - White Collar Peasants | Documentary Movie (2022)

preview_player
Показать описание
For English subtitles click the "subtitles (CC)" button.

(English Below)
Önce en iyi okulları kazanmak için çalıştılar, sonra en iyi kurumlarda işe başlamak ve en iyi pozisyonlarda çalışabilmek için... Onlar, beyaz yakalılar. Çalıştıkları plazalardaki camların sera etkisinden midir bilinmez, şimdi neredeyse hepsi bir kasabaya veya memlekletlerine yerleşip “organik yaşam” hayali kuruyor. İşin garibi, köye yerleşenler ürettikleri ürünü yine plazalardaki arkadaşlarına satarak hayatını sürdürüyor.
Organik, ekolojik, yavaş, doğayla iç içe hayatlar sosyal medyadaki kadar gerçek mi?
Türkiye'deki eğitimli insanları göçe iten etkenler neler?
Şehirler neden yaşanamaz halde?
Köye gidenler ne kadar köyde kalıyor, neler yaşıyor ve şimdi ne yapıyorlar?

Hadi biraz "Plaza Köylüleri"nin "gerçek" hikayesini takip edelim…

#sürdürülebilirşehirlervetopluluklar #sorumluüretimvetüketim #sağlıklıvekaliteliyaşam #insanayakışırişveekonomikbüyüme #sanayiyenilikçilikvealtyapı #eşitsizliklerinazaltılması

*
Yönetmenliğini Hazar Uyar'ın yaptığı Plaza Köylüleri belgeselinin çekimlerine, 2020 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın desteğiyle başlandı. Belgesel ilk gösterimini 2022 yılında 59. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde yaptı.
*

Yönetmen ve Senaryo: Hazar Uyar
Yardımcı Yönetmen: Sencer Tarık Erbaş
Kurgu: Rufat Mammadov, Hazar Uyar

Profesyonel Görüşler
Akan Abdula | FutureBright Kurucu Ortak - Veri ve Veri Teknolojileri Uzmanı
Prof. Dr. Yıldırım Şentürk | Sosyolog - Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi

Katılımcılar
Burak Alsan | Farge Organik - X Mühendis
Çağrı Berksü | One Square Meter - X Reklamcı
Gözde Alsan | Farge Organik - X Mühendis
Hazel Eren | Reklam Ajansı Çalışanı (eski)
Oğulcan Türe | "Part Time" Beyaz Yakalı
Umut Sarı | Goji Berry ve Kinoa Üreticisi
Zeynep Özar Berksü | One Square Meter - Dergi Editörü X Reklamcı

#PlazaKöylüleri #belgeselfilm #documentary #şehirdenköyegöç
-----

White Collar Peasants

First they worked to get accepted into the best schools, then to get a job in the best institutions and to work in the best positions... They are white-collar workers. Perhaps, it’s because all the glass in the plazas they work in creates this greenhouse effect, but almost all of them are trying settle in a village or their hometown and realize their dream of an "organic life".. Oddly, those who settle in the countryside continue their lives by selling their products to their friends in the city.
Are organic, ecological, nature-integrated lives really as they appear on social media?
Why do white-collar workers in cities migrate to villages?
How long do those who go to the village stay there?
What are they living? And what are they doing now?
Let's follow the real story of the white-collar peasants...

*
The filming of the documentary 'White Collar Peasants' directed by Hazar Uyar, began in 2020 with the support of the T.C. Ministry of Culture and Tourism. The documentary premiered at the 59th Antalya Golden Orange Film Festival in 2022."
Рекомендации по теме
Комментарии
Автор

Yüksek bilgisayar mühendisiyim. İstanbulda her gün git gel 100 km yol katedip kurumsal(?) bir firmada çalışıyordum. Nefret ettiğim bu işten ayrıldım. Yaklaşık 3 ay önce memleketim olan Karabük te Safranboluya taşındım. İstanbulda 2+1 daire tutamayacağım bir paraya bahçeli triplex villa kiraladım. Mesleğim gereği uzaktan çalışabiliyorum. Uzaktan çalışacak bir sistem de kurdum kendime. İstanbulda kazanacağım paradan daha az olsada burada çok rahat geçimimi sağlıyor ve üzerine birikim yapabiliyorum. Bahçemde erik ağaçları elma ağaçları var. Türlü türlü sebze de ektim büyümelerini bekliyorum. Her sabah taze çilekleri topluyorum. Her sabah verandada eşim ve çocuğumla yeşile ve gökyüzüne bakarak kahvaltı yapabiliyoruz. Çalışma odamdaki pencereden bakınca gökyüzünü ve karşıdaki dağların manzarasını seyredebiliyorum. Temiz hava motivasyonumu oldukça arttırıyor. Bununla beraber buradaki insan davranışları çok daha naif ve sakin. Çevre daha güvenli. Bana Allah yardım etti imkanlar şartlar oluştu ve taşınabildim. İsteyen herkese Allah fırsat versin.

maebleme
Автор

Yaşadığımız yetmiyor bir de sizden dinliyoruz hayatın acı gerçeklerini.

hakanyavan
Автор

15 sene full Şehirhatları, vapurlarında Büfede çalıştım..Her hatta yolcularlarla münasebetlerimiz oldu.
En mutsuzlari Beyaz yakalilar oluyordu. Bunu çok net gözlemledim.

kahraman
Автор

Maslak’ta plaza hayatı yaşıyordum. 2012 yılında part-time olarak yeni bir meslek (e-ticaret) öğrenmeye karar verdik. bir plan yaptık eşimle birlikte. Plan şuydu : 3 yıl sonra part-time işimizden elde ettiğimiz “pasif” gelir maaşın 2 katı olunca istifa ediyorum. 3 ncü yılda olmadı ancak dördüncü yıl başardık. Yıl 2016 sonra 2019 yılında neden biz hala İstanbul’da yaşıyoruz diye sorguladık hemen karar verdik istikamet İzmir urla idi
. Urla’da yaşıyoruz. Evden çalışıyoruz. Yaşadığımız deneyime hala inanmakta zorlanıyorum. Geçmişten gelen travmatik durumlar herhalde. Hala sabah saat 05:30’da çalar saat çalacak beylikdüzünden maslağa 2 saat 15 dakikalık yolculuk başlayacak zannediyorum. Allah herkesin gönlüne göre versin.

YavuzBağcı
Автор

Doğma büyüme İstanbul'luyum. 2016 yılında Beyoğlu'ndaki işimi bıraktım ve o gün bu gündür 3-5 gün gezeyim diye bile İstanbul'a dönmedim. Epey bir yer gezdim. Son 3 yıldır da 40 kişilik, bakkalı bile olmayan bir köyde tek başıma, kendime ait bir yerde yaşıyorum. Haftada ya da 15 günde bir kasabaya inip alış verişimi yapıyorum.
Arada bir eş dost ziyarete geliyor. Herkes doğaya hayran kalsa da, genel yorum ıssızlık.
Bu doğru ama ben işten güçten bazen kitap okuyacak vakit bile bulamıyorum.
Buradaki arkadaşların samimiyetine inanıyorum ama bir gerçek var ki, sadece beyaz yakalı değil bu vahşi hayatın genelinden sıtkı sıyrılmış büyükşehir insanlarının çoğu aslında tam olarak ne istediğini bilmiyor. Şehrin debbdesinde bir depresyondan çıkıp diğerine dalan arkadaşlarım oluyor, "diyorum al çantanı gel, koca arazi, kalacak yer çok, senden para pul isteyen de yok. bir şeyler mi ekip biçeceksin, oturup romanını mı yazacaksın, ne yaparsan yap. Köydekilerle aramı bozma, benim yaptıklarımı yıkma yeter."
Kimi hemen tamam diyor ve nedense bir türlü bağını kesip gelemiyor. Kimi bir iki gün kalıp başlıyor mızmızlanmaya sorun benimle uyuşamama olur bunu anlarım ama maalesef bu da değil. Hem bu doğa olsun, hem de mümkünse 15 dakika uzakta bir de takılabileceği bar olsun falan kafasında. Böyle bir hayat yok. Var da, öyle bir yerde yaşayabilmek için bir kenarda 10-15 milyon paran olması lazım.
Atıyorum, Bodrum, Marmaris, Datça vs gibi yerlerin köylerine yakın bir noktada 2 dönüm arazide bir müstakil eve yerleşeyim falan desen bu kadar para tutar zaten.
10 milyon liraya 420 bin lira faiz veriyor bankalar git boğazda otur, işe de gitme zaten o zaman.
Yani ilk sorun, hem şehirden bıktım deyip, hem de bir yandan şehir konforu istemeyeceksin. İnanın çok zor oluyor ama bir yerde kırılma noktası var. Orada kırılmazsanız, bir kabul başlıyor ve ondan sonra her şey yerli yerine oturuyor. Evrim geçirip başka bir canlıya dönüşmüş gibi oluyorsunuz ve o arzularınız bazı zamanlar bir hayvanın içgüdüsü gibi ara ara yoklasa da anında bir kar tanesi gibi yok olup gidiyor. O dereceki örneğin, bu ıssızlıktan Bodrum 1.5 saat ve orada oturan yeğenim 2 yıldır davet ettiği halde henüz gitmedim. Akyaka 1 saat sevdiğim insanlar var. Bir kez arabayla beni gelip aldıkları için gittim.
Münzevi falan da değilim. Her yaşam biçiminin kendine ait bir sürdürülebilirlik düzeni oluyor mecburen bir devamlılık içine girebiliyorsunuz. Örneğin bitkilerinizi suladıktan sonra 3 gün bir yerlere gidip dönebilirsiniz. Ben tek olduğum ve otomasyon sistemlerine harcama yapmadığım için bu böyle. Bu tip işlerin hakkından gelecek komşular edindiyseniz bu süre uzayabilir de.
Bir arkadaşımla bunu konuşurken "bu insanı bağlayan bir şey vs" laflar etti. Sanki kendisi İstanbul'da Pazartesi'den Cumartesi öğleye kadar çalışıp bir yere bağlı kalmıyormuş gibi.
Bir diğer sorun da beyaz yakalı arkadaşların hep bir 'proje insanı' gibi düşünmesi. Elbette planlı programlı olmak iyi bir şey ama "şunu ekeyim, bunu biçeyim turşu satayım, zeytin salamura edeyim." Kasmayın bu kadar kardeşler. Bir yerde bir yaşam varsa orada hayatın bir akışı vardır. Dışa bağımlı elzem ihtiyaçlarım, 500 internet, 200 cep, 200 elektirik, 50 tl su parası burada.
Ondan sonrası karın doyurma. Hiçbir şey yoksa bahçeye çıkıp Isırgan, Ebegümeci, Semiz otu, Sarı ot, İğne otu vs bir şey soğanla kavurup iki yumurta kırın size mis gibi ekolojik yemek. Önemli olan köle gibi çalışmaktansa hayatınızda bazı zevklerinizden feragat etmeniz. 4 gün zeytin toplamaya yardıma gidiyorsunuz 20 kilo zeytinyağı alıyorsunuz, zeytin istemediğiniz kadar. 1 sene yetiyor. Ne bileyim bir şekilde çark dönüyor.
İstanbul trafiğinden nefret ettiğim için ne araba merakım oldu, ne de ehliyet aldım. Köy yerinde araba gerekli. Bu kendini dayattı.Taka tuka bir şey işinizi görür.
Özetlersek tarım vs. bir şey yapacağım derseniz, ne kadar kalabalık olursanız size o kadar çok zaman kalır. Benim gibi tekseniz yalnızlığı iplemeyeceksiniz. Sabırlı olmak çok önemli. Köklü bir hayat değişikliği gerçekten ciddi bir irade istiyor, hevesle olmaz. Sonra daha çok üzülmek de var.
Daha o kadar çok anlatacak şey, o kadar çok yaşanılmışlık ve tecrübe var ki, daha önce bir arkadaşımızın yazdığı gibi hepsini anlatmak istesem kitap olur. Sonuç olarak ben geldiğim noktadan memnunum.
İnsanın kendinde bitiyor her şey.

alicinarci
Автор

Teams de toplantının başlamasını beklerken youtube bakayım dedim, o sıra tıkladım ki teams sesi, laaaa diyorum toplantıda değil miyim, çıktım mı? izlemeden daha ilk saniyede kafayı yedirttiniz, töşökküllerrr

kristenshevchenko
Автор

Ben de 2 yıldır sürekli olarak İstanbul'dan göç etme fikrini ölçüp biçiyorum kafamda. 20 yıldır burdayım ve çok yoruldum. Bünyem kaldırmıyor bu bitmek bilmeyen kalabalığı, gürültüyü, trafiği. Fakat ben köye filan yerleşmem. Benim hedefim İzmir, Antalya, Mersin, Adana gibi hem her tür büyükşehir imkanına sahip olup, hem de genel halkın yüksek yaşam standartlarının olduğu yerler. Metrobüs diye bir insanlık suçunun varlığı bile İstanbul'dan tiksinmek için yeterli sebep. İş-ev, ev-iş. Başka hayat yok. Varmış sanıyorsun. Yüzlerce restoran, konser, sanat galerisi, müze, kitapçı, vs. var. Fakat çalışan insanların bunlara gidebilecek vakti yok. Gitti diyelim, oturacak yer bulamıyor, bilet alacak diyelim, biletler tükenmiş. Çok insan var, çok. İstanbul'un dert şehri olmasının en büyük sebebi bu. Çok kalabalık. İkinci olarak da ulaşım, yapılaşma berbat. Buna karşın ülkedeki her şeyin en iyisi, en fazlası, en çeşitlisi burda. En çok iş dalı burda, en çok iş yeri burda. Bunların Anadolu'ya yayılması, İstanbul'un tek cazibe merkezi olmaktan çıkarılması lazım.

platontr
Автор

Ankara'da doğdum büyüdüm. 2019'da Ankara'da yazılım uzmanı olarak çalışırken işimi bırakıp köye yerleştim. Fakat ben ata topraklarına Ordu Mesudiye Çavdar köyüne yerleştim.
Dağların, ormanların arasında 5 yılım geçti. Arıcılık yaptım, İkipınar Arıcılık markasını kurdum ve ciddi bir müşteri kitlesi yakaladım. Şimdi yeni bir göç arefesindeyim. Ege ya da Ankara'nın kırsal bölgelerinde bir çiftlik hedefim var.
Göç edeceklere bazı tavsiyelerde bulunacak kadar fazla tecrübe edindim.
Mümkün olduğunca bağımsız olabileceğiniz yerler seçin.
Kendi köyünüzde bir şeyler yapacaksanız akrabayla ortak araziye girmeyin. Hazine arazisi kiralama yoluna gidin.
Devlete güvenmek akrabaya güvenmekten iyidir.
İstediğiniz zaman sosyalleşebileceğiniz istediğiniz zaman inzivaya çekilebileceğiniz bölgeler seçin.
Mutlaka bir ulaşım aracınız olsun.
Gibi gibi... Bu konuda kitap yazmak geldi aklıma şu an 🙂

selcukakkayaikipinar
Автор

Atalarımızın hayatta kalma derdi vardı, bizimki varoluşşsal mücadele..

ufuk
Автор

İstanbul'da doğup büyüdüm. Hayatım boyunca en büyük hedefim İstanbul'dan kurtulmaktı. Başardım. Eşimle evlendikten sonra Bartın-Amasra'ya taşındık. Kafamız öyle rahat ki. Yıllardır insomnia hastasıydım, onu bile yendim. Çok daha sağlıklı ve mutlu hissediyorum. Arkadaşlarımız hep "küçücük yerde ne yapıyorsunuz?" diye soruyorlar. O kadar çok vaktimiz var ki! Yolda, trafikte harcadığım vakitte inanılmaz güzel şeyler yapıyorum. Yeni hobiler edindim. Köpeklerim bile daha mutlu çünkü artık tasma takmama gerek yok. Çünkü her yer yeşil alan!! Kurtarın kendinizi... Ciddiyim. Hayata bir kere geliyoruz. Toz, pas, trafik içinde yaşamayın. (imkanınız varsa tabii ki... ) Arabanız varsa sıkıldığınızda istediğiniz yere gidersiniz zaten. İstanbul'da yaşamak bence gerçek hayatı kaçırmak ve ömrünü kısaltmak demek.

ahsenochka
Автор

Çalışma saatlerinin uzunluğundan kimse bahsetmemiş. Mesaiden bahsetmiyorum, haftada 45 saat çalışıyoruz. Bu OECD ülkelerinde ortalama 37 saat. Önce bu konu çözülmeli, sonra şirketlere uzaktan çalışma teşvikleri getirilmeli. 15 senedir evden/hibrit çalışan biriyim.Şilede yaşıyorum, ofisimiz Maslakta paylaşımlı bir ofis. Ayda 1 Cuma günü ofiste toplaşıyoruz. O gün akşm mutlaka kültür/sanat etkinliğine gidiyorum. Gece arkadaşlarımda veya kardeşimde kalıyorum. Ctesi sabah kahvaltıdan sonra Şileye geri dönüyorum :) Aylık rutinim bu, çok mutluyum

melenyerdeniz
Автор

İstanbul’u sanki ülkenin tek şehriymiş görmeyi bırakıp Anadolu’da farklı yerlerde cazibe merkezleri oluşturulmadığı sürece ülkenin %90’ı antidepresan kullanmaya devam eder. Köy hayatı öyle kolay değildir. Sosyal hayat olmalı, eğitim, sağlık gibi temel ihtiyaçlara ulaşım kolay olmalı. Şehirleşme köylere de yayılmalı. Aksi takdirde bu devran böyle devam eder.

Yozgatruzgarlioglu
Автор

Arkadaşların sorunu beyaz yakalı olmak değil. Türkiye’de beyaz yakalı olmak. Ben de yıllarca öyleydim. Sonra geldim İngiltere’de beyaz yakalı oldum. Doğanın içerisinde, kimsenin kimseyi çekiştirmek gibi dertleri olmadığı bir iş ortamında, evimden çalışarak, patron baskısı olmadan, emek verip kazanmak ve bunun tadını çıkarmak çok nadiren de olsa olabiliyormuş… Ama beynimi kullanmadan bir iş yapsam daha rahat olurdu diye düşünüyorum ben de bazen… Zira her projede ayrı stres istesen de istemesen de oluyor… Bizim nesli baya şehir kölesi olmak üzere yetiştirmişler…

muzmuz
Автор

Kırsala rönesans gelicek ✅woowww
Edit: baya etkilendim belgeselden. Gün sonunda olay herkesin bildiği işi istediği yerde yapmasını sağlamak bence. Tarımla uğraşanlara teknolojiyi ve teknolojinin nimetlerini beyaz yakalılar köylere getirmeli...herkesin bilgi birikimini kolektif bir şekilde kullanmasını sağlamak. Bir pazarlamacı köylü için alternatif pazarlar ya da ürünler bulabilir, reklamcı ürünü tanıtır vs vs. 0 dan bir reklamcinin gidip tarla ekmesi hem zaman hem emek kaybı.. gün sonunda bunu başarirsak zaten Hollanda-Almanya modeli bir tarım yapmış oluruz.ne şehirler tıka basa dolar, ne köyler atıl kalır. Herkes mutlu olur.

cemileozgur
Автор

37 yaşındayım birçok A-B-C planlarım var benim de İstanbuldan kaçmak için. Belgeseldeki karakterler gayet açık ve net bir şekilde durumu özetlemiş. Belki 100 binlerce beyaz yakalının aklındaki sorulara yanıt olmuş bu güzel içerik. Nerde mutluysanız, orda yaşamak en doğru söz olacak bence. İnsanlar ihtiyaçlarına göre hayatta karar verirler. Bunlar ; ekonomik, içsel tatmin, idealler vb. şeyler olabilir. Gün gelir herşeyden tatmin olmuşsunuzdur ya da olamamışsınızdır. Şehir hayatı kötü veya köy hayatı mükemmel diye birşey yok. Belgesel de katkısı olan herkesin emeği sağlık. Sevgiler Saygılar.

mehmetbey
Автор

Umarım birde mavi
Yaka belgeseli yaparsınız hemde istanbuldan göç etmiş ve fabrikalarda vardiyalı olarak çalışmak zorunda kalan insanlarında hayatlarında belgeselini yaparsınız.

sezerbakar
Автор

Yorumlarda bile eğitimli gençlerin kalitesini görmek o kadar hoşuma gitti ki anlatamam.harika bir belgesel olmuş tebrik ediyorum

nurdanbicici
Автор

Belgeseli çok beğendim. Üniversiteye hazırlanan bir genç olarak bana çok motivasyon kaybettirdi 😀

LibertyINCorp
Автор

Beyaz yakalı filan değilim de yıllardır kafamdaydı gitmek. 2015 yılında memleketimde 23 dönüm yer aldım. Son 1-2 yılım kaldı gitmeme.
Bazı sıkıntılar başta yalnızlık,
Gideceğim yer denize yakın ama dağ başı sayılabilecek bir yer (Tirebolu)
Suyu dağdan kendin getiriyorsun, odunu kendin kesiyorsun, bi işin olsa usta bulmak zor, sıcağı fena, soğuğu fena, tavuk, koyun besleyim desen gökyüzünde yırtıcı kuşlar, aşağıda tilki, çakal, köpek, domuz, sansar vs vs envai çeşit yırtıcı.
Karda yollar kapanıyor, yağmurda kaçacak saçak yok. Köy insanı insan değil vahşi düştüğünüz anda olazadan daha beter bi tekme de onlar vurur. Yine de gitmeyi kafama koydum bi aksilik olmazsa 2025 sonu köydeyim.

barsc.
Автор

"Yeni hayatım tekrar sektöre geri döndüm". Belgeselin sonundaki tek cümle en can alıcı noktaydı bence. 1 Mayıs gününe yakışır izlenesi bir belgesel olmuş emeğinize sağlık 👏

erengelener
join shbcf.ru