filmov
tv
AKÇAABAT Trabzon - Doğu Karadeniz #11 (with Eng Sub)

Показать описание
Akçaabat; Trabzon iline bağlı, Karadeniz'in nadide ve şirin sahil ilçelerinin başında gelmekte. İlçenin tarihi şüphesiz Trabzon tarihi ile yakından alakalıdır. Madrid Milli Kütüphanesinde bulunan Klavion’un “Şark Seyahati” adlı eserinde: “Hava elverişli olmadığı için fındık yüklü gemi, Trabzon’un batısında 6 mil uzakta olan ‘Blâton’dan geri dönmüştü” diyerek Blâton adını anmakta ve burasının eski bir merkez olduğunu söylemekte. Bu da M.Ö. 4’üncü asırda Akçaabat’ın önemli bir yerleşim birimi olduğunu göstermekte.
Kentin bilinen en eski adı ‘Platana’ olup Yunanca ‘çınar ağacı’ anlamına gelmekte. Bıjışkyan (1817) seyahatnamesinde kentin adı hakkında şu açıklamayı yapmıştır: “Platana, altı mil uzakta Yoros Koyu’nun içinde bir kasabadır. Platana çınar ağacı demektir, çünkü eskiden bura halkı aynı ağaca tapardı. Bununla beraber, bazıları Polathane yani ‘demir fabrikası’ olarak zikrederler.”
İlçenin yüzey şekilleri bakımından genellikle dağlık. Arazi fazla engebeli ve eğimli. Dağlar kıyıya paralel olarak uzanmakta ve bu dağlar küçük dereler ve derin vadilerle birbirinden ayrılmakta. Arazinin engebeli oluşu nedeniyle “tepe” niteliğindeki büyüklü küçüklü yükseltilere her yerde rastlanılabilir. Dağların ise üzerlerinde geniş düzlükler bulunur. Bu düzlüklerin yükseklikleri ise 1800- 1900 m civarlarında. Önemli yaylalarımız arasında; Hıdırnebi, Kayabaşı, Büyük Oba, Balıklı Obası ve Işıklar Obası bulunmakta.
İlçede tipik Karadeniz iklimi görülür. Genellikle yazlar orta sıcaklıkta, kışlar ise ılık geçer. Bütün mevsimler yağışlı. Ortalama % 73,3 nem, aylık ortalama yağış m2’de 54 kg’dir. İlçe merkezinde rakım 10 metre. İklimin ılıman karakterde olması, kıyıdan başlayarak yükselen dağların, özellikle karayel rüzgarını alması, yörede gür bitki örtüsünün oluşmasına yol açmış. Yaygın ağaç türleri ladin, kayın ve yer yer sarıçamdır.
‘Akçaabat’ adının verilmesine gelince; rivayete göre ilçenin ismi üzerinde etimolojik ayrıştırma yapılarak “Akça’dan âbad olmuş yer, zengin yer” anlamında “Akçaabat” adının verildiği söylenmektedir. Kentin adının ticaretin gelişmesinden, paranın bolluğundan ve beyaz evlerinden dolayı veya eski Türkçeden kaynaklanan ‘batıdaki şehir’ anlamına geliyor.
Türkler ilçeye 12’nci yüzyıldan itibaren Selçuklu döneminde Türkmen beylerinin bölgeyi fethetmesiyle yerleşmeye başlamışlar. İlçe, Trabzon’un 1461 yılında Fatih Sultan Mehmet Han tarafından fethedilmesi ile Osmanlı İmparatorluğu topraklarına katılmış. Akçaabat, 1461 yılında Türk idaresine katılmasından 1 inci Dünya Savaşı yıllarındaki 1916 Rus işgaline kadar geçen 455 yılda herhangi bir işgale uğramamıştır. Şehrin tarihinde 1810 yılı Ramazan Ayı ayrı bir yer tutar. Bu tarihte Rus donanması Sargana mevkiine çıkarma yapmak istemiş, Akçaabat halkı 48’i kadın olmak üzere 969 kayıp vererek Akçaabat’ı savunmuş ve işgali engellemiştir.
20 Nisan 1916 yılında Rus gemileri Trabzon ve Akçaabat’ı topa tutarak yakıp yıkmışlar ve karaya asker çıkararak Akçaabat’ı işgal etmişlerdir. Çaresiz kalan halk, ülkenin batı ve iç bölgelerine göç etmek zorunda kalmıştır. İşgalden iki yıl sonra Türk ordusu Akçaabatlı milis kuvvetlerinin de yardımıyla 17 Şubat 1918’de işgalcileri kovmuştur.
İlçenin gerek coğrafi konumu gerekse de iklim yapısı sebebiyle insanlar geçimlerini çoğunlukla tarım, hayvancılık ve balıkçılıktan temin etmekte. Kırsal kesimlerde ekonomik sıkıntıların yaşanması sebebiyle çalışmak için şehir dışı ve yurt dışı göçler olmuş ve gurbetçilik kavramı da gelişmiş.
İlçenin eğitim ve kültür tarihi eskilere dayanıyor. Merkez İlkokulu 1889 yılında eğitim süresi 5 yıl olan tek İlkokul olarak açılmış. İlçede eğitim seviyesi yüksek olup okur- yazar oranı %94,5.
1991 yılından bu yana her yıl Temmuz ayında ilçede müzik ve halk oyunları festivali düzenleniyor. İlçenin folklor faaliyetleri çok eski yıllara dayanıyor. Başta Hıdırnebi Yayla Şenlikleri olmak üzere birçok yaylamızda yaz aylarında yayla şenlikleri düzenlenmekte. Bu şenliklere ilçe halkı başta olmak üzere yurt içi ve yurt dışından birçok misafir gelmekte.
Sosyal hayat; yayla şenlikleri, festivaller, kalandar, Hıdırellez, dini bayramlar gibi günler ile zenginleşmiş. İnsanlar arasında aile, akraba ve arkadaşlık bağları kuvvetli olup spor, sanat alanlarına da hem gençler hem de yetişkinlerce ilgi fazla.
Kentin bilinen en eski adı ‘Platana’ olup Yunanca ‘çınar ağacı’ anlamına gelmekte. Bıjışkyan (1817) seyahatnamesinde kentin adı hakkında şu açıklamayı yapmıştır: “Platana, altı mil uzakta Yoros Koyu’nun içinde bir kasabadır. Platana çınar ağacı demektir, çünkü eskiden bura halkı aynı ağaca tapardı. Bununla beraber, bazıları Polathane yani ‘demir fabrikası’ olarak zikrederler.”
İlçenin yüzey şekilleri bakımından genellikle dağlık. Arazi fazla engebeli ve eğimli. Dağlar kıyıya paralel olarak uzanmakta ve bu dağlar küçük dereler ve derin vadilerle birbirinden ayrılmakta. Arazinin engebeli oluşu nedeniyle “tepe” niteliğindeki büyüklü küçüklü yükseltilere her yerde rastlanılabilir. Dağların ise üzerlerinde geniş düzlükler bulunur. Bu düzlüklerin yükseklikleri ise 1800- 1900 m civarlarında. Önemli yaylalarımız arasında; Hıdırnebi, Kayabaşı, Büyük Oba, Balıklı Obası ve Işıklar Obası bulunmakta.
İlçede tipik Karadeniz iklimi görülür. Genellikle yazlar orta sıcaklıkta, kışlar ise ılık geçer. Bütün mevsimler yağışlı. Ortalama % 73,3 nem, aylık ortalama yağış m2’de 54 kg’dir. İlçe merkezinde rakım 10 metre. İklimin ılıman karakterde olması, kıyıdan başlayarak yükselen dağların, özellikle karayel rüzgarını alması, yörede gür bitki örtüsünün oluşmasına yol açmış. Yaygın ağaç türleri ladin, kayın ve yer yer sarıçamdır.
‘Akçaabat’ adının verilmesine gelince; rivayete göre ilçenin ismi üzerinde etimolojik ayrıştırma yapılarak “Akça’dan âbad olmuş yer, zengin yer” anlamında “Akçaabat” adının verildiği söylenmektedir. Kentin adının ticaretin gelişmesinden, paranın bolluğundan ve beyaz evlerinden dolayı veya eski Türkçeden kaynaklanan ‘batıdaki şehir’ anlamına geliyor.
Türkler ilçeye 12’nci yüzyıldan itibaren Selçuklu döneminde Türkmen beylerinin bölgeyi fethetmesiyle yerleşmeye başlamışlar. İlçe, Trabzon’un 1461 yılında Fatih Sultan Mehmet Han tarafından fethedilmesi ile Osmanlı İmparatorluğu topraklarına katılmış. Akçaabat, 1461 yılında Türk idaresine katılmasından 1 inci Dünya Savaşı yıllarındaki 1916 Rus işgaline kadar geçen 455 yılda herhangi bir işgale uğramamıştır. Şehrin tarihinde 1810 yılı Ramazan Ayı ayrı bir yer tutar. Bu tarihte Rus donanması Sargana mevkiine çıkarma yapmak istemiş, Akçaabat halkı 48’i kadın olmak üzere 969 kayıp vererek Akçaabat’ı savunmuş ve işgali engellemiştir.
20 Nisan 1916 yılında Rus gemileri Trabzon ve Akçaabat’ı topa tutarak yakıp yıkmışlar ve karaya asker çıkararak Akçaabat’ı işgal etmişlerdir. Çaresiz kalan halk, ülkenin batı ve iç bölgelerine göç etmek zorunda kalmıştır. İşgalden iki yıl sonra Türk ordusu Akçaabatlı milis kuvvetlerinin de yardımıyla 17 Şubat 1918’de işgalcileri kovmuştur.
İlçenin gerek coğrafi konumu gerekse de iklim yapısı sebebiyle insanlar geçimlerini çoğunlukla tarım, hayvancılık ve balıkçılıktan temin etmekte. Kırsal kesimlerde ekonomik sıkıntıların yaşanması sebebiyle çalışmak için şehir dışı ve yurt dışı göçler olmuş ve gurbetçilik kavramı da gelişmiş.
İlçenin eğitim ve kültür tarihi eskilere dayanıyor. Merkez İlkokulu 1889 yılında eğitim süresi 5 yıl olan tek İlkokul olarak açılmış. İlçede eğitim seviyesi yüksek olup okur- yazar oranı %94,5.
1991 yılından bu yana her yıl Temmuz ayında ilçede müzik ve halk oyunları festivali düzenleniyor. İlçenin folklor faaliyetleri çok eski yıllara dayanıyor. Başta Hıdırnebi Yayla Şenlikleri olmak üzere birçok yaylamızda yaz aylarında yayla şenlikleri düzenlenmekte. Bu şenliklere ilçe halkı başta olmak üzere yurt içi ve yurt dışından birçok misafir gelmekte.
Sosyal hayat; yayla şenlikleri, festivaller, kalandar, Hıdırellez, dini bayramlar gibi günler ile zenginleşmiş. İnsanlar arasında aile, akraba ve arkadaşlık bağları kuvvetli olup spor, sanat alanlarına da hem gençler hem de yetişkinlerce ilgi fazla.