filmov
tv
Uzaya Çıkan İlk Türk Alper Gezeravcı Nasıl Fırlatıldı?
Показать описание
#uzay #alpergezeravcı #ISS #uzayistasyonu #axiomspace #nasa #spacex #yerçekimi #balsak
Uzaya Çıkan İlk Türk Alper Gezeravcı Nasıl Fırlatıldı?
Uzay. İnsanlığın gizemli sınırı. Geçtiğimiz günlerde tarihte bir ilk gerçekleşti. Ve bir Türk uzaya doğru yola çıktı. Alper Gezeravcı. Alper Gezeravcı uzaya çıkan ilk Türk olarak tarihe geçti. Peki bu yolculukta neler yaşanıyor? İnsan vücudunda ve zihninde neler oluyor? Ve bu yolculuğun şimdilik varış noktalarından biri olan Uluslararası Uzay İstasyonunda (ISS) nasıl bir yaşam sürülüyor?
Uzaya atılacak ilk adım dünyadan ayrılış ile başlıyor. Ki yolculuğun en tehlikeli kısımlarından biri burası. Normal bir yolcu uçağı için bile en riskli aşamalar iniş ve kalkışlar olarak kabul edilirken söz konusu uzaya çıkacak bir roket ise işler daha da tehlikeli bir hale geliyor. Örneğin Alper Gezeravcı’nın da yer aldığı AXIOM-3 görevini ele alalım. Bu görevde bir Amerikalı, bir İsveçli, bir İtalyan ve bir Türk var. Hepsinin ortak noktası ise Hava Kuvvetleri geçmişine sahip olmaları. Sebebini az sonra anlayacaksınız. Mürettebat hazır, teknik kontroller yapıldı, yakıt dolduruldu ve geri sayım başladı. İşte burası en heyecanlı kısım. 3-2-1. Ateş..
3 ana modülden oluşan (Falcon-9 roketi ve Dragon Kapsülü dahil) bu yapının patlama riski atmosferin belli aşamalarına ulaşana kadar maximum seviyededir. Bu fırlatma esnasında astronotlar 4G kuvvetine kadar baskıya maruz kalır. Bu yüzden astronotlar genelde hava kuvvetlerinde görevli pilotlardan seçilir. Çünkü normal bir insan bu aşamada bilincini tamamen kaybedebilir. Ancak jet pilotları daha önce defalarca yüksek G kuvvetlerine maruz kaldığı için bu durumu tolere edebilir. Bunun gibi fırlatmalarda uzay mekiği yaklaşık 2.5 dakika boyunca atmosfer dışına taşınır. Astronotları taşıyan kapsül atmosfer dışına çıktıktan sonra artık resmi olarak uzaya giriş yapar. Bu özel tasarlanmış Dragon kapsülü Karmen Çizgisi denen uzay sınırını aştıktan sonra sürtünmesiz uzay boşluğunda ikinci roket sayesinde hızını saatte 28.000 kilometreye sabitler. 28.000 olmasının nedeni ISS’in hızına eşitlenmek içindir. Astronotları taşıyan Dragon Kapsülü artık tabiri caizse kaptırmış gitmektedir. Artık yer çekimi etkisi sürekli zayıflar. Az önce 4G kuvvete maruz kalan astronotlar şimdide de Mikro Gravity-Zero Gravity denilen duruma adapte olmaya çalışırlar. Astronotlar sabit ve sürtünmesiz hızda giden kapsülde herhangi bir hız ya da çekim hissine kapılmaz. Keza bu durum Uluslararası Uzay İstasyonu için de geçerlidir. Artık uçar halde dünyaya bir mesaj gönderme zamanıdır. İstikbal Göklerdedir.
Şimdi geldik Uluslararası Uzay İstasyonuna. International Space Station yani ISS. ISS yerkürenin 400 km üstünde yer alan ve saatte 28.000 km hızla hareket eden bir deney laboratuvarıdır. Neredeyse 25 yıldır faaliyette olan 360 tonluk bu yapı altı yatak odalı bir ev büyüklüğündedir. Tek farkı çok daha uzun ve dar yapıda olmasıdır. ISS’de yer çekimi yoktur ve her şey sabitlenmek zorundadır. Bu arada ISS’i dünyadan çıplak gözle görebilirsiniz. Hatta sizin üzerinizden ne zaman geçeceğini öğrenebileceğiniz bir internet sitesi bile vardır. Uluslararası Uzay İstasyonunda uzun süreler yaşamanız olanaksızdır. Uzaya en fazla dayanabilen kişi Amerikalı astronot Peggy Whitson olmuştur. Peggy uzayda 665 gün geçirerek bir rekor kırmıştır.
Şimdi aklınızdan geçen sorulardan biri de şu olmalı: Sadece 400 km yukarıda bir istasyona gitmek, gelmek ve kalmak bile bu kadar zahmetliyken insanoğlu acaba Mars’a nasıl gidecek? Balsak Space ile uçtuğunuz için teşekkür ederiz. Eğer yolculuğumuzdan memnun kaldıysanız videoyu beğenebilirsiniz. Normalde bu tarz isteklerim yoktur ama bu sıradışı turun hatrına abone olmayı unutmayın. Ha bu turu sonraki sefere birlikte planladığınız arkadaşınıza gönderirseniz dünya manzaralı suitlerimizde kalmaya hak kazanabilirsiniz. Hepinize iyi yolculuklar…
----- Bağlantılar
Ben Halil İbrahim Balsak.
Doğru yerdesiniz. İzlediğiniz için teşekkürler!
Uzaya Çıkan İlk Türk Alper Gezeravcı Nasıl Fırlatıldı?
Uzay. İnsanlığın gizemli sınırı. Geçtiğimiz günlerde tarihte bir ilk gerçekleşti. Ve bir Türk uzaya doğru yola çıktı. Alper Gezeravcı. Alper Gezeravcı uzaya çıkan ilk Türk olarak tarihe geçti. Peki bu yolculukta neler yaşanıyor? İnsan vücudunda ve zihninde neler oluyor? Ve bu yolculuğun şimdilik varış noktalarından biri olan Uluslararası Uzay İstasyonunda (ISS) nasıl bir yaşam sürülüyor?
Uzaya atılacak ilk adım dünyadan ayrılış ile başlıyor. Ki yolculuğun en tehlikeli kısımlarından biri burası. Normal bir yolcu uçağı için bile en riskli aşamalar iniş ve kalkışlar olarak kabul edilirken söz konusu uzaya çıkacak bir roket ise işler daha da tehlikeli bir hale geliyor. Örneğin Alper Gezeravcı’nın da yer aldığı AXIOM-3 görevini ele alalım. Bu görevde bir Amerikalı, bir İsveçli, bir İtalyan ve bir Türk var. Hepsinin ortak noktası ise Hava Kuvvetleri geçmişine sahip olmaları. Sebebini az sonra anlayacaksınız. Mürettebat hazır, teknik kontroller yapıldı, yakıt dolduruldu ve geri sayım başladı. İşte burası en heyecanlı kısım. 3-2-1. Ateş..
3 ana modülden oluşan (Falcon-9 roketi ve Dragon Kapsülü dahil) bu yapının patlama riski atmosferin belli aşamalarına ulaşana kadar maximum seviyededir. Bu fırlatma esnasında astronotlar 4G kuvvetine kadar baskıya maruz kalır. Bu yüzden astronotlar genelde hava kuvvetlerinde görevli pilotlardan seçilir. Çünkü normal bir insan bu aşamada bilincini tamamen kaybedebilir. Ancak jet pilotları daha önce defalarca yüksek G kuvvetlerine maruz kaldığı için bu durumu tolere edebilir. Bunun gibi fırlatmalarda uzay mekiği yaklaşık 2.5 dakika boyunca atmosfer dışına taşınır. Astronotları taşıyan kapsül atmosfer dışına çıktıktan sonra artık resmi olarak uzaya giriş yapar. Bu özel tasarlanmış Dragon kapsülü Karmen Çizgisi denen uzay sınırını aştıktan sonra sürtünmesiz uzay boşluğunda ikinci roket sayesinde hızını saatte 28.000 kilometreye sabitler. 28.000 olmasının nedeni ISS’in hızına eşitlenmek içindir. Astronotları taşıyan Dragon Kapsülü artık tabiri caizse kaptırmış gitmektedir. Artık yer çekimi etkisi sürekli zayıflar. Az önce 4G kuvvete maruz kalan astronotlar şimdide de Mikro Gravity-Zero Gravity denilen duruma adapte olmaya çalışırlar. Astronotlar sabit ve sürtünmesiz hızda giden kapsülde herhangi bir hız ya da çekim hissine kapılmaz. Keza bu durum Uluslararası Uzay İstasyonu için de geçerlidir. Artık uçar halde dünyaya bir mesaj gönderme zamanıdır. İstikbal Göklerdedir.
Şimdi geldik Uluslararası Uzay İstasyonuna. International Space Station yani ISS. ISS yerkürenin 400 km üstünde yer alan ve saatte 28.000 km hızla hareket eden bir deney laboratuvarıdır. Neredeyse 25 yıldır faaliyette olan 360 tonluk bu yapı altı yatak odalı bir ev büyüklüğündedir. Tek farkı çok daha uzun ve dar yapıda olmasıdır. ISS’de yer çekimi yoktur ve her şey sabitlenmek zorundadır. Bu arada ISS’i dünyadan çıplak gözle görebilirsiniz. Hatta sizin üzerinizden ne zaman geçeceğini öğrenebileceğiniz bir internet sitesi bile vardır. Uluslararası Uzay İstasyonunda uzun süreler yaşamanız olanaksızdır. Uzaya en fazla dayanabilen kişi Amerikalı astronot Peggy Whitson olmuştur. Peggy uzayda 665 gün geçirerek bir rekor kırmıştır.
Şimdi aklınızdan geçen sorulardan biri de şu olmalı: Sadece 400 km yukarıda bir istasyona gitmek, gelmek ve kalmak bile bu kadar zahmetliyken insanoğlu acaba Mars’a nasıl gidecek? Balsak Space ile uçtuğunuz için teşekkür ederiz. Eğer yolculuğumuzdan memnun kaldıysanız videoyu beğenebilirsiniz. Normalde bu tarz isteklerim yoktur ama bu sıradışı turun hatrına abone olmayı unutmayın. Ha bu turu sonraki sefere birlikte planladığınız arkadaşınıza gönderirseniz dünya manzaralı suitlerimizde kalmaya hak kazanabilirsiniz. Hepinize iyi yolculuklar…
----- Bağlantılar
Ben Halil İbrahim Balsak.
Doğru yerdesiniz. İzlediğiniz için teşekkürler!
Комментарии