filmov
tv
Biz Türk Değiliz Müslümanız Elhamdülillah - Yaban Filminden

Показать описание
Yaban filminden (filmin bağlantısı en altta).
Kurtuluş ve Cumhuriyet dizileri, Yaban filmi, Ateşten Gömlek, Düşman Yolları Kesti ve nicesi... Şimdi hangisi var? Bazıları da el altından yasaklı!
Osmanlı İmparatorluğu, Türk kültürüyle kurulmuştur. Yıllar içerisinde millet Türk kültürü ve Türkçeyi korusa da, saray eşrafı Türklüğü bayağı görmüş ve Arap/Fars dilini ve kültürünü yüce bulmuştur.
Hoş günümüzde bunlardan yok mu? Binlerce yıllık Türkçe sözcük olan konum varken "lokasyon" diyenler? Uygulama varken, "aplikasyon" diye sözcük türetenler yok mu?
Bu nedenle "Elhamdülillah Müslümanım" diyorlar.
Fransız devrimi Balkanlarda ulus devlet istemini ve parçalanamyı başlattı. Bunu gören İngiltere Lawrence Gerturde Bell gibi ajanlarla Arapları kışkırttı ve Filistinliler dahil bir çoğu, Osmanlı askerine kurşun sıktı.
Atatürk ise bu parçalanmayı görüp, unuttuğumuz değerleri, Türk olduğumuzu, hazırlattığı "Medeni Bilgiler" ve Tarih kitaplarında anlatmaya çalıştı.
İstiklâl Mücadelesi döneminde de gerici yobazlar, bölücüler ve sömürgeyi destekleyen aydınlar; Türklüğe ve Atatürk'e karşı idi, tabii İngilizlerin desteği de var idi. Maalesef yüz yıl geçse de, günümüzde de değişen pek bir şey yok!
**
Osmanlı'da Türklük hakkında bir çok şey bulabilirsiniz, mutlaka araştırın dediklerime de inanmayın ama ARAŞTIRIN. İşte bazıları:
Henüz kuruluş dönemi olan 1466 yılında yapılan bir derlemede, "Türk iti şehre gelince Farisice ürer" denilmektedir. [1]
Divan-ı Hümayun yazarlarından Hafız Ahmet Çelebi, 1499 yılında yazdığı şiirinde
"Sakın Türk’ü insan sanma.
Bir an bile olsa Türk’le birlikte olma.
Türk eline şeker alsa
O şeker zehir olur.
Türkün başını keserken sakın gam yeme.
Baban da olsa Türkü öldür." [2]
Sadrazam Kuyucu Murat döneminde (1606-1611), 155.0000 insan doğranmış ya da diri diri kuyulara doldurulmuşlardır. Aman dileyen insanlara Kuyucu'nun yanıtı "Vurun şu pis Türkün başını" olmuştur. [3]
Yönetimin Anadolu'yu dil unsuru aracılığıyla Araplaştırmasına ve Acemleştirmesine karşı olan bu halk, yok edilmek istenmiştir. bu nedenle Anadolu'da öldürülen Türk sayısı, Yavuz Sultan Selim zamanında 40.000 kadardır. [4]
Osmanlı tarihçisi Naima “Tarih” eserinde Türkler için, “nadan”, yani kaba Türk, idraksiz Türk, hilekar Türk ifadelerini kullanmaktadır. 1912 yılında Sebilülreşat dergisinde çıkan bir yazıda Türk kelimesinin kullanılması dinsizlik, kafirlik sayılıyordu… Ahmet Naim 1913 yılında yazdığı “İslam'da Davai Kavmiye” adlı kitabında, “Türk'ün geçmişini bilmesine ve öğrenmesine lüzum ve ihtiyaç yok, gerekli olan şeriatı öğrenmektir” diyordu…” [5]
Frenkler ve Araplar Anadolu’ya “Türkili”, “Türkeli” adını vermişler ama Oğuz Türklerinin Kayı boyundan gelen Osmanlı ailesi, obanın kurduğu devlete kendi adını vererek Türklüğünü inkâr etmiş, ediyor. Haçlı Seferleri’nden (1095-1270) itibaren Frenkler Anadolu’ya Türkiya (Turchia) adını vermişler. Osmanlılara gelince: “Diyar-ı Rum” yani “Roma memleketi” adını vermişler. Padişaha da “Sultan-ı Diyar-ı Rum” demişler. [6]
aman içinde "Türk" yöneticisine o denli yabancılaştırılmış ki, kimi kez "Osmanlı efendisine Türk' demek hakaret sayılmış", "Türk" sözcüğü, Anadolu köylüleri için kullanılır olmuştur. [7]
Kendi yöneticilerinin bu tutumu karşısında, yabancılardan da olumlu yorum beklenemezdi. Yabancılar, Türkleri "yaklaşık 1000 yılına kadar Arapların esiri olan Türkler dağ insanı niteliğinde bir kavimdir" şeklinde yorumluyorlardı. [8]
İşte, o şehrin bu cehennem atmosferi içinde, bir gün yılgın ve çekingen dolaşırken, gözlerim, ansızın, bir gazete satıcısının sergisinde, bir sürü gazete adı ve başlıkları arasında, iri harflerle dizilmiş şu satırlara ilişiverdi: 'Bir Türk generali itilaf kuvvetlerine karşı yeniden harbe hazırlanıyor.' titreyerek gazeteyi aldım. yürürken okuyorum; 'Mustafa kemal paşa isminde bir Türk generali' " [9]. İşte o Mustafa Kemal önce bölgesel, sonra ulusal toplantılarla Türk’e Türklüğünü, dünyaya insanlığını anımsatacak uğraşısını başlatmadan önce geldiği İstanbul'dadır.
Kaynaklar:
1) Burhan Oğuz'dan aktaran, Şakir Keçeli, a.g.y., s. 118.
3) Aktaran, Şakir Keçeli, a.g.y., s. 121.
4) Çetin Yetkin, Türk Halkı... s.161.
7) Bozkurt Güvenç, Türk Kimliği, s.22, 23, Cahen'den aktaran, Bernard Lewis, Modern Türkiye'nin Doğuşu, s.1.
8) Warshew'den aktaran, Bozkurt Güvenç, a.g.y., s. 311.
9) Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Atatürk, İstanbul, 1971, s.24, 25
Kurtuluş ve Cumhuriyet dizileri, Yaban filmi, Ateşten Gömlek, Düşman Yolları Kesti ve nicesi... Şimdi hangisi var? Bazıları da el altından yasaklı!
Osmanlı İmparatorluğu, Türk kültürüyle kurulmuştur. Yıllar içerisinde millet Türk kültürü ve Türkçeyi korusa da, saray eşrafı Türklüğü bayağı görmüş ve Arap/Fars dilini ve kültürünü yüce bulmuştur.
Hoş günümüzde bunlardan yok mu? Binlerce yıllık Türkçe sözcük olan konum varken "lokasyon" diyenler? Uygulama varken, "aplikasyon" diye sözcük türetenler yok mu?
Bu nedenle "Elhamdülillah Müslümanım" diyorlar.
Fransız devrimi Balkanlarda ulus devlet istemini ve parçalanamyı başlattı. Bunu gören İngiltere Lawrence Gerturde Bell gibi ajanlarla Arapları kışkırttı ve Filistinliler dahil bir çoğu, Osmanlı askerine kurşun sıktı.
Atatürk ise bu parçalanmayı görüp, unuttuğumuz değerleri, Türk olduğumuzu, hazırlattığı "Medeni Bilgiler" ve Tarih kitaplarında anlatmaya çalıştı.
İstiklâl Mücadelesi döneminde de gerici yobazlar, bölücüler ve sömürgeyi destekleyen aydınlar; Türklüğe ve Atatürk'e karşı idi, tabii İngilizlerin desteği de var idi. Maalesef yüz yıl geçse de, günümüzde de değişen pek bir şey yok!
**
Osmanlı'da Türklük hakkında bir çok şey bulabilirsiniz, mutlaka araştırın dediklerime de inanmayın ama ARAŞTIRIN. İşte bazıları:
Henüz kuruluş dönemi olan 1466 yılında yapılan bir derlemede, "Türk iti şehre gelince Farisice ürer" denilmektedir. [1]
Divan-ı Hümayun yazarlarından Hafız Ahmet Çelebi, 1499 yılında yazdığı şiirinde
"Sakın Türk’ü insan sanma.
Bir an bile olsa Türk’le birlikte olma.
Türk eline şeker alsa
O şeker zehir olur.
Türkün başını keserken sakın gam yeme.
Baban da olsa Türkü öldür." [2]
Sadrazam Kuyucu Murat döneminde (1606-1611), 155.0000 insan doğranmış ya da diri diri kuyulara doldurulmuşlardır. Aman dileyen insanlara Kuyucu'nun yanıtı "Vurun şu pis Türkün başını" olmuştur. [3]
Yönetimin Anadolu'yu dil unsuru aracılığıyla Araplaştırmasına ve Acemleştirmesine karşı olan bu halk, yok edilmek istenmiştir. bu nedenle Anadolu'da öldürülen Türk sayısı, Yavuz Sultan Selim zamanında 40.000 kadardır. [4]
Osmanlı tarihçisi Naima “Tarih” eserinde Türkler için, “nadan”, yani kaba Türk, idraksiz Türk, hilekar Türk ifadelerini kullanmaktadır. 1912 yılında Sebilülreşat dergisinde çıkan bir yazıda Türk kelimesinin kullanılması dinsizlik, kafirlik sayılıyordu… Ahmet Naim 1913 yılında yazdığı “İslam'da Davai Kavmiye” adlı kitabında, “Türk'ün geçmişini bilmesine ve öğrenmesine lüzum ve ihtiyaç yok, gerekli olan şeriatı öğrenmektir” diyordu…” [5]
Frenkler ve Araplar Anadolu’ya “Türkili”, “Türkeli” adını vermişler ama Oğuz Türklerinin Kayı boyundan gelen Osmanlı ailesi, obanın kurduğu devlete kendi adını vererek Türklüğünü inkâr etmiş, ediyor. Haçlı Seferleri’nden (1095-1270) itibaren Frenkler Anadolu’ya Türkiya (Turchia) adını vermişler. Osmanlılara gelince: “Diyar-ı Rum” yani “Roma memleketi” adını vermişler. Padişaha da “Sultan-ı Diyar-ı Rum” demişler. [6]
aman içinde "Türk" yöneticisine o denli yabancılaştırılmış ki, kimi kez "Osmanlı efendisine Türk' demek hakaret sayılmış", "Türk" sözcüğü, Anadolu köylüleri için kullanılır olmuştur. [7]
Kendi yöneticilerinin bu tutumu karşısında, yabancılardan da olumlu yorum beklenemezdi. Yabancılar, Türkleri "yaklaşık 1000 yılına kadar Arapların esiri olan Türkler dağ insanı niteliğinde bir kavimdir" şeklinde yorumluyorlardı. [8]
İşte, o şehrin bu cehennem atmosferi içinde, bir gün yılgın ve çekingen dolaşırken, gözlerim, ansızın, bir gazete satıcısının sergisinde, bir sürü gazete adı ve başlıkları arasında, iri harflerle dizilmiş şu satırlara ilişiverdi: 'Bir Türk generali itilaf kuvvetlerine karşı yeniden harbe hazırlanıyor.' titreyerek gazeteyi aldım. yürürken okuyorum; 'Mustafa kemal paşa isminde bir Türk generali' " [9]. İşte o Mustafa Kemal önce bölgesel, sonra ulusal toplantılarla Türk’e Türklüğünü, dünyaya insanlığını anımsatacak uğraşısını başlatmadan önce geldiği İstanbul'dadır.
Kaynaklar:
1) Burhan Oğuz'dan aktaran, Şakir Keçeli, a.g.y., s. 118.
3) Aktaran, Şakir Keçeli, a.g.y., s. 121.
4) Çetin Yetkin, Türk Halkı... s.161.
7) Bozkurt Güvenç, Türk Kimliği, s.22, 23, Cahen'den aktaran, Bernard Lewis, Modern Türkiye'nin Doğuşu, s.1.
8) Warshew'den aktaran, Bozkurt Güvenç, a.g.y., s. 311.
9) Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Atatürk, İstanbul, 1971, s.24, 25
Комментарии