Ah O Senin Gözlerin #shorts #hilmişahballı #türkü

preview_player
Показать описание
Hilmi Şahballı bu eseri şimdi şimdi tüm dijital platformlarda!

Hilmi Şahballı’nın yazdığı bu türkü, derin duygularla örülmüş, geleneksel halk müziğinin ve sözlü kültürün izlerini taşıyan bir eserdir. Türkü, halkın ortak duygularını, aşka dair saf bir anlatıyı dile getirirken, bireyin içsel dünyasına yaptığı felsefi bir yolculuğu da gözler önüne serer.

Türkünün ana teması, aşkın derinliği ve imkânsızlıklar karşısındaki mücadelesidir. Şair, sevgilinin gözlerini "okyanus kadar derin" olarak betimlerken, insan ruhunun sınırsız derinliklerine işaret eder. Bu ifade, insanın sevgi karşısında duyduğu sonsuz teslimiyeti ve içsel arayışını yansıtır. Aşk, burada maddi dünyadan soyutlanmış, âşığın iç dünyasında yaşanan bir duygusal fırtına olarak gösterilir. Bu noktada, Platon’un ideal aşk kavramı akla gelir. Sevgi, Platon’a göre maddi varlıklardan ziyade ruhsal bir bağdır; bu da türkünün, aşkı manevi bir gerçeklik olarak ele aldığını gösterir.

Türkü sözlerinde, bireyin aşk karşısındaki kırılganlığı ve çaresizliği, masumiyetin simgesi olan "çocuk" imgesiyle dile getirilir. Bu masumiyet, dünyanın acımasız gerçeklerine rağmen aşka olan bağlılığı ifade eder. Ayrıca "ben bülbülüm, sen gülsün" benzetmesi, Divan edebiyatındaki bülbül ve gül imgesini çağrıştırır. Bülbülün gül için inlemesi, insanın en derin duygularını ifade eden klasik bir semboldür ve burada da aşkın karşılıksız oluşunu, sabrı ve acıyı temsil eder.

Türkü türleri açısından, bu eser "aşk türküleri" sınıfına girer. Aşk türküleri, genellikle bireyin içsel duygularını, özellikle karşılıksız veya zorlayıcı aşkları ele alır. Bu tür türkülerde, aşkın verdiği acı ve hüzün, genellikle derin ve lirik bir dille anlatılır. Özellikle Anadolu'da halk ozanları, yaşadıkları aşkları ve acıları bu şekilde dile getirmişlerdir. Bu türkülerde kullanılan dil sade ve içten olup, dinleyiciye derin bir duygusal etki bırakır. Hilmi Şahballı’nın bu eseri de sade ama güçlü imgelerle dolu olup, dinleyicinin kalbine dokunan bir anlatım sunar.

Türkünün felsefi yapısı, insanın varoluşsal sancılarıyla da örtüşür. Sevgiliye ulaşamamanın verdiği acı, bireyin yalnızlık ve çaresizlik duygularıyla başa çıkma çabası, varoluşçuluk felsefesiyle paralellik gösterir. Jean-Paul Sartre’ın “insan özgürlüğe mahkûmdur” sözünde olduğu gibi, bu türkünün kahramanı da aşkın özgürlüğünü ararken, yalnızlığa ve içsel bir mücadeleye mahkûmdur. "İsyan çığlığı" ifadesi, insanın varoluşsal boşluğa düştüğü anlarda duyduğu derin çığlığı simgeler.

Hilmi Şahballı'nın bu türküde dile getirdiği duygular, sadece bireysel aşkı değil, aynı zamanda insanın dünyadaki varoluş mücadelesini de yansıtır. Bu yönüyle eser, hem halk müziği geleneğinin bir parçası hem de derin felsefi sorularla bezeli bir düşünce ürünüdür.

Ah o senin gözlerin
Okyanus kadar derin,
Gönül sarayıma gir,
Orada hazır yerin.
Seni orada beklerim,
Yaktı beni gözlerin.

Çocuk masumum, kâinat yansa bile,
Ben bülbülüm, sen gülsün,
Dikenin olsa bile.
Ben hile bilmem hile,
Âşığım bile bile bile.

Akşamın kızıllığı renk vermiş saçlarına,
Birden dönüşüverdi kehribar sarısına.
Ne olursun, derman ol,
Gönlümün yarasına.

İsyan çığlığı vardır
Bu içli mısralarda.
Karanlığın dehlizi
Darda bıraktı, darda.
Kalmışım ahuzarda,
Dertler geldi arda arda.

Sonsuzluğa kanat çal,
Beni de al yanına.
Dağların dorukları can katar cananına.
Yakışırsa şanına, beni de al yanına.

Sana sözüm geçmezse,
Kirpiklerim ok eyle,
Şahballı'yı hedef seç,
Gez göz arpacık eyle.
Bu türkü bitsin böyle,
Herkese selam söyle.
Рекомендации по теме
Комментарии
Автор

Sesi guzel kendi guzel ozanimiz hilmi sahballi abimiz allah uzun omurverdin sana

delibas
visit shbcf.ru