Bûselik (İlâhî) - Aşka Düştüm Zülfü Sevdâsıyla Yandım Rûz u Şeb - Elif Ömürlü Uyar

preview_player
Показать описание
Güfte: Osman Kemâlî
Beste: Mustafa Tatcı
Hânende: Elif Ömürlü Uyar
Rebâb: Enes Durceylan

Aşka düştüm zülfü sevdâsıyla yandım rûz u şeb
Sevdiğim sevdâyı bilmez mi bilir bilmezlenir
Yâr-tek yüz döndürüp âlem bana hasm oldu hep
Aşk ile gavgâyı bilmez mi, bilir bilmezlenir.

Cân sana kurbân gönül hayrân sana ey mâh-rû
Başıma derdin getirdi günde yüz bin güft ü gû
Dağa saldı vahşi tek âhir beni bu arzû
Kays ile Leylâ’yı bilmez mi, bilir bilmezlenir.

Sîneme bir yâre açdı gönlümün mehpâresi
Ey Kemâlî haşre dek işler sağalmaz yâresi
Bir devâ et söylesem bilmem nedir der çâresi
Bî-vefâ hercâî bilmez mi, bilir bilmezlenir.
Рекомендации по теме
Комментарии
Автор

Pasinler'li (Hasankale) Kemali Efendi söz yazarı, yorum Elif Ömürlü Uyar.
Muhteşem Eser duygulandım.

sebahattinkaradas
Автор

76

1.         Aşka
düştüm zülfü sevdâsıyla yandım rûz u şeb

            Sevdiğim
sevdâyı bilmez mi bilir bilmezlenir

            Yâr-tek
yüz döndürüp âlem bana hasm oldu hep

            Aşk
ile gavgâyı bilmez mi, bilir bilmezlenir.

            (Zülfünün sevdâsıyla aşka düştüm,
gece gündüz yandım. Sevdiğim sevdâyı bilmez mi bilir de bilmezlikten gelir.
Bütün âlem, bana yâr gibi yüzünü döndürdü, düşman oldu. Aşk ile kavgâyı bilmez
mi, bilir de bilmemezlikten gelir.)

 

“Yâr tek”, yâr gibi demektir. Kemâlî yâr tek yani bir
anlamıyla da nereye dönerse dönsün, yârin ganî veya müstağnî celâl yahut cemâl
yüzlerinin tek yüz olduğunu, her iki yüzünün de “Nereye dönerseniz Allah’ın
vechi oradadır!” gerçeğinden dolayı âşıka dönük bulunduğunu anlatmaktadır. Hak
âşıklarının celâl yüzünden imtihânı, onların olgunlaşması içindir.

 

2.         Cân
sana kurbân gönül hayrân sana ey mâh-rû

            Başıma
derdin getirdi günde yüz bin güft ü gû

            Dağa
saldı vahşi tek âhir beni bu arzû

            Kays
ile Leylâ’yı bilmez mi, bilir bilmezlenir

(Ey ay yüzlü, cânım sana kurbân, gönlüm sana
hayrândır. Senin derdin /aşkın/ başıma günde yüz bin /kişinin/ dedi kodu
etmesine sebep oldu. Bu sana kavuşma arzûsu beni bir vahşi gibi dağa saldı.
/Sevdiğim sanki/ Leylâ ile Mecnûn’u bilmez mi? Bilir bilmemezlikten gelir.
Onların aşkı mahsûl verip Mecnûn Leylâ’ya dönmedi mi, döndü./)

 

3.         Sîneme
bir yâre açdı gönlümün mehpâresi

            Ey
Kemâlî haşre dek işler sağalmaz yâresi

            Bir
devâ et söylesem bilmem nedir der çâresi

            Bî-vefâ
hercâî bilmez mi, bilir bilmezlenir

            (Ey Kemâlî! Gönlümün ay parçası
göğsüme bir yara açtı, bu yara haşre kadar işler, iyileşmez. Bir devâ ver
desem, çâresini bilmem der. Vefâsız hercâî /kararsız, çok renkli, çok mizâçlı/
bilmez mi? Bilir de bilmezlikten gelir.)

 

Sevgili yahut mürşid-i kâmil iki yüzlüdür. Bir yüzü
vahdete bir yüzü kesrete, bir yüzü cemâle, bir yüzü celâle bakar.

Hercâî menekşenin sıfatıdır. Mülevven oluşu ve her
yaprağının değişik yönlere eğilmesi, narin ve nazik bir çiçek olması
sebepleriyle sevgilinin vasfı için bir benzetme unsurudur. Kâmiller sadece bir
kişiye gönül vermez, âşıklarını bir bütün olarak görüp eğitirler. Âşık ise “tek
beni sevsin!” ister. Diğer taraftan her kâmil tâlibinin içinden gerçek eri
bulup çıkarmak için birine diğerinden fazla meyleder görünür. Maksat gerçek
âşıkın yetişmesi için onu celâliyle terbiye etmektir. Gönülde açılan yara
sevgilinin istiğnâsı sebebiyledir. Bu müstağnilik âşıkın hasretini, vuslat özlemini,
hülâsa derdini artırır. Sevgilinin istediği de budur. Zâten bu aşk onu alıp
satacak, sevgilinin saltanat tahtına /gönlüne/ şâh yapacaktır.

mustafatatc
join shbcf.ru