filmov
tv
Pinokyo'nun Karanlık Yüzü
Показать описание
Pinokyo deyince aklınıza ne geliyor? Tahta bir kukla? Uzun bir burun? Canlanma isteği?
Bu konuyu bugün gündeme getirme sebebim aynı hikayenin defalarca anlatılmış olmasına rağmen değiştirile değiştirile anlatılmaya devam edilmesi. Bugüne kadar 60’a yakın Pinokyo filmi çekilmiş olması yetmiyormuş gibi sadece 2022’de 3 yeni film daha gösterime girdi: Biri stop-motion animasyon, öteki 3D animasyon ve diğeri de bunlara ek olarak kanlı canlı oyuncularla çekilmiş bir versiyon. Geppetto’yu Tom Hanks’in oynadığı bu sonuncusunun yönetmeni de Robert Zemeckis gibi zamanında Forrest Gump, Geleceğe Dönüş serisi gibi filmleri çekmiş bir yönetmen olunca ister istemez en iyisi budur herhalde diye düşünüyordum. Ama çok fena yanıldım. (Ah Zemeckis, seni Contact filmiyle hatırlamak istiyorum, sen bu hallere düşecek adam mıydın...) Hiç boşuna vakit kaybetmeyin, çünkü bu üç Pinokyo versiyonu içinde en iyisi Guillermo del Toro'nun “Pinokyo”su... En iyisi ve aynı zamanda en karanlık olanı...
Ama durun! Ondan daha karanlık bir versiyon daha var. Pinokyo masalını tüm dünyaya tanıtan kişi tarafından -Walt Disney tarafından- yapılan 1940 yapımı orijinal Pinokyo animasyonu. Evet, yanlış duymadınız. Disney dünyasının o mutlu, huzurlu, o toz pembe masallarının içindeki bir istisna bu. En karanlık çizgi film Pinokyo. Sadece içerdiği korkutucu temalardan dolayı değil, 88 dakikalık animasyonun 76 dakikası ya gece ya da su altında geçiyor, yani kelimenin tam anlamıyla karanlık ortamlarda geçen bir çizgi film. Ve benim en sevdiğim. Çocukken sinemada izlediğimde hem çok korkmuş hem de günlerce etkisinden çıkamamıştım. Hani bir şeyden hem korkarsınız ama yine de ona rağmen seversiniz ya... O masalda anlatılanlar sinema perdesine yansıyan animasyonun büyüsüyle birleşince şimdi bile tarif etmekte zorlandığım bazı şeyleri uyandırmıştı içimde; adeta bir şeyleri canlandırmıştı zihnimde. Animasyon ve canlandırma. Aynı anlama geliyor zaten. Cansız bir şeyden, canlı bir şey ortaya çıkarmak. Pinokyo masalının özü de tam olarak bu değil mi? Cansız bir kuklanın canlanma isteği.
İşte bu da bizi hikayenin en karanlık versiyonuna götürüyor. Evet, daha da karanlığı var. Masalın kendisi. 1800’lü yıllarda Carlo Collodi tarafından yazılan “Pinokyo’nun Maceraları”nda şiddetin her türünü bulabilirsiniz: Tahta kuklamızın ayakları yanıyor; asılıyor, hapse gönderiliyor, hayvan tuzağına yakalanıyor, eşeğe dönüşüyor, boğulması için denize atılıyor ve orada bir deniz canlısı tarafından yutuluyor. Bu yaratığı neden deniz canlısı olarak genellediğimi az sonra açacağım. Kitabın daha üçüncü bölümünde Pinokyo, konuşan cırcır böceğinin uyarılarından sıkılıp onu çekiçle eziyor. En ufak bir pişmanlık duymuyor. (Cırcır böceği daha sonra başka kılıklar altında geri dönüyor gerçi ama yine de...) Hile, ölüm, suç, zulüm, yoksulluk, açlık, adaletsizlik... Ne isterseniz var masalın orijinalinde. Yani yazıldığı dönemin ruhunu yansıtıyor. Aslına bakarsanız o dönemin çocuk masallarının çoğu karanlık. Yazar Collodi -ki bu onun takma adı- hikayesini anlatırken genel bir ahlaki amacı elbette güdüyor, ama orijinal eser bilinçaltından fışkıran bir rüyanın korkunç gizemi ve beklenmedik zekasıyla bizi karşılaştırıyor.
İşte belki de bu rüyaya benzer niteliklerinden dolayı sürekli farklı şekillerde tabir ediliyor. Uyarlandığı formata, ortama ve çağa ayak uyduruyor. Tüm bu farklı versiyonlarına rağmen Pinokyo masalı bugün hala yaşamaya devam ediyor. Peki 1800’lerde kitap olarak doğan, 1900’lerde yapılan o ilk animasyonla tüm Dünya’ya tanıtılan ve 2000’lerde stop-motion olarak tekrar sahneye çıkan bu masalda ne var bizi kendine çeken?
---
---
Videonun tam metni ve kullandığım kaynaklar:
Bu konuyu bugün gündeme getirme sebebim aynı hikayenin defalarca anlatılmış olmasına rağmen değiştirile değiştirile anlatılmaya devam edilmesi. Bugüne kadar 60’a yakın Pinokyo filmi çekilmiş olması yetmiyormuş gibi sadece 2022’de 3 yeni film daha gösterime girdi: Biri stop-motion animasyon, öteki 3D animasyon ve diğeri de bunlara ek olarak kanlı canlı oyuncularla çekilmiş bir versiyon. Geppetto’yu Tom Hanks’in oynadığı bu sonuncusunun yönetmeni de Robert Zemeckis gibi zamanında Forrest Gump, Geleceğe Dönüş serisi gibi filmleri çekmiş bir yönetmen olunca ister istemez en iyisi budur herhalde diye düşünüyordum. Ama çok fena yanıldım. (Ah Zemeckis, seni Contact filmiyle hatırlamak istiyorum, sen bu hallere düşecek adam mıydın...) Hiç boşuna vakit kaybetmeyin, çünkü bu üç Pinokyo versiyonu içinde en iyisi Guillermo del Toro'nun “Pinokyo”su... En iyisi ve aynı zamanda en karanlık olanı...
Ama durun! Ondan daha karanlık bir versiyon daha var. Pinokyo masalını tüm dünyaya tanıtan kişi tarafından -Walt Disney tarafından- yapılan 1940 yapımı orijinal Pinokyo animasyonu. Evet, yanlış duymadınız. Disney dünyasının o mutlu, huzurlu, o toz pembe masallarının içindeki bir istisna bu. En karanlık çizgi film Pinokyo. Sadece içerdiği korkutucu temalardan dolayı değil, 88 dakikalık animasyonun 76 dakikası ya gece ya da su altında geçiyor, yani kelimenin tam anlamıyla karanlık ortamlarda geçen bir çizgi film. Ve benim en sevdiğim. Çocukken sinemada izlediğimde hem çok korkmuş hem de günlerce etkisinden çıkamamıştım. Hani bir şeyden hem korkarsınız ama yine de ona rağmen seversiniz ya... O masalda anlatılanlar sinema perdesine yansıyan animasyonun büyüsüyle birleşince şimdi bile tarif etmekte zorlandığım bazı şeyleri uyandırmıştı içimde; adeta bir şeyleri canlandırmıştı zihnimde. Animasyon ve canlandırma. Aynı anlama geliyor zaten. Cansız bir şeyden, canlı bir şey ortaya çıkarmak. Pinokyo masalının özü de tam olarak bu değil mi? Cansız bir kuklanın canlanma isteği.
İşte bu da bizi hikayenin en karanlık versiyonuna götürüyor. Evet, daha da karanlığı var. Masalın kendisi. 1800’lü yıllarda Carlo Collodi tarafından yazılan “Pinokyo’nun Maceraları”nda şiddetin her türünü bulabilirsiniz: Tahta kuklamızın ayakları yanıyor; asılıyor, hapse gönderiliyor, hayvan tuzağına yakalanıyor, eşeğe dönüşüyor, boğulması için denize atılıyor ve orada bir deniz canlısı tarafından yutuluyor. Bu yaratığı neden deniz canlısı olarak genellediğimi az sonra açacağım. Kitabın daha üçüncü bölümünde Pinokyo, konuşan cırcır böceğinin uyarılarından sıkılıp onu çekiçle eziyor. En ufak bir pişmanlık duymuyor. (Cırcır böceği daha sonra başka kılıklar altında geri dönüyor gerçi ama yine de...) Hile, ölüm, suç, zulüm, yoksulluk, açlık, adaletsizlik... Ne isterseniz var masalın orijinalinde. Yani yazıldığı dönemin ruhunu yansıtıyor. Aslına bakarsanız o dönemin çocuk masallarının çoğu karanlık. Yazar Collodi -ki bu onun takma adı- hikayesini anlatırken genel bir ahlaki amacı elbette güdüyor, ama orijinal eser bilinçaltından fışkıran bir rüyanın korkunç gizemi ve beklenmedik zekasıyla bizi karşılaştırıyor.
İşte belki de bu rüyaya benzer niteliklerinden dolayı sürekli farklı şekillerde tabir ediliyor. Uyarlandığı formata, ortama ve çağa ayak uyduruyor. Tüm bu farklı versiyonlarına rağmen Pinokyo masalı bugün hala yaşamaya devam ediyor. Peki 1800’lerde kitap olarak doğan, 1900’lerde yapılan o ilk animasyonla tüm Dünya’ya tanıtılan ve 2000’lerde stop-motion olarak tekrar sahneye çıkan bu masalda ne var bizi kendine çeken?
---
---
Videonun tam metni ve kullandığım kaynaklar:
Комментарии