filmov
tv
Can Dündar: Kan parası...

Показать описание
“Kan parası” pazarlığını bilirsiniz: Birini haksız şekilde öldürenlerin, ölenin ailesine ödediği paradır. Bir nevi tazminattır. Ölenin yakınları kabul ettiği takdirde pazarlıkla hesaplanır ve ödenir.
Anlaşılan o ki 3,5 yıl önce İstanbul’daki Suudi Arabistan konsolosluğunda vahşice öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı için Suudi’lerle bir kan parası pazarlığı yapıldı. Ama yapan, öldürülen Kaşıkçı’nın ailesi değil... Onlardan habersiz, hatta onların arzusu hilafına Ankara, Riyad’la anlaşmışa benziyor. Daha da korkuncu, kan parasını ödeyen, Riyad değil, Ankara oldu.
Biliyorsunuz, Kaşıkçı’yı öldürmekle suçlanan 26 sanık yakalanıp yargı önüne çıkarılmıştı. Suudiler, bu 26 sanıkla ilgili belgeleri isteyince de Erdoğan gürlemiş ve “Bunlar insanı enayi mi zannediyor? Belgeleri verince yok mu edeceksiniz” demişti.
Ama sonra işler değişti; Türk ekonomisi çöküşe geçti. Riyad’ın parasına acil ihtiyaç doğdu. Erdoğan önce Suudileri kızdıran Rabia işaretini yapmaktan vazgeçti. Bu, “Artık sizin terör örgütü saydığınız Müslüman Kardeşler’e sempati duymuyorum” mesajıydı. Sonra Libya ve Suriye politikasında Suudi çizgisinde revizyonlar yaptı. Riyad’ı Türk mallarına uyguladığı boykottan vazgeçirmeye çalıştı. Rüşvet olarak Kanal İstanbul arazilerini masaya sürdü.
Bu ilk adımlardan sonra, geçen Mayıs’ta Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu Riyad’a gidip Erdoğan’ın muhtemel ziyareti için zemin yokladı. Erdoğan heyecanlanıp Şubat’ta Riyad’a gideceğini açıkladı, ama erken davranmıştı. Suudiler henüz keseyi açmamıştı. Bir koşulları daha vardı: Kaşıkçı dosyasının sanıklarla birlikte kendilerine devri…
Böylece Erdoğan’ın, “Bizi enayi mi sanıyorlar” restine “Aynen öyle” demiş oldular ve Erdoğan’a o sözünü yutturdular. 3,5 yıl sonra Türkiye, 26 sanığı dosyalarıyla birlikte Suudilere teslim etmeye karar verdi. Riyad kapısı böylece açıldı. Türkiye, Erdoğan’ın Riyad’a gideceğini Reuters’in haberinden öğrendi. Türkiye toprağında katledilen bir gazetecinin kanı üzerinden nasıl bir kirli pazarlık yapıldığını ise henüz bilmiyoruz.
Anlaşılan o ki 3,5 yıl önce İstanbul’daki Suudi Arabistan konsolosluğunda vahşice öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı için Suudi’lerle bir kan parası pazarlığı yapıldı. Ama yapan, öldürülen Kaşıkçı’nın ailesi değil... Onlardan habersiz, hatta onların arzusu hilafına Ankara, Riyad’la anlaşmışa benziyor. Daha da korkuncu, kan parasını ödeyen, Riyad değil, Ankara oldu.
Biliyorsunuz, Kaşıkçı’yı öldürmekle suçlanan 26 sanık yakalanıp yargı önüne çıkarılmıştı. Suudiler, bu 26 sanıkla ilgili belgeleri isteyince de Erdoğan gürlemiş ve “Bunlar insanı enayi mi zannediyor? Belgeleri verince yok mu edeceksiniz” demişti.
Ama sonra işler değişti; Türk ekonomisi çöküşe geçti. Riyad’ın parasına acil ihtiyaç doğdu. Erdoğan önce Suudileri kızdıran Rabia işaretini yapmaktan vazgeçti. Bu, “Artık sizin terör örgütü saydığınız Müslüman Kardeşler’e sempati duymuyorum” mesajıydı. Sonra Libya ve Suriye politikasında Suudi çizgisinde revizyonlar yaptı. Riyad’ı Türk mallarına uyguladığı boykottan vazgeçirmeye çalıştı. Rüşvet olarak Kanal İstanbul arazilerini masaya sürdü.
Bu ilk adımlardan sonra, geçen Mayıs’ta Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu Riyad’a gidip Erdoğan’ın muhtemel ziyareti için zemin yokladı. Erdoğan heyecanlanıp Şubat’ta Riyad’a gideceğini açıkladı, ama erken davranmıştı. Suudiler henüz keseyi açmamıştı. Bir koşulları daha vardı: Kaşıkçı dosyasının sanıklarla birlikte kendilerine devri…
Böylece Erdoğan’ın, “Bizi enayi mi sanıyorlar” restine “Aynen öyle” demiş oldular ve Erdoğan’a o sözünü yutturdular. 3,5 yıl sonra Türkiye, 26 sanığı dosyalarıyla birlikte Suudilere teslim etmeye karar verdi. Riyad kapısı böylece açıldı. Türkiye, Erdoğan’ın Riyad’a gideceğini Reuters’in haberinden öğrendi. Türkiye toprağında katledilen bir gazetecinin kanı üzerinden nasıl bir kirli pazarlık yapıldığını ise henüz bilmiyoruz.
Комментарии