filmov
tv
Hadisler de Kur'an gibi Allah’tan mı gelmiştir? | Prof. Dr. Hayri Kırbaşoğlu
Показать описание
Bazı akademisyen arkadaşlar vahyi resmi vahiy ve gayri resmi vahiy olarak bir ayrıma
tabi tutarak açıklamaktalar. Resmi vahiy Müslümanlara din olsun diye Allahʼın gönderdiği
vahiylerdir. Onun dışında Allahʼın peygamberiyle adına vahiy, ilham veya başka bir şey
denilebilen bir iletişim imkanı da vardır. Bu rivayetlerin bir kısmı böyle olabilir ama kesin
olur demek doğru değildir. Bunlar vahyi metluğ, vahyi gayri metluğ demek zor, hadislerin
okunmayan vahiy olduğu iddiası da temelleri çok zayıf çok çelişkilidir. İslam Düşüncesinde
Sünnet kitabımda tamamen detaylı şekilde konuya ulaşabilirsiniz. Sünnetin vahiy olduğu
iddiasının Kurʼanʼdan delilleri, rivayetlerden delili, kendi aralarında tutarlılık, mantıki
tutarlılık açısından tek tek incelemem sonucunda vardığım Hz. Peygamberin Kurʼan dışında
bize aktarılan mirası büyük ölçüde Kurʼanʼdan aldığı ilhamla yaptığı Kurʼanʼın açılımıdır.
Kurʼanʼı Kerimʼi tomurcuk olarak düşünecek olursak sünnet bir goncadır. Bunun dışında
içtihatları da var. Yani tamamen kendisi Kurʼanʼın ışığında kendi içtihadını açıklamıştır. Bu
konuda kitaplar da mevcuttur. İçtihadi Resul, Akdieti Resul, Akiseti Resul, Peygamberin
Kıyasları gibi kitaplar da vardır. Sahabeyle istişare ederek verdiği kararlar vardır.
Peygamberimizin bütün söyledikleri peygamberlik sıfatıyla da değil bir kısmı devlet başkanı
sıfatıyla, bir kısmı ordu komutanı sıfatıyla, bir kısmı aile reisi sıfatıyladır. Bunlar usulü fıkıhta
uzun uzun tartışılmıştır. Muhammed Tahir bin Aşurʼun İslam Hukuk Felsefesi kitabını
özellikle öneririm. Kitapta peygamberimizin sözlerinin on üç, on dört sıfatla, hangi sıfatlar
olduğu örneklerle anlatılmaktadır. Onu bulamayanlara özet olarak ben yine İslam
Düşüncesinde Sünnet kitabımda açıkladım. Hatta ek olarak başka bilgiler de verdim. Bizim
ulemamız baştan beri Hz. Peygamber bir şey yaptığı zaman bunun sünnet olup olmadığını
anlamak için şunlara bakar;
1. Peygamber bir şey söylediğinde peygamber olarak mı yoksa insan olarak mı
söyledi? Hangi sıfatla? İnsan olarak söylediğinde bunlar sünnet kavramı dışında
kalmaktadır.
2. Peygamber olarak söylese veya yapsa bile acaba bizim kendisine uymamızı istiyor
mu yoksa istemiyor mu? Eğer bizim bu konuda kendisine uymamızı istiyorsa bu
sünnet olur, değilse sünnet olmaz. Mesela namazı benim kıldığım gibi kılın diyorsa
peygambere uymak gerekir ama hiç öyle bir talebi yoksa o da sünnet kapsamı
dışında kalır. Bu talep de bazen haccı benim yaptığım gibi yapın gibi kesin bazen
de sadaka vermek gibi isteğe bağlı olmaktadır. Dolayısıyla bu talebin kesin mi
isteğe bağlı mı olduğuna bakmak lazım.
Bir şeyin peygamberin sünneti olup olmadığını belirlemek bir takım süreçleri
gerektirir. Bu konuda İslam geleneğinde en gelişmiş disiplin usulü fıkıhtır. Bu yüzden ben
ısrarla son zamanlarda eğer usulü fıkıh kültürü İslam dünyasında egemen olsa hadis ve
sünnetle ilgili problemlerimizin neredeyse yarısının kendiliğinden ortadan kalkacağını
düşünüyorum. Hanefi Şafii fark etmez çok iyi bir sistematik ister. Dolayısıyla Hz.
Peygamberin hadislerinin vahiy olduğunu söylemek kesinlikle mümkün değildir.
Özellikle peygamberimizin hadislerinin vahiy olduğunu söylemenin çok büyük bir
tehlikesi vardır. O da şudur ki vahiy olduğu söylenilen hadislerden bir çoğu Kurʼanʼı Kerim
ile terstir. Daha önemlisi de eğer peygamber her attığı adımı vahiy ile atıyor ise iş Kurʼanʼı
Kerimʼin ve Cenabı Hakkın uluhiyetine nakısa getirmeye kadar gitmektedir. Kurʼanʼı
Kerimʼde peygamberimiz bir çok yerde eleştirilmiş, uyarılmıştır. O zaman peygamberin şöyle
demesi gerekmez mi; ya Rabbi hem bana böyle yapmamı emrediyorsun şimdi de beni
azarlıyorsun. Eğer her dediği vahiy olsa bu Allahʼın adil olmadığı haşa Kurʼanʼda çelişkilere
kadar gider. Bunu söylemektense peygamberimizin her söylediğinin, her davranışının vahiy
ile olmadığı büyük bir kısmının Kurʼanʼı Kerimʼi anlaması, içtihadı, yorumu olduğu klasik
ulemanın yazdığı eserlerden de görülmektedir. Zaten her sözü vahiy olsa ya Resulallah bu
senin kendi görüşün mü vahiy mi diye bir soru sorulur muydu? Bu rivayeti muhafazakar
kesimler de kabul etmektedir ki doğrudur da. Bu rivayet bile her sözünün vahiy olmadığını
gösteriyor. Demek ki bu rivayet ışığında sahabe Kurʼan vahyi dışında peygamberden gelen
bunu onun kendi içtihadı, yorumu veya tasarrufu olarak görüyor. Buna benzer daha pek çok
rivayet var. Peygamberimizi yücelteceğiz diye hadislere vahiy dediğimiz zaman Kurʼanʼı Kerimʼe ve Allahʼın uluhiyetine büyük bir darbe vurmuş olabiliriz. Bunu klasik ulema veya muhafazakar
görmeyebilir ama yeni nesillerin hepsi cin gibi, bu çelişkileri çok iyi görüyorlar. Bu
çelişkilere dikkat etmediğimiz için toplumda giderek deizm, ateizm çelişkileri ortaya çıkıyor.
tabi tutarak açıklamaktalar. Resmi vahiy Müslümanlara din olsun diye Allahʼın gönderdiği
vahiylerdir. Onun dışında Allahʼın peygamberiyle adına vahiy, ilham veya başka bir şey
denilebilen bir iletişim imkanı da vardır. Bu rivayetlerin bir kısmı böyle olabilir ama kesin
olur demek doğru değildir. Bunlar vahyi metluğ, vahyi gayri metluğ demek zor, hadislerin
okunmayan vahiy olduğu iddiası da temelleri çok zayıf çok çelişkilidir. İslam Düşüncesinde
Sünnet kitabımda tamamen detaylı şekilde konuya ulaşabilirsiniz. Sünnetin vahiy olduğu
iddiasının Kurʼanʼdan delilleri, rivayetlerden delili, kendi aralarında tutarlılık, mantıki
tutarlılık açısından tek tek incelemem sonucunda vardığım Hz. Peygamberin Kurʼan dışında
bize aktarılan mirası büyük ölçüde Kurʼanʼdan aldığı ilhamla yaptığı Kurʼanʼın açılımıdır.
Kurʼanʼı Kerimʼi tomurcuk olarak düşünecek olursak sünnet bir goncadır. Bunun dışında
içtihatları da var. Yani tamamen kendisi Kurʼanʼın ışığında kendi içtihadını açıklamıştır. Bu
konuda kitaplar da mevcuttur. İçtihadi Resul, Akdieti Resul, Akiseti Resul, Peygamberin
Kıyasları gibi kitaplar da vardır. Sahabeyle istişare ederek verdiği kararlar vardır.
Peygamberimizin bütün söyledikleri peygamberlik sıfatıyla da değil bir kısmı devlet başkanı
sıfatıyla, bir kısmı ordu komutanı sıfatıyla, bir kısmı aile reisi sıfatıyladır. Bunlar usulü fıkıhta
uzun uzun tartışılmıştır. Muhammed Tahir bin Aşurʼun İslam Hukuk Felsefesi kitabını
özellikle öneririm. Kitapta peygamberimizin sözlerinin on üç, on dört sıfatla, hangi sıfatlar
olduğu örneklerle anlatılmaktadır. Onu bulamayanlara özet olarak ben yine İslam
Düşüncesinde Sünnet kitabımda açıkladım. Hatta ek olarak başka bilgiler de verdim. Bizim
ulemamız baştan beri Hz. Peygamber bir şey yaptığı zaman bunun sünnet olup olmadığını
anlamak için şunlara bakar;
1. Peygamber bir şey söylediğinde peygamber olarak mı yoksa insan olarak mı
söyledi? Hangi sıfatla? İnsan olarak söylediğinde bunlar sünnet kavramı dışında
kalmaktadır.
2. Peygamber olarak söylese veya yapsa bile acaba bizim kendisine uymamızı istiyor
mu yoksa istemiyor mu? Eğer bizim bu konuda kendisine uymamızı istiyorsa bu
sünnet olur, değilse sünnet olmaz. Mesela namazı benim kıldığım gibi kılın diyorsa
peygambere uymak gerekir ama hiç öyle bir talebi yoksa o da sünnet kapsamı
dışında kalır. Bu talep de bazen haccı benim yaptığım gibi yapın gibi kesin bazen
de sadaka vermek gibi isteğe bağlı olmaktadır. Dolayısıyla bu talebin kesin mi
isteğe bağlı mı olduğuna bakmak lazım.
Bir şeyin peygamberin sünneti olup olmadığını belirlemek bir takım süreçleri
gerektirir. Bu konuda İslam geleneğinde en gelişmiş disiplin usulü fıkıhtır. Bu yüzden ben
ısrarla son zamanlarda eğer usulü fıkıh kültürü İslam dünyasında egemen olsa hadis ve
sünnetle ilgili problemlerimizin neredeyse yarısının kendiliğinden ortadan kalkacağını
düşünüyorum. Hanefi Şafii fark etmez çok iyi bir sistematik ister. Dolayısıyla Hz.
Peygamberin hadislerinin vahiy olduğunu söylemek kesinlikle mümkün değildir.
Özellikle peygamberimizin hadislerinin vahiy olduğunu söylemenin çok büyük bir
tehlikesi vardır. O da şudur ki vahiy olduğu söylenilen hadislerden bir çoğu Kurʼanʼı Kerim
ile terstir. Daha önemlisi de eğer peygamber her attığı adımı vahiy ile atıyor ise iş Kurʼanʼı
Kerimʼin ve Cenabı Hakkın uluhiyetine nakısa getirmeye kadar gitmektedir. Kurʼanʼı
Kerimʼde peygamberimiz bir çok yerde eleştirilmiş, uyarılmıştır. O zaman peygamberin şöyle
demesi gerekmez mi; ya Rabbi hem bana böyle yapmamı emrediyorsun şimdi de beni
azarlıyorsun. Eğer her dediği vahiy olsa bu Allahʼın adil olmadığı haşa Kurʼanʼda çelişkilere
kadar gider. Bunu söylemektense peygamberimizin her söylediğinin, her davranışının vahiy
ile olmadığı büyük bir kısmının Kurʼanʼı Kerimʼi anlaması, içtihadı, yorumu olduğu klasik
ulemanın yazdığı eserlerden de görülmektedir. Zaten her sözü vahiy olsa ya Resulallah bu
senin kendi görüşün mü vahiy mi diye bir soru sorulur muydu? Bu rivayeti muhafazakar
kesimler de kabul etmektedir ki doğrudur da. Bu rivayet bile her sözünün vahiy olmadığını
gösteriyor. Demek ki bu rivayet ışığında sahabe Kurʼan vahyi dışında peygamberden gelen
bunu onun kendi içtihadı, yorumu veya tasarrufu olarak görüyor. Buna benzer daha pek çok
rivayet var. Peygamberimizi yücelteceğiz diye hadislere vahiy dediğimiz zaman Kurʼanʼı Kerimʼe ve Allahʼın uluhiyetine büyük bir darbe vurmuş olabiliriz. Bunu klasik ulema veya muhafazakar
görmeyebilir ama yeni nesillerin hepsi cin gibi, bu çelişkileri çok iyi görüyorlar. Bu
çelişkilere dikkat etmediğimiz için toplumda giderek deizm, ateizm çelişkileri ortaya çıkıyor.
Комментарии