ŞERİAT NEDİR? | ŞER'Î HUKUKUN TARİHİ VE METODU | GÜNÜMÜZDE NE ANLAMA GELİR?

preview_player
Показать описание
19.06.2024 Tarihli Kick Yayını'ndan.

"Tarihi Uydurmalar Arşivi" Twitter Sayfası

"Tarihi Uydurmalar Arşivi" Threadreader:

Kick Sayfamız :

*07:44'te Muhammed Hamidullah'ın "Medine İslam Devleti Anayasası" dediği olacak cümle
Рекомендации по теме
Комментарии
Автор

Şer'i hukukun genel mahiyetini, tarihini ve metodunu 1 saat 14 dakika gibi kısa bir sürede, doyurucu bilgiler vererek anlatmanız gerçekten takdire şayan, çok teşekkür ederiz.   Hukuk tarihi alanıyla ilgilenen bir akademisyen olarak üslubunuzu ve anlatımınızı çok beğendiğimi ifade etmeliyim.  Bundan sonra yayınlarınızı daha yakından takip edeceğim. Ben naçizane sizin videonuzda işaret ettiğiniz hususlara da değinerek   bazı noktaları vurgulamak ve kendi yorumlarımı da bu vesileyle  paylaşmak istiyorum.
1- Videoda bahsettiğiniz gibi bugün insanlar tarafından şeriat olarak adlandırılan fıkıh(aslında şeriatın terim anlamı fıkıhtan daha geniştir) müçtehid alimlerin kıymetli katkılarıyla yüzlerce yılın birikimini bünyesinde taşıyan bir literatürdür. Müçtehidlerin emekleri sayesinde Kur'an ve Sünnet gibi İslamın temel kaynaklarından hukuk kuralları çıkarılmış ve sistemli hale getirilmiştir. Bu yönüyle İslam hukuku bir "hukukçular hukuku"dur. Hz. Peygamber ve dört halife dönemi hariç tutulursa, İslam hukukunun büyük ölçüde devlet otoritesinin müdahalesi olmaksızın (ya da en azından sınırlı müdahaleleriyle)  geliştiği görülmektedir. Burada Weber'in Anglo-Sakson hukukuna ilişkin yaptığı ve sizinde işaret ettiğiniz tespit de ilginçti.
2- Ayrıca ehl-i sünnet kapsamındaki fıkıh mezheplerinin temelde farklı metodolojilere sahip ekoller olduklarını vurgulamanızın da gayet yerinde olduğunu düşünüyorum. Zira içtihad bireyseldir ve bir içtihad  başka içtihadı nakzetmez (bozmaz). Bu sebeple mezheplerin öncü müçdehid fakihleri, kendi metodolojilerini inşa ederek Kur'an ve Sünnet'ten hukuki kurallar/hükümler çıkarmışlardır.  Hatta şunu da söylebiliriz: Bir mezhebi mezhep yapan kullandığı metoddur, şer'i delilleri ele alış biçimidir. Örneğin Hanefi mezhebi içinde İmam-ı Azam ile onun yetiştirdiği Ebu Yusuf ve İmam Muhammed'in görüşlerine bakıldığında aynı meseleler üzerinde farklı hükümlere vardıkları sıklıkla görülür. Ancak üç alim de Hanefi fıkhının büyük alimleridir, farklı mezhep olarak değerlendirilmez. Çünkü İmam Ebu Yusuf da  İmam Muhammed de hocaları İmamı-ı Azam'ın metodunu benimsemiştir. Dolayısıyla mezhep farklılığı, esasen metodoloji farklılığından ileri gelmektedir.
3- Şeriatın yegane amacı sizin de değindiğiniz gibi 5 büyük değer olaran can, akıl, mal, nesil (ırz) ve dindir. (zaruriyat-ı hamse)
Esasında hukuk ve devlet, bu beş zarureti korumak için vardır. Bu sebeple yeri geldiğinde gai (amaçsal) yorum yapmaktan çekinilmemelidir. Ancak tabi şunu da eklemek gerekir: Burada insanın kendisyle çelişmemesi, sistemli bir metodoloji inşa etmesi son derece önemlidir. Aksi takdirde hükümler "kafaya göre" yorumlanmış olur. Bu noktada kişinin halis niyetle, hakikati bulma arayışı içinde olması elzemdir.
4- Aslında Tanzimat devri ve sonrasında İslam hukukunun günün koşulları ışığında gelişimine yönelik bazı müspet adımlar olmuştur. Ahmet Cevdet paşa gibi yetenekli bir hukukçunun gayretleriyle fıkhın muamelat alanı, modern kanunlaştırma usulleriyle kanun külliyatı haline gelmiştir. Yine II.  Meşrutiyet devrinde Ziya Gökalp'ın içtima-i usul-i fıkıh görüşü,   Mansurizade, İzmirli İsmail Hakkı bey gibi isimlerin arasında şer'i hukukun modern dönemin koşullarına göre yeniden ele alınması hususunda yapılan tartışmalar da kayda değerdir. Ancak  şer'i hukukun Cumhuriyet döneminde tasfiye edilmesi, bu tartışmaların sona ermesine sebeb olmuş ve fıkhın doğal gelişim seyri de olumsuz yönde etkilenmiştir.
5- Şahsi kanaatinize de büyük ölçüde katılıyorum. Ben insanların algı yapısı değişmedikçe, ilmi yeterlilik ve ciddiyet kazanmadıkça şeriatın "ruhuyla" uygulanmasının mümkün olmadığı kanaatindeyim. Bu mesele ancak akademik/ilmi düzeyde ele alınabilir ve tartışılabilir. Aksi takdirde kahvehane üslubuyla slogan atarcasına veya takım tutarcasına yapılan tartışmalar son derece abestir. Buna karşılık yüzlerce yıllık bir birikime sahip olan ve Türk milletinin sosyal ve kültürel yapısına derinlemesine nüfuz eden koca bir literatüre, adeta öcü muamelesi yapılmasını da son derece üzücü buluyorum. İlerleme ancak geçmiş birikimlerin üzerine yenileri konularak mümkün olabilir; peşin hükümle reddederek, göz ardı ederek, unutturarak veya olduğundan küçük görerek değil. Bu sebeple bugün bu tür hassas meseleler layıkıyla ele alınamıyor, aksine hemen her şey benimsenen ideolojilere göre yüzeysel, son derece üstün körü, basma kalıp şekilde ele alınıyor. Çok zor gözükse de, umarım bu meseleleri hakkıyla ele alacak insanları yetişir de bu meseleler daha sağlıklı şekilde ele alınabilir.

elifozdemir
Автор

Ufkum o kadar genişlediki gideyim biraz sindireyim.
Canlı yayınlara katılamıyorum ama buraya kesitleri attığınız için teşekkür ederim.

mahmutsamikarateker
Автор

Adamın dibisin. Beynime heves geliyor.

vuralkeskin
Автор

Sevgili Mustafa kardeşim,

Videonun sonunda (1:09:40-1:12:30) 2021’de yazdığını belirttiğin görüşünü dikkatle dinledim.
Her kelimesine katıldığımı belirtmeden edemedim.

Özellikle 1:12:10’da “dinin amacının devlet kurmak olmadığı, Hz. Peygamber’in devlet kurmak için yola çıkmadığı”nı belirtmen, “beni benden aldı” diyeyim 😄.
İslama mensup bilgi birikimi yüksek zevat içerisinde, bu tespiti yapabilen aydın kimselerin sayısı, 1-2 kişiyi geçmez desem yeridir.

Ayrıca, Kur’an-ı Kerim’deki naslar ve sünnet rivayetlerinden çıkartılan hükümler de dahil olmak üzere, hüküm koymakta “makasid”in önemine dikkat çekmen ve Hz. Ömer’in içtihadlarından örnekler vermeni de ayrıca tebrik ederim.

Başta Ahmed Cevdet Paşa olmak üzere 150 yıl önce Mecelle’yi kaleme alanlar, pek çok noktada bu cesareti gösterebilmişken, Türkiye için söylüyorum, günümüz İslam bilginleri, maalesef çok daha tutucu ve örümcek kafalı kalıyorlar.
Nasları bıraktım, sünnetten çıkan herhangi bir hüküm için bile, “Şartlar değişti. Toplum değişti. Bugün artık bu olmaz; adaleti tesis etmez.” diyebilene rastlamadım.
Ne yazık!

Selamlar…

eaergul
Автор

37:23 burdan Türkiye anayasasini bir Müslümanın kabul etmemesi gerektigi çıkmaz mı

yasintorun
Автор

59:55 Müslümanlar güncel sorunları çözemiyor, Makasıdü'ş Şeria

konularyetissin
Автор

Firavun'lar Allah'ı inkâr etmiyor Allah'ın emri yerine kendi kurallarını uygulayandı
🙋🕵️👬👩‍👩‍👦‍👦

omercamloglu
Автор

Abi valla bu videoda kafamdaki fikirlerin disavurumu olmuş sadece sonlara dogru miras paylasimi konusundaki fikirlerin yanlış olmuş çünkü miras paylasiminin sebebi ayetle sabit olarak ailenin bakımının erkeğe ait olmasıdır. Yani eski zamanlardaki gibi zor hayat sartlariyla alakasi yok. Her seyin mükemmel oldugu bi zamanda bule aile bakimindan erkek sorumludur. Hem sadece zamanin sartlari degil bireylerin sartlari geregi de erkek calismak zorundadir mesela cocuklara bakim verecek bi aile büyüğü veya kres gibi bi imkanin olmadigi zamanlarda kim işten cikip cocuklara bakar? Demek ki geçimi sağlamak erkegin mesuliyeti

bhxsutv
Автор

26.00 abi hanefilerde meşhur hadis herkes tarafından bilinen hadis demek değil. Sahabe neslinde mütevatir seviyesine ulaşmamış ancak sonraki nesillerde mütevatir seviyesine ulaşmış hadislere meşhur hadis diyorlar

muhammedeser
Автор

Abi ekrandaki "malum sayacı" yazısı yüzünden günlük konuşmada 'malum' kelimesini çok fazla kullanıyosun ve bu yüzden o sayacı açıp sayaç tamamlanınca kendini cezalandıracaksın falan gibi bi content zannediyodum. Daha sonra chatte biri "video için son 1 abone" tarzı bi şey yazdığında abone sayacı olduğunu anlayıp hemen abone oldum. O sayacı dümdüz abone sayacı veya "malum sayaç" şeklinde yazarsak belki birkaç tane daha abone gelir sayacın sonuna yaklaşınca. Bu kadar overthinking yapan tek kişi ben değilimdir belki diye yazayım dedim.

YunusEmre-dhnd