Oy Kullanmak Şirk Mi? | Sınan Yılmaz

preview_player
Показать описание

Рекомендации по теме
Комментарии
Автор

yusuf a.s genelevlerine ruhsatmı verdi kumara ruhsatmi verdi alköle ruhsatmi verdi faize ruhsatmi verdi

aysebayndr
Автор

Dosdoğru olun hüküm ancak alemlerin rabbi olan Allah'a aittir.

bulentlalbek
Автор

Güzel anlatım. Ancak Hz. YUSUF A.S. görevini yaparken onların tağutlarının hükümlerine göre değil, ALLAH'IN C.C hükümlerine göre hükmetmiştir.

abbasyolcu
Автор

Çünkü Yusuf (as) Allah’ın hükmüyle hükmetti. Bir Peygambere iftira atmaya utanmıyor mu bu zat?

harunozben
Автор

Yusuf Peygamber Allah'ın hükümleri ile hareket ediyordu. Bugünün hangi yöneticisi Allah'ın hükmü ile hareket ediyor.

Hiyeroglif
Автор

Yusuf a.s peygamberdi ve vahiyle hareket ediyordu...

Mrt
Автор

► Kardeşinin yükünden önce onların yüklerini aramaya başladı. Sonra (su kabını) kardeşinin yükünden çıkardı. İşte biz, Yusuf’a böyle bir yanıltıcı oyun hazırladık. Allah’ın dilemesi hariç, Kralın dinine (yani yürürlükte olan yasalara) göre kardeşini tutuklaması söz konusu dahi değildi. Biz dilediğimizin derecelerini yükseltiriz. Her bilenin üzerinde daha iyi bilen biri vardır mutlaka. (12/Yûsuf 76)

Allah (cc), Kral’ın anayasa ve yasalarına “din” demiştir. Çünkü “din” kelimesinin anlamlarından biri de birey ve toplum hayatını düzenleyen kural ve yasalar bütünüdür. Mümin, hangi yasaya göre hayatını düzenlediğine ve hangi yasa için oy kullanıp onay verdiğine dikkat etmelidir. Çünkü onay verdiği ve hayatını kendisi ile düzene soktuğu her yasa, onun dinidir. Allah (cc) katında, tüm ilkeleri âlemlerin Rabbi tarafından belirlenmiş İslam dini ve yasaları dışında hiçbir din ve yasa geçerli değildir.
Beşerî ideolojilerin tamamı, hâkimiyet ve yasama hakkı konusunda Allah’la çekişen birer dindirler. Bu beşerî dinler arasında en tehlikeli olanı, hiç şüphesiz demokrasidir. Zira demokrasi, süslü sloganlar ve içi boş söylemlerle insanları zayıf noktalarından yakalamakta, kendilerini yönettikleri vehmiyle kalabalıkları büyülemektedir. Bundan daha tehlikeli olanı ise, İslam’a müntesip siyasilerin, İslam’la temelden ayrılan ve uzlaşması mümkün olmayan demokrasiyi Yusuf (as) ile meşrulaştırma çabalarıdır.
Siyasiler, Yusuf’un (as) Kralın yanında bakanlık yaptığını öne sürerek, bugünün muvahhidlerinin de demokratik düzenler içinde yer alabileceğini iddia etmektedirler. Oysa ayetten anlaşıldığı üzere Yusuf (as), Kralın kurallarına göre değil, Yakub’un (as) şeriatına göre işlerini düzenlemekteydi. Allah (cc) surenin 56. ayetinde bu gerçeğe işaret etmiş ve Yusuf’un (as) Mısır’da dilediği gibi hareket ettiği bir iktidara sahip olduğunu belirtmiştir. Bugünün demokratları şahsi odalarında dahi anayasa ve yasaların görev/yetki/talimatları dışına çıkamamaktalardır.
Yusuf (as) tarihte iki iftiraya uğramıştır. Biri, iffetine yönelik kadınların iftirası, diğeri dinine yönelik demokratların iftiralarıdır. Hiç şüphesiz ikincisi, vahameti ve ahiretteki sonuçları açısından çok daha çirkin ve kabul edilemezdir.

mustafaaligulbas
Автор

Osmanlı'nın son Şeyh ul İslam'ı Mustafa Sabri Efendi, Mevkif'ul-Akl adlı eserinde şöyle anlatıyor 👇

[Şayet devlet İslam çizgisinden çıkarak,

"Dinin emirlerine itaat etmek hükümetin işi değildir. Bu ancak toplumun işidir." derse, bu durum dini devletten ayırmaktır.

Böyle bir durumda devlet irtidat etmiştir (dinden çıkmıştır). Şayet toplum böyle bir hükümetten razı olursa veya hükümet parlamentoda toplumun vekaletini alarak (yani oy kullanmak suretiyle) kanun yapacaksa, hükümet mürted olduğu (dinden çıktığı) gibi toplum da mürted (kafir) olur. Bu durumda hem o hükümetin, hem de o ümmetin üzerine şu ayet tatbik edilir:

"Allah'ın indirdikleriyle hükmetmeyenler, işte onlar kâfirlerin ta kendileridir." (Mâide Suresi 44. Ayet)

Laiklik ilkesini kabul eden bir siyasi rejim, İslam hükümlerine baş kaldırmış demektir. Dolayısıyla öncelikle bu hükümet irtidat etmiş (dinden çıkmış) sonra da bu idareye itaat edenler tek tek mürtedleşmişlerdir (dinden çıkmışlardır). Siyasi idarede görev alanlar tek tek mürted (kafir) olduğu gibi, bu hükümete itaat eden kitleler de irtidata (küfre) düşmüş olur.] (Mevkif'ul-Akl, 4/280)

ahmet-sivasi
Автор

Yusuf (as) hazinenin başına geldi ancak Allah ne emretmişse onu uyguladı, o zamanki kralın emirlerini uygulamadı.şimdiki idarecilerin Yusuf (as) yaptığı gibi sadece Allahın emirlerini uyguladığını kim söyleyebilir...Peygamberleri rahat bırakın en azından, yaptığınız yanlışlara şahit bulmak zorunda değilsiniz.

recepkara
Автор

Kral dedi ki: ‘Onu bana getirin, onu kendime özel danışman edineyim. Onunla konuşunca: Bugün sen yanımızda yüksek makam sahibi ve güvenilir birisin. …’ (Yusuf:) ‘Beni ülkenin hazinelerine tayin et! Çünkü ben (onları) çok iyi korurum ve bu işi bilirim’ dedi.” (12/Yusuf, 55)

 Particiler buna dayanarak şöyle derler: Yusuf aleyhisselam küfür sisteminde kâfir melikin yanında görev alarak yetki sahibi oldu. Böylece hem şeriata hem de umumun maslahatına göre hükmetti. Biz de onun gibi küfür sisteminde görev alıyoruz ve onun yaptıklarını yapmaya çalışıyoruz. Yusuf için küfür olmayan bir şey bizim için de küfür olmaz; onun için meşru olan bizim için de meşrudur.

 Particileri destekleyenler ise şöyle derler: Yusuf aleyhisselam zamanında yaşasaydık ve onu destekleseydik küfür işlemiş olmazdık, bugünkü İslamcı partileri desteklememiz de küfür değildir, hatta onların desteklenmesi bir zarurettir.

 Bu şüpheye şöyle cevap verebiliriz;

İlk olarak şunu bilmemiz gerekir; Bu şüpheyi ortaya atanlar, bazı ön kabullerden yola çıkıyorlar. Onlar Yusuf’un aleyhisselam bakanlık yaptığı sistemin küfür sistemi, melikin de kâfir olduğunu baştan kabul ediyorlar. Burada ilginç olan şudur; Müslümanlar, şirkleri güneş gibi açık olan tağutları ve kullarını tekfir ettiklerinde, bu zümre hemen Müslümanların karşısında durup: ‘Bunları tekfir etmek doğru değildir, onlar La ilahe illallah diyorlar’ diyerek itiraz ediyorlar. Fakat kendileri; hiç tanımadıkları, hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadıkları, yüzyıllar önce yaşamış birini tekfir etmekten hayâ etmiyorlar. Asıl tekfirciler bunlardır, ama Müslümanlara tekfirci diyorlar.

 Peygamberler kavimlerini tağutları inkâr etmeye davet etmişlerdir…

“Andolsun ki biz her ümmete: ‘Allah’a kulluk edin ve tağuttan sakının’ diye (emretmeleri için) bir Peygamber gönderdik.” (16/Nahl, 36)

 Yusuf da aleyhisselam bir Peygamber olarak bu hitaba muhataptır. Kendisi Allah’a kulluk yapıp tağutları inkâr ettiği gibi kavmini de buna davet etmiştir. Bunu yapmamış olması düşünülemez; çünkü bunu yapmaması risalet görevini yerine getirmemesi, ona ihanet etmesi anlamına gelir ki bu da mümkün değildir. Burada şunu sormamız gerekir: Tüm Peygamberlerin kavimlerini sakındırmaya davet ettiği tağut nedir?

 Kur’an-ı Kerim’de tağut kelimesi birçok yerde geçmektedir. Bu ayetlerde Allah subhanehu ve teâlâ tağutun özelliklerini bize tafsilatlı olarak anlatmıştır. Bu ayetlerden biri şudur:

“Sana indirilene ve senden önce indirilenlere inandıklarını zannedenleri görmedin mi? Tağutu inkâr etmeleri kendilerine emrolunduğu hâlde, tağutun önünde muhakemeleşmek istiyorlar. Hâlbuki şeytan onları büsbütün saptırmak istiyor.” (4/Nisa, 60)

 Allah subhanehu ve teâlâ bu ayette kendisinin dışında kanun koyan yöneticiye tağut demiştir. O zaman Yusuf’un aleyhisselam kendi döneminde kanun koyan, helal haram belirleyen yöneticileri inkâr etmesi ve kavmini de buna davet etmiş olması gerekir ki görevini yerine getirmiş olsun. Aksi takdirde görevini yerine getirmiş olamaz. Yusuf aleyhisselam daha zindandayken bile bu görevi yapmış, kavmini hâkimiyeti Allah’a vermeye davet etmiştir. Kendilerine rüyalarının tabirlerini soran kimselere şunları söylemiştir:

“Yusuf dedi ki: ‘Sizin yiyeceğiniz yemek size gelmeden önce onun ne olduğunu bildiririm. Bu, bana Rabbimin öğrettiklerindendir. Ben, Allah’a inanmayan ve ahireti inkâr eden bir milletin dinini terk ettim. Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub’un dinine uydum. Bizim Allah’a herhangi bir şeyi ortak koşmamız (söz konusu) olamaz. Bu, bize ve insanlara Allah’ın bir lütfudur, fakat insanların çoğu şükretmezler. Ey zindan arkadaşlarım! Ayrı ayrı rabler mi daha iyidir, yoksa mutlak hâkimiyet sahibi olan tek Allah mı? Siz Allah’ı bırakıp; sadece sizin ve atalarınızın taktığı bir takım isimlere (düzmece ilahlara) tapıyorsunuz. Allah onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir. Hüküm, ancak Allah’a aittir. O, kendisinden başka hiçbir şeye tapmamanızı emretmiştir. İşte en doğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.” (12/Yusuf, 37-40)

 Zindanda kendisine rüya soran kimseye: ‘Hâkimiyet Allah’ındır’ diyen bir Peygamberin; zindandan çıkıp rahata kavuştuktan sonra hâkimiyeti Allahtan başkasına vermesi hem şer’an hem de aklen mümkün değildir.

nesatyalcner
Автор

Yusuf (a.s) Allah'ın emrettiği şekilde yönetti küfürü hiçbir şekilde desteklemedi.

ZamaninIskenderi
Автор

Ah ne Yusuf aleyhisselam a atılan kaçıncı iftira acaba

muhammedfatih
Автор

Sinan ezberden konuşma seleften mücahit o melik Müslümandı diyor
Bide Yusuf as onların hükmüyle hükmetmediği ayetle sabit.. Son olarak Allah o yöneticiye firavun değil melik diyor.. Bide bu iftiranızı o zamankiler bile yapmamıştı.. Yusuf hapiste bile hüküm yanlız Allahın dır diye tebliğ yapmıştı.. Ayetin devamı yanlız bana ibadet edin diyor Allah c.c sonrasındada dosdoğru din budur diyor geçmiş olsun sinancım hafızan ilmin cehaletin bu konuda seni müşrik yapıyor seni iyi tanıyorum alimlerini rab edinme allahtan cc kork

Keykumastrex
Автор

"Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse onlar kafirlerin ta kendileridir." (Maide 44)

Şu ayet mealini okuyup arkasından Hz. Yusuf (a.s) için yakıştırdığı şeye bakar mısınız?

Küfür ahkamıyla hüküm vermesi, öyle ahkamla idare edilen bir memlekette idareci olması Yusuf'u (a.s) kafir yapmadı.

Şu cümleyi tekrar okuyup Hz. Yusuf (a.s) için ne dediğini tekrar gözden geçirin.

"Küfür ahkamıyla hüküm vermesi (!)"

"Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse onlar kafirlerin ta kendileridir." (Maide 44)

Ayet mealini de kendi söyledi zaten. O zaman ya ayet hatalı (haşa), ya da bu adamın Hz. Yusuf'a yakıştırdığı eylem. Ayet hatalı olamayacağına göre bu adam Hz. Yusuf (a.s) için yapmadığı bir şeyi yaptı demekte.

Oy verme meselesi bir yana böyle bir iftira içeren videoyu paylaşarak neye ortak olduğunuzun farkında mısınız? Değilseniz de bu sizin uyarınız. Silin bu videoyu, bundan sonra da, ne paylaştığınıza, kimi konuk ettiğinize dikkat edin.

Buradan yaptığınız paylaşımlar yüzlerce, binlerce sakınmaya çalışan kişinin kararını değiştirmesinde etken olabilir. Bir kişi bile olsa başkalarının günahlarına ortak olmayın. Herkesin günahı kendine yeter. Allah (c.c) bizleri affetsin.

m.u.a.
Автор

Yani oy vermek küfür değildir, şirk de değildir. Videonun tamamında "hükmü veren kalbdir" diyor, kanaldan videonun tamamını da izlemenizi tavsiye ederim.

emirdag
Автор

hz yusuf bir peygamberdi nasıl oluyorda allah'ın istemediği hükümle hükmedebileceğini düşünürsünüz. tevhid üzere olmayan bir yerde varlık sürdürebileceğine inanırsınız

aynurmeydanoglu
Автор

Yusuf (a.s)iftira atma Allah' tan kork Yusuf suresi 56. ayet ne anlatıyor?

ismailcan
Автор

Hoca Allahtan kork hoca belamlik yapmayin

ibrahimeren
Автор

Andolsun ki biz her ümmet arasında: “Allah’a ibadet/kulluk edin ve tağuttan kaçının.” (diye tebliğ etmesi için) resûl göndermişizdir. Allah içlerinden kimisine hidayet bahşetti, kimisine ise sapıklık hak oldu. Yeryüzünde gezip dolaşın ve yalanlayanların akıbetinin nasıl olduğuna bir bakın. (16/Nahl, 36)

İbn Kayyım El Cevziyye (rahimehullah) şöyle dedi:

"Tağut kendisine ibadet edilme, bağlanılma ve itaat edilme konusunda haddini aşan kul demektir.

İnsanların tağutu Allah (c.c) ve rasulünün kanunlarıyla hükmetmeyen, Allah (c.c)'tan başka kendisine muhakeme olunan, ibadet edilen ve Allah (c.c)'ın emrine dayanmaksızın ve Allah (c.c)'a itaat etmeksizin zatı için tabi olunanlardır. İşte alemlerin tağutu bunlardır.

Bunları düşünür ve insanların durumuna bakarsan, insanların çoğunun Allah (c.c)'a değil, tağutlara ibadet ettiğini, Allah (c.c) ve rasulünün hükümlerine değil tağutların hükümlerine muhakeme olduğunu, Allah (c.c) ve rasulüne değil, tağuta itaat edip tabi olduklarını görürsün." (A'lamu'l Muvakkiin c: 1 s: 50)

Seyyid Kutub (rahimehullah) şöyle demiştir: “Gerçeği çiğneyen Allah’ın kulları için çizdiği sınırı aşan düşünce, sistem ve ideoloji anlamına gelir. Bu düşüncenin, sistemin ve ideolojinin, Allah’a inanmaktan, O’nun koyduğu kanunlara uymak gibi herhangi bağlayıcılığı bir kuralı yoktur. İlkelerini Allah Teala’nın kanunlarından almayan her sistem, her kurum, her düşünce, her davranış kuralı, her gelenek tağut kapsamına girer. Buna göre ancak kim tağutun karşısına çıkar ve sistemindeki kâfirliklerin tümünü kökünden reddederek Allah’a inanır ve yalnızca ona boyun eğerse kurtuluşa erer.” (Fî Zilâl’il Kur-ân: 2/47)

ahmet-sivasi
Автор

Hz yusuf o sistemin üstüne ant içerek göreve başlamadı, Hz yusuf Allahın şeriatı tatbik konusunda serbestiyet alarak o makama gelmeyi kabul etmiştir. Olayları çarpıtmamak lazım.

gutrashalot