filmov
tv
MOLLA ZEYREK CAMİİ-PANTOKRATOR MANASTIRI
Показать описание
Zeyrek Camii veya Pantokrator Manastırı Kilisesi (Yunanca: Μονή του Παντοκράτορος Χριστού Moni tu Padokratoros Hristu) İstanbul'un Zeyrek semtinde, Bizans dönemi kilisesinden dönüştürülmüş cami.
Yapı, iki kilise ve ortalarındaki bir şapelden oluşmaktadır. Orta Dönem Bizans mimarisinin İstanbul’daki en karakteristik örneklerinden biri olarak gösterilmektedir. Ayrıca gene İstanbul’da, Bizans İmparatorluğu'nca inşa edilip günümüze ulaşabilmiş, Ayasofya'dan sonraki en büyük dini yapıdır.
Fatih ilçesinde, Fazilet, İbadethane ve İbadethane Arkası sokaklarının çevrelediği alanda bulunur. Haliç’e hâkim bir tepedeki geniş bir arazi üzerinde inşa edilmiştir. Zeyrek semti, adını bu camiden alır.
Bizans Dönemi
İmparator II. İoannis’in eşi İmparatoriçe Macaristanlı İrini, 1124 yılı dolaylarında Hristos Pantokrator’a (“Evrenin Hakimi İsa Mesih”) ithaf ettiği, kilise, kütüphane ve hastaneden oluşan bir manastır kompleksi inşa etmeye başladı. Mimarı Nikeforos olarak bilinmektedir.
Eşinin 1134 yılındaki ölümünden sonra II. İoannis, ilk kilisenin kuzeyine Theotokos Elaiusa’ya (“Şefkatli Meryem Ana”) ithaf ettiği ayrı bir kilise daha inşa etti. Son olarak (en geç 1136 yılında) iki kilisenin ortasına Arhangelos Mikhail’e (“Başmelek Mikail”) ithaf edilen bir mezar şapeli inşa ettirerek kiliseleri birleştirip yekpare bir yapı haline getirdi.Bu aşamada yapının güneyine bir avlu, güneydeki kiliseye de bir dış narteks eklendi.
Şapel, zamanla Komnenos ve Paleologos hanedanlarının imparatorluk mozolesi haline geldi. Öyle ki, Havariyyun Kilisesi’nden sonra en fazla Bizans imparatorunun defnedildiği yapı olmuştur. Komnenos hanedanlığından, manastırın banileri II. İoannis ve eşi İrini, oğulları İmparator I. Manuil ve eşi Sulzbachlı Bertha; Paleologos hanedanlığından İmparator II. Manuil ve VIII. İoannis buraya defnedilmişlerdir.
Dördüncü Haçlı Seferinden sonra İstanbul’un Latin hakimiyetine girdiği dönemde kompleks, Venedikli Latin Katolik din adamlarının makamı haline geldi. Bu sırada manastırda bulunan pek çok kutsal obje, Avrupa’nın çeşitli şehirlerine götürüldü. Venedik’te bulunan San Marco Bazilikası'ndaki Pala d’Oro altar panosunun üst kısmındaki 7 adet mine ikonanın buradan götürüldüğü düşünülmektedir.
1261 yılında VIII. Mihail’in İstanbul’u yeniden ele geçirmesinin ardından manastır, tekrar Ortodoks rahiplerin himayesine geçmiştir.
Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi
İstanbul'un fethinden sonra manastırın keşiş hücreleri medreseye çevrilerek İstanbul’daki Osmanlı'ya ait ilk eğitim kurumu olarak faaliyet gösterdi. Kiliseler de cami ve derslik olarak kullanılmıştır. Medresenin ilk müderrislerinden Molla Zeyrek Efendi, camiye günümüzdeki ismini vermiştir. 1470 yılında Fatih Külliyesi’nin tamamlanmasıyla birlikte medrese yeni yerine taşındı ve burada bulunan hücreler de terk edilip zamanla bütünüyle yok oldular. Caminin minaresinin de II. Mehmed döneminde inşa edildiği düşünülmektedir.
18. yy’da bölgede etkili olan büyük bir yangın (1756) ve depremin (1766) ardından bina, ciddi ölçüde tahribata uğramış ve ardından III. Mustafa döneminde geçirdiği geniş çaplı onarımdan sonra günümüzdeki halini almıştır.
20. yy’ın ortalarına doğru iyice bakımsız halde kalan cami, ilerleyen yıllarda (1953, 1966, 1995, 2006) bir dizi iyileştirme ve restorasyondan geçmiştir. Son olarak, 2009’da başlayıp 9 yıl süren büyük ölçekli bir restorasyondan sonra 29 Mayıs 2019’da yeniden ziyarete açıldı.
Mimari
İmparatorluk Şapel in apsisi (arkada) girintili tuğla tekniği ile yapıldı
Taş işçiliği(Orta dönemdeki Bizans mimari simgesi) girintili tuğla tekniğine kısmen adapte edildi. Bu teknikte birbiri ardına gelen tuğlalar duvar çizgisinin arkasına monte edildi ve karışım yatağına daldırıldı. Bundan dolayı karışım katmanının kalınlığı, normal tuğla katmanının üç katı fazlasıdır.
Caminin yakınında (Pantokrator Manastırı'na ait küçük bir Bizans yapısına dayanan), küçük Şeyh Süleyman Mescidi yer almaktadır.
Bir bütün olarak bu kompleks, dönemin İstanbul'undaki Bizans stilinin (orta döneminin) en tipik mimari örneğini temsil ettiği söylenir.
İmparatorluk şapeli tonozlarla örtülüdür ve üstüne iki kubbe oturmaktadır.
Kuzey kilisesinin tek kubbesi vardır ve saçak hattı boyunca uzanan üçgen motifi ve köpek dişi ile oyulmuş friziyle dikkat çekici haldedir.
#pantokrator
#mollazeyrek
#mollazeyrekcamii
Yapı, iki kilise ve ortalarındaki bir şapelden oluşmaktadır. Orta Dönem Bizans mimarisinin İstanbul’daki en karakteristik örneklerinden biri olarak gösterilmektedir. Ayrıca gene İstanbul’da, Bizans İmparatorluğu'nca inşa edilip günümüze ulaşabilmiş, Ayasofya'dan sonraki en büyük dini yapıdır.
Fatih ilçesinde, Fazilet, İbadethane ve İbadethane Arkası sokaklarının çevrelediği alanda bulunur. Haliç’e hâkim bir tepedeki geniş bir arazi üzerinde inşa edilmiştir. Zeyrek semti, adını bu camiden alır.
Bizans Dönemi
İmparator II. İoannis’in eşi İmparatoriçe Macaristanlı İrini, 1124 yılı dolaylarında Hristos Pantokrator’a (“Evrenin Hakimi İsa Mesih”) ithaf ettiği, kilise, kütüphane ve hastaneden oluşan bir manastır kompleksi inşa etmeye başladı. Mimarı Nikeforos olarak bilinmektedir.
Eşinin 1134 yılındaki ölümünden sonra II. İoannis, ilk kilisenin kuzeyine Theotokos Elaiusa’ya (“Şefkatli Meryem Ana”) ithaf ettiği ayrı bir kilise daha inşa etti. Son olarak (en geç 1136 yılında) iki kilisenin ortasına Arhangelos Mikhail’e (“Başmelek Mikail”) ithaf edilen bir mezar şapeli inşa ettirerek kiliseleri birleştirip yekpare bir yapı haline getirdi.Bu aşamada yapının güneyine bir avlu, güneydeki kiliseye de bir dış narteks eklendi.
Şapel, zamanla Komnenos ve Paleologos hanedanlarının imparatorluk mozolesi haline geldi. Öyle ki, Havariyyun Kilisesi’nden sonra en fazla Bizans imparatorunun defnedildiği yapı olmuştur. Komnenos hanedanlığından, manastırın banileri II. İoannis ve eşi İrini, oğulları İmparator I. Manuil ve eşi Sulzbachlı Bertha; Paleologos hanedanlığından İmparator II. Manuil ve VIII. İoannis buraya defnedilmişlerdir.
Dördüncü Haçlı Seferinden sonra İstanbul’un Latin hakimiyetine girdiği dönemde kompleks, Venedikli Latin Katolik din adamlarının makamı haline geldi. Bu sırada manastırda bulunan pek çok kutsal obje, Avrupa’nın çeşitli şehirlerine götürüldü. Venedik’te bulunan San Marco Bazilikası'ndaki Pala d’Oro altar panosunun üst kısmındaki 7 adet mine ikonanın buradan götürüldüğü düşünülmektedir.
1261 yılında VIII. Mihail’in İstanbul’u yeniden ele geçirmesinin ardından manastır, tekrar Ortodoks rahiplerin himayesine geçmiştir.
Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi
İstanbul'un fethinden sonra manastırın keşiş hücreleri medreseye çevrilerek İstanbul’daki Osmanlı'ya ait ilk eğitim kurumu olarak faaliyet gösterdi. Kiliseler de cami ve derslik olarak kullanılmıştır. Medresenin ilk müderrislerinden Molla Zeyrek Efendi, camiye günümüzdeki ismini vermiştir. 1470 yılında Fatih Külliyesi’nin tamamlanmasıyla birlikte medrese yeni yerine taşındı ve burada bulunan hücreler de terk edilip zamanla bütünüyle yok oldular. Caminin minaresinin de II. Mehmed döneminde inşa edildiği düşünülmektedir.
18. yy’da bölgede etkili olan büyük bir yangın (1756) ve depremin (1766) ardından bina, ciddi ölçüde tahribata uğramış ve ardından III. Mustafa döneminde geçirdiği geniş çaplı onarımdan sonra günümüzdeki halini almıştır.
20. yy’ın ortalarına doğru iyice bakımsız halde kalan cami, ilerleyen yıllarda (1953, 1966, 1995, 2006) bir dizi iyileştirme ve restorasyondan geçmiştir. Son olarak, 2009’da başlayıp 9 yıl süren büyük ölçekli bir restorasyondan sonra 29 Mayıs 2019’da yeniden ziyarete açıldı.
Mimari
İmparatorluk Şapel in apsisi (arkada) girintili tuğla tekniği ile yapıldı
Taş işçiliği(Orta dönemdeki Bizans mimari simgesi) girintili tuğla tekniğine kısmen adapte edildi. Bu teknikte birbiri ardına gelen tuğlalar duvar çizgisinin arkasına monte edildi ve karışım yatağına daldırıldı. Bundan dolayı karışım katmanının kalınlığı, normal tuğla katmanının üç katı fazlasıdır.
Caminin yakınında (Pantokrator Manastırı'na ait küçük bir Bizans yapısına dayanan), küçük Şeyh Süleyman Mescidi yer almaktadır.
Bir bütün olarak bu kompleks, dönemin İstanbul'undaki Bizans stilinin (orta döneminin) en tipik mimari örneğini temsil ettiği söylenir.
İmparatorluk şapeli tonozlarla örtülüdür ve üstüne iki kubbe oturmaktadır.
Kuzey kilisesinin tek kubbesi vardır ve saçak hattı boyunca uzanan üçgen motifi ve köpek dişi ile oyulmuş friziyle dikkat çekici haldedir.
#pantokrator
#mollazeyrek
#mollazeyrekcamii