ELEDİM ELEDİM KIZ NEY İCRA

preview_player
Показать описание
ESERİ NOTAYA ALAN SERKAN ÖZKAN BEYE ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM

ELEDİM ELEDİM

Eledim eledim höllük eledim
Aynalı beşikte yavrum bebek beledim
Büyüttüm besledim asker eyledim
Gitti de gelmedi yavrum buna ne çare

Bir güzel simadır aklımı alan
Aşkın ateşini yavrum serime salan
Bizi kınamasın ehli din oğlan
Gitti de gelmedi yavrum buna ne çare

Bu türkü Erzurum yöresine aittir. Türkünün
hikayesi hakkında pek fazla bilgi yoktur. Fakat türkünün sözlerine bakılırsa iki
hikayesi anlatılmaktadır.

BİRİNCİ HİKAYE

Anne; bin bir güçlükle büyütüp, beslediği bir
tanesini askere gönderir. Fakat oğlu askerde şehit olur. Bu acıya, bu sonsuz
ayrılığa annenin yüreği dayanamaz ve başlar ağıt yakmaya… İşte bu türkü;
annenin içten gelen duygularının mısralara dökülmesi ile dilden dile söylenir
olmuş…

İKİNCİ HİKAYE

Genç evli bir çiftin çocukları olmaz. Onlar da çocuk
özlemini tatmak için yetim, kimsesiz bir çocuğu evlat edinirler. Çocuğa kendi öz
evlatları gibi sahip çıkarlar. Yetimliğini, kimsesizliğini hissettirmezler.
Türküde geçtiği gibi aynalı beşik alırlar. O zamlar aynalı beşik çok
kıymetliymiş. Herkeste kolay kolay bulunmazmış. Çocuğu aynalı beşikte
belemişler. Çeşitli ninnilerle uyutmuşlar… Sağlıklı olsun diye sürekli höllüğe
yatırmışlar, höllük ile sarmış, sarmalamış kundaklamışlar.

Aradan günler aylar geçmiş. Derken; kadının kocası
genç yaşta ölmüş ve kadın dul kalmış. Kadın evlatlığı ile yapayalnız kalmış. Bu
arada çocukta artık büyümekte ve büyüdükçe de bir güzel olmuş ki görülmeye
değer…

Rivayete göre kadınla çocuk arasında fazla bir yaş
farkı yokmuş. Kadın bir taraftan evladı gibi sevse de bir taraftan da
delikanlıya içten içe aşık olmaya başlamış. Bu aşkını ne evlatlığına belli
etmiş, nede komşulara anlatabilmiş… İçini yakan aşk ateşiyle yanıp
yanıp kavrulmuş. Tıpkı Züleyha’ nın Hz. Yusuf’ a tutulduğu gibi… Komşular
kadının bu halinden şüphelenmeye ve onu kınamaya başlamışlar. Fakat aşk ferman
dinlemez ki. Kadının durumunu ancak kara sevdaya yakalananlar bilir… aşkın,
sevdanın ıstırabını çekenler bilir… Kadın; onu kınayanlara türkünün içinde
geçen dizelerle cevap vermiş.

Bir güzel simâdır aklımı alan,
Aşkın sevdasını
canan sineme saran.
Bizi kınamasın ehl-i din
olan.



Gün gelir delikanlı askere gider. Büyük bir ihtimalle
Kore Savaşına katılır. Fakat savaşta şehit oldu haberi memlekete ulaşır. Haberi
alan kadın adeta beyninden vurulmuşa döner. Nasıl dönmesin ki; aynalı beşikte
büyüttüğü, höllüklerle sarıp sarmaladığı, dahası kalbine aşkın ateşini sardığı
delikanlısı artık yok… Kadın bu acısını türküye dökmüş. Bakın neler söylemiş…

Eledim eledim höllük
eledim,
Aynalı beşikte canan bebek beledim.
Büyüttüm besledim asker
eyledim,
Gitti de gelmedi canan buna ne çare,
Yandı ciğerim de canan buna
ne çare.

Bir güzel simâdır aklımı
alan,
Aşkın sevdasını canan sineme saran.
Bizi kınamasın ehl-i din
olan.
Gitti de gelmedi canan buna ne çare,
Yandı ciğerim de canan buna ne
çare.



Başka kaynaklarda aşağıdaki
dörtlük de bu türküye ait olduğu anlatılır. Fakat genelde üsteki iki dörtlük ile
dillerde söylenir olmuş.

Kore dağlarında ot kucak kucak,
Ne bilsin analar
böyle olacak.
Rahmet yerine kurşun yağacak,
Gitti de gelmedi canan buna ne
çare.



YORUM: Türkünün dizelerinde geçen ifadelere bakıldığında,
ikinci hikayenin türküye daha uygun olduğu görülür. Ayrıca delikanlının askerde
şehit olmasını ilahi bir tecelli olarak görmemiz gerekir. Yüce Rabbımız kadını
büyük bir günahtan kurtarmıştır. Annelik duygularının aşk duygularıyla
kirlenmesine müsaade edilmemiştir.



HÖLLÜK
Çocuğun
uyku zamanı gelince, höllük uzun saplı ve saçtan yapılmış bir tavaya (höllük
tavası) konur. İyice kızdırılır. İndirilip bir bebeğin dayanabileceği hale
getirilir. Kundak bezi yere serilir. Onun üzerine kalınca bir bez (höllük bezi)
yayılır. Höllük bu ikinci bezin üzerine aktarılıp elle düzlenir. Bebek ayakları,
kalçası ve beli höllüğün üzerine gelecek şekilde yatırılır. Ayaklarının arasına
katlanmış bir bez daha konur. Onun görevi bebek kundak içindeyken ayaklarını
oynattıkça topuklarının birbirine sürtünüp yara yapmasını önlemektir. Sırasıyla
höllük, kundak ve kol bezleri sarılıp bağlanır.

Özellikle kışın odanın ısısı ne kadar düşük olursa olsun bu
şekilde kundaklanan bebek asla üşümez. Höllüğün kolay kolay düşmeyen ısısı onu
uzun zaman sıcak tutar. Altını kirletse bile fazla bir rahatsızlık
duymayacaktır. İdrar höllükten süzülüp alta geçer. Pişik te olmaz. Çünkü höllük
pişikleri de tedavi eder. Çocuğun altını her ıslatışında kundağını açıp bez
değiştirmek gerekme­diği için, üşümesi veya uykusu bölünüp huysuzlaşması da söz
konusu değildir. Bu durumda annesi de rahat eder. kakasını yapınca sürekli
ağlamak suretiyle bunu bazen belli eder. O zaman kundak açılır, höllüğü
değiştirilir. Bazı aileler höllüğün tamamını değiştirmeyip, yalnız kirlenen
kısmını alıp gerisini tekrar kullanır.
Bu toprak yalnız bebeklerin değil,
büyüklerin de işine yarar, bazı tedavilerde ondan yarar­lanıldığı
işitilmektedir.
Рекомендации по теме
Комментарии
Автор

eyvallah teşekkürler emeğine sağlık hocam

tahsinpolat
Автор

Hocam çok teşekkür ederim. Bu türküyü bekliyordum. 🌹🌹

yaahakk