Kuran'da Ehl-iBeyt'in Adını Sildiler; Alevilik; İslam’ın İçinde Mi, Dışında Mı? Beyin Yakan Röportaj

preview_player
Показать описание
Alevilik; İslam’ın İçinde Mi, Dışında Mı?
İnsanlar ve dolayısıyla insan toplulukları, farklı sevme biçimleri geliştirebilirler. Bu gayet doğaldır. Çünkü farklı halklar, farklı kültürler demektir...
Herhalde son birkaç yüzyılın en “istikrarlı” tartışmalarından biri; Alevîliğinİslâm içinde mi yoksa İslâm dışında mı olduğu konusudur. Esasen bu tartışmaların başlangıcı, Ehl-iBeyt taraftarlarını dindışı ilan edip hedefe oturtan Emevilerin erken dönemine kadar götürülebilir. Halifelik tartışmalarında Hz. Ali (a) taraftarlarını din dışı ilan eden bu gelenek, İslâmtarihinin ve bölgelerinin neredeyse tamamında bir kartopu gibi büyüyerek günümüze kadar ulaşmıştır.

Konumuz Alevîlik yani Türklerin, On İki İmam taraftarlığınıalgılaması olunca başka hususlar da devreye giriyor. Bunlardan ilki, Osmanlı çağında (özellikle Sultan Selim’den sonra) Alevîler hakkında geliştirilen psikolojik propaganda aygıtının olumsuz ürünleridir. Alevîliği dindışı sayan, kadın ve çocuklarına varıncaya kadar her şeylerinin “ganimet” veya “helal” olduğuna dair çakma fetvalar düzen sahte din bilginlerinin (!) yarattığı kirliliğin, hafif dozajda ve ne yazık ki bugün bile toplumda karşılığı bulunuyor.
Akla gelen ikinci husus daha çok yakın zamanlara aittir. “Hz. Ali saz çaldı mı, semah döndü mü?”, “Alevîler neden namaz kılmıyor?” gibi arka arkaya sıralanan birçok soru, özellikle son dönemlerin ürünüdür. Son yirmi-otuz yıldır özellikle Sünnî cemaatlerin ve Medrese Şiîlerinin bu türden soruları, bir silah gibi kullanılması rahatsızlık vericidir. Bu soruların elbette tatmin edici cevapları vardır ama bundan önce başka sorulara cevap aramak gerekiyor.
Sırayla gidelim.

HANGİ İSLÂM?

İslâm, Hz. Muhammed’in (s) vefatından hemen sonra[i] ikiye bölündü. Sünnîler ve Şiîler şeklinde ortaya çıkan bu bölünmeye, neredeyse eşzamanlı olarak Haricîler de eklendi. İlk defa karşılıklı öldürmeler, dolayısıyla din dışı sayma hadiseleri de somut şekilde bu dönemde görüldü.

Durum, sonraki yüzyıllarda daha karmaşık hâl aldı. Abbasiler çağında sadece Sünnîlik içinde yüzlerce mezhep oluştu. Mezhepler arasında bırakın dindışı ilan etmeyi, ölümlü şiddet olaylarına kadar varan sonu gelmez olaylar yaşandı. Mezhep kurucuları; hapisleri boyladı, ağır işkence tezgâhlarından geçti. Oluşan karışıklığı gidermek maksadıyla Sünnî mezhepler dörtle sınırlandırıldı ve diğerleri yasaklandı. Böylece dört hak mezhep kavramı oluştu; diğer mezhepler batıl yani dindışı ilan edildi.
Şiîler de kendi aralarında farklı mezheplere ayrıldılar. Şiî mezhepleri de birbirini dindışı ilan etmekte, dışlamakta hatta dönem dönem birbirlerine düşmanca davranmakta bir beis görmediler. Ölümle sonuçlanan şiddet olayları, Şiîler arasında da görüldü.

“Hangi İslâm?” sorusunu sormamızın haklı nedenlerinden biri de, İslâm’ın yayıldığı bölgelerle ilgilidir. Çünkü İslâm, yeni bölgelere yayıldıkça yerel kültürlerle kaynaştı ve Araplar dışındaki diğer halklarda farklı İslâm algıları ve uygulamaları ortaya çıktı. Her kavim, kendi kültürü ile İslâm’ı aldı, yorumladı ve algılama yoluna gitti. Çünkü bir topluluk din değiştirdiğinde eski inançlarını tamamen terk ettiği anlamına gelmez, sadece yeni bir dinin etki alanına girdiği anlamına gelir. Bu nedenle her kavmin İslâm’ı, başka bir formda baş gösterdi.
Tarikatlar, İslâm’ın başka bir formunu temsil etti. 11. yüzyılda tarikatların ortaya çıkmasıyla güç kazanan tasavvufi hareketler, asıl büyük atılımını 12. yüzyılda yaparak İslâm dünyasının her tarafını adeta bir sarmaşık gibi sardı. Bu dönemde İslâm dünyasında ne kadar tarikatın hayat bulduğunu net olarak bilemiyoruz. En azından yüzlerce dersek bile, yüzlerce farklı İslâm algısının varlığıyla yüz yüze gelmiş oluruz.

Günümüzdeki modern cemaat yapıları da “Hangi İslâm?” sorusunu cevaplamamızı zorlaştırıyor. Söz konusu yapıların birbirini dindışı ilan ettiğini dikkate aldığımızda durum daha da karmaşık hale geliyor. Bunların sayısının, sadece Türkiye’de, en azından yüzlerle ifade edildiğini düşündüğümüzde “Hangi İslâm?” sorusunun ne kadar haklı bir soru olduğu anlaşılır.
“İSLÂM” VE “DİNDIŞI”

Tarihte, birilerini din dışı ilan etmek neredeyse sıradan bir işe dönüşmüş ve mezhep/tarikat/cemaat bağlıları bu konuda oldukça cömert davranmıştır. Durum, şahit olduğumuz üzere, bugün de aynı yakıcılığı ile devam etmektedir. Kendini İslâm’ın merkezinde gören her dini topluluk, diğerlerini bu merkezin dışında konumlandırmıştır. Hatta en küçük detaylar bile, birinin diğerlerini din dışı ilan etmesi için yeterli sayılmıştır.

Etik ve teknik olarak Müslüman; Allah’a (varlığı, birliği ve tekliği)ve Hz. Muhammed’in peygamberliğine inanan kişidir. Bu iki temel altında tartışılan her konu, İslâm dairesi içinde yapılan tartışmalardır. Kişi eğer, Allah’a ve Hz. Muhammed’e inancını ikrar ediyorsa, diğer bütün konularda ortaya çıkan görüş farklılıklarını İslâm içinde görmek gerekir. Ayetleri ve Hz. Muhammed’in buyruklarını algılaması ve yorumlaması sadece kişiyi veya o topluluğu bağlar.
Рекомендации по теме
Комментарии
Автор

Bizim yolumuz Allah Muhammed Ali ehlibeyt yoludur Allah aşkı ile Muhammedim canım Muhammedim yoludur❤❤❤❤

serpilozturk
Автор

Peygamberimizin tertemiz soyundan daha güzel, daha emin (güvenilir) başka bir yol - taraf olamaz.

bilgisaray
Автор

Azərbaycandan sizə Salamlarımı göndərirəm. ALLAH razı olsun baba.

sevdahaciyeva
Автор

Bizim yolumuz Hz Muhammed sav aleyselam yoludur

Games_Ultra_PC
Автор

Kalbinin dürüstlüğü kıyamet günü teraziyi koyulur

nevbahatbingol
Автор

😅 32 ayet dedi 370 ayet var dedi 420 ayet var diyor enson, , kafayı sıyırmış bu..

cCEHENNEMc
Автор

Sen peygamber efendimizi peygamber olarak, bilseydin beş vakit namaz i inkar etmesdin, hazreti Ali namazda şehit olmadimi

hbibealbayrak
Автор

İnanacağımız tek kitap Kur'an'ı Kerim'dir bu kitapla hesaba çekileceğiz Allah bu kitabı koruyacağını söylüyor Herkes kitabımızı okusun başka kimseye inanmasın.

hayatnicinden
Автор

Allah Allah canlar ya Muhammed ya Ali ya hızır

hasandiler
Автор

Müslüman kimseye zarar vermeyen kişidir.

kuyumculu
Автор

Hz Ömer efendimizin halifeliği hz Ali efendimiz dahil kimse karşı çıkmamış bu ayrışma niye Ayrıca peygamberimiz şöyle buyurmuş benden sonra peygamber gelecek olsa o sen olurdun demiş Ömer de bizim ali.dekime ne

serhatkarakaya
Автор

Allah korkusu vicdanı merhameti olmayan ne insan olabilir nede müslüman.

ademar
Автор

AZERBAYCANDAN SALAM OLSUN BIZ IMAM ELI ŞIYYESIYIK🇦🇿🇦🇿🇦🇿🇦🇿🇦🇿🇦🇿

zaurmanafov
Автор

Dayı Allah Kur'an-ı Kerim'i kıyamete kadar koruyacaktır Kur'an'ı Kerim'i kimse değiştiremez değiştirdiler deme küfre düşüyorsun

mehmetcelik
Автор

Salat dua etmek olabilir mi?

Bağ kurmak ana anlamının içinde dua etmekte anlaşılabilir, fakat salat dua ile de sınırlanamaz. Nitekim İbrahim 40’ta salat ve dua ikisi de aynı ayette farklı manaları ifade ederek kullanılmıştır.

İbrahim 40: “Rabbim! Beni ve soyumu salatı ikame eden kıl. Rabb’imiz duamı kabul et.”

Hem Ahzab 56’da Allah peygambere salat eder buyruluyor, salat sadece dua olsa Allah peygamber için kime dua edecek diye sormak lazım. Allah Gani’dir, gücü herşeye yeter, kimseye dua etmez, yalvarmaz.

Kuran’da değişik ayetlerde ibadet hareketleri olarak kıyam, rükû ve secde geçer. Namaz da zaten bu üç ibadetin bileşkesidir.

Fetih 29: “Muhammed Allah’ın elçisidir. Beraberinde bulunanlar da kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükû ve secde ederken görürsün. Allah’tan lütuf ve rıza isterler. Onların nişanları yüzlerindeki secde izidir”

Yine, o kadar ileri gidenler var ki secdenin yüzün yere konulması olduğunu bile inkâra kadar girişiyorlar. Onlara göre secde yüzü yere koymak olsaymış Kuran bunu ayrıntılı anlatırmış. Fakat şu bir gerçek ki Kuran indiği dönemin insanları tarafından iyi bilinen kavramlarla konuşur ve bilindikleri için de sözlük gibi detaylı açıklamaz. Fakat o dönemin insanı olmadığı halde 1450 sene sonra farklı bir zamanda farklı bir coğrafya da gelmiş insanlar sadece Kuran’ı yüzeysel okuyarak Kuran’ın kelimelerindeki anlamları tabiki tam kavrayamayacaktır.

Kuranın indiği zamanda yaşamış veya ona yakın zamanlarda yaşamış olup Peygamber’den öğrenilen bilgilerin henüz taze olduğu zamanlarda yaşayan insanların verdiği bilgilere sırt dönerek, Kuran anlamaya çalışılmış olmayacaktır. Çünkü Kuran kendi indiği zamanındaki Kureyş kavmine çok açıktır, onların dil ve gramer yapısını ve deyimlerini kullanarak olayları anlatır, biz ise onların anlayışına sırt dönersek bize çok açık bir kitap olmayacaktır.

Sonra, şu kelime şu değildir, şundan bahsetmemiştir gibi peygamber devrinde açık olarak bilinen anlamları bile göremediklerini iddia edecek ve yanılgıya düşeceklerdir. Böylece salat kelimesinde bile Peygamber devrinin anlayışına sırtlarını dönenler her kafadan bir ses çıkaracak, herkes farklı bir şey anladığını iddia edecek, Peygamberin getirdiği bir din yerine binlerce birbirinden farklı din türeyecektir. Evet yukarıdaki ayette secdenin yüzde iz bıraktığını belirtiyor. Açıkça secdenin yüz ile yapılan bir ibadet olduğu anlaşılıyor. Fakat bu ayet olmasa idi secdeye eminim her aklı olan ayrı bir anlam verecekti, kaldı ki bu muhkem (açık) ayetlere rağmen ve ilk çağ Müslümanlarından beri korunan uygulamalara rağmen hâla secdeye kılıf aramaya çalışanlar var.
Kabe’den edinilen Salat yeri

Bakara 125’te “Hani Biz, Beyt’i insanlar için toplanma yeri ve güvenli bir yer kılmıştık. “İbrahim’in makamından kendinize bir salat yeri edinin.” dedik. İbrahim ve İsmail’den, “Evimi tavaf edenler, ibadet amacıyla orda toplananlar, rüku ve secde* edenler için temiz tutun.” diye söz almıştık.” diyerek Kabe’den kendinize bir salat yeri edinin der. Peki salat sadece yardım etmek veya destek olmaksa kâbe den bir salat yeri işgal etmekle nasıl peygambere destek olacaksınız? Oysa kâbeden bir kişilik yer işgal ettiğinizde, Allah ile bir gönül ve saygı bağını ifade eden rükûunuzu ve secdenizi yapabilirsiniz. Zaten ayette “evimi rüku ve secde edenler için temiz tutun” diyerek salat yerinin bir ibadet maksadı taşıdığı belli ediliyor.

Zekeriyya’nın salatı

Sonra bir ayette Zekeriya aleyhisselam’ın mihrapta salatı ikame ederken meleklerin onunla konuştuğunu belirtiyor. Peki mihrapta nasıl bir salat yapılacak ki, mihrap namaz kılma yeri değil midir? Herkesin bildiği gibi Peygamber mescidinde mihrapta namaz kılınır, minberde ise insanlara hitap edilirdi. Buradaki salatın namaz olduğunu belli etmek için ayetin daha ne demesi gerekiyor?

Ali imran 39: “Zekeriya mihrapta salatı ikame eder iken ona melekler nidâ etti: «Muhakkak Allah Teâlâ sana Allah tarafından olan bir kelimeyi musaddık ve seyyid ve nefsine hâkim ve sâlihlerden bir peygamber olmak üzere Yahya’yı müjde eder.»”

Peki aklınıza gelirse ki Zekeriya dönemindeki salat bizimkinden farklı olabilir mi? Yani rüku ve secdesiz bir salat olabilir mi? Cevap: Birkaç ayet sonra Meryem’e gelen emir Zekeriya döneminde de insanların salatının secde ve rükû ile olduğunu gösteriyor.

Ali İmran  43: ‘Ey Meryem! Rabbine gönülden itaatte bulun, secde et ve rükû edenlerle birlikte rüku et.’

Kuran bazı yerlerde direk Salatı ikame et diyerek namazı emreder. Bazı ayetlerde ise namazın detayları olan secde ve rükûyu ön plana çıkararak önemlerini insanlara hatırlatır.

Zekeriya ve Meryem İsrailoğullarındandı, Allah onlarında namaz kıldığını, rükû ve secde ettiklerini bildiriyor. Fakat bugün bildiğimiz Yahudilerin çoğunluğu secde ve rükû etmiyor. Bu da gösteriyor ki onlarda olan Salat veya secde ve rükû zamanla unutulmuş veya terk edilmiş, bugünlere gelmemiş. Çünkü Meryem 58 ve 59 ayetlerinde Hz. Adem, Hz. Nuh, ve Hz. İbrahim’in zürriyetinin salat yaptığını sonra gelenlerin ise salatı terk ettiğini belirtir. Bu da gösteriyor ki salat ilk insanlıktan beri insanlığa emredilen bir ibadettir. Yine de azınlık bir Yahudi gurubu olan Samiriler bugün için hâlâ namazlarını kılmaktadırlar. Ayetler ve dualar eşliğinde rükû, kıyam ve secde ederek salatlarını Müslümanlarınkinden biraz farklı olarak yerine getirmektedirler.

Her dilde olduğu gibi, Türkçede de bir kelimenin çeşitli manaları olur. Cümleye göre anlamı değişir. Mesela yüz kelimesinin birkaç anlamı vardır. Birkaç örnek verelim:
1- Denizde yüz!
2- Ona yüz verme!
3- Bana yüz lira ver!
4- Ne güzel yüz bu...
5- Koyunun derisini yüz!
6- Bıçağın keskin yüzü...
7- Kumaşın yüzü de, astarı da güzeldir.
8- Yorganın ve yastığın yüzünü değiştirdik.
9- Ne yüzle geldin bize?
10- Size gelmeye yüzüm yok.
11- Binanın arka yüzü boyandı.
12- Adamda hiç yüz yok.
13- Bu yüzden uzun yazmak zorunda kaldık.

halkicindehakkileol
Автор

Dede kimde yslan söylemiyor, sen söylüyor sun, hazreti Muhammed in nesli kıyamete kadar benim gözüm nuru, ehlibeyt canimiz feda sen cok karıştırıyor sun

hbibealbayrak
Автор

Bende aleviydim ama şimdi elhamdulilah müslümanım . Elevilikde müslümanlık bulamadım zira peygamberler hepsi namaz kılmışdır yani secde etmişlerdir !
Alevilikde secde yok. Kuranị yalanlıyorlar halbuki hidayete ulaşmak çok kolay . Ama çoğu insanlar babalarının ve dedelerinin arkasından koşmakdadırlar !
Allah hidayete ulaşmanın fıtratını insanlara vermiştir ama insanlar nankörlük yapıyorlar yani nefsinin kurbanı oluyorlar ! Yazıklar olsun size ! incildede tevratdada musa ve isa aleyhivesellem hz Muhammedin son peygamber olarak geleceğini söylüyorlar! Hz. Muhammedin s.a w.s. çok mücizeleri var ! Daha fazla delliler var! Bütün peygamberler aleyhivesalatuvesellem sadece yüce allah birdir dosdu yokdur diye insanları uyarmışlar. Samimi kalbden doğruyu arayan allah doğruya çıkarır. !

kilichaydar
Автор

deyistirmeyin islamin sartlarini islamin sarti 5 dir namaz kilmak orus tuttmak zekat vermek hacca gitmektir kelimeyi saahedet getirmektir

Gulacankanalim
Автор

Hicr suresi 9 Ayeti Hiç şüphe yokki kuranı Biz indirdik şüpesizki koruyucusuda Biziz

mahmutkaya-qywi
Автор

Simdiki cami hocalari neredeyse Erdoğani peygamber ilan edecekler namazi birakip siyaset yapiyor 🤣

sgeghdhhdhf