filmov
tv
Ergenekon'da Emekli Edilen Bir Komutanın Sıradışı Yaşamı
Показать описание
40 yıllık üst düzey askeri görev ve Ata mirası bir meslek… Hayrettin Ertekin… Dedesi Atatürk’e yaverlik etmiş, yaşamı boyunca Atatürk ilke ve inkılaplarına riayet etmiş, Ergenekon davasında suçlandıktan sonra rütbesi iade edilmeden emekli olmuş bir komutan...
Ata mirası mesleği kuyumculuğun tüm inceliklerini de öğrenmiş, askeri hayatı boyunca vatanını sevmenin, korumanın ve temsil etmenin inceliklerini de…
Röportajımızda, dostuna nazik, düşmanına volkan bir eda ile durdu karşımızda! Yaşadığı deneyimlerden bir tarih bir de felsefe kitabı çıkabilecek dolu dolu bir yaşam. Onu dinlerken aslında anlatmadığı ya da anlatamadığı nice sırların olduğu bir dünyanın kapısını araladı bize...
Video içeriğinden özet:
Ata mesleğiniz olan kuyumculuk ve antikacılığı ayrıca mücevher işleme sanatını biraz anlatabilir misiniz?
Kuyumculuk; Kuyum mesleği, imalatı satışı kapalı çarşıda başlayan ve 300 yıllık bir deneyimi olan aile mesleğimizdir. Antikacılık ise kuyumculuğun bir parçasıdır. Çocuklarımızın da bu mesleği kazanarak kendi örf ve adetlerini, Türk motiflerinin sanatsal yönünü devam ettirmelerini planlıyoruz. El sanatını motif motif işleyerek mücevher haline getiriyoruz. Yaptığımız işler dünyanın her yerinde itibar görür. Bizim atölyemizden bizim elimizden çıkan bu parçaları dünyanın herhangi bir yerindeki bir fuarda ya da bir mücevher mağazasında görebilirsiniz. Ben bunu yaparım kelimesi benim doktrinim olmuştur.
Bir taşın değerli olup olmadığı nasıl anlaşılır?
Biz taşı yerinden oynatıp elimizde ağırlaştırıyoruz. Taşı değerli yapan onun rezonansı ve yüksek enerjisidir. Kesimi, suyu, işlenmesi, damarları aldığı ışık ve yansımaları, ışık kırılmaları ile onu değerli bir mücevher haline getiriyoruz. Taşlarla dünyada her türlü hastalığa şifa bulunmuştur.
Türkiye’de taş ustalığının yeterince ilgi gördüğünü düşünüyor musunuz?
Belli bir kültürel çevreyle alakalı, bilenler de var bilmeyenlerde var taşı halen Erol Taş olarak bilenlerde var. Bütün milletlerin savaş sanatı yerine taş sanatını öğrenmesini isterim. İşimin bir saygısı vardır. Zarafet, ahlak ve ticaret ahlakı gerektirir. Bir taşı işlerken içine sevginizi katmazsanız o taşı alan kişi huzur bulmaz.
Bu işi yapmak isteyenler nereden başlamalı?
Tepeden başlıyorlar, ticaretiyle başlıyorlar biri yapsın ben satayım diyorlar ama başaramıyorlar. Bu işe çıraklıktan başlayacaksınız. Önce taşı ve işinizi seveceksiniz kediyi sever gibi, taşı objeyi seveceksiniz. Sabah kalktığınız zaman ben işime gitmeliyim diyeceksiniz. Akşam biraz daha geç gitsem de şu işi de yapsam diyeceksiniz.
Tibet’e manevi yolculuğunuz nasıl başladı? Neden Tibet?
Hayata çok erken ve dolu dolu başladım. Türk doktrini Şamanizm’i, Türklerin neden Müslüman olduklarını çok uzun yıllar okudum araştırdım. Dalai Lama’nın hayatını, neden sürgüne gönderildiğini, Tibet’in neden işgal edildiğini okudum. Bu beni Tibet’e çeken bir şey oldu. Bütün seyahatlerimde uçaktan aşağıya bakarken keşke uçak yanlışlıkla Çin’e inse de oradan Tibet’e geçsem diyordum. Oraları görebilecek miyim dedim. Fakat yine bir askeri hayatın içinde karşınıza öyle bir an çıkıyor ki…..
Dalai Lama ile nasıl tanıştınız?
Askeri hayatım içinde New York’ta Birleşmiş Milletler binasında gezinirken orada bir Uygur Türkü ile tanıştım. Sohbet ederken bunları paylaştım. ‘’Ben Dalai Lama’nın özel kalem müdürüyüm istersen seni onunla tanıştırabilirim’’ dedi. Şaka yapıyor sandım. Ve orada Birleşmiş Milletler binasındaki ofisinde Dalai Lama ile tanıştım. Beni Tibet’e davet etti. Bu davet üzerine cezaevinden çıktığımda birazda buralardan uzaklaşmak için Çin’den izin alarak Tibet’e gittim.
Ayrıntılar için videoyu izleyiniz.
Ata mirası mesleği kuyumculuğun tüm inceliklerini de öğrenmiş, askeri hayatı boyunca vatanını sevmenin, korumanın ve temsil etmenin inceliklerini de…
Röportajımızda, dostuna nazik, düşmanına volkan bir eda ile durdu karşımızda! Yaşadığı deneyimlerden bir tarih bir de felsefe kitabı çıkabilecek dolu dolu bir yaşam. Onu dinlerken aslında anlatmadığı ya da anlatamadığı nice sırların olduğu bir dünyanın kapısını araladı bize...
Video içeriğinden özet:
Ata mesleğiniz olan kuyumculuk ve antikacılığı ayrıca mücevher işleme sanatını biraz anlatabilir misiniz?
Kuyumculuk; Kuyum mesleği, imalatı satışı kapalı çarşıda başlayan ve 300 yıllık bir deneyimi olan aile mesleğimizdir. Antikacılık ise kuyumculuğun bir parçasıdır. Çocuklarımızın da bu mesleği kazanarak kendi örf ve adetlerini, Türk motiflerinin sanatsal yönünü devam ettirmelerini planlıyoruz. El sanatını motif motif işleyerek mücevher haline getiriyoruz. Yaptığımız işler dünyanın her yerinde itibar görür. Bizim atölyemizden bizim elimizden çıkan bu parçaları dünyanın herhangi bir yerindeki bir fuarda ya da bir mücevher mağazasında görebilirsiniz. Ben bunu yaparım kelimesi benim doktrinim olmuştur.
Bir taşın değerli olup olmadığı nasıl anlaşılır?
Biz taşı yerinden oynatıp elimizde ağırlaştırıyoruz. Taşı değerli yapan onun rezonansı ve yüksek enerjisidir. Kesimi, suyu, işlenmesi, damarları aldığı ışık ve yansımaları, ışık kırılmaları ile onu değerli bir mücevher haline getiriyoruz. Taşlarla dünyada her türlü hastalığa şifa bulunmuştur.
Türkiye’de taş ustalığının yeterince ilgi gördüğünü düşünüyor musunuz?
Belli bir kültürel çevreyle alakalı, bilenler de var bilmeyenlerde var taşı halen Erol Taş olarak bilenlerde var. Bütün milletlerin savaş sanatı yerine taş sanatını öğrenmesini isterim. İşimin bir saygısı vardır. Zarafet, ahlak ve ticaret ahlakı gerektirir. Bir taşı işlerken içine sevginizi katmazsanız o taşı alan kişi huzur bulmaz.
Bu işi yapmak isteyenler nereden başlamalı?
Tepeden başlıyorlar, ticaretiyle başlıyorlar biri yapsın ben satayım diyorlar ama başaramıyorlar. Bu işe çıraklıktan başlayacaksınız. Önce taşı ve işinizi seveceksiniz kediyi sever gibi, taşı objeyi seveceksiniz. Sabah kalktığınız zaman ben işime gitmeliyim diyeceksiniz. Akşam biraz daha geç gitsem de şu işi de yapsam diyeceksiniz.
Tibet’e manevi yolculuğunuz nasıl başladı? Neden Tibet?
Hayata çok erken ve dolu dolu başladım. Türk doktrini Şamanizm’i, Türklerin neden Müslüman olduklarını çok uzun yıllar okudum araştırdım. Dalai Lama’nın hayatını, neden sürgüne gönderildiğini, Tibet’in neden işgal edildiğini okudum. Bu beni Tibet’e çeken bir şey oldu. Bütün seyahatlerimde uçaktan aşağıya bakarken keşke uçak yanlışlıkla Çin’e inse de oradan Tibet’e geçsem diyordum. Oraları görebilecek miyim dedim. Fakat yine bir askeri hayatın içinde karşınıza öyle bir an çıkıyor ki…..
Dalai Lama ile nasıl tanıştınız?
Askeri hayatım içinde New York’ta Birleşmiş Milletler binasında gezinirken orada bir Uygur Türkü ile tanıştım. Sohbet ederken bunları paylaştım. ‘’Ben Dalai Lama’nın özel kalem müdürüyüm istersen seni onunla tanıştırabilirim’’ dedi. Şaka yapıyor sandım. Ve orada Birleşmiş Milletler binasındaki ofisinde Dalai Lama ile tanıştım. Beni Tibet’e davet etti. Bu davet üzerine cezaevinden çıktığımda birazda buralardan uzaklaşmak için Çin’den izin alarak Tibet’e gittim.
Ayrıntılar için videoyu izleyiniz.
Комментарии