filmov
tv
Coco Chanel: 'Düşkünler Evinde Doğdum, Modanın Kraliçesi Oldum'
Показать описание
Ben Coco Chanel.
Eminim hepiniz beni tanıyorsunuz. Tanımıyorsanız bile kadınların özgürlüğü için sistemin kurallarını
nasıl yerle bir ettiğimi mutlaka duymuşunuzdur.
Eğer bunlardan hiçbirine denk gelmediyseniz belki bir filmimi ya da belgeselimi izlemiş olabilir veya
hakkımda yazılan bir kitabı okumuş olabilirsiniz.
Ancak şunu söylemeliyim ki hayatıma dair hiçbir şey tam olarak gerçeği yansıtamaz. Çünkü sefalet
içinde geçen çocukluk yıllarımı kimsenin bilmesini istemiyordum. O aciz, zavallı küçük kızı bir türlü
kabullenemedim.
Bu da beni kendi geçmişimi daima yeniden kurgulamaya itti. Çünkü çektiğim acılara ve yalnızlığıma
tahammül edemiyordum.
Bu nedenle bir de beni benden dinleyin istedim. Ama yaşlı, bir başına, kendini işine vererek ölmüş
olan Coco Chanel’i değil. 20’lerinin ortasında, hırslı, arzuları uğruna her şeyi göze alan, cesur Coco
olarak çıkıyorum karşınıza.
Beni tanıyanlar ne kadar korkusuz, hayalperest, çılgın ve asi olduğumu bilir. İlk kez kadınlara
pantolonu ben giydirdim. Onları özgürlüklerini kısıtlayan sıkıcı korselerden ben kurtardım.
O süslü püslü tülleri ortadan ben kaldırdım. Erkeklerin giydiği pantolonu bir kadın olarak ilk kez ben
giydim.
Yaşamım boyunca sadece kendi iç sesime kulak verdim. Moda, sadece elbiselerden oluşmuyordu.
Moda sokakta, moda gökyüzünde, moda düşündüklerimiz ve yaşadıklarımızdı benim için. Ve
yeteneğimi paraya dönüştürmeyi başardım.
Çünkü kadınlar yapamaz, çalışamaz, evlenip bir yuva kurmak zorunda diyenlere inat tüm kuralları
altüst ettim.
İşte şimdi size nasıl Coco Chanel markasını yarattığımı…
Kadınlara özgürlüklerini vererek ataerkil sisteme nasıl başkaldırdığımı…
Amacıma ulaşmak için neden hep zengin sevgililer seçtiğimi...
Niye evlenmediğimi…
Ve neden bana Nazi casusu dediklerini anlatacağım.
Yaptıklarımı ister takdir edin ister ayıplayın. Ancak şunu söylemeliyim: 1900’lü yıllarda, erkek egemen
bir dünyada, kadınları sıkan korseleri ortadan kaldırarak bir tek moda dünyasında değil, tüm sistemi
nasıl çökerttiğimi ve bana aşağılayarak bakan kadınları nasıl peşimden koşturduğumu dinlemenizi
isterim.
Ve daha sonra aynanın karşısına geçip kendi özgürlüğünüzü nasıl ayaklar altına aldığınızla
yüzleşmenizi…
Eminim hepiniz beni tanıyorsunuz. Tanımıyorsanız bile kadınların özgürlüğü için sistemin kurallarını
nasıl yerle bir ettiğimi mutlaka duymuşunuzdur.
Eğer bunlardan hiçbirine denk gelmediyseniz belki bir filmimi ya da belgeselimi izlemiş olabilir veya
hakkımda yazılan bir kitabı okumuş olabilirsiniz.
Ancak şunu söylemeliyim ki hayatıma dair hiçbir şey tam olarak gerçeği yansıtamaz. Çünkü sefalet
içinde geçen çocukluk yıllarımı kimsenin bilmesini istemiyordum. O aciz, zavallı küçük kızı bir türlü
kabullenemedim.
Bu da beni kendi geçmişimi daima yeniden kurgulamaya itti. Çünkü çektiğim acılara ve yalnızlığıma
tahammül edemiyordum.
Bu nedenle bir de beni benden dinleyin istedim. Ama yaşlı, bir başına, kendini işine vererek ölmüş
olan Coco Chanel’i değil. 20’lerinin ortasında, hırslı, arzuları uğruna her şeyi göze alan, cesur Coco
olarak çıkıyorum karşınıza.
Beni tanıyanlar ne kadar korkusuz, hayalperest, çılgın ve asi olduğumu bilir. İlk kez kadınlara
pantolonu ben giydirdim. Onları özgürlüklerini kısıtlayan sıkıcı korselerden ben kurtardım.
O süslü püslü tülleri ortadan ben kaldırdım. Erkeklerin giydiği pantolonu bir kadın olarak ilk kez ben
giydim.
Yaşamım boyunca sadece kendi iç sesime kulak verdim. Moda, sadece elbiselerden oluşmuyordu.
Moda sokakta, moda gökyüzünde, moda düşündüklerimiz ve yaşadıklarımızdı benim için. Ve
yeteneğimi paraya dönüştürmeyi başardım.
Çünkü kadınlar yapamaz, çalışamaz, evlenip bir yuva kurmak zorunda diyenlere inat tüm kuralları
altüst ettim.
İşte şimdi size nasıl Coco Chanel markasını yarattığımı…
Kadınlara özgürlüklerini vererek ataerkil sisteme nasıl başkaldırdığımı…
Amacıma ulaşmak için neden hep zengin sevgililer seçtiğimi...
Niye evlenmediğimi…
Ve neden bana Nazi casusu dediklerini anlatacağım.
Yaptıklarımı ister takdir edin ister ayıplayın. Ancak şunu söylemeliyim: 1900’lü yıllarda, erkek egemen
bir dünyada, kadınları sıkan korseleri ortadan kaldırarak bir tek moda dünyasında değil, tüm sistemi
nasıl çökerttiğimi ve bana aşağılayarak bakan kadınları nasıl peşimden koşturduğumu dinlemenizi
isterim.
Ve daha sonra aynanın karşısına geçip kendi özgürlüğünüzü nasıl ayaklar altına aldığınızla
yüzleşmenizi…
Комментарии