Ermeni Soykırımı ile Yüzleşmek! / Prof. Dr. Mehmet Efe Çaman

preview_player
Показать описание
Kinali kuyum ne ettäler size böyle
Küçücüktü Agop daha, yedi yaşında yoktu henüz. 1992 yılında akciğer kanserine yakalanana dek başından geçenleri kimseye anlatmadı, anlatamadı. Artık anlatması lazımdı. Bunca susma yeterdi gayrı!
Acıyı anlatmak nedir, bilir misin sen oğlum? Bilme, emi? Zordur çünkü acıyı konuşmak! Acıyı konuşmak da acı verir insana çünkü. Konuşmak için 1915’ten 1993’e tam 78 yıl bekleyecekti. O kadar uzun mu sürer acının dinmesi? Yüzlerce Ermeni evlerinden alınıyordu Arapkir’de. Mahalleler adeta yangın yerine dönüşmüştü. Her tarafta kadınların ve çocukların yürek parçalayan çığlıkları, askerlerin bağrışmaları, zaman zamansa tüfek seslerinin yaş duvarlardan gelen yankıları, kulakları sağır edercesine, yürekleri deler geçercesine! Babayı erkek çocuklarla beraber aldılar. Kızlarına ve eşine belli etmemeye çalışarak, zoraki bir gülümsemeyle “ts tesudyun” (hoşçakalın) dedi, eşine sarıldı, kızlarının gözlerini öptü. Burnunun direği sızlayarak kafasını öte yana çevirdi.
(…)
Annesini ve kız kardeşlerini bir daha hiç görmedi Agop. Erkekleri Fırat’ın bir başka yerine götürmüşlerdi. Buralar eskiden kaysı toplamaya amcasının çiftlik evine gittikleri yer miydi? Çok benziyordu. Nehrin üzerindeki köprüde çocukları yetişkinlerden ayırdılar. Babasına öyle bir sarıldı ki Agop, nefes alamıyordu. Bir süre öyle kaldı. Bu anı hiç unutmadı. Babasının sıcak bedenini yüzünde hissettiği o an! Babasını hep o başını karnına gömdüğü anki sıcaklık ve kokuyla hatırlayacaktı. Kolundan sertçe çeken asker, onunla beraber birkaç sıska çocuğu daha yerde sürükleyerek, diğer çocukların toplandığı yere götürdü. Artık serde erkeklik falan kalmamış, farklı yaşlarda bu çocuklar ağlıyor, bazıları birbirine sarılmış, gözlerini kapıyor, belki de bu yaşadıklarının bir kâbus olması için içlerinden Tanrı’ya yalvarıyordu. Onlardan yüz metre kadar ötede, nehrin hemen oradaki taş köprüde erkekleri üçerli olarak dizdiler. Sonra her bir sıraya bir el ateş ettiler. Sonra onları ölü veya can çekişen bakmadan köprüden nehre attılar. Kocaman kara gözleri dehşet içinde, ağzını iki eliyle kapayan Agop, nefes alamadığını hissetti. Kafasını öne-arkaya istemsizce sallayarak, askerler gelip diğerleriyle birlikte onu da kolundan çektikleri ana dek ağlayamadı. Ellerini ağzından kurtarıp bileğinden yakalamak isteyen askerin, direnen Agop’un yüzüne attığı tokattan sonra ağlayabildi. Hıçkırıyor, ama kendi hıçkırıklarını diğer çocukların feryat ve ağlama seslerinden duyamıyordu.
(…)
Acıyı anlatmak nedir, bilir misin sen oğlum? Bilme, emi? Zordur çünkü acıyı konuşmak! Acıyı konuşmak da acı verir insana çünkü. 1915’te yaşanmış, o günlerin soğuk satır aralarından bize cımbızlanarak anlatılmış, rasyonelleştirilerek bir savaşa eklemlenmiş bir tarihi, biz İnkılâp Tarihi kitabının satır aralarında okumamız gerektiği kadar okurken, karşımıza neden hiçbir zaman Agop çıkmadı? Neden biz “tehcir” oldu, onlar gitti dendiğinde, nereye gittiler demedik, diyemedik? “Arkadan vurdular bizi!” dediklerinde, neden “ama onu yapan çetelerdi, 1915’te yaşananı ise devlet yaptı” diye düşünemedik? Niçin “çetelere katılan binde bir için milyonlarca insan sürüldü yurdundan” diye soramadı bir tek tarihçi, sosyal bilimci, yazar, aydın, siyasetçi?
Neden Agop’un başını okşayan o yaşlı teyze gibi “kınalı kuzum, ne ettiler size böyle!” diyemedik?

--------------------
(…)
Esasen Türklüğün anayasal tanımı üzerinden kapsayıcı bir üst kimlik olarak tanımı Türkiye’de hiçbir zaman kabul görmedi. Okul müfredatlarında öğretilen tarih tezi, “Türk ırkı” ve “etnik Türklük” tarihini endoktrine etti. Hala da bu böyledir.
(…)
Irkçılık ve etnik nasyonalizm, İttihatçıların ve onların B Takımı olan Kemalistlerin ulus yaratma projesinin mihenk taşıdır. Bu, asimilasyoncu bir politikadır. Ayrıca etnik temizlikçi ve oldukça agresif bir tarihe dayanır. 1915 olaylarında Anadolu’nun yerlisi olan milyonlarca Ermeni, soykırıma uğratıldı. Bugün Anadolu’da sayıları on binli rakamlarda olan bir Ermeni cemaati kaldı. Onlar da büyük zorluklarla kimliklerini korumaya çalışıyor. Benzer bir olay, Anadolu Rumlarının başına geldi. Önce etnik temizlikçi İttihatçı faşizan politikaların kurbanı oldular ve çoğu ülkesini terk etmek mecburiyetinde bırakıldı. Sonra Mübadele ile beraber, başka bir büyük kitle Anadolu’dan kopartıldı. Balkanlarda Türk ve Müslümanların başına gelen felaketler, bu dram karşısında eğer kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlıyorsa, etik standartlarınızı gözden geçirmenizi öneririm. Çünkü sui misal emsal olmaz. Dahası, mütekabiliyet ile, yapılan haksızlıklar aklanmaz. (...)
-----------------------------------

Рекомендации по теме
Комментарии
Автор

Efe Caman, cok cok teşekkürler.. Ne güzel sizin gibi insanların olması!

zuhalizmir
Автор

2 değerli Mehmet'e de çok teşekkürler, iyi ki varsınız değerli hocalar!Organize kötülüklere karşın, yaşasın sevgi ve merhamet üreten yürekler, diller, kalemler!...Saygı, sevgiyle...❤

Celal_Perizade
Автор

Teşekkürler sayın Mehmet Çaman hocayı gördüğüme çok sevindim, kendisini büyük bir ilgiyle takip ediyorum, sizleri sevgiyle selamlıyorum...sağolun varolun

neslihanaruca
Автор

"kahramanı kadar gafili de, haini de çok bir milletiz" atam sizin gibiler için ne güzel söylemiş.

UltimateGuitarWorkout
Автор

Cok güzel ve kaliteli bir program izledim. Tesekkürler Mehmet bey, tesekkürler Mehmet Efe bey.

jacoblero
Автор

Mehmet hocam emeğinize yüreğinize sağlık

yalcncevik
Автор

Valla Mehmet bey ben önce bir Dna analizi yaptırdım ve milliyetçilikten kurtuldum sonrada İslamın ve kendisinden kurtuldum artık sadece insanım herkese tavsiye ederim.

asdadadsaasd
Автор

Mehmet Efe Çaman Beyefendi çok takdir ettiğim ve örnek aldığım bir insan.

MrSiuba
Автор

Mehmet hocamı her zaman severek dinliyorum ağzına yüreğine sağlık sevgili hocam

nazmibol
Автор

"SOYKIRA SOYKIRA" EZEN,
"HAYKIRA HAYKIRA" EZİLEN...
Atatürk'e olan hayranlığım gün geçtikçe artıyor. Hakkında okudukça bana "ne kadar çok şeyi bilmediğimi" ve "ne kadar cahil olduğumu" anımsatan Büyük Devrimci'ye olan yürekten bağlılığım gün geçtikçe artıyor.
Türkiye, dünyanın en görkemli yalnızlığında "lobisiz" bir otel oldu. 1923'te üzerine oturtulduğu sağlam zemini ve atılan sağlam temeli yoksayarcasına, kendi kendine ürettiği depremlerle sallandıkça sallanıyor. Otelde yaşayanlar, her depremde odasındaki masanın altına gizleniyor; çünkü toplanabilecekleri ve "Biz neden hep deprem yaşıyoruz?" diye birbirlerine sorup çözüm üretebilecekleri bir "lobi" yok otelde.
Her 23 Nisan'da bayram kutlarken, her 24 Nisan'da ABD Başkanı'nın ağzının içine bakan korkunç ve utanç verici bir çaresizlik içinde başka bir ulus yok.
ABD Başkanı "soykırım" diyecek mi, demeyecek mi? "Soykırım" dedi, "You are mucky!" (pissiniz); "Büyük Felaket" dedi, "We are lucky!" (şanslıyız)...
Ermenistan, bölgenin en yoksul ülkesi... Fransa ve ABD'de keyfi yerindeki "diyaspora" ise, Ermenistan'daki yoksulluğu uyduruk bir milliyetçilik ile kışkırtmakla meşgul...
Türkiye'de ise, uyduruk milliyetçilik, cebindeki "Iphone" telefonu, "Daha da seni kullanırsam şerefsizim!" diyerek ayağının altına alıp eziyor. O kadar uyduruk ki, sonradan elinde yine bir Iphone telefon görüldüğünde, "Ben o zaman imitasyonu parçalamıştım." diyor gülerek.
Ben, üzerine Fransız ordu üniforması geçirilmiş Ermeni çetelerinin kırıp geçtiği köylerin Çukurovası'nda büyüdüm. Melek Ana'nın, "Meydan kazanı kurdular / Bebekleri kaynattılar / Gün görmedik hanımları / Süngü ile oynattılar" ağıdını çok kişi bilmese de, ben bilirim; ama ben Atatürk'ün çocuğuyum. Kurtuluş Savaşı'nda Mersin - Adana bölgesinde bunu yapan Ermeni çetelerinden dolayı, bugün Ermenilere düşmanlık beslersem, "yurtta barış, dünyada barış" ilkesini en başta ben ezer, geçerim. Hiçbir siyasî karakter, Atatürk'ün yüksek karakteri üzerine çıkamadı, çıkamıyor. Neden mi? Doğduğu Selanik, Yunanistan'da kalmış... Yunan, memlekette etmediği zulümü bırakmamış. Atatürk ise, savaştan sonra İzmir'de önüne serilen Yunan bayrağını çiğnemesi istendiğinde, reddediyor. Çiğnese, çevresindeki herkes çılgınca alkışlayacaktı; sonraki kuşaklara da bu fotoğraf simgeleştirilerek taşınacaktı. Atatürk, komşu iki halk arasında yaşananları, devlet ağırlığı ile "barış" ortamına çevirip, "tam bağımsız" ilkelerle karşılıklı çıkar ilişkileri kapsamında değerlendirebilen büyük bir akıldı. Tarihi bu duygularla kaşımanın, üstelik de "Ermeni Soykırımı" gibi büyük bir yalanı kaşımanın ne demek olduğunu iyi biliyordu.
Güçsüz bir Türkiye'yi adım adım inşa eden, "büyük akılsız"lar ise, bu duruma ancak şöyle tepki verebiliyorlar: "Ey ABD, biz senin de geçmişini biliriz!"... Ya da, "Ey Fransa, biz Cezayir'de yaptıklarını unutmadık!"...
Yarattıkları "güçsüz Türkiye" yüzünden böyle saçmalıklarla karşı karşıya kaldığımızı düşünmek yerine, karşı tarafa "Sen önce kendine bak!" demek, ahmakça bir yanıttır. Yani, sen yapmadığını, "onun da yaptığı" üzerinden savunuyorsun! Vah, vah, vah!
Yoksulun elinden parasını alan zengin, dün "soykırım" dedi; yoksula da bunun karşılığında uyduruk bir milliyetçiliği verdi.
Atatürk milliyetçiliğinin, ulusal çıkarları cansiperane savunan, uluslararası politikada "barış"a önem veren değeri bir kez daha anlaşıldı. Uyduruk milliyetçilik, ülke içinde slogan atar, ülke dışında susar; Atatürk milliyetçiliği ise, ülke içinde ulusal çatıyı yine ulusal birikim ve değerlerle kurar, ülke dışında ulusunun yararına ve çıkarına, uluslararası barışa göre tavır alır. Biri, duygusal ve "dargın"dır; diğeri, akılcıdır ve "saygın"dır.
Sözün özü; "soykıra soykıra" ezenler ve "haykıra haykıra" ezilenler, ortadaki tek gerçek... Türkiye'de ayaklarıyla Iphone telefonu ezenler ve elleriyle Ermeni bayrağı yakanlar; Ermenistan'da Biden'ın posterlerini öpenler ve Türk bayrağı yakanlar...
Olmayan Türk lobisi... Paris ve Kaliforniya'da viskisini içerken "genocide" (soykırım) Twit'i atanlar...
Bölgede kafayı çalıştırmak yerine, düşmanlık makinesini çalıştıran "üçüncü" devletleri aradan çıkarmayı becerememek...
Bugünkü faturayı, yarın Ankara'daki yoksul Türk çocuğu Beren ve Erivan'daki yoksul Ermeni çocuğu Bercanuş ödeyecek. Birileri yine zenginliğin engin denizlerinde yatında olacak; birileri yine yoksulluğun dingin ölümlerinde mezarında yatacak. İstenilen "gelecek" bu...
UTKU ERİŞİK
Tiyatro Sanatçısı / Yazar
Çözüm(leme) Dergisi Genel Yayın Yönetmeni

ibrahimbozkurt
Автор

Değerli iki insanı izlemek büyük bir zevkti benim için.
Weinheim'dan selamlar

bekirschellenschmitt
Автор

mehmet efe kimdir diye baktimda adam tarihci degilmis. "Uluslararası ilişkiler ve Siyaset Bilimci"
bu konuda gercekten uzmanlarin konusmasi lazim.

tengrici
Автор

Efe hocamın dediklerinin hepsine katılıyorum

acelyaturco
Автор

Efe Hoca, Mehmet Hoca ikinizinde güzel yüreklerinden öperim.. iki güzel İNSAN'I dinlemek çok güzeldi.. SAYGILAR

binodogan
Автор

Çok değerli Mehmet bey biz bu dayağı yemeden önce tanımaz aynı zaman da sizi sevmeyen birisiydim bu dayaktan sonra gözlerimiz açıldı ve sizi ve sizin gibi insanları tanımanın mutluluğunu yaşıyorum ve Rabbime şükrediyorum. Efe çaman hocamıza da ayriyeten teşekkür ediyorum.

gurselarlier
Автор

Hükümeti eleştirmek suçlamak hatta ondan nefret etmek herkesin hakkı. Bu hak şu an da Türkiye'de olmayabilir. Ancak sizin yaptığınız hükümeti eleştirmek değil topyekûn bir milleti zan altında bırakmaktır. Madem olaya objektif bakacağız, lütfen Viyana üniversitesinden Prof. Bild in bu konu hakkındaki çalışmalarını okumanızı tavsiye ederim. Tabi eğer gerçekten böyle bir niyetiniz varsa.
Diğer bir konu:Ermenistan a defalarca ortak bir komisyon kurulması hatta içinde Alman Fransız Amerikalı ve Rus tarihçilerin de bulunması teklif edildi. Acaba bu tekliflere Ermeniler ne cevap verdi?

domivamisdumrul
Автор

Çok teşekkür sevgililer, anlattıklarınız başta Türkiye için, tüm insanlığa faydalı, en iyisini dilerim sizlere ve sizinlilere....

yakupozyurek
Автор

Selam değerli DOSTLAR, sizleri izlemek büyük bir ZEVK olacak..İkinizde çok SÜPERSİNİZ..

hayridemirkaya
Автор

Iki değerli, vicdanlı insan. Çok teşekkür ederiz bu kıymetli yayın için. Mehmet Efe hocamın sözünü ettiğiniz yazısı gerçekten bamtelimize dokunan bir yazı. Beğenerek takip ediyoruz sizleri. Yüreğinize sağlık..

rainman
Автор

Mehmet hocam ..
Ne iyi ettin Efe hocayı konuk ettiğiniz için..
Iyiki varsınız.

halitkaraman