filmov
tv
90'larda Yaşamak...

Показать описание
DOKSANLAR
“Bizimkiler”di doksanlar.
Özlemdi…
Samimiyetti.
Arada kabuğunu kaldırıp
yeniden kanatmaktan zevk aldığımız yaraydı, doksanlar.
Bizimdi.
Sadece bilgiyle değiş
Sevgiyle donandığımız, çocukluğumuzdu…
Süper Baba’nın kollarında, huzur bulduğumuzdu.
Nihat’ın kahvesinde dahi
iyi insanların olduğu,
O eşsiz dönemdi.
Bugün “Yılan Hikaye”sine dönüşmüş hayatlarımızın, polislerini bile sevdik 90’larda.
Onlar da kıydı bize, gücendik…
Bir demet tiyatroyduk ama laubalilik yoktu,
saygı vardı.
Dizilerden programlara pek çok şeyde
samimiyet, saygı, seviye ve
Sıdıka vardı.
İletişim pek değerliydi.
Doksanlar son gerçek,
son çılgın devirdi!
sonra her şey delirdi…
Bütün bunları düşününce
tatlı bir akıl kaçıklığı ile,
Neden ince ince delirdiğimiz aşikardı.
Kara Melekler girdi sonra hayatımıza.
Maymun ettiler bizi…
Ruhsar izleyen bir nesilden,
ruh sağlığını kaybetmiş bir nesle öyle dönüştük…
Bizi her zaman sarıp sarmalayan
Perihan ablamızı çok özledik.
Çiçek gibi taksicilerin de mazide kaldığı
Komutla hareket eden
sanal dünyanın askerleriyiz bugün.
İkinci baharı bekler olduk evlerimizde.
Bir Deli Yürek arıyoruz,
Pazar’larımız yine şahane olsun diye.
Kaygısızlardan, yılgın demokratlara dönüştük.
En sıcak saatlerden, en soğuk yıllara uzandık,
Sevgi ve aşkın dansı eski bir hikaye artık…
J.R devri bitti zannederken, Dallas’a döndü hayatımız…
J.R’lar içinde yaşar olduk.
Marimar’dan Marmaraya,
Cesur ve Güzel’den Kabusa
ve nihayetinde Yalan rüzgarına dönen sahte sanal yıllara mahkum edildik.
Bill Cosby bile önce güldürdü, sonra üzdü bizi.
İkizler büyüdü ve kirlendi dünya…
Dünya dışı varlıkları Alf’le kabullenip,
Alf’le sevdik biz.
Altın kızlar, altın çağımızmış bilemedik.
Arkadaş, aile çok değerliydi,
gülebildiğimiz yıllardı birlikte…
Biz Friends’i değil,
onları izlediğimiz yılları özledik.
Güzel ve çirkin bir arada ama gerçekti.
A Takımı izleyen bir nesilken, A harfinden bile soğutulduk.
Uzun çubuğu bekler gibi özgürlüğümüzü bekliyoruz artık.
Aramayı aranmayı, mektuplaşmayı özledik.
Kara Kutu’yu açıp da gerçeği söylesinler istiyoruz.
Artık yaşananlar bir oyun gibi geliyor.
Bir jeton atıp yeni bölüme geçebilmeyi diliyoruz.
Kames topumuzu kesselerdi de bugünleri görmeseydik demeden edemiyoruz.
Ayarlarımızla oynadılar, düzeltemiyoruz.
İletişim çağındayız lakin arayacak,
şikayet edecek kimsemiz yok.
Maketten hayatlarımızın, evlerimizin içine hapsolduk.
Sinek ilacının peşinde koşamayacak kadar sağlıksızız, zehirlendik.
Küçük mutluluklarımızı da aldılar elimizden.
Doksanlarda plastik en çok çocukların elindeydi oysa,
anlamalıydık.
Saftık, göremedik,
bize de anlatan olmadı.
Gerçekleri göremeyecek kadar meşgul ediliyorduk.
Mutluyduk ama.
Mazotumuz hiç bitmiyordu. Oyun ekran görüntüsü
Tasodan tasaya bir ömür..
Elimizde gerçek gülümsemeler, en saf halimizle
minik birer kuştuk.
Susam Sokağı çocuklarıydık biz,
bizi kimse trolleyemez zannettik.
Bir gün yaptığımız çim adamlara muhtaç olacak kadar
yeşilsiz kalacağımızı bilemezdik.
Adam olacak çocuklardık oysa.
Bir Barış abimiz vardı bizi ciddiye alan,
o da gidince yalnız kaldık…
Ondan sonra pek bizi dinleyen olmadı.
Ressam Bob’un renklendirdiği hayatlarımız kararmış halde bugün.
Tsubasa çıksa da
bir gol atıp bizi kurtarsa diye bekliyoruz.
Power Rangers kötülükleri yok etse…
yine misketlerimizle oynasak…
Mis gibi senelerimizi
artık kasetlerden dinliyoruz.
Kalem de fayda etmiyor geri sarmaya…
Meybuzun samimiyetini özledik…
Blue Jean’in değişmesinden anlamalıydık oysa….
Bir emzik kolyeye tav olmuştuk,
ağzımıza emziği verip susturmuşlardı.
Bir zamanlar bilgi vermek için yarışan gazeteler, bugün bizlerden bilgi gizler oldu…
Boomboxlar eşliğinde dans eden geçiş çocuklarıydık oysa,
İçimizden geçtiler…
Keşke olacak o kadar diyebilseydik…
Lakin kıl olduk abi!!!
Pop star ettiklerimiz bile bize sırt çevirdi…
Sokağa çıkamadığımız bugün,
Bu güzel yıllar kar kaldı yanımıza;
Çünkü biz sokakta oynayan son nesildik…
Gözleri bağlı oyun oynayanlardan,
ağzı burnu kapanan çocuklara dönüştü dünya…
Anlayacağınız;
“Leyleğin ömrü iki lak lak, değerler oldu tepetaklak…”
Şimdi müsadenizle çocuklar…
Barış Manço’ya ithaf ettiğimiz yayınımız sona erdi, haydi uykuya çocuklar…
Devam edecek…
Yazan ve Kurgulayan : Kakımlı Kadın
Grafik Tasarım : Seyfi Ünlü
Seslendirme : Tuğçe Tamer
Editing-Mix : Seda Seber
“Bizimkiler”di doksanlar.
Özlemdi…
Samimiyetti.
Arada kabuğunu kaldırıp
yeniden kanatmaktan zevk aldığımız yaraydı, doksanlar.
Bizimdi.
Sadece bilgiyle değiş
Sevgiyle donandığımız, çocukluğumuzdu…
Süper Baba’nın kollarında, huzur bulduğumuzdu.
Nihat’ın kahvesinde dahi
iyi insanların olduğu,
O eşsiz dönemdi.
Bugün “Yılan Hikaye”sine dönüşmüş hayatlarımızın, polislerini bile sevdik 90’larda.
Onlar da kıydı bize, gücendik…
Bir demet tiyatroyduk ama laubalilik yoktu,
saygı vardı.
Dizilerden programlara pek çok şeyde
samimiyet, saygı, seviye ve
Sıdıka vardı.
İletişim pek değerliydi.
Doksanlar son gerçek,
son çılgın devirdi!
sonra her şey delirdi…
Bütün bunları düşününce
tatlı bir akıl kaçıklığı ile,
Neden ince ince delirdiğimiz aşikardı.
Kara Melekler girdi sonra hayatımıza.
Maymun ettiler bizi…
Ruhsar izleyen bir nesilden,
ruh sağlığını kaybetmiş bir nesle öyle dönüştük…
Bizi her zaman sarıp sarmalayan
Perihan ablamızı çok özledik.
Çiçek gibi taksicilerin de mazide kaldığı
Komutla hareket eden
sanal dünyanın askerleriyiz bugün.
İkinci baharı bekler olduk evlerimizde.
Bir Deli Yürek arıyoruz,
Pazar’larımız yine şahane olsun diye.
Kaygısızlardan, yılgın demokratlara dönüştük.
En sıcak saatlerden, en soğuk yıllara uzandık,
Sevgi ve aşkın dansı eski bir hikaye artık…
J.R devri bitti zannederken, Dallas’a döndü hayatımız…
J.R’lar içinde yaşar olduk.
Marimar’dan Marmaraya,
Cesur ve Güzel’den Kabusa
ve nihayetinde Yalan rüzgarına dönen sahte sanal yıllara mahkum edildik.
Bill Cosby bile önce güldürdü, sonra üzdü bizi.
İkizler büyüdü ve kirlendi dünya…
Dünya dışı varlıkları Alf’le kabullenip,
Alf’le sevdik biz.
Altın kızlar, altın çağımızmış bilemedik.
Arkadaş, aile çok değerliydi,
gülebildiğimiz yıllardı birlikte…
Biz Friends’i değil,
onları izlediğimiz yılları özledik.
Güzel ve çirkin bir arada ama gerçekti.
A Takımı izleyen bir nesilken, A harfinden bile soğutulduk.
Uzun çubuğu bekler gibi özgürlüğümüzü bekliyoruz artık.
Aramayı aranmayı, mektuplaşmayı özledik.
Kara Kutu’yu açıp da gerçeği söylesinler istiyoruz.
Artık yaşananlar bir oyun gibi geliyor.
Bir jeton atıp yeni bölüme geçebilmeyi diliyoruz.
Kames topumuzu kesselerdi de bugünleri görmeseydik demeden edemiyoruz.
Ayarlarımızla oynadılar, düzeltemiyoruz.
İletişim çağındayız lakin arayacak,
şikayet edecek kimsemiz yok.
Maketten hayatlarımızın, evlerimizin içine hapsolduk.
Sinek ilacının peşinde koşamayacak kadar sağlıksızız, zehirlendik.
Küçük mutluluklarımızı da aldılar elimizden.
Doksanlarda plastik en çok çocukların elindeydi oysa,
anlamalıydık.
Saftık, göremedik,
bize de anlatan olmadı.
Gerçekleri göremeyecek kadar meşgul ediliyorduk.
Mutluyduk ama.
Mazotumuz hiç bitmiyordu. Oyun ekran görüntüsü
Tasodan tasaya bir ömür..
Elimizde gerçek gülümsemeler, en saf halimizle
minik birer kuştuk.
Susam Sokağı çocuklarıydık biz,
bizi kimse trolleyemez zannettik.
Bir gün yaptığımız çim adamlara muhtaç olacak kadar
yeşilsiz kalacağımızı bilemezdik.
Adam olacak çocuklardık oysa.
Bir Barış abimiz vardı bizi ciddiye alan,
o da gidince yalnız kaldık…
Ondan sonra pek bizi dinleyen olmadı.
Ressam Bob’un renklendirdiği hayatlarımız kararmış halde bugün.
Tsubasa çıksa da
bir gol atıp bizi kurtarsa diye bekliyoruz.
Power Rangers kötülükleri yok etse…
yine misketlerimizle oynasak…
Mis gibi senelerimizi
artık kasetlerden dinliyoruz.
Kalem de fayda etmiyor geri sarmaya…
Meybuzun samimiyetini özledik…
Blue Jean’in değişmesinden anlamalıydık oysa….
Bir emzik kolyeye tav olmuştuk,
ağzımıza emziği verip susturmuşlardı.
Bir zamanlar bilgi vermek için yarışan gazeteler, bugün bizlerden bilgi gizler oldu…
Boomboxlar eşliğinde dans eden geçiş çocuklarıydık oysa,
İçimizden geçtiler…
Keşke olacak o kadar diyebilseydik…
Lakin kıl olduk abi!!!
Pop star ettiklerimiz bile bize sırt çevirdi…
Sokağa çıkamadığımız bugün,
Bu güzel yıllar kar kaldı yanımıza;
Çünkü biz sokakta oynayan son nesildik…
Gözleri bağlı oyun oynayanlardan,
ağzı burnu kapanan çocuklara dönüştü dünya…
Anlayacağınız;
“Leyleğin ömrü iki lak lak, değerler oldu tepetaklak…”
Şimdi müsadenizle çocuklar…
Barış Manço’ya ithaf ettiğimiz yayınımız sona erdi, haydi uykuya çocuklar…
Devam edecek…
Yazan ve Kurgulayan : Kakımlı Kadın
Grafik Tasarım : Seyfi Ünlü
Seslendirme : Tuğçe Tamer
Editing-Mix : Seda Seber
Комментарии