filmov
tv
Gece midir Seni Bana Düşündüren ? fikæ

Показать описание
Özlemek…
Özlemek, bir boşluk değil, içinde büyüyen bir fark ediştir. Bir zamanlar sıradan gelen her anın, aslında ne kadar değerli olduğunu anladığın yerdir. Ben de şimdi her anı yeniden yaşıyorum, farkına vararak, daha çok hissederek… Çünkü anladım ki, senin varlığın sadece bir alışkanlık değilmiş, benliğimin en önemli parçasıymış. Seni özlüyorum… Ama sadece özlemekle yetinmiyorum. Geçmişin pişmanlığına sıkışıp kalmak yerine, geleceğin umudunu inşa etmek istiyorum.
Hasret…
Hasret, insanın en çok sevdiği yere dönmek istemesidir. Ve benim hasretim, sadece seni görmek değil… Güvenini, gülüşünü, içten bir “ben buradayım” hissini yeniden kazanmak. Kaybettiklerimi geri alabilmek için değişmeye, olgunlaşmaya, güçlenmeye hazırım. Gözlerime bir kez bak, ellerimi bir kez tut, yüreğime bir kez inan… O zaman anlarsın ki, bu hasretin sonu bir kavuşmaya dönüşebilir.
Pişmanlık…
Pişmanlık, geçmişin içinde kaybolmak değildir. Onu fark etmek, hatalarından ders çıkarmak ve en önemlisi, bunları telafi edecek cesarete sahip olmaktır. Ben hatalarımın farkındayım. Seni kırmış olmanın, belki de güvensizlik yaratmanın pişmanlığı içindeyim. Ama şunu bil ki, bu pişmanlık beni güçsüzleştirmiyor; aksine, beni daha kararlı biri haline getiriyor. Eğer bir onay versen, eğer küçük de olsa bir ışık yaksan, bu yıkılan ilişkiyi yeniden ayağa kaldırmak için var gücümle çabalayacağım.
Olgunluk…
Olgunluk, sadece zamanla kazanılmaz. Bazen kaybetmek gerekir, bazen dibe vurmak gerekir, bazen de sevdiğin insanın yokluğunda gerçekten kim olduğunu fark etmek gerekir. Ben artık kaçmıyorum. Bahanelerin arkasına saklanmıyorum. Korkularımla yüzleşiyorum. Sorumluluklarımdan kaçmadığım gibi, hislerimden de kaçmıyorum. Biliyorum ki, bir şansı hak edebilmek için önce buna layık olmalıyım. Ve inan bana, layık olmak için her şeyi yapıyorum.
Sevgi…
Sevgi, sadece varlığıyla mutlu olmak değil, aynı zamanda onun için mücadele edebilmektir. Ben artık sevdiğimi kadere bırakmıyorum. Olacakları zamana, şansa ya da belirsizliğe teslim etmiyorum. Seviyorsam, bunu hak etmeye de çalışmalıyım. Sana kaybetmeyeceğin, güvenle yaslanabileceğin bir ben sunmak istiyorum. Birlikte büyüyebileceğimiz, geçmişin ağırlıklarını değil, geleceğin umutlarını taşıyacağımız bir hikaye yazmak istiyorum.
Ve eğer bana bir şans verirsen…
Sana sadece sözlerimle değil, duruşumla, çabamla, sevgimle göstermek istiyorum. Affetmek en büyük erdemdir derler. Ben de şimdi bu büyüklüğü senden diliyorum. Geçmişin hatalarına değil, geleceğin ihtimallerine bakmanı istiyorum. Eğer bir gün bu cümleleri okursan, bil ki bu, sadece bir özlem itirafı değil… Aynı zamanda, “ben hazırım” demenin en içten yolu.
Gece midir seni bana düşündüren? Yoksa ben miyim seni düşünmek için geceyi bekleyen? Kim bilir kaç kişi ayrı yataklarda birbirine sarılarak uyuyordur oysa… Belki de biz de öyleydik; ayrı dünyalarda, ama aynı rüyada, birbirimizi hissederek. O beni, ben de onu bekliyordum… Ve bir gün daha konuşmadan bitiyordu. Oysa ben konuşmak istiyorum, anlatmak, seni kaybetmek yerine yeniden kazanmak istiyorum.
Dünyanın nüfusu ikiye bölünüyor; yarısı sen oluyorsun, yarısı ben… Sonra ikimiz, bir bütün oluyoruz, kimseye sezdirmeden. Eğer bir gün yollarımız tekrar birleşirse, sadece tesadüflerin değil, çabamın ve sevgimin bir sonucu olsun istiyorum. Geliyorsam, eğer gideceksem, bırakma…
Özlemek, bir boşluk değil, içinde büyüyen bir fark ediştir. Bir zamanlar sıradan gelen her anın, aslında ne kadar değerli olduğunu anladığın yerdir. Ben de şimdi her anı yeniden yaşıyorum, farkına vararak, daha çok hissederek… Çünkü anladım ki, senin varlığın sadece bir alışkanlık değilmiş, benliğimin en önemli parçasıymış. Seni özlüyorum… Ama sadece özlemekle yetinmiyorum. Geçmişin pişmanlığına sıkışıp kalmak yerine, geleceğin umudunu inşa etmek istiyorum.
Hasret…
Hasret, insanın en çok sevdiği yere dönmek istemesidir. Ve benim hasretim, sadece seni görmek değil… Güvenini, gülüşünü, içten bir “ben buradayım” hissini yeniden kazanmak. Kaybettiklerimi geri alabilmek için değişmeye, olgunlaşmaya, güçlenmeye hazırım. Gözlerime bir kez bak, ellerimi bir kez tut, yüreğime bir kez inan… O zaman anlarsın ki, bu hasretin sonu bir kavuşmaya dönüşebilir.
Pişmanlık…
Pişmanlık, geçmişin içinde kaybolmak değildir. Onu fark etmek, hatalarından ders çıkarmak ve en önemlisi, bunları telafi edecek cesarete sahip olmaktır. Ben hatalarımın farkındayım. Seni kırmış olmanın, belki de güvensizlik yaratmanın pişmanlığı içindeyim. Ama şunu bil ki, bu pişmanlık beni güçsüzleştirmiyor; aksine, beni daha kararlı biri haline getiriyor. Eğer bir onay versen, eğer küçük de olsa bir ışık yaksan, bu yıkılan ilişkiyi yeniden ayağa kaldırmak için var gücümle çabalayacağım.
Olgunluk…
Olgunluk, sadece zamanla kazanılmaz. Bazen kaybetmek gerekir, bazen dibe vurmak gerekir, bazen de sevdiğin insanın yokluğunda gerçekten kim olduğunu fark etmek gerekir. Ben artık kaçmıyorum. Bahanelerin arkasına saklanmıyorum. Korkularımla yüzleşiyorum. Sorumluluklarımdan kaçmadığım gibi, hislerimden de kaçmıyorum. Biliyorum ki, bir şansı hak edebilmek için önce buna layık olmalıyım. Ve inan bana, layık olmak için her şeyi yapıyorum.
Sevgi…
Sevgi, sadece varlığıyla mutlu olmak değil, aynı zamanda onun için mücadele edebilmektir. Ben artık sevdiğimi kadere bırakmıyorum. Olacakları zamana, şansa ya da belirsizliğe teslim etmiyorum. Seviyorsam, bunu hak etmeye de çalışmalıyım. Sana kaybetmeyeceğin, güvenle yaslanabileceğin bir ben sunmak istiyorum. Birlikte büyüyebileceğimiz, geçmişin ağırlıklarını değil, geleceğin umutlarını taşıyacağımız bir hikaye yazmak istiyorum.
Ve eğer bana bir şans verirsen…
Sana sadece sözlerimle değil, duruşumla, çabamla, sevgimle göstermek istiyorum. Affetmek en büyük erdemdir derler. Ben de şimdi bu büyüklüğü senden diliyorum. Geçmişin hatalarına değil, geleceğin ihtimallerine bakmanı istiyorum. Eğer bir gün bu cümleleri okursan, bil ki bu, sadece bir özlem itirafı değil… Aynı zamanda, “ben hazırım” demenin en içten yolu.
Gece midir seni bana düşündüren? Yoksa ben miyim seni düşünmek için geceyi bekleyen? Kim bilir kaç kişi ayrı yataklarda birbirine sarılarak uyuyordur oysa… Belki de biz de öyleydik; ayrı dünyalarda, ama aynı rüyada, birbirimizi hissederek. O beni, ben de onu bekliyordum… Ve bir gün daha konuşmadan bitiyordu. Oysa ben konuşmak istiyorum, anlatmak, seni kaybetmek yerine yeniden kazanmak istiyorum.
Dünyanın nüfusu ikiye bölünüyor; yarısı sen oluyorsun, yarısı ben… Sonra ikimiz, bir bütün oluyoruz, kimseye sezdirmeden. Eğer bir gün yollarımız tekrar birleşirse, sadece tesadüflerin değil, çabamın ve sevgimin bir sonucu olsun istiyorum. Geliyorsam, eğer gideceksem, bırakma…