İsmiyle ürkütüp faydalarıyla şaşırtan, doğanın gotik prensesi: Yılanyastığı!

"Efendim karşınızda, ismiyle ürkütüp faydalarıyla şaşırtan, doğanın gotik prensesi: Yılanyastığı!
Evet, yanlış duymadınız. Bilim dünyasında adı havalı: Dracunculus vulgaris.
Ama bizim memlekette öyle mi?
Danaayağı mı dersin, Buzağı otu mu, Eşekkulağı mı, yoksa Yılanfidanı mı?
Bitki değil, sanki çiftlik kurmuşuz!"

"Şöyle bakınca zaten ‘Ben normal bir çiçek değilim’ diye bağırıyor. Rengi gotik, duruşu havalı, ama kokusu?
Ah o kokusu! Çürük et gibi... Mis gibi değil, ‘pis gibi’! Ama neden? Çünkü sinekleri kandırmak onun uzmanlık alanı.
Tozlaşma taktiği: Oscar'lık performans!"

"Bu güzellik nerelerde takılır derseniz:
Akdeniz’in güneşiyle parlayan toprakları,
Ege'nin dağ etekleri,
Yunanistan, İtalya, Balkanlar...
Gölgeli yerleri sever, güneşte fazla nazlıdır."

"Peki ne işe yarar bu gotik güzellik?
Şaşırmaya hazır olun!
Eskiler, yılanyastığını ağrı kesici diye kullanmış.
Şişlik mi var? O var.
Hazımsızlık mı? O da var.
Hatta idrar söktürüyor, sindirimi destekliyor,
Yaraya da sürülürmüş ama... Aman diyeyim, kafanıza göre kullanmayın!
Çünkü kendisi biraz... nasıl desem... zehirli!"

"İçeriğinde neler var peki?
Vitamin C – bağışıklık sistemi için süper.
Biraz B vitamini – enerji verir.
Alkaloidler – doğanın minik kimya seti.
Tanenler, flavonoidler, steroller…
Yani, bitki hem eczane gibi hem biraz Breaking Bad!"

"Şimdi durun! Elinize alıp çayını yapayım demeyin.
Bu güzellik, dışardan bakınca tatlı ama içi fena...
Hamileler uzak dursun, çocuklara yaklaştırmayın, hele bir uzmana sormadan sakın tüketmeyin.
Çünkü doğa hem şifadır hem de... azıcık ters köşedir!"

"Yani sevgili izleyen,
Yılanyastığı bitkisi bir nevi doğanın hem Marilyn Monroe’su hem de Wednesday Addams’ıdır.
Kokusu olay, görüntüsü olay, faydası bol, ama teması tehlikeli.
Unutmayın: Bitkiyi tanımak, onu tüketmekten çok daha kıymetlidir."

"Bir bitkiyi tanı, şaşır, gül ve bilgilen… ama sakın ha, kafana göre yeme!"