Cırcır Böceği ve Karınca

preview_player
Показать описание
Cırcır Böceği ve Karınca

Yaz mevsimi, doğanın en güzel zamanlarından biriydi. Güneş ışıl ışıl parlıyor, çayır yemyeşil bir örtüyle kaplanmıştı. Çiçekler rüzgârın ritmiyle sallanıyor, kelebekler neşeyle uçuşuyordu. Cırcır böceği, bir taşın üzerine tünemiş, kanatlarını birbirine sürterek şarkılar söylüyordu. Müziğin büyüsüne kapılmış, zamanın nasıl geçtiğini unutmuştu.

Oysa çayırın diğer köşesinde, karınca sabahın ilk ışıklarıyla çalışmaya başlamıştı. Büyük bir buğday tanesini sırtlamış, yuvasına doğru ilerliyordu. Onun gibi diğer karıncalar da hiç durmadan çalışıyor, kış için erzak topluyordu. Karınca, doğanın sunduğu bolluğun geçici olduğunu biliyor, zor günler için hazırlık yapıyordu.

Günler geçti, yazın sıcaklığı yavaş yavaş yerini serin rüzgârlara bıraktı. Ağaçların yaprakları sararmaya, hafifçe dökülmeye başladı. Rüzgârın serinliği hissedilir olmuştu. Fakat cırcır böceği, değişimi fark etmeksizin şarkılarını söylemeye devam ediyordu. O, sadece anın tadını çıkarıyor, geleceği düşünmüyordu.

Sonunda kış geldi. Kar taneleri gökyüzünden süzülerek toprağa düşmeye başladı. Çayır artık sessizdi. Cırcır böceği, soğuğun ve açlığın pençesinde, titreyerek bir ağacın köküne sığınmaya çalışıyordu. Ne şarkı söyleyebiliyor ne de kendini ısıtabiliyordu. Yazın kayıtsızca geçirdiği günler şimdi ona pahalıya mal olmuştu.

Bu sırada, karınca yuvasının derinliklerinde sıcak ve huzurlu bir hayat vardı. Karıncalar, yaz boyunca topladıkları yiyecekleri afiyetle yiyor, rahatça dinleniyorlardı. Onlar, emeklerinin karşılığını almış, kışı güven içinde geçireceklerdi.

Dışarıda kar yağmaya devam ederken, çayır beyaza bürünmüştü. Cırcır böceği güçsüz bir şekilde hareketsizdi. Soğuk ve açlık onu iyice bitkin düşürmüştü. Zaman, kimin haklı olduğunu göstermişti: Biri anın keyfini çıkarmış, diğeri ise sabır ve emekle geleceğini güvence altına almıştı. Doğa, her zaman kendi dengesini korurdu.
Рекомендации по теме